Lütfen bekleyin..

Erdal Er

'La Şi'a Ba'del El-Yewm' (Bugünden sonra hiçbir Şii kalmayacak)

24 Ekim 2019, 11:57

1990-91’de Kuveyt işgalinden dönen yenilmiş dört Irak Cumhuriyet Muhafız tümeni, öfkelerini ve tankların namlularını Şii ve Kürtlerin üzerine çevirmişti.  Nedense Müttefik Kuvvetler bu dört tümene dokunmamıştı.

Saddam’ın tankları 20 Mart 1991 Çarşamba sabahı üç koldan Şiilerin merkezlerinden Necef’e girdiler. Tankların üzerlerinde; ‘La Şi’a ba’de el-yewm’ (Bugünden sonra hiçbir Şii kalmayacak) sloganı yazılıydı.

Tanıklar, o günü böyle anlatmışlardı yazar Kanan Makiya’na…

‘’Bugünden sonra hiçbir Şii kalmayacak.’’

Sonrası tam bir felaket oldu. SCUD füzeleri, tanklar, toplar Necef mahallelerini yerle bir etti.

Saddam,  Şii bölgelerinde katliam yapan askerleri, Musul gibi Sünni şehirler ve Iraklı Yezidilerden seçmişti.

Sünnilerinin, Şiilerin, Asurilerin, Türkmenlerin ve Kürtlerin birbirleriyle ilgili pek iyi anıları yoktu. Toplumsal hafızaları düşmanlıklarla doluydu.

Necef’te Saddam’ın başarıyla uyguladığı da buydu.

Geçmişin kanlı anıları…

Saddam’ın askerlerinin öfkesi geçmedi; Iraklı Şiiler acı çekmenin ne demek olduğunu Necef’te, Kerbela’da,  Basra’da yaşıyorlardı.

Kerbela’yı saymazsak, Şiiler, 1258’de Moğolların Bağdat’ı istila etmelerinden o güne, böyle zulüm görmemişlerdi, hatırlamıyorlardı.

Son yüz yılda felaket, komşuları Kürtlerin başına gelmişti, hepsi o kadar.

Saddam askerleri Kürdistan’da, Basra’da, Kerbela’da, Necef’te toplu mezarlar kazarken, ABD ve İngiliz askerleri ise olup bitenleri sadece izliyorlardı.

Oysa ‘Müttefik Güçler’, Kuveyt’te Saddam’ı yaralamış, Kürtler’in ve Şiilerin üzerine salmıştı.

Saddam, ödeyemediği çılgınlığın bedelini Kürtlere ve Şiilere ödetiyordu.

Kürtlerin sağ kalanları dağlara, Şiilerin sağ kalanları ise çöllere vurmuştu.

O günlerde kimse ölenlerin, Saddam askerlerinin tecavüzüne uğrayan kadınların, evlerinden alınıp bir daha geri dönemeyenlerin hesabını tutamadı.

Irak’ta kimin daha çok acı çektiği herkese göre değişir.

Kürtler, Şiiler, Türkmenler, Hıristiyanlar,  Asuriler, Ezidiler ve muhalif Sünniler…

Kesin olan şu; geçmişin acısı herkesin kalbinde taptaze.

Belki de Kanan Makiyan’ın dediği gibi; "Kürtler Kürt olduğu için değil, Baas rejimine karşı çıktıkları için, daha iyi savaştıkları için herkesten daha çok acı çektiler.’’

Ne olursa olsun sonuç değişmiyor aslında; o acı sadece geçmişe ait değil, bugün de acıdır. Dinmedikçe de yeni acılar doğurmaya adaydır.

Kanın akması bu coğrafyanın yazgısı mıdır, geçmişe ait sorunların çözülmemesi midir, kahrolası kıyamete sebep olan petrol müdür?

Yaşananların tek bir nedeninin olmadığı kesin.

Kürtler sadece Enfal’de 182 bin insanını kaybetti.
1987-88 yılında Asurilerin köyleri, kiliseleri, manastırları yerle bir edildi.

Hristiyanlar, Ezidiler, Şiiler, muhalif Sünniler ve Türkmenler de paylarına düşeni yaşadı.

Irak, Suriye, İran ve Türkiye olarak tarif edilen topraklar üzerinde acının düne ait olduğunu, dünde kaldığını ne yazık ki bugün hala söyleyemiyoruz.

Gelecek adına umutlu değiliz. Çünkü hala Saddam’ın ruhunu taşıyan o tankların üzerinde bugün  ‘La Şi’a ba’de el-yewm’ değil, ‘’bütün Kürtlere ölüm’’ yazıyor.

Tıpkı 1991 yılında olduğu gibi Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizler Kürtleri aç bir canavarın önüne atarak, tanklarına binip gittiler.

Erdoğan’ın tankları Serekaniye, Gıre Spi, Efrin, Qamışlo ve Derik kapısında can alıyor.

Amerikalılar, Ruslar, İngilizler ve Fransızlar ise Erdoğan’ın toplu mezar kazışını izliyor.

DAİŞ denilen korkunç yaratıklar Erdoğan’ın koruması altında Rojava’ya geri döndü.

Sonuç olarak;

Saddam gitti gitmesine ancak, kanlı mirasını Erdoğan devraldı.

Peki, bundan sonra ne olacak?

Irak’ta, Suriye’de, İran’da, Türkiye’de, Filistin’de, Lübnan’da insanlar normal günler görecek mi? Zor, ama imkansız değil.

Önce Şiiler Sünnileri, Asuriler Kürtleri, Türkmenler Arapları, Kürtler hepsini affedebilmelidir. Birbirlerinin acılarını anlamalı, geçmişle yüzleşip, birbirlerini affetmelidir.

Onlar adına karar veren, sınır çizen, bölen, fitne yaratan, düşman hale getiren ve petrollerine göz koyanları kovmalılar.

Mezopotamya toprakları üzerinde yaşayan kadim halkların, inanç gruplarının şunu bilmesi ve unutmaması gerektiğini düşünüyorum: barışın, özgürlüğün  birbirini kabul etmekten, haklarına saygı duymaktan ve  eşitlik ilkesini uygulamaktan geçer bilmeliler.

Kanın akması da, durması da sadece buna bağlı…

Bu haber 1322 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2183 gün önce
2958 gün önce