Lütfen bekleyin..

Erdal Er

KANDİL’E ‘SEÇİM OPERASYONU’ VE ASKER CENAZELERİ

17 Haziran 2018, 00:31

Türkiye’de 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerine 19 gün kaldı. 24 Haziran akşamı 59 milyon 391 seçmen demokrasi ile diktatörlük arasında bir tercihte bulunacak. Elbette her siyasi parti ve toplum için seçimler son derece önemli.

Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın, 24 Haziran seçimlerini, ‘varlık’ ve ‘yokluk’ meselesi olarak gördüğünü not edin bir tarafa. Siyasi partiler, adaylar eşit olmayan koşullarda yarışıyorlar. Muhalefet seçmeni üzerinde ciddi bir baskı olduğunu biliyoruz. Bütün yasal düzenlemeler Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanacağı şekilde yapıldı. Valiler, devlet görevlileri açıktan Cumhur İttifakı’na çalışıyor. Bir bakıma 1930-50’li yıllara geri döndük.

Kazanmak ve kaybetmemek için bütün kötülükleri  yapmaya hazır birinden söz ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinin vaktinden önce telaşla erkene alınmasının esas nedeni de kaybetmeye karşı alınmış bir tedbirdir. Ancak yine de, Erdoğan’ın devletin bütün gücünü kullanarak kazanmak istediği seçimlerin galibi olacağının bir garantisi yok, bunu biliyor.

Geçmişte siyaset meydanına değişim vaat ederek güçlü ve inandırıcı argümanlarla çıkan Erdoğan, 16 yılın sonunda sıfırı tüketti, toplumla arasındaki inandırıcılığı yitirdi. Mitingleri sönük ve heyecansız geçiyor. Daha önceki seçimlerde alışık olduğumuz gibi artık oyun kurucu değil, savunmada bir oyuncu. İnisiyatifi, psikolojik üstünlüğü büyük oranda muhalefete kaptırmış görünüyor.

Erdoğan’ın, 24 Haziran seçimlerinde normal bir yolla hedefine ulaşması oldukça zor. Hedefe ulaşmak için HDP’nin baraj altında kalmasını planlıyor ve bunun gerçekleşmesi durumunda Kürt illerinden seçilecek en az 60 milletvekili AKP’ye gidecek.

Açık ki Erdoğan, baraj altında kalmış olan HDP seçmeninin motivasyonunun bozulacağını, ikinci turda büyük oranda sandık başına gitmeyeceğini, CHP’nin başını çektiği Millet İttifakının da parlamento çoğunluğunu elde edemeyerek çökeceğini hesaplıyor.

Bu, kendisi için mükemmel bir sonuç olacaktır. Ancak bütün baskı ve hileye rağmen HDP’nin barajı aşacağının farkında. Bu durumda HDP’yi baraj altında bırakmak için geriye sadece savaş seçeneği kalıyor. Erdoğan’ın seçimleri garantiye alınmak için bugün-yarın Kandil ve Tıl Rıfat’a ‘askeri operasyon’ kararı vermesi yüksek bir olasılık. Erdoğan kendisinin neden olduğu Türkiye’nin ağırlaşmış iç sorunlarından dikkatleri uzaklaştırıp, Kandil’e ve savaşa çevirmek istiyor.

Son günlerde yandaş medyada ‘Kandil’e operasyon’ yapılacağının planları detaylı bir şekilde yayınlanıyor. İlk haberin Habertürk gazetesinden Çetiner Çetin’in imzasını taşıyor bir gazetecilik başarısı olmamakla birlikte, tesadüf de değil.

Erdoğan’ın 3 Haziran’da Diyarbakır’da yaptığı mitingde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 4 Haziran’da Anadolu Ajansı Editör Masası programında ‘Kandil’in uzak hedef olmadığını’, hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ’ın ise ‘her an her şey olabilir’ açıklamaları alt alta yazıldığında ‘operasyonun’ kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

Yandaş köşe yazarları da ‘Kandil  operasyonu’ başlıklı yazılar döşemeye başladılar. Son günlerde çatışmalarda hayatını kaybeden asker cenazelerinin saklanmadan gösterilmesi ise planın devreye konulduğunu gösteriyor.

Gerçek şu ki kamuoyunu ‘Kandil operasyonuna’ hazırlıyorlar. Nabız tutuyorlar, tepkileri ölçüyorlar. Bölge ve etkili bazı devletlerle de Kandil ve Tıl Rıfat operasyonları için pazarlıklar yapılıyor. Olası Kandil ‘operasyonu’ için hangi tavizleri verdiklerini tahmin etmek zor değildir.

Bu gelişmelerle birlikte şunu ön görmek mümkündür. Büyük olasılıkla  Erdoğan, birkaç güne kalmaz ‘Kandil Operasyonu’nun başladığını büyük bir gürültüyle açıklayacaktır. Böyle olması durumunda bunun herhangi bir ‘operasyon’ olmayacağı, ‘seçim operasyonu’ olacağı kesin.

