Lütfen bekleyin..

Fadıl Öztürk

Terzi yeni bir yüz dik hepimize...

29 Temmuz 2020, 18:43

İnsan yüzü ki en eski alfabedir. Yüzümüze bakanların harabeye çevrilmiş geçmişimizle değil, hayal ve umutla beslediğimiz geleceği okusunlar yüzümüzde.

Yazdıklarım taş baskı resimleri hatırlatsa da size, hayır... Taş evlerin içindeki serinliktir kendisini bana durmadan hatırlatarak yazdıran. Küçeleri dar bir kentin sokaklarından geçilerek varılan tarihtir boynumuza sarılıp bizimle gelen. Yazanı çoktan dünyadan göçmüş, önlü arkalı yazılmış defterler, içinde gül kurutulmuş kitapların koparılarak atılan sayfalarıdır kendini bize durmadan hatırlatarak yüzümüzü eskiten. Yama yaparak eksileri onaranlar lazım değil bize...

Evet, gözleri görmeyen birinin parmak uçlarıyla okuduğu gibi okudum evlerin taş ve kerpiçten yapılmış duvarlarına sinenleri. İnsanların taş taşıdığı kadar taşların da insanları taşıdığını, bıçakla kesilmiş gibi bir zulümle kesilmiş çocuk seslerinin avlulara sinmiş yası, yaşadıklarına rağmen hala insan kalmaya çabalayanların derin kederi dökülüyor yüzümüze. Her hatıramız çocukluğumuzla beslediğimiz yüzümüzü bozdu, kendi yüzümü tanıyamaz hale geldik. Yüzümüz giyilerek güneşle değil, yaşamadıklarıyla üstündeki çiçeklerin solduğu kumaş. Yüzümüz son bir çığlıkla yarısı göğe yükselmiş, yarısı boğazda düğümlenmiş söz... İpekten, pamuktan, ketenden iplik eğirenler lazım değil bize...

Bıçak ağzının bir tarafında yaşamayıp gözümüzde kalanlar, diğer tarafında yüzümüzü bozmaya musallat olan barbar akınları var. Görenler yazın ırmak kenarlarında, kışın yanan sobaların başında öyle anlatmışlar. Bahar yeniden yitireceklerimizi hatırlatmak için gelirmiş, güz tufan öncemiz, kış değişmeyen kaderimizmiş. Günlerin bir dili, zamanın yüzümdeki çizgilerle oluşturduğu bir başka dili varmış. Çeşmeler yüzümün o halinden çıkıp akarmış. Gelip geçen yolcuların su içerek içlerini serinlettikleri çeşmeler kurudukça yüzümüz de kuruyup çekildi yeryüzünden. Dürüstlükle mühürlediğimiz yüzümüze yeniden kavuşmak için iğneden iplik geçirerek düğme dikenler, ilik açanlar lazım değil bize...

Artık bakırcılar bakıra şekil vermek için dövmüyorlar bakırı, gümüş oya gibi işlenmiyor mahir ustaların elinde. Tıpkı yiyip içtiklerimiz, giyip çıkardıklarımız devlet katında imal edilen şiddet gibi bir fabrikadan sezonluk çıkarılıyor insan pazarına. Baharla başlayan operasyonlar, her kış dur durak bilmeyen ev baskınları, her kentin giriş ve çıkışında yapılan kimlik kontrolleri, yaralı ve ölü sayılarıyla örselendi yüzümüz. Yüzümüz aranarak afişlere çıkarılmış. Yüzümüz hakkı yenmiş bir biçimde cezalara çarptırılmış. Yüzümüz darbelerle defalarca bölünmüş. Yüzümüz devlet şiddetinin kerrat cetveli. Aranıp da bir türlü ölü ya da sağ bulunmayan kayıp yüzümüz. Yüzümüz ‘Bir varmış, bir yokmuş’la masalları besleyen eski bir kaynak. Yüzümüz yaşadığımız yüzyılın tutanak tutucusu. Başlanmış da sonuna nokta konmamış cümle yüzümüz. Elde kalanıyla idare edemediğimiz yüzümüze kumaş dokuyanlar lazım değil bize.

İnsan yüzü ki en eski alfabedir. Yüzümüze bakanların harabeye çevrilmiş geçmişimizle değil, hayal ve umutla beslediğimiz geleceği okusunlar yüzümüzde, çocuklar evlerden sokağa fırlayarak her yeri günlük güneşlik yapsınlar diye yüzümüzü yenilememiz lazım. Bunun için de havaya suya ve insanların gülen yüzüne ihtiyacımız var, son ütücüler bile lazım değil bize... 

Bir kumaş giyildiğinde kırışarak insandan izleri taşırken üstünde, devlet insan bedenine göre şekillenmiş hayatın makas değmemiş kumaş gibi olmasını istiyor. Yüzyıldır hayatımıza zararla açıp, hayatımıza zararla kapatıyorlar devleti.

Top top kumaşları raflarına dizmiş, dükkanına gittiğimizde yeni bir günü açar gibi her top kumaşı önümüze seren, parmaklarımızın arasına alıp tenine dokunarak beğendiğimiz kumaşları üstümüzde prova eden, çocukken babamın büyüdükçe benim olan sevgili terzim, yıllardır uyuduğun topraktan elinde mezrun ve makasınla uyan! Yaşadıklarımız yüzümüzü çok yıprattı. Artık acıyla yolumuzu kesen ağlama hiç kimsenin yolunu kesmesin, yas simsiyah örtüsünü çekip indirsin yüzümüzden, büyüdükçe yara almış bütün sözcükleri tek tek tamir ederek dudaklarımızdan umuda yeni cümleler havalansın diye, terzi üstünde güneş batmayan yeni bir yüz dik hepimize...

 

Bu haber 478 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
1655 gün önce
1772 gün önce
1778 gün önce
1795 gün önce
1823 gün önce
1851 gün önce
1879 gün önce
1907 gün önce
1941 gün önce
2061 gün önce
2068 gün önce
2117 gün önce
2131 gün önce
2159 gün önce
2166 gün önce
2180 gün önce
2187 gün önce
2194 gün önce
2236 gün önce
2250 gün önce
2264 gün önce
2277 gün önce
2285 gün önce
2291 gün önce
2313 gün önce
2320 gün önce
2347 gün önce
2369 gün önce
2432 gün önce
2501 gün önce
2515 gün önce
2557 gün önce
2600 gün önce
2649 gün önce
2676 gün önce
2691 gün önce
2733 gün önce
2754 gün önce
2782 gün önce
2887 gün önce
2894 gün önce
2915 gün önce
2922 gün önce
2929 gün önce
2950 gün önce
2957 gün önce
2971 gün önce
2985 gün önce
3006 gün önce
3421 gün önce