2014 yılında Ovacık Belediye Başkanı olan Mehmet Fatih Maçoğlu 2019 yerel seçimlerinde Dersim belediye başkanlığı için Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan (SMF) aday adaylığı başvurusunda bulunduğunu şahsi Twitter hesabından paylaştığı bir video ile duyurdu.
Dersimliler için şaşırtıcı olmadı. Zira Maçoğlu Ovacık Belediye Başkanı seçildiği günden beri, belki de daha öncesinde Dersim belediye başkanlığına oynuyordu. Sanal medyada sürekli traktör sürerken, nohut biçerken, fasulye toplarkenki fotoğraflarını gördüğümüz Maçoğlu bu mecrada en çok görünen / konuşulan olma konusunda Ankara eski belediye başkanı M. Gökçek ile yarışıyordu. Türk medyasının da iyice cilalayıp parlattığı Maçoğlu, her iki belediye eşbaşkanının da rehin olduğu Dersim’de belediye başkanlığına talip oldu. Tabii ki herkesin aday olma hakkı var, ama yapılanlar ve koşullar neyi gösteriyor?
Aday adaylığını açıkladıktan sonra sanal medya Dersimlileri olan Tuncelililer de coştu tabii. En değme siyasetçilere taş çıkaran bir edayla ahkâm kesmeye başladılar ki, öne sürdükleri tek argüman da oldukça tehlikeli. Zira birileri bilinçli bir şekilde Maçoğlu’nun seçilememesi veya HDP adaylarının kazanması durumunda belediyeye kayyum atanacağı algısı yaratmaya çalışıyor.
Maçoğlu’nun aday adayı olmasını eleştirenlere onun Ovacık’ta yaptığı bir takım işler; ekmesi-biçmesi, üretmesi örnek gösteriliyor. Bir belediye işçisinden daha az maaş aldığından bahsediyorlar. Sanki Dersim Belediyesi Eşbaşkanları Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul bir eli yağda, bir eli balda yaşamış, Dersim için hiç bir şey yapmamış gibi konuşuyorlar.
Oysa her iki eşbaşkan da her gün halkla içiçeydi. Mahallelerdeydi, düğünlerinde de, cenazelerinde de halkının yanındaydılar. İki yıl önce Dersim alev alev yanarken eşbaşkanlar devletin tüm engellemelerine rağmen küreklerini alarak yangını söndürmeye koştu. Bu yıl da Dersim’i yaktılar, ancak bu durum Maçoğlu’nu ilgilendirmedi. Tam tersine o, ya Dersim Belediyesi’ni gaspeden kayyumla ya da elinde Atatürk portresiyle poz vermekle meşguldu.
Rojava Devrimi’nde yer alan onca Türkiyeli sosyalist, enternasyonal devrimci savaşta yaşamını yitirdi. Maçoğlu çocuklarının cenazesini aylarca alamayan ailelerin yanında yer aldı mı? Onları bir kez arayıp sordu mu? Bir devrimcinin cenaze töreninde bulundu mu?
“Komünist Başkan” bir kez olsun bir eylemde, bir basın açıklaması yaparken görüldü mü? Dersim’de 70 yaşındaki bir baba devletin katlettiği oğlunun kemiklerini alabilmek için 90 gün boyunca Seyit Rıza Parkı’nda açlık grevi yaparken Maçoğlu bu babanın yanında mıydı, acısını paylaştı mı?
Dersim’in büyük değerlerinden Mazlum ve Delil Doğan’ın 94 yaşında vefat eden annesinin cenaze törenine Amed ve çevresi illerden onlarca siyasetçi engellemelere rağmen katılırken Maçoğlu neredeydi? Cenaze töreninden sonra verilmek istenen hayır yemeği engellenirken, ilk duyduğu ezanın hazzını unutamayıp da yıllar sonra Türk medyasına ballandıra ballandıra anlatan Maçoğlu neden bir tek kelime etmedi?
Halkın yüzde 40’ı aşan oyuyla Dersim Belediye Eşbaşkanı seçilen Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul’un yerine kayyum atanırken, eşbaşkanlar şahsında halkın iradesi gasp edilirken Maçoğlu tek bir kelime etti mi? Etmesi şöyle dursun, içten içe sevindiğini düşünüyorum. Yoksa hapisteki eşbaşkanların ve onu aday gösteren DBP ve başta kadınlar olmak üzere halkın iradesini böyle yok saymazdı.
Dersim Belediyesi gasp edilmeden önce eşbaşkanlıkla yönetiliyordu. Orada bir kadın iradesi vardı. Bahşedilen değil, uzun mücadelelerden sonra edinilen bir kazanım sözkonusu olan. Maçoğlu tek “erkek” aday olarak Dersimli kadınlar şahsında tüm kadınların bu çok önemli kazanımını görmezden geliyor, erkek aklıyla yok sayıyor ve boşa çıkarmaya çalışıyor.
Türk devletinin HDP’yi hedefine aldığı ve açıkça tasviye etmeye çalıştığı bir dönemde M. Fatih Maçoğlu’nun HDP ve DBP ile görüşmeden Dersim belediye başkanlığına aday adayı olması ve Maçoğlu’nun seçilmemesi durumunda belediyeye kayyum atanacağı algısının yaratılmaya çalışılması AKP-MHP’ye çalışmaktan başka bir şey değildir. Tarihten ders almayanlar Dersim Mebusu Hasan Xeyri’nin başına gelenleri yeniden okumalıdır.
Bundan 81 yıl önce 15 Kasım 1937’de Dersimli Kürt önder Seyit Rıza ve altı arkadaşını asarak Dersim şahsında Kürt halkını öncüsüz bırakmak isteyen Türk devleti, bugün aynı şekilde halkı öncüsüz bırakmaya çalışıyor. Halka öncülük eden veya edebilecek durumda olan bütün insanlar rehin tutuluyor. Bu noktada artık hiç kimse bir kahramanın çıkıp onları kurtarmasını beklememelidir. Her Dersimli bir öncü olmalı ve hakikatin yanında yer almayı bir görev olarak görmelidir. Kimse unutmasın ki Şehr-i Amed Kürt halkı için ne kadar önemliyse, Dersim de o derece önemlidir. Dersim halkı, özellikle de kadınlar iradesine ve kazanımlarına sahip çıkmalıdır.