Bundan iki yıl önce, 2016’nın Kasım ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda Ceza Mahkemesi Kanunu’nda değişiklik öngören “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” görüşülüyordu. Bu tasarıyla “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda, mağdur ve failin evlenmesi durumunda cezanın ertelenmesi”nin yolu açılacak ve nikah kıyılması halinde istismar suç olmaktan çıkarılacaktı.
Tasarı çocuk yaşta evlilikleri teşvik edeceği, “evlilik” adı altında milyonlarca kız çocuğunun istismar edilmesinin yolunu açacağı ve tecavüz suçunu suç olmaktan çıkaracağı nedeniyle başta kadın örgütleri olmak üzere toplumun her kesiminden çok büyük tepki aldı. Tasarıya karşı çıkanlar çocuğa yönelik cinsel istismar suçuna en ağır cezanın verilmesini ve verilecek bu cezanın caydırıcı olmasını istiyordu.
O zamanki Adalet Bakanı bu yasa tasarısının en yılmaz savunucularından biriydi. 16 yaşını doldurmamış kadınların, hapisteki erkeklerin ve bunların çocuklarının mağduriyetinden söz ederek, başta kadın kurumları ve muhalefet partileri olmak üzere önergeye tepki gösteren herkesi konuyu çarpıtmakla suçluyordu. Dönemin “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı” ise “biz, erken yaştaki evliliklere kesinlikle karşıyız. Bu düzenlemedeki önceliğimiz, çocuklarımızın yararı ve aile bütünlüğünün korunması olmuştur” diyordu.
Her halktan ve inançtan kadınların bütün güçleriyle bu tasarının karşında durması ve yoğun tepki göstermesi üzerine yasa tasarısı bir hafta içinde geri çekildi. Böylece kadınlar erkek egemen zihniyet karşısında bir kez daha büyük bir zafer kazandı.
İki yıl sonra, Kasım 2018’de CHP’li bir milletvekili “erken evlilik mağduru” diye belirttiği kadınları da yanına alarak bir basın toplantısı düzenledi ve konuyu yeniden gündeme getirdi. Böyle olunca kadın düşmanı yandaş basına da gün doğdu. Konu özellikle “kadın” yazarlar tarafından sahiplenildi.
Türk Medeni Kanunu’nda evlilik için 17 yaşını doldurulmuş olması gerekiyor, fakat “zorunlu” hallerde anne-babanın başvurusuyla 16 yaş bitirildiğinde de evlenilebiliniyor. Buradaki “zorunlu” kelimesinin üzerinde durmak gerekiyor.
Ortadoğu toplumlarında hangi halktan, inançtan veya kültürden olursa olsun çocuklarını istemediği veya sevmediği kişilerle zorla evlendiren ailelerin varlığı ortada. Üstelik sadece 18 yaşını doldurmamış küçük kız çocuklarını değil, daha büyüklerini ve hatta erkek çocuklarını dahi yaşı kaç olursa olsun zorla evlendiren, evlendirmek isteyen aileler veya aile bireyleri var. İşte bahsi geçen kanun tasarısı tam da bu kesime hitap ediyor.
Ve bu, ne pahasına olursa olsun gücünü korumak isteyen erkek egemen sistemin işine geliyor. Kadınları kendi varlığı için en büyük tehlike olarak gördükleri için onları ne kadar erken etkisiz hale getirirlerse o kadar iyi olacağını düşünüyorlar. Bu nedenle de okulda olması gereken kız çocuklarının iradesini ortaya koyamadığı bir yaşta evlendirilmesi ve eve kapatılmasını normalleştirmeye çalışıyorlar. Çocuk yaştaki kadın eve kapanacak, o yaşta ailenin bütün sorumluluğunu yüklenecek ve bir daha da kendisini doğrultamayacaktır çünkü.
Öte yandan son günlerde yandaş basında yine bir “kadın” yazar eliyle devletin çalışan ve çalışmayan kadınlar arasında ayırım yaptığını, çalışan kadına “dünyanın desteği” sunulurken ev kadınlarının hiç mi hiç görülmediğini okuyoruz. Yandaş medyanın ev kadınlarının hakkını aradığını sanarak umutlanmayın hiç. Türkiye’de doğurganlık oranının yüzde 2.07’ye gerilediği, yaşlı nüfusun giderek arttığı ve genç nüfusun iyice azaldığını söyleyen bu “kadın” yazar, bir yandan çalışan kadın oranında yüzde 43’e ulaşmayı hedefleyen Türkiye’nin diğer yandan da yok denecek kadar az teşvik sağlayarak doğurganlık oranının arttıramayacağından endişe ediyor. Bütün bu endişelerle başa çıkmaya çalışırken diğer yandan da mesleğini sürdürüyor.
Kadınlar, onları erkek egemen sistem karşısında çaresiz ve savunmasız bırakmaya çalışan her türlü kanunun ve durumun karşısında durmaya devam edecek. “Kadınların çalışmasının doğurganlık oranını düşürdüğünü” düşünüp tasalananlarsa önce kendisi evinde otursun.