Lütfen bekleyin..

Ercan Cengiz

Yeniden ‘Çözüm Süreci’ mi?

06 Nisan 2016, 20:26

Niye böyle bir başlık attım, bilmiyorum. İçime sinmiyor.
 

Başına, üzerinde en çok oynanan ve dolayısıyla kirlenen şu kelimeyi de eklesem; ‘Demokratik Çözüm Süreci’ desem, yine içime sinmiyor.

Bir adım daha ileri gidip, yine alabildiğine kirlenen şu kelimeyi de eklesem; ‘Barış ve Demokratik Çözüm Süreci’ desem, midem iyice bulanıyor...
 

Önceki birçok yazımda belirttim. 1990’dan günümüze kadar süren gizli-açık dansları ve figürlerini. Özal’la başlayan süreç, Erbakan, Evevit, M.Yılmaz ve derken T.Erdoğan ile (masanın devrilmesine rağmen) devam etmekte...
 

Karşılıklı ‘dansa’ kalkanlar bir yana; ‘dans’tan habersiz, talimatlarla yatıp-kalkanların birçoğu yakalandı, sakatlandı, ya da katledildi. Çoğunun bir mezarı bile yok; aileleri hala yaşadığını sanıyorlar...
 

Ne devletin verdiği rakamlar, ne de PKK kaynaklarının verdiği rakamlar; tam olarak gerçeği yansıtmadı. Karşı tarafın kayıpları abartılı verilirken, kendi kayıpları minimuma çekildi, kamuoyundan gizlendi...

PKK’nin ‘Çözüme bir şans’ jestiyle, gerilla güçlerini Kuzey’den Güney’e çektiği 1999’larda da verilen rakamlar gerçeği yansıtmadı; kimi 500 civarında gerilla kaybı oldu derken, kimi; bu sayının 1.500’e kadar çıktığını belirtiyordu.
 

Gerilla; konumlandığı alandan Güney’e doğru çekilirken, ‘anlaşmalı’ devlet güçleri geçiş noktalarına pusu atıyor; gerillanın kendini savunmasına bile fırsat verilmeden hemen oracıkta katlediliyordu.

‘Jestin’ bir diğeri de, gerek gerilla alanlarından, gerekse Avrupa’dan talimatla Türkiye’ye teslim edilenlerdi. İlk teslimde, ‘Barış ve Demokratik Çözüm’ için gidenler, 10 yılını zindanda geçirecek, bazıları ise zindanda yaşamını yitirecekti...
 

Bu kadar günahı değil bireye, örgüte;bir devlete bile yükleseniz altında kalır!...
 

Geçen gün Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun yeniden ısıtıp gündemine aldığı ‘2013 Mayıs’ına dönerlerse yeniden görüşmeler başlayabilir’ zarfı (oyunu); 2. Geri Çekilme dönemine işaret ediyordu. Bu dönemde de örgüt, gerilla güçlerinin önemli bir kısmını Güney’e çekmiş, yine ‘jest’ olsun diye de gerilla ve Maxmur alanlarından iki grubu Türk devletine teslim etmişti. Sonuçlar biliniyor...

....
 

İTC dönemini inceleyenler, İTC’nin Ermeni soykırımını yapmazdan yıllarca önce hazırlıklara başladığını görmüşlerdir.

Benzeri hazırlıklar, diğer bütün katliam ve soykırımlardan önce de yapıldığı aşikar. Yine yakın tarihimizdeki darbeler için de aynı şeyi söylemek mümkündür.

Devlet geleneğidir; herhangi bir adım atmazdan yıllar öncesinde hazırlıklarını yapar, güçlerini konumlandırıp (iç ve dış tepkileri de hesaplayarak) iyice yerleştikten sonra, asıl hamlesini yapar; dış dünya, devleti olanlar, duymazdan-görmezden gelir...
 

Öyle bir devlettir ki bu; askeri araçların gideceği yolu dahi, (Dersim’de olduğu gibi) daha sonra katledeceği insanların eliyle yapar. Kürdün, bitmez-tükenmez o eşekliğinin de verdiği cesaretle; rahatlıkla Kürd aşiretleri içerisine girip bir kısmını yanına alır, bir kısmını etkisizleştirir (görmez-duymaz hale getirir), bir kısmını da gizli işbirlikçi haline getirerek, deyim yerindeyse, Kürdün iliğine kadar girmesini başarır.
 

Demokrat Parti’ye verilen desteğin bir benzeri ve hatta daha fazlası, (dönemin aydın-yazar-sosyalisti de dahil) daha önce İTC’ye (1908) veriliyordu.
 

