Lütfen bekleyin..
1.
boşuna dönmüyorum
iki metrekarelik şu daracık hücrede
iki büklüm olmuyorum boşuna
boşuna terlemiyor bedenim
boşuna akmıyor gözyaşım
boşuna yumruklamıyorum duvarı
boşuna çekmiyorum acısını
ayrı ayrı, bütün kardeşlerimin
yeniden doğuruncaya / büyütünceye yeniden
biliyorum
boşuna olmayacak hiç bir anım
zincir mi vuracaksınız ellerime
kalem mi kıracaksınız / o yüksek kürsülerden
arafta mı bekleteceksiniz yoksa
bir yanı ateş, alev alev
bir yanı donmuş buz dağı
kırın o zaman / adıma ne varsa elinizde
kırın
kırın ki / elleriniz de utansın
sizin o iğrenç yüreğinizden...
2.
sevişmeyin alçaklar
henüz kaldırmadım cenazemi
bir insan sıfatına girip
sevişmeyin hayvanca
enerjinize yazık / zamana
ömür kısa / değil sevişmek
koklaşmadan daha / ısınmadan daha kanı
binlerce çocuk girdi bugün / toprağın koynuna
duydunuz mu hiç
biri de bendim o çocukların
biri de bendim diyorum size
sevişmekten / dilimi bilmiyor musunuz yoksa
duymuyor musunuz çığlığımı
henüz bağlamasını bilmezdim kemeri
öyle uçkur muçkur meselesi değil
kurşun yağarken göğsüme
henüz / adımı haykıracak bir sebebim
cesaretim yoktu / bu kahrolası dünyada
ama vurdular
gözümün yaşına / boyuma / açlığıma bakmadan
vurdular / vurdular / vurdular
daha da vuracaklar
sizler sevişesiniz diye değil elbet
o yumuşak yataklarınızda
ben öleyim diye idi
bunca entrika / bunca ince hesap – kitap
3.
dört dostun varsa eğer / şu kahrolası
şu içine ettiğimiz dünyada
yeter de artar bile hayata
ne ki hayat
her biri bir değer benim için
değil mi ki
her biri bir ucundan / tutup
taşırlar belki cesedimi
ne ki ceset / cesetten çok ne var dünyada
götürüp teslim edinceye toprağa
her birine yirmi kilo bir yük
şu anki günahımla
ya düşer, ya düşmez paylarına
belki değer / belki fazla / belki hiç
fazla ise eğer / kendi payıma diyorum
yani bir cesedi taşıyamıyorsa
etine-buduna dolgun o dört dost
götürüp ateşe versinler cesedimi
bağdaş kurup ısınsınlar önünde
koklasınlar / yanık insan etini
kalanı da ne ise artık
nasılsa gücü yeter olur
taşır birisi...
taşır / dört dostum varsa eğer
şu kahrolası dünyada / tutar
her birisi bir ucundan tabutun
yani açıkcası / böyle
mahalle kabadayısı gibi
dersem eğer
meydan okuyorum / öyle mi
duyanlar beri gelsin o zaman
şu kahrolası dünyada
sekiz milyar insanın da
insan sıfatıyla sıçarak her gün
içinde yaşadığı
şu içine ettiğim dünyanın
ben de / içine edeceğim bundan böyle
hem de sizlerin / siz
sekiz milyar insanın
ya da insan sıfatının baskın geldiği
o en hayvani yanıyla / nokta...
4.
inanmak istemiyor dostlarım ama
soykırıma imza verildiği günün gecesi
sigarayı terkettim
bir de / şu kahrolası ellerimi
koynumda bağlamayı bırakırsam eğer
destur almadan pirimden
mirimden / kendimden
bir damla olsun / bir damla
akmayacak gözyaşım
yani / belki daha az
ya da tam tersi
çok / daha çok
hak etmediğim yükü
acıları çekeceğim
5.
hazreti osman selam göndermiş
demek, hala yaşıyor
bir bilseniz
nasıl da canım yandı / tam
wey aleykumselam / diyecektim ki
ister istemez
kalası gördüm karşımda
kazığı
bu sefer daha mı sivriydi / ne
osmanlı oyununun ucu
demedim
kazık anlatır nasılsa...
