''Suriye’de milyonlarca insanın mülteci olup AB kapılarına dayanması, yüzbinlercesinin ölümünün baş sebeplerinden birinin AKP-İŞİD işbirliği sonucu ortaya çıktığı görüşü AB’de giderek yayılıyor.''
Mülteciler konusunda AB ile Erdoğan-AKP hükümeti arasında varılan anlaşma her iki tarafıda memnun etmemişe benziyor.
Avusturya, balkanlar ve bir çok AB ülkesi öteden beri Merkel’in politikasına zaten karşı çıkıyor.
Belçika, "Schengen uygulamasını askıya aldığımızı Avrupa Konseyine bildirdik" diyor.
Macaristan, Slovenya, Hırvatistan vd ülkeler gidişattan rahatsız. İngiltere AB üyeliğini ‘referandum’a götürmeye hazırlanıyor..
Yunanistan ve Portekiz ekonomik krizi aşamıyor.
AB ülkeleri arasında ‘kırılganlık’ giderek belirgenleşiyor. Mülteciler AB’nin bir numaralı sorunu olmaya devam ediyor.
Siyasal-Politik ‘intiharlar’ yaşanmaması için güvenmeyip-sevmedikleri halde AKP ve Erdoğan’a destek ise devam ediyor.
Bütün önlemlere rağmen Ege denizi üzerinden Yunanistan’a geçişler engellenemiyor. AB ile TC arasında yapılan toplantılar öncesi ise bu geçişlerin artması Erdoğan’ın mülteciler üzerinden ‘santaj’ yaptığı anlaşılıyor ve bununla yetinmeyip açıkça AB’yi tehdit ediyor.
Mülteci sorununun başta Almanya olmak üzere bir çok ülkenin başını ağrıtacağını, hatta bu ülkelerde siyasal iktidarların kaderini değiştireceğini ve giderek yükselen ‘aşırı sağ’ cephenin bu süreçten karlı çıkacağını çok iyi bildiği için bu meseleyi kullandığı biliniyor.
Böyle devam etmesi halinde AB ülkelerinin sınırlarını kapatarak, tel örgüler çekerek ve kontrolleri arttırarak bir şekilde (kendi içinde bile) dış dünya ile bağlantılarını kesmeye kadar gidecek gibi.
Mülteci sorununu çözmek için Kürdistan’da katliamlar yapan AKP hükümeti ve Erdoğan’a bel bağlayan Almanya-Merkel’in son dönemlerde bu işbirliği üzerinden de ağır eleştiriler aldığı biliniyor.
Yine başta muhalefet partileri ve devlet televizyonları olmak üzere birçok medya organındaki haberlerde de bu işbirliğine ağır eleştiriler getiriliyor.
Diğer taraftan aynı medya, (mültecilerin yüzü-suyu hürmetine olsa gerek) Kürt kentlerinde aylardır akan kanı biliyor, azda olsa yer veriyor ancak genel olarak görmezden geliyor.
Bİr başka deyimle AB, Erdoğan ve AKP hükümetine verdiği desteğe rağmen bir türlü sonuç alamıyor.
Diğer yandan 93 yıllık, hantal, antidemokratik, tek’çi ve her türden demokratik-barışçıl açılımlara kapalı durumu ile kaosun eşiğine gelen AKP- TC’si nin görünümü dışarıdan hiçte umut vermiyor.
Uluslararası arenada izole olmuş, yalnızlaşmış, bütün komşuları ile problemli-hasım vb bir çok sorunu bulunan TC, AKP’nin ‘maceracı’ politikası ile freni patlamış araç misali yokuş aşağı gidiyor.
Türkiye, petrolü yok, sanayisi yok, tarımı yok, üretip satabileceği dişe dokunur bir icraatı yok ve ekonomik, sosyal ve siyasal olarak ta çöküşün eşiğine gelmiş bir ülke görünümünde.
İnsan hak ve özgürlükleri, azınlıklar ve inançlara karşı tahamülsüzlük, içine kapanma, kendine benzemeyen her kesimi ‘terörist’ görme histerisi yanında Kürt halkı üzerindeki baskıları ile TC adeta ‘Ey Avrupa bende Suriye olmak istiyorum’ diyor.!
Türkiye'nin içini-dışını ve attığı her adımı çok iyi gören, buna göre yön veren, toplumsal, siyasal vb her türlü meselelerini çok iyi bilen AB, ABD ve Rusya ise Türkiye’ye, ‘olursun tabi, Suriye’de olur ve hatta hepsini sollarsın evelallah’ dercesine, ‘sıranı bekle’ diyor..
Suriye’de milyonlarca insanın mülteci olup AB kapılarına dayanması, yüzbinlercesinin ölümünün baş sebeplerinden birinin AKP-İŞİD işbirliği sonucu ortaya çıktığı görüşü AB’de giderek yayılıyor.
Diyasporada yaşayan Kürt halkı ve dostları ise, savaşın durması, baskı ve ablukanın kaldırılması, Türkiye'nin demokratikleşmesi için yaşadıkları her ülkede sokaklara çıkarak protesto ediyor.
Alevilerin ve Dersimlilerinde bu protestolarda Kürt halkı ile birlikte olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.
(Dersim Gazetesi Mart 2016 Sayısından)