Lütfen bekleyin..

Fadıl Öztürk

Kırmızı çizgi

09 Ağustos 2020, 19:24

O yangınlar karşısında takınılan tutumda da bu kırmızı çizgi vardır, doğmakla ömrünün sonuna kadar yaşamayı hak eden Ceylan Önkol gibi çocukların devlet kurşunuyla öldürülmeleri de..

Her günün beraberinde getirdiklerini kendi ilgi alanımıza göre karşılayıp, anında kendi hayatımıza dönüyoruz. Ayrıntılar hemen orada kaybolup gidiyor. Sürüklendiğimiz bu halimiz dünü asla bağlamıyor yarına. Sele kapılmış bir ağaç dalı gibi sürükleniyoruz hayatta.

Günlerin beraberinde getirdiği şiddeti oluruna, Kürtlere her boyuttaki saldırı ve şiddeti oluruna, kadınlara yönelik ölümle beslenerek büyüyüp gelen şiddeti oluruna, doğanın yeraltı ve yerüstü tahribatını oluruna, çocuklara yönelik taciz ve tecavüz şiddetini oluruna bırakmış gibi yaşıyoruz. Hayatımız şiddetin günlük rutinleriyle ayrıntıları önemsemez, üstünde düşünmez hale getirildi.

Şiddet üretenlerin büyük bir kısmının devlet aygıtının bir parçası olan ordu, polis, bekçi, korucu ve kontra örgütlenmeler olduğunu yazmama bile gerek yok. Sebep ve sonuçlarıyla inkâr edilmeyecek bir biçimde varlıklarını üstümüzde her gün test ediyorlar zaten. Bu örgütlü şiddet kendini devletin bölünmez bütünlüğü, İslamiyet dışındaki inanışları yok etmek amacıyla Türk İslam sentezleriyle beslenerek var ediyor.

Elbet hayatın bin hali varken onu sadece şiddeti üretenler ve o şiddete maruz kalanlar diye ikiye ayıramayız. Saf kötülük olmadığı gibi saf iyilik de yoktur. Bu iki uç arasında hayat diye ifade ettiğimiz alanın içinde iyilik ve kötülük olarak ifade edemeyeceğimiz binlerce insan davranışı vardır. Çoğu politik özneler, yazar, çizer, aydın ve muhalifler tercihlerine göre bu alanda kendilerini konumlarlar. Bu konumlamada solcu olanların asla sağa düşmeyeceğinin garantisi yoktur. Belirleyici olan tavır o kişinin zulüm karşısında aldığı tavırda kendini dışa vurur.

Ülkemizde bu ara alanda turnusol kâğıdı işlevi gören sorunun başında Kürt sorunu gelmektedir. Mesela bir gazeteci muhalif gazetecilik tarihini kendi mağduriyeti ile başlatıp kendi mağduriyetiyle bitiriyor, başka mağduriyetleri görmüyorsa ondan muhalif bilmem ne olmaz. En genel anlamda kendinden önce yaşananlara sırt dönmemesi, Musa Anter’i hatırlaması, Türkiye’de Kürt olmanın kahır ve çilesini çekmiş bu nedenle bir suikastla ömrü elinden alınmış Kürt düşünürünü bir cümleyle de olsa anması o kişiyi muhalif kılar. Kendinden öncesini, başkasını görmezden gelmek, dolaylı da olsa devletin yasakçı tavrını kendi üzerinde yeniden üretmekten öteye gitmez. İşte şeytanın gizlendiği ayrıntı tam da buradadır ve Kürtler bu yüzden turnusol kâğıdı görevi görür.

Sol tarihten gelenlerin tekçi devletle hesaplaşıp ondan koparak çok uluslu, çok dilli, çok inanış ve kültürlü bir geleceği önlerine koymaları gerekirken, Kürdün hakkı olanı Kürde verip resmî ideoloji ile aralarına mesafe koyacakları yerde, çoğu zaman Kürtlerin adını bile anmaktan imtina eder haldeler. Belli ki gelecek teorilerini Kemalizm suyuna bandırmışlar. Üstelik bunu hakları uğrunda örgütlenmiş olanların gözlerinin içine baka baka yapıyorlar.

Okumuş yazmış, mücadele etmiş, cezaevi yatmış ve sürülmüşlerin büyük bir çoğunluğu bilinen evrensel laiklikle alakası olmayan ‘Cumhuriyetin’ yeniden icat ettiği laikliği savunur hale geldiler. Bütün Kürt ‘başkaldırılarını’ gerici ayaklanma olarak addeden 'Cumhuriyet laikliğini' yani devletin tekçi laik anlayışını mevcut iktidara karşı soldan sahiplendiler.

Dünyada iktidarlarla muhalefetler arasında çekilen kırmızı çizgi sömürenler ve sömürülenler arasında olsa da bu durum Türkiye’de Kürt olanlarla, Kürt olmayanlar arasına çekilmiş çizgi biçiminde kendini dışa vuruyor. Hayattaki duruşlarıyla kendilerini solcu aydın, gazeteci, yazar, sanatçı olarak tanımlayanlar bu ayrımlarla hesaplaşmadıkları sürece muhaliflikleri düzeni ve düzenin yarattığı haksızlıkları yeniden üretmek dışında bir işe yaramaz, bir yere varamazlar.

Doğu ve batıda çıkan orman yangınları, o yangınlar karşısında takınılan tutumda da bu kırmızı çizgi vardır, doğmakla ömrünün sonuna kadar yaşamayı hak eden Ceylan Önkol gibi çocukların devlet kurşunuyla öldürülmeleri de... Her gün işlenen kadın cinayetlerinin kanıyla çiziliyor bu kırmızı çizgi.

Kısacası, devlet kendisini yeniden ürettiği sürece sağcı ya da solcu ayırmaz. Tıpkı okullarda verilen karnelerin hal ve gidiş bölümündeki notlar gibi ‘pekiyi’ verir onlara...

Bu haber 455 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
1565 gün önce
1689 gün önce
1705 gün önce
1733 gün önce
1761 gün önce
1789 gün önce
1817 gün önce
1851 gün önce
1971 gün önce
1978 gün önce
2027 gün önce
2041 gün önce
2069 gün önce
2076 gün önce
2090 gün önce
2097 gün önce
2104 gün önce
2146 gün önce
2160 gün önce
2174 gün önce
2187 gün önce
2195 gün önce
2201 gün önce
2223 gün önce
2230 gün önce
2257 gün önce
2279 gün önce
2342 gün önce
2411 gün önce
2426 gün önce
2468 gün önce
2510 gün önce
2559 gün önce
2586 gün önce
2602 gün önce
2643 gün önce
2664 gün önce
2692 gün önce
2797 gün önce
2804 gün önce
2825 gün önce
2832 gün önce
2839 gün önce
2860 gün önce
2867 gün önce
2881 gün önce
2895 gün önce
2916 gün önce
3332 gün önce