Lütfen bekleyin.. Lütfen bekleyin..
Geçtiğimiz Nisan ayında gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu öncesinde MHP'nin konuyla ilgili politik tutumu parti içinde ayrışmalara neden olmuştu. Partisini sert bir dille eleştirerek muhalefet etmeye başlayan Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan MHP'yi olağanüstü kongreye götürmek için delegelerden imza toplamış, ancak hukuki nedenlerden dolayı kongreye gidilememişti. Bunun üzerine MHP hiç gecikmeden disiplin kurulunu toplayarak Akşener ve destekçilerini partiden ihraç etmişti.
1995 ve '99 seçimlerinde DYP'den milletvekili seçilen Akşener, 8 Kasım 1996 - 30 Haziran 1997 tarihleri arasında Erbakan'ın kurduğu RP-DYP koalisyon hükümetinde, Susurluk kazası sonrası istifa eden Mehmet Ağar'ın yerine göreve gelerek Türkiye'nin ilk kadın İçişleri Bakanı oldu. Bir ara DYP Kadın Kolları Başkanlığı da yapan Akşener, Türk siyasetinde yer alan bütün kadınlar gibi, kadın kimliğinden hızla uzaklaştı. Kadın kimliğiyle siyaset yapma ve bu konuda elle tutulur bir politika izlemek yerine, tam tersine siyaset sahnesinde kaba, ırkçı ve militarist söylemleriyle erkek egemen devlet sisteminin bir neferi olarak bulundu. “Ermeni” kelimesini hakaret olarak kullandı ve kendisini “ben Türkiye'de yaşayan Ermenileri değil, genel olarak Ermeni ırkını kasdettim” diye savundu.
Görevden aldığı emniyet müdürünün makamını boşaltmaması üzerine, yeni atayacağı müdürle Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kapısını kırdığı ve içeri girdikten sonra kapının anahtarını değiştirerek sabaha kadar orada beklediği için “erkek gibi kadın” denilerek takdir gördü!
Jandarma er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü hiç bir şekilde ispatlanamayan ve idam cezası yargıtayda bozulduğu halde yaşı büyütülerek askeri yargıtay kararıyla idam edilen Erdal Eren için; “O bir jandarma erini öldürmüş katildir” dedi.
2001'den itibaren de MHP saflarında onların deyimiyle “dişi Asena” olarak yerini aldı. Zira Selanik'ten Kocaeli'ye göç eden bir Balkan Türkü olarak, “ağabey”inin MHP Kocaeli İl Başkanı olması nedeniyle üniversite yıllarından beri çekirdekten yetişme militan bir ülkücüydü.
İçişleri Bakanı olduğu dönemde yakılan yıkılan köylerin, faili devlet bütün cinayetlerin, cümle canlılarıyla yok edilen ormanların ve sayısız hak ihlalinin baş sorumlusuydu. Meral Akşener, o dönemki pratiklerini gururla söylemlerine taşıdı ve Kürt düşmanlığında asla sