Lütfen bekleyin..

Ercan Cengiz

Zır-zop-zırhlı kişilik

24 Haziran 2016, 23:38

Kralımızı seçtik; geçip sarayına kuruldu. Etrafında bir-kaç kişi var, yok; adamakıllı beslenen. Diğerleri, beslemenin beslemesi... Büyükten küçüğe doğru sıralanmış, her biri, zincirin birer halkası... Kim daha çok kıvırırsa, o daha çok pay alacak sultanın hareminden!...

Toplum bağı; atardamarla toplardamarlar gibidir. Birindeki aksaklık – tıkanıklık, bütün bir yapıyı etkileyecek düzeydedir. Onun şekil alışı da bir bedenin şekillenişi gibidir. Birbirine benzeme, özenme, etkisinde kalma v.s...

Hastalık da öyle, kalkınmışlık da...

Sırf hal-hareketinden dahi olsa, sarhoş birini farkedebilirsiniz. Bunun gibi, dertli – kederli birini, gamsız - neşeli birini, aç ya da tok birini de farkedebilirsiniz...

Tüm bunların içinde sizi yanıltmayan tek şeyin çocuk masumiyeti olduğunu görürsünüz.

Diğerlerinde, bireyin içinde bulunduğu sınıf ve katmanlara göre bir zırha bürünülür. Gizli – açık, görünen – görünmeyen; herkesin kendine göre bir zırhı olduğu için; onların alanlarına giremez, özüne dokunamazsınız. Günlerce ve hatta yıllarca, sizi oyalamakta başarılı oldukları şeyin, aslında dokunulmaz kıldıkları şeyin –mahremleri- olduğunu, buna ilişkin, her nereye el atsanız da dönüp dolaşıp oraya geldiğini göreceksiniz.

Zaten zırhın kendisi, kişilikteki o mahrem yerlerini örtmesi içindir. Kişiye veya toplumun en çok örtündüğü şeye bakın; en çok üstünde durduğu şeyidir aynı zamanda.

Kendisine belletilen, dokunulmaz kılınan, itaat edilmesi gereken şey; erktir. Aynı şekilde, en çok örtünen şeyin de üzerinde en çok oynanan şey olduğunu biliriz.

İnsanın kendi geriliğini koruması için zır-zop-zırh gereklidir.

İnsanın kendi cahilliğini saklaması için zır-zop-zırh gereklidir.

İnsanın, kendini ait sandığı toplumdan dıştalanmasını engellemesi için zır-zop-zırh gereklidir.

İnsanın doplumdışı görünmemesi için zır-zop-zırh gereklidir.

Kendinizi ve etrafınızı yoklayın. Kendi ellerinizle, kendi hayatınıza ördüğünüz zırhın, sizi nasıl sıradanlaştırdığını, benzeştirdiğini ve hatta karşısında olduğunu sandığınız şeyle nasıl da aynılaştırdığını göreceksiniz. Korkmayın, hafifçe dokunun!... Ağzınızın ne dediğine bakmadan, dokunun; birer 'kul' olduğunuzu anlayacaksınız...

Karşısında durduğunuzu, savaştığınızı sandığınız olgular için de geçerlidir bu dediklerim.

Düşünün ki, size ait olan, vücudunuza ait olan bir kanser hücresinin bile sizden kopmasını engelleyecek kadar tutuculaşıyor; birileri tarafından neşter vurulup kesilip atılmasına karşı çıkıyor, bencilce sahipleniyorsunuz. İnsanın kuşandığı zır-zop-zırhın özeti bu!...

Kendinize aşıksınız; kendinizi yücelerin yücesi, kusursuz ve hatta iyilik meleği, ilim insanı olarak bile görebilirsiniz. Görünürde kral yoksa eğer, kimse size dokunamaz; zira kralın yerindesinizdir artık!...

Başınıza gelmeyen kalmamıştır. Görmediğiniz şey – nesne kalmamıştır. Tanımadığınız insan, ve türleri kalmamıştır. Doğada ve uzayda, bilmediğiniz, elinizin değmediği hemen hiç bir şey yoktur...

'İst' siniz. Biraz Marx'ist, biraz Lenin'ist, biraz Mao'ist; hatta bu 'biraz'lar da fazla; tam da kendisisiniz o 'ist'lerin!... Buna çağın vebası Kemal'ist de dahildir.

Okumadığınız kitap kalmamıştır!... Anlamadığınız tema yoktur!...Yazarsınız, şairsiniz, bilim insanısınız!...

Sanatçısınız, siyasetçisiniz; aydınsınız, seçkinsiniz, toplum yapıcısınız; kuramcısınız!... Hatta bir köşeye yumulmuş, paranın peşinden koşan birisiniz...

Etrafınızda 'feodalizme karşı' ibareler varsa, karşısınız da feodallığınıza toz kondurmadan.

Üç beş kavram düşmez dilinizden. 'Demokrasi, özgürlük, sosyalizm ve hatta komünizm.'

