Çeşitli platformlarda, seçimler ve Alevilerle ilgili panel, toplantı, tv programları vb her yerde sözkonusu CHP olduğunda dile getirdim.
Elbette başkaları da dile getirdi, yazıldı, çizildi..
Hala yazıyorum, yazmaya ve yazdıklarımı ikinci bir kitap olarak hazırladığımı da bu arada belirteyim..
Özetle, ‘yaşanılan temel toplumsal-siyasal, etnik ve inançsal sorunların kaynağında CHP vardır.
CHP’nin özellikle Kürtler ve Aleviller açısından normal, siyasal bir parti olarak algılanmaması gerektiğinin altını çizdim..
93 yıllık cumhuriyet ve CHP algısının bu her iki kesim üzerinde çok ağır sonuçlar yarattığı açıktır.
Kaset operasyonu sonrasında CHP’nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu ise, ‘İttihat Terrakki’den Jön Türkler’e, cumhuriyet CHP’sinden günümüze devrolan yaşanılan temel toplumsal-siyasal, etnik ve inançsal sorunların kaynağının sözcüsüdür.
CHP’nin, ‘Soykırım ve Katliamlar’ daki rolünü, pratiğini ve nasıl da bu soykırım ve katliamları örtbas etmenin adı lduğunu bir yana bırrakır ve son bir-kaç haftalık pratiğine bakarsak;
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili ‘’Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" dedi.
Yukarıdaki sözlerin sahibi bir başka gezegenden-planetten gelmiş biri olsa insan, ‘ne yapsın zavallı, memlekette olup bitenlerden haberi yok, nerden bilsin ki Erdoğan-AKP bu ülkede yüzbinlerin kanını döktü, bir o kadarını göç ettirdi ve hala da savaş politikalarında ısrar ederek türkiyeyi kaosa götürüyor’ desin..
Ancak Kılıçdaroğlu bu çıkışı ile Erdoğan’ı şu ana değin hiç kan dökmemiş gibi adeta ‘’aklıyor’ gibi.
Yine Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu konusunda ‘’Evet, çözülmeli. Hiç tereddütüm yok. Nerede çözülmeli? TBMM'de çözülmeli. Siyasetin çözüm yeri TBMM'dir. Çözüm anahtarı tam demokrasi ve özgürlükte yatıyor.’’ diyor..
Bu sözlerin sahibi de Kılıçdaroğlu. Ancak aynı Kılıçdaroğlu AKP’li 316 milletvekilinin imzasıyla TBMM başkanlığına sunulan HDP’lilerin dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifine ‘Anayasa’ya aykırı’ olmasına rağmen ‘Evet’ diyeceklerini söyledi.
Hatırlanırsa aynı CHP, Deniz’in Yusuf’un ve Hüseyin’in idamlarına da ‘’Evet’ demişti.
Dolayısı ile "HDP’li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” demek hukuksuzluğa ve zorbalığa “evet” demektir.
İşte şimdilerde CHP’nin ‘Anayasa’ya aykırı’ olmasına rağmen ‘Evet’ diyeceği bu evet, Deniz’in Yusuf’un ve Hüseyin’in idamlarına “evet” demekten daha ağır sonuçlaradan başka bir anlama gelmez...
Sözde muhalefet yaptığını zanneden ve ‘’Laiklik anayasadan çıkamaz’’ diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘’Diyaneti biz kurduk, kaldırtmayız’ diyen biridir aynı zamanda..
CHP-MHP ile AKP arasında ideolojik - politik olarak farkın çok olduğu görülmemektedir.
Zaten pek te olmamıştır.
Geçmişte bazı ‘sol’ akımlar, yaşlılarımız, laikler, Aleviler ve Kürtlerin bir kısmı belki CHP’yi ‘sosyal demokrat’ olarak görmüş vegörmek istemiş olabilir.
Bu halkayı iyi gören ve kuzu postuna bürünmüş kurt CHP ise korku siyaseti yapa gelerek deyim yerindeyse ‘işi’ götürmüş..
Ancak tekke düştü ke göründü..
Siz bakmayın öyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili ‘’Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" dediğine.
Erdoğan-AKP bu ülkede yüzbinlerin kanını döktü, bir o kadarını göç ettirdi ve hala da savaş politikalarında ısrar ederek türkiyeyi hemde dört nala kaosa götürüyor..
Erdoğan ve AKP, 'boğulacak kadar kan dökmüş' ama nedense Kılıçdaroğlu görmemiş!!
Diğer bir deyimle Kılıçdaroğlu bu çıkışı ile Erdoğan’ı şu ana değin hiç kan dökmemiş gibi adeta ‘’aklıyor’’.
Dumanlı ve sisli Ankara’nın ‘derin’ siyasetinin (kan dökkme) baş aktörü rolünü AKP’ye kaptıran ve ağzından emziği alınmış çocuklar misali ağlayıp-sızlayan CHP’nin merhemi olsa kendi keline çalacaktır.
Gelinen aşamada;
Her üçünün de anlaşabildikleri tek konu ‘Kan dökmektir’..
Kimse kimseyi kandırmasın.