Geçtiği bütün sokak ve caddelerde erkeklerin dikkatini çeken bir çekiciliği vardı Hemide’nin. Güzel bir kadın değildir, hatta ortalama güzelliğin altında biri olarak, onu çirkin görerek, dönüp bakmayanlar da vardır. 1,50 boy, 45 kilo, koyu esmer tenli, karga burunlu, küçücük gözlü, uzun dalgalı saçlı, genellikle kot pantolon tişört giyinen, hanımının kendisine verdiği 36 numara spor ayakkabılarını giyen, ama hanımının ökçeli ayakkabılarında gözü olan biridir. Kendisiyle barışık bir temizlikçi kadın olan Hemide, diğer kadınlarla kıyaslandığında belki birçok şeyi eksik ya da yoktur, ama kendine olan özgüveni ve kalbine hiç ters düşmeden yaşamasıyla hemcinslerinden farklıydı.
Yanında çalıştığı hanımının kendisine verdiği uzun beyaz eteği bir hevesle giydiği gün, eve giderken sokak köpeklerinin saldırısına uğrayınca, o günden sonra bir daha etek giymemiş bir kadındır Hemide. Erkek milletinin ne diyeceğine hiç aldırmadan duygularını her daim giymiş, kendine has bir anne, eşine boyun bükmeden yaşayan bir kadındır Hemide.
Evli olmasına rağmen, her sınıf ve tabakadan evlilik teklifleri alan, kendine has bir cazibesi de vardır Hemide'nin. Geleceklerine ilişkin ince tasarıları da vardır, hatta bir keresinde kocasını az daha ikna etmişmiş. Hemide kocası Alaattin'den gönüllüce boşanacak, evi ve maaşı olan yaşlı birini bulup onunla evlenecek. Yaşlı koca ölünce dönüp tekrar kocasıyla nikahsız yaşayacak, ölen yaşlı kocasının emekli maaşını almak için Alaattin'le tekrar nikah kıymayacak, kızları Gönül'le beraber karı koca olarak aynı evde yaşayıp gideceklerdi. Kocasını buna inandıramadığı için bu planı da suya düşmüştü Hemide'nin. Bazı planlar suya düşünce kağıt gibi ıslanıp dağılırlsr. Kader yazılmaz o kağıtlara. Hemide'nin de hepimiz gibi suya düşen hayalleri vardı.
Hemide nasıl yaptı, neydi onu buna razı eden bilinmez. Bir gün kızı Gönül'ü ve kocası Alaattin'i bırakarak, taş ocağı olan, hatırı sayılır zengin bir adama kaçıp gitmiş Hemide. Tam dört ay taş ocağının kenarında onun için kurulmuş çadırda, bir dediğini iki etmeyen o adamla yaşamıştı.
Kendisinin anlattığına göre, Hemide çadırda her sabah uyandığında, uzun Marlboro sigarasına varıncaya kadar, neyi seviyor, neye ihtiyacı varsa hepsini başucunda hazır bulurmuş. Taş ocağı olan sevgilisi bir dediğini iki etmezmiş Hemide'nin. Bir eli yağda, bir eli balda yaşadığı, üç kuruş para için el evinde temizliğe gitmediği günleri, hanım ağa gibi yaşadığı zamanları da olmuştu Hemide'nin.
Kalbinde uzağa hiç gitmeyen Hemide kızı Gönül’ü ve kocası Alaattin'i özleyince, taş ocağındaki saltanatını bırakarak evine dönmüş. Hemde hiç kimseye hesap vermeden. Kaderini kendi yazan, yeri gelince kendi bozan bir kadındır Hemide. Taş ocağındaki çadırından eve döndükten sonra kocası Alaattin'le beraber hayatlarında böyle bir aşk ve ayrılık hiç yaşanmamış gibi, kaldıkları yerden hayatlarına devam etmişler. Hiçbir şeyi olmasa da Hemide'nin, kalbi ve kalbinde hiç sönmeyen aşk ateşiyle diğer bütün kadınlardan farklı yaşayıp gelmiş.
Sonraki günlerde bir kaportacıya aşık olmuş Hemide. Kaportacı Hemide’nin yeni yılını kutlamadı diye, ilişkisini hemen orada, o dakika keserek yeni yıla sevgilisiz ve hediyesiz girmiş. Okuyup üfürmeye, muskaya, bedduaya inancı tamdır Hemide’nin. Kocası Alaattin hariç, o güne kadar bedduasından kurtulan olmamışmış. Anlattıklarına göre, beddualarından dolayı kaportacının başına gelmedik iş kalmamış. Kocası Alaattin'i saymazsak bedduası tutarmış Hemide'nin.
Hastalansın, yatalak olsun, elden ayaktan düşsün, kendi peşine düşmesin diye, Alaattin’e ne kadar büyü, beddua yapmışsa, o güne kadar hiç biri tutmamış. Bütün çabaları sonuçsuz kalınca kocası Alaattin'i büyü tutmaz olarak kabul etmiş. Hemide’nin muska ve beddualarının kar etmediği kocası Alaattin de, en az Hemide kadar gözü dışardaymış. Şekline, şemaline bakmadan sarışın ve şişman kadınların peşinde koşarmış.