14 yıldır AKP’ye ve onun tek adamına (R.T.Erdoğan) verilen desteğin bir benzeri de İTC’nin (İ)’sinin düşürülmüş haliyle T.C.’ye ve onun tek adamına (M.Kemal) veriliyordu.

İşbirlikçilik yapan bir avuç Ermeni’nin midesi; 1,5 milyon Ermeni’nin barbarca katledilerek soykırımdan geçirilmesi, sürülmesine neden oldu...
 

İşbirlikçilik yapan bir avuç Kürdün midesi; Koçgiri, Palu-Genç-Lice, Ağrı-Zilan ve Dersim’de yüzbinlerce Kürdün barbarca katledilip soykırımdan geçirilmesi ve sürülmesi oldu.

Yine işbirlikçi bir avuç Pontus Rum’un midesi, soyunun katledilmesi, soykırımdan geçirilmesi ile son buldu...

...

AKP’yi iktidara taşıyan, ona umut bağlayan, ona inanan-kananların en başında, evet, en başında (örgütü ile, partisi ile, artık ne derseniz) ne yazık ki Kürdler geliyor.
 

Kürdlerin kendi kendilerine övündükleri gibi, ne 1920’lerin Kürdüydü bu, ne 1925’lerin, ne 1930’ların ve ne de 1938’lerin... Çağımızın, 2000’lerin Kürdüydü ki; 1920’ler gibi dağınık, örgütsüz değil, askeri ve siyasi partileri vardı; çağın gereklerine (en uygun) ideolojileri vardı; dünyanın dört bir yanına yayılmış kitlesi vardı... varoğlu vardı!...
 

İşte bu güçle, 21. Yüzyılda Kürdler, yüzyıllık İTC devleti ve onun bitmez-tükenmez entrikaları ile (Misak-ı Milli, İslam Birliği, Büyük Türkiye – Özgür Kurdistan Demokratik Türkiye, Özgür Kurdistan Demokratik Ortadoğu – hızını alamadığı için olsa gerek Özgür Kurdistan Demokratik Dünya...) İTC’nin son versiyonu AKP dikta rejimiyle tam 14 yılı heba ettiler. R.Tayyip Erdoğan, acele edip ‘masayı devirmese’ bugün Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Gever’de, Sılopi’de, İdil v.b. yerlerde yaptığı o barbarca katliamlarını; devletin tüm hazırlıklarını yaptıktan sonra, daha büyük katliamlarla soykırıma dönüştürmesi de olabilirdi. Bu tehlike hala var, eğer uluslararası güçler, bu barbarlığın önünü kesmezse...
 

Bu kendi oyununu bozan tek kişi R.Tayyip Erdoğan’dır. Bilinçli yaptığı bir şey değildir ‘masayı devirmesi’ tersine, kendine verilen gazla (özellikle Kürd yanaşmacıların) kendini bişey sanıp, ‘ben böyle de onların hakkından gelirim, evvelallah!’ diyerek katliama başlaması oldu.
 

Kendine güveniyordu, çünkü milyona varan resmi ordu-polisin dışında, DAİŞ-IŞİD ve Osmanlı Padişah isimleri ile bizzat AKP-Erdoğan tarafından kurulan diğer örgütlerle bilinen barbar islam örgütlerini istediği zaman, istediği yerde kullanabileceğini düşünüyordu. Bir hesap hatasının kurbanı oldu; Kürdün, Rojava’da olduğu gibi, kitlesel bir direniş gösterebileceğini hesaplamıyordu. ‘Bir-iki kurşun sıkar, bir – iki yerde direnir, sonra teslim olurlar’ düşüncesindeydi...
 

Onu böyle düşündüren Kürd işbirlikçiliği kadar, önünü göremeyen; oldu-bittiyle kendini ve taraftarını kandıran ve oyalayan Kürd örgütü/örgütleri de sorumludur. Hal-hareketleri ile kendilerini ne hale getirdiklerini, karşısında nasıl bir ‘dev’ yarattıklarının farkında bile değillerdi...
 

Cizre’de, son yapılan açıklamaya göre (İHV) 600’ün üzerinde, genç, çocuk, kadın, yaşlı insan barbarca katledildi. Sayının hala da tam olarak gerçeği yansıttığını düşünmüyorum, ama şimdiye kadar yapılan açıklamaların en derli-toplu olanı da bu.
 

Sur’da, yıkıntıların altından hala cenazeler çıkıyor. Gever ve diğer yerlerin durumu ne olacak, kimse kestiremiyor?...
 

Kürd halkı, 14 yıllık kandırma-oyalamanın ardından açılan yaralarını sarmaya çalışıyor!... Nasıl saracak?... Katledilen insanları, dağılan evleri kim geri getirebilir?...