6.
haber saati geldi
hava, biraz daha mı karardı / ne
biraz biraz / diye diye ucundan
biraz daha mı karardı ne
bu hava
ne ki / o kara mı kara
bulutların arasından da
çaktırmadan düşmana
altına sızıyordu o kızılca güneş
...
o ne göbek tanrım / bu havada üstelik
o ne göbek
bana birşey bırakmamışsın / yiyecek
bişey bırakmamışsın / koklayacak
bişey bırakmamışsın böyle
ucundan bir lokma koparıp
tadına bakacak
bari, altına kaçırmadan / tanrım
ya da kusmadan / sıçmadan üstüme
tanrım / tanrım / ey tanrım
ey tanrının tanrısı tanrım
usulca bi köşeye çekilip
boşaltıvereydin içini
burnum kırılıyor tanrım / burnum
anlıyorsun değil mi / insan halini...
7.
yıllar sonra / kesmişim gibi avrupanın göbeğini
tam kenarı / brükselde de
kendi elleri ile ördüğü / sunni duvarın
arasından geçirterek beni
genç bir polis
gelip aradı üstümü
uzun hikaye / uzun
aramazdan önce / nezaketen
eldiveni geçirerek eline
'arayabilir miyim üstünü'
diye sordu bana / sevgilisine bakarak
yani sözün kısası
bu nezaketine polisin
eriyip gitti ciğerimin yağı
dedim, buyur polis
buyur polis effendi / buyur
o ne kadar buyurdu tanrım
sen utanmaz mısın
oramı – buramı ellemekten
üstüne üstlük türk kumaşı
ne pislik varsa elinde
kemik eriten o nezaketinle birlikte
üstüme bulaştıracaksın e mi
yemezler dedim / yemezler
bir polisin pisliğini...
8.
SAKAL
tam bir yıl sonra / kırmızı şarap içip
okudum sakalımın üstüne
sonra, acımadan hiç
usturayı çekip vurdum / telin dibine
sonra, kürsüye geçip
bir daha okudum, bir daha
hiç te acımadan harflere
dedim, merhametli biri olsa da
kaldırıp alsa bir müzeye
siyah – beyaz iki dünya bu
değişmez dedikleri uyduruk kader
kraldan krala geçen hükmü
diğeri hikaye / acemice yazılmış
birinden birine / dedim
birinden birine o dünyaların
bir köşesinde lazım olur mutlaka
sakal bu / sakal / kolay değil
yani benim sakalım
bakarsın birisi çıkar da
insaflı – merhametli biri
koklayıp öper de / üstüne üstlük
götürüp koyar da / taparcasına
kel başının üstüne...
9.
HACİYA SELAM
yaradan kimdir haci / sığınıp durursun
az önce / bulutların arasından
indim de geldim / süzülerek
kocaman bir limana haci
kocaman bir limana
senin gözlerin görmüyorsa eğer
sesime gel hey haci / sesime
sakın ha, sakın
'duymuyorum' deyip
çatlatırcasına güldürme beni
şaraba yazık haci / şaraba
bi gülersem haci / bi gülersem
öyle içten / öyle doya doya
hepten içine edersin sen
biliyorum haci / biliyorum
bu içine ettiğim dünyanın
hiç'inden hep olmaz haci
olmaz / olmaz / olmaz
anlayasın diye diyorum üç kez
bunu iyi belle haci
mutlaka bir sebebi olmalı
bir temeli
var etmek için bişeyleri
var olması için bir şeyin
beri gel haci / beri ...
Ercan Cengiz
(Şafağa Gülen Ülkeyim)