Zaman zaman duygusal bir boşluk yaşayan Alaattin, Hemide'ye ‘Benim sana ve kızıma faydam yok.’ notu bırakarak tam iki sefer intihara teşebbüs etse de, her iki intihar girişimi de tavanın alçak olması yüzünden başarısızlığa uğramış. Hemide, Muska ve bedduaların Alaattin'i intiharın eşeğine getirdiğine inansa da, Alaattin'in gözüne girmek için bir kere olsun ne saçlarını sarıya boyamış, ne de kilo almak için bir lokma fazla yemiş. Kendi bedeni ve ruhuyla barışık yaşayıp gelmiş Hemide.
Alaattin düz bir adam değil, çok inişli çıkışlı bir adamdır. Kısa boylu, göbekli, kel kafalı, pala bıyıklı, küçük gözlü, iri yassı yanaklı çirkin bir erkektir. Onun Hemide 'de, Hemide’nin onda ne bulduğuna ilişkin kimse akıl fikir erdiremezmiş. Birbirlerine ne kadar karılık kocalık yapmışlar bir kenara, Gönül adındaki kızlarına biri ana, diğeri baba olmuşlar.
Çevresinde tetikçi olarak bilinirmiş Alaattin. Siyasi bir görüşü de varmış, milliyetçiymiş Alaattin. Tahsilat işlerine koşarmış, çek senet. Söylentiye göre bu işlerde epeyce para da kazanmış, ama kumar alışkanlığı yüzünden eli para tutmazmış. Sevabını bilmem ama lanetini beraber taşırmış. Velhasıl pis bir adammış Alaattin.
Alaattin’in elbette kendini ait hissettiği bir ulusu ve bir devleti varmış. Bu nedenle Komünistleri hiç sevmezmiş. Bütün milliyetçi arkadaşları Orta Asya’dan gelmesine rağmen, Alaattin İskenderun’un bir köyünden gelmişmiş. Orta Asya'dan gelememiş olmak Alaattin’in çok zoruna gidiyormuş. Bu eksik halini hatırladıkça, daha sert ve acımasız davranırmış.
Hemide'nin, muska ve bedduaları kar etmeyince, Alaattin'i defalarca polise şikayet etmiş. Bu şikayetlerden dolayı bir kere olsun Alaattin'i içeri atmadıkları için, devletin polisine de gram güveni ve saygısı kalmamış Hemide’nin. Kendi savcısı, kendi hakimi, kendi polisi olmuş bütün bu tecrübelerden sonra.
Kalbinden rahatsız olduğunu söylesede, ne karısı Hemide ne de kızı Gönül ona inanmamışlar. Kalp krizi geçirdikten sonra, zar zor kurtulan Alaattin o günden sonra şişmiş göbeğiyle yarım adam olarak, elini ayağını bütün işlerden çekmiş, malulen emekliye ayrılıp kendini eve kapatmış. Hemide o günden sonra Alaattin’in bu durumuna üzülmüş, acımış, ama kendine dert etmemiş. Hayatına kızıyla, sevdikçe birini sevgilisiyle devam edip gelmiş bugünlere.
Alaattin, bu haliyle bile rahat durmayıp, yaptığı bir hovardalık girişimi Hemide tarafından fark edilince, nefesi kuvvetli bir hocaya giderek, Alaattin’in erkekliğini bağlama büyüsünü yaptırmış. İşte o günden sonra, o muska Alaattin ve Hemide’yi birbirine kardeş yapmış. Bu kardeşçe yaşamanın büyüden ileri geldiğine olan inancından dolayı, büyüyü çözmeye hiç kalkışmadan, durumu olduğu haliyle kabul etmiş Hemide.
Kaportacı, taş ocağı sahibi, demir çelik işçisi, şerbetçi gibi her meslekten bir sevgilisi olan Hemide'nin okuması yazması olmadığı için, okumuş yazmış adamları da hiç sevmez, yakınına sokulmalarını hiç istemezmiş.
Hemide'nin hayatı başlamış ,ama daha bitmemiş uzun bir cümle. Kendisi o cümlenin satırbaşı, sevgilileri o cümleyi tamamlayan, birer virgülle birbirinden ayrılan kelimelerdir. Derler ki, Hemide'nin bir sevgilisi zamanla serpilip gelişen kızı Gönül’e kötü gözle bakınca, o saat erkeklerle olan bütün ilişkilerine nokta koydu…
Belki o kentte kızı Gönül'ü büyütmüş, uzaktaki bir başka kentte yaşayan biriyle evermiştir. Belki de şimdi izin alıp hanımından, torununun doğumuna yetişme telaşındadır Hemide. Alaattin mi? Huylu huyundan vazgeçer mi? İntihar girişimleri hariç, tahsilat işlerine ve kumara devam…