Savaşa ve ölüme dair, kişi olarak düşüncem şudur; hiç bir toprak parçası, hiç bir ülke bir insan canı etmez...
 

Napoleon’u Napoleon yapan şey, onun savaşkanlığıdır. Genç yaşta, krallıkları deviriyor, yerine kendi kralını ve anayasasını oturtarak; neredeyse bütün Avrupa’ya yayılıyor, genç yaşta imparator oluyordu... Askerlerini hazırlayıp baskına çıkmazdan önce, rakibine mesaj gönderiyor, ‘kan dökülmeden teslim ol, biat et’ diyor; arkasından birkaç saat, birkaç gün, bazen bir kaç ayda amacına ulaşıyordu... Ne zaman ki bozguna uğradı, İngilizler alıp, yanındaki bir kaç kişi ile birlikte, bir adaya sürgün ettiler. Kaldığı iki odalı yer, daha önce inek ve domuzların kaldığı bir ahırdı. Napoleon’un geleceği öğrenilince, domuz-inek pisliği dahi temizlenmeden üzeri tahta ile kaplanıp oda haline getiriliyor ve kendisine tahsis ediliyordu. Sağlığı çabuk bozuldu; ölmeden önce vasiyetini kaleme aldı. Can çekiştiği sırada, yanında duran en sadık arkadaşına sarılıp neredeyse boğacağı yazılır...
 

Napoleon’un her savaşı (en az kayıpla 10 bindir), bunun 100 binlere, 500 bine kadar çıktığı da yine kayıtlardadır. Bütün bu savaşlarda, sülalesinden bir tek kaybı bile yoktur...
 

İTC’nin ecdadı Osmanlılar da çok denedi; çok insan kıyımdan geçirildi...Bugün AKP ve onun tek adamının dışında kimse sahip bile çıkmıyor, çıkamıyor...
 

O anlamda, diyeceğim odur ki hiç bir savaş, hiç bir ülke, devlet...ne derseniz artık; bir insan canı etmez!...
 

Başkalarının canı üzerinden kahramanlık yapanlara, alavere-dalavere ile o pis midelerini doyurmaya çalışanlara ve onursuzca hayata yapışıp kalanlara bir diyeceğim yok!... Kendileriyle övünüp, dünyaya kazık çakarak, sülale boyu varlıklı-mutlu-itibarlı yaşayabilirler!..
 

Pişmiş kelle gibi ölünün başında dahi sırıtan ‘gül yüzlü Başbakan’ buyurdu; ‘2013 Mayıs’ına geri dönerlerse, görüşmeler tekrar başlayabilir.’
 

R.Tayyip Erdoğan’ın hemen ABD dönüşünün ardından söylendi bu. Erdoğan’ın deyimiyle, ‘bir kaç ayda kahraman Türk ordusunun öldürdüğü 5.395 terörist’in ardından...

Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklandığı ve savcıya ‘bildiklerimi anlatacağım’ demesinin ardından...
 

DAİŞ-IŞİD barbarlığının Suriye’de iyice kapana kısıldığı bir dönemde...
 

Suriye’den alıp Maraş v.b. Alevi yerleşkelerine yerleştirmek istediği DAİŞ-IŞİD yataklığında...
 

Ve üstelik, tecavüzcülerin Mesir Macunu ile itina ile beslendiği bir ülkede...
 

Kışın ortasında direnip ağır bedeller veren Kürdü, baharla birlikte tekrar uyutup; Erdoğan’ın aceleciliği ile yarım kalan ‘işlerini’ yeniden yoluna koyup, bütün soykırım hazırlıklarını yaptıktan sonra Kürde, Aleviye...devrimciye, karşı koyan, direnen herkese vurmak için...
 

Nasılsa halkların yoksul çocukları ölüyor. Gördüğünüz gibi toplu katledilirken, hem sayısal olarak, hem de katliamın boyutu olarak (kamuoyundan) gizlenmesi daha kolay!... Toplum nasılsa çabuk alışıyor!... Ölmeye de ‘yarasını kapatmaya’ da... birilerinin söyleyecek bişeyleri var nasılsa!...
 

Benim yok!... Hiç bir toprak parçası, hiç bir devlet, hiç bir dünya... bir insan canı etmez!...
 

Hırsızları, katilleri, yalancıları, dalaverecileri, kan emicileri, işkencecileri, bol keseden atıp başkasının canı-kanı üzerinden kendini bi yerlere getirenleri ayıklayın, toplum sadeleşsin, insanlığına dönsün; açlık, yoksulluk bitsin; gözyaşı ve kan akmasın!...
 

Başarabilirsiniz, kendinizden-evinizden başlayın, mahallenize, şehirinize, ülkenize kadar...

Bu haber 1126 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları