Atıyorsa sessizce
başındaki beyaz yazmasını yere
Kürt anaları,
gökleri yırtan bir çığlıktır bu
duyun bu sesi!
Duyun bu sesi
çok geç olmadan!
Türkiye’de gündem öyle hızlı değişiyor veya değiştiriliyor ki, hızına yetişmek mümkün değil. Bunun birçok sebebi var: İktidar güçleri, yaşadığı son seçim yenilgisini, gün geçtikçe kötüye giden ekonomik durumu, uluslararası kamuoyunda kaybedilen itibarını, dünyanın her yerinde yankı bulan ve kendilerini uluslararası arenada zor durumda bırakan büyük açlık grevi direnişini görünmez kılmak istiyor.
Gemi çürük olunca doğal olarak her yerden su alıyor. Bu da gündemi değiştirmek isteyenlerin işini kolaylaştırıyor. Toplumda zaten en üst seviyede olan kamplaşma, taciz ve tecavüzler sanki ilk kez oluyormuş gibi verilerek, halkın bütün dikkati buraya çekiliyor. Hukuk dışı olaylara gösterdikleri tepkilerde çok da samimi olmayanlar, olanları birkaç gün bıkmadan usanmadan konuştuktan sonra her şeyi unutup önüne sürülen yeni gündeme dalıyor. Bu alanlarda gerçek mücadele yürüten başta kadın örgütleri, meclisler ve platformlar her zaman olduğu gibi yine yalnız bırakılıyor. Oysa, mücadele samimiyet gerektirir. Samimi olan her şey bir yıldız gibi parlarken, samimiyetten uzak olan ne yapılsa da saman alevi gibi sönüyor.
Kürt halkının ve dostlarının şu andaki en önemli gündemi DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan, cezaevleri başta olmak üzere dünyanın birçok merkezinde devam eden, kritik aşamayı çoktan aşmış ve ölüm sınırına dayanmış açlık grevleridir.
Bedenini ölüme yatıran açlık grevi eylemcileri dünyanın her yerinde sahiplenilse de en güçlü ses bir kere daha Barış Anneleri’nden geldi. Başındaki beyaz yazmalarıyla bir direniş abidesi olan o kadınlar, sonucu ne olursa olsun çocuklarına sahip çıkacaklarını bir kez daha dünya aleme gösterdi. Annelerin bu girişimi Türk devletini çok korkuttu. Bu korkuyla saldırıya geçmeleri de gecikmedi.
19 Nisan günü Kocaeli’nin Gebze ilçesinde açlık grevi direnişlerine dikkat çekmek ve çocuklarının hayati risklerinin bulunduğunu dile getirmek için toplanan Barış Anneleri polis şiddetine ve onur kırıcı muamelelere maruz kaldı. Hemen ertesi gün Mardin Kızıltepe’de yine aynı amaçla bir araya gelen annelere biber gazı ve tazyikli suyla müdahale edildi. Sadece barış talep ettiklerini ifade eden anneler darp edilerek yerde sürüklendi.
Barış Anneleri Diyarbakır Meclisi bu insanlık ve hukuk dışı saldırıları HDP Diyarbakır İl Örgütü binası önünde bir basın açıklamasıyla protesto etti. Anneler, başındaki beyaz yazmasını yere attı.
Bir kadının yazmasını yere atması, Kürt kültüründe çok büyük bir çığlıktır. Bir kavgada, bir kadın tarafların arasına girip yazmasını yere attı mı, Kürt geleneklerine göre o kavga durur. Bundan sonra kavgayı sürdürmek büyük bir ayıp olarak görülür.
Türk devletinin barış girişimlerine verdiği yanıt 23 Nisan günü Batman M Tipi Cezaevi önünde çocuklarını yaşatmaktan başka bir gayesi olmayan annelere saldırmak oldu ve 20 Barış Annesi gözaltına alındı.
Barış Anneleri sokağa çıktığı her yerde şiddetle karşılaşsa da, gururlarını kırmaya yönelik saldırılara maruz kalsa da asla susmadı ve geri adım atmadılar. Türbanlı polislerin çekiştirdiği annelerin beyaz yazmaları başından kayarken bunun o sıkı sıkıya örtünmüş polislerde bir karşılığının olmadığını nasıl da ortaya serdiler.
İki hafta sonra Anneler Günü. İktidar güçleri Barış Anneleri’ne uyguladığı şiddeti unutarak yine İslam dininin annelere ne kadar değer verdiğini dile getirecek, yalandan da olsa anneleri kutsayacak ve bu dünyayı annelere ve tüm kadınlara cehennem etmeyi kendisine farz zanneden zihniyet, yine “cennet annelerin ayakları altındadır” diyecektir.
Gerçek orta yerde dururken, kimse masal anlatmasın. Annelere yapılan zulme artık bir son verilsin. Onların sesi ve haklı talepleri duyulsun.