Kadınlar kazanacak

Türk devleti, kurulduğundan beri ‘aile’den sorumlu devlet bakanlığına bir kadının getirilmesiyle bütün kadın sorunlarının bir çırpıda çözüldüğünü zannediyor. Oysa iktidar partisindeki erkeklerin kararıyla o koltuğa oturan kadınların -tamamen onların zihniyetini taşıdığı için- ne kadın hakları ne de kadın sorunlarıyla ilgili bir derdi oldu şimdiye kadar. 

Her yıl daha da artan kadın cinayetlerinden ve kazanılmış kadın haklarının durmadan gasp edilmeye çalışılmasından da anlaşıldığı gibi erkek egemen devlet sisteminin kadınlarla arası hiçbir zaman iyi olmadı. Çünkü eril zihniyet, binlerce yıllık geleneğinde kadınlara hep ilkel bir gözle baktı.

Son olarak Türkiye'de, tam adı “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun” olan 6284 sayılı yasaya karşı bir savaş açılmış durumda. Bu yasa, şiddete uğrayan veya tehdit altındaki tüm kadınların jandarma, aile mahkemesi, valilik, kaymakamlık, savcılık gibi kurumlardan birine başvurarak 6284 sayılı yasadan faydalanmak istediğini söylemesi durumunda, onların sığınma evinden maddi yardıma kadar birçok destekten yararlanmasını sağlıyor, şiddet uygulayan kişinin ise bir haftadan altı aya kadar evden uzaklaştırılmasını olanaklı kılıyor.

Bu yasa kadınlara altın bir tepside sunulmadı. Tamamen onların örgütlü ve uzun mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı yasa, kadınların AKP dönemindeki en büyük kazanımı oldu. Yasa yürürlüğe girmesiyle beraber, en başta Yeni Akit Gazetesi olmak üzere yandaş medyanın saldırılarının hedefi haline geldi. Birçok kadın düşmanı yazar, bu yasanın aileyi mağdur ettiğini, evden uzaklaştırılan erkeklerin gururunu kırdığını yazdı durdu. Boşanmaktan vazgeçmeyen kadından intikam almak için öz çocuklarını öldüren erkek cinayetleri de getirilip buna bağlandı. Daha sonra, reytingleri yükseltmek için birbirine giren kadın magazin figürleri de bu yasaya dayanarak kavgalı olduğu medyatik kişileri kendisinden  uzaklaştırma cezası talep etti. İlk etapta bu talepler ilgili kurumlar tarafından reddedilse de, Türk magazin yazarlarının konuyu gündemde tutması sebebiyle güncelliğini korudu. Sonunda sanatçı diye geçinen birisinin başvurusunun kabul edilmesi üzerine isteyen kişinin istediğine uzaklaştırma cezası çıkartabileceği öne sürülerek yasanın iptali için bu kez Türk magazin yazarları öncülüğünde bir kampanya başlatıldı.

Geriye dönüp baktığımızda, 2017 yılında en yakını tarafından katledilen 409 kadının çoğunun devlet koruması altındayken öldürüldüğünü görüyoruz. Üstelik bu kadınlar ilgili kurumlara defalarca şikâyette bulunduğu halde, bir çok sefer şikâyetleri işleme konulmamış. Bıçak kemiğe dayandıktan sonra işleme konulan dilekçeler de bu kadınların hayatını kurtarmamış, yani devlet bu kadınları bile isteyerek korumamış. Kadınların yıllarca verdiği büyük mücadeleler ve ödediği bedeller göz önünde bulundurularak bu kazanıma kesinlikle sahip çıkılması ve yasanın doğru dürüst uygulanması için mücadele edilmesi gerekiyor.

Türkiye'de kadınların bütün diğer hakları gibi seçme ve seçilme hakları da büyük bir tehdit altında. Seçmenlerin büyük bir çoğunluğu ya iktidarın maşası durumunda ya da karşıt oyları bir şekilde manipüle ediliyor. Seçilmişlerin durumunu da DBP'li kadın belediye eşbaşkanları, HDP'li kadın milletvekilleri -söz konusu Kürtler olunca kadın-erkek demeden ne yazık ki herkes bu saldırılardan payını alıyor- ve son olarak CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Canan Kaftancıoğlu örneğinde gördük. 

Kadını -hele de Kürt ve/ya devrimciyse- birinci derecede düşman gören ve gözlerini bir dakika olsun onun üzerinden ayırmayan erkek devlet zihniyeti sürekli zehir saçıyor. Günümüzde kadınlar sadece kadın olduğu için şiddete uğruyor, katlediliyor ve yine sadece bu sebeple siyasi linçe maruz kalıyor. 

Bir kere daha anlaşıldı ki iktidarda olanlar en çok kadınlardan korkuyor. Biliyoruz ki, korkunun ecele faydası yok. Bedeli ağır da olsa, herzaman olduğu gibi içerde de dışarıda da mücadele sürecek ve sonunda kadınlar kazanacak.