Kandil ‘operasyonu,’ ilk kez bugün başvurulan bir yol değildir.

16 yıldır iktidarda olan AKP, 2008 yılında Zap’a ‘operasyon’ düzenledi ve 9 gün sonra geri çekilmek zorunda kaldı. Kronolojiye baktığımızda Türkiye’nin 1983 yılından bugüne kadar 26-27 defa ‘sınır ötesi operasyon’ adıyla Güney Kürdistan’a on binlerce askerle harekât düzenlediği gerçeğini görürüz.

Bu operasyonların kimisi ‘Balyoz’, ‘Sandviç, ‘Çelik’ gibi isimlerle büyük harekâtlar da yapıldı. Ancak hiçbirinden netice alınmadığı gibi büyük acılar yaşandı. Ayrıca Türkiye’nin hali hazırda Güney Kürdistan’da 18 ila 20 arasında askeri üssü, 7 bin de askeri bulunuyor. Dahok, Süleymaniye, Hewler,  Zaxo gibi merkezlerde MİT karargâhları var.

 

En önemlisi ise Türkiye, Güney Kürdistan’a 10 Mart 2018 tarihinde ‘askeri ‘operasyon başlattı. ‘Operasyon’ halen Bradost alanı başta olmak üzere farklı 11 ayrı bölgelerde devam ediyor. 24 Temmuz 2015 tarihinden bugüne kadar da hava saldırıları hiç durmadı ve bu saldırılarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti.

Bu bilgiler, bilmeyenler için önemlidir. Türkiye’nin Kandil’e yapacağı olası ‘askeri operasyon’ askeri bir zafer için değil, seçimleri kazanma amaçlıdır.

Kandil’e bir operasyon yapmak kolay bir iş değil, Güney Kürdistan zaten büyük oranda askeri ve ekonomik olarak Türkiye’nin denetimi altında. Şimdi başarısızlığı belli olan yeni bir çılgınlığa kalkışmak, Türkiye’ye kurulmuş büyük bir tuzak olacaktır.

Olası Kandil ‘operasyonunun’ başlamasıyla birlikte yaşanacakları tahmin etmek hiç de zor değil. Öncelikle Erdoğan asker-polis cenazelerine ihtiyaç  duyuyor. Bunun için 30-40 askerini öldürülmesinden geri durmayacaktır!

Cenazeler Erdoğan için seçim meydanlarında kullanılabilecek mükemmel bir enstrüman olur. Bunun abartılı bir tespit olduğunu düşünmeyin. Türkiye’nin 7 Haziran öncesi Diyadin deneyimi yaşadığını unutmamak gerekir: Diyadin, Erdoğan’ın elinde patlamıştı.

Seçim döneminde PKK’nin çatışmalardan kaçınmaya çalıştığını daha önceki deneyimlerden biliyoruz. Varsayalım ki, çok sayıda asker bölgede girdiği çatışmalarda hayatını kaybetti, sonuç yine değişmeyecektir. Erdoğan için önemli olan, meydanlarda kolunu üzerine koyup propaganda aracı yapacağı tabutlardır.

Bayraklara sarılı onlarca cenaze geldiğinde Erdoğan meydanlara çıkıp; ‘Ey Kılıçdaroğlu, ey İnce, ey Akşener kimden yanasınız?’ diye bağırıp, çağırıp meydan okuyacaktır. HDP’yi hedef gösterecek ve kampanya yürütemez hale getirecektir. Erdoğan, bu yolla siyasi partileri, toplumu susturup, seçimleri kazanmayı planlıyor.

Sonuç olarak;

Erdoğan topluma iyi ve kötü arasında bir seçim yapması gerektiğini yeniden hatırlatıyor. Devlet adına toplumun bir kesimini ‘vatan hain’, ‘yok edilmesi gereken düşman’ ilan ettiği için savaşın kapıları sonuna kadar açılmıştır ve hiç kimse güvende değildir. Toplum; ölümle hayatta kalmak arasında zorunlu bir tercihle karşı karşıya bırakılmıştır.

Erdoğan’ın bu acımasız tuzağını bozmak mümkündür. Burada sorumluluk başta CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP’ye düşmektedir. Demokrasi güçleri, Aleviler ve toplumun geniş kesimlerinin savaşa karşı açık tavır alması, hayati önemdedir. Muhalif medya ciddi bir yayıncılık yaparak Erdoğan’ın planının boşa çıkartılmasına katkı sunabilir.

Türkiye toprakları üzerinde yaşayan her bireyin, canlının geleceği söz konusudur. Ne olursa olsun toplumun Erdoğan’ın karşısına dikilip bu kanlı senaryoya hayır demesi gerekiyor. Bu, Türkiye’nin değil, Erdoğan’ın savaşı olacaktır.

İhtiyaç olan savaş değil, Kürt sorunun diyalog yoluyla çözülmesidir. Erdoğan engeli aşıldığında barış ve demokrasi yolu açılacaktır. Savaşa karşı barışı savunmak insani, ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.

Bu haber 864 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2126 gün önce
2901 gün önce