Farkında olmadan 'ist'lerden 'izm'lere sıçradınız birden... El atmadığınız, kurtarmadığınız yer kalmadı!...

Her nerede ve her ne şekilde bellemişseniz bu kavramları, orada, o şekilde duruyordur o beyninizdeki zırhın içinde.

Ne kendiniz cesaret edip dokunabilirsiniz, ne de bir başkasının dokunmasına, eşmesine izin verirsiniz. Dokunmayı engellemek içindir zırhlar...

Altına girdiğiniz – girdiğinizi sandığınız o bütün 'ist'lerinize, 'izm'lerinize rağmen; us'unuzun bir şekilde dışa vurumunu göremeyecek kadar da uslusunuzdur.

Bir kerxanede çalışıyor olsanız dahi, aslında ne büyük 'ist' olduğunuzu söylemekten gurur duyar, emek'ten dem vurur, etrafınızdakileri de yanınızda çalışmaya – para kazanmaya çağıracak kadar da 'cömert'sinizdir!...

Gününüzün nasıl geçtiğine, nasıl yaşadığınıza bakmadan; kuyruğunuza kadar sistemin içinde debeleştiğinizi göremeyecek kadar da zır'sınız.

Çocuklarınız bile sizi itici görüp, on dakika bile tahammül edemezken; başkasına, başkasının çocuklarına 'akıl vermeye' çalışırsınız.

Konuştuğunuz şeyler, herhangi bir konuda düşünce belirtmek değil; birer talimattır aslında.

Kralın yanında durmaktan, kralın kokusunun sinmesinden kaynaklı emirlerdir bunlar...

Canınız kıymetlidir sizin, ama malınız daha kıymetlidir, canınızdan...

Özel mülkünüze dokununcaya, zırhınıza dokununcaya kadardır bu 'ist' özelliğiniz.

Bombalar mı patlıyor, insanlar mı ölüyor, şehirler mi yerle bir oluyor?... Size ve yakınlarınıza ve hatta menfaatlerinize dokunulmadığı sürece sorun yoktur. Altı üstüne gelsin dünyanın!...

Menfaatlerinize mi dokunuldu?... Bir çırpıda dünyanın en duyarlı insanı oluverirsiniz. Adınıza savaşacak birini bulup karnını doyurmaya çoktan hazırsınızdır.

Yanıbaşınızda can cekişenleri görmezden gelir; bir yerinize bişey batınca da bütün bir dünyanın etrafınıza doluşmasını beklersiniz...

Akıl sizdedir, duyarlılık sizde, kurnazlık sizde!...

Büyüklük sizde!...

Başkaları acı çekecek, hapis yatacak, canını verecek; sizler çalışıp para biriktirecek; gidip sahillerde ev – bark alacak, onunla övüneceksiniz... Hem de o bedel ödeyenlerin 'çaresizliği' karşısında...

Karşısında durduğunu sandığınız, aslında bir parçası olduğunuz sistemin fahişeleri ile hoş vakit geçirecek ve bunu da 'yaşam'dan sayacaksınız...

Birisi zırhınıza dokunduğunda, utanmadan, sizin de 'yaşamaya!' hakkınızın olduğunu bağıra bağıra duyurmaya çalışacaksınız...

İçine büründüğünüz zırhın, aslında, sisteme dokunmama, kendini sistemin ölçülerine göre yaşamak olduğunu dahi bilemeyecek kadar da uyanıksınız!...

Dünyanın sizin etrafında döndüğünü, siz olmasanız 'devletin somununu yiyecek' başkaca akıllıların olmadığını bilirsiniz.

Kendinizi, rüzgarın çekim merkezine göre yaşatmasını bilir, çocuklarınıza da onu öğretirsiniz.

Kazara hapis mi yattınız? Hapiste geçen gençliğinizin intikamını, toplumun düşürülmüş yoksul kesimlerinden alacak kadar da ahlaksızsınız...

Zırhlarınız sizi koruyabilir, o iğrenç dünyanızda yaşamanızı sağlayabilir ama birilerinin ağır bedeller ödeyerek oluşturduğu bir dünyada yerinizin olmadığını bilirsiniz. Dört elle sisteme sarılmanızın nedeni de bu değil mi?...

Zırhlarınıza güvenip kendinizi 'akıllı' sanmanız, aslında, ne kadar zavallı olduğunuzu gösteriyor, farkındasınız...
Topluma dinletecek iki kelimeniz yoktur.

Hayatınızdan özel mülkün çıkması halinde, koca bir 'hiç' olduğunuzu bilirsiniz.

Kuşandığınız zırhın, geriliklerinizi, pisliklerinizi örtemeyeceği günlerden geçildiğinin farkındasınız...

Kuşandığınız zırhın, sizi o şişirilmiş egonuzla birlikte tarihin karanlığına atacağını da bilmelisiniz.

Mezar taşlarınızda o zırhlarınız olmayacaktır; ama zır-zopluğunuz sizinledir, korkmayın!...

Korkmayın, hayatınızı yaşayın!...

Bu haber 1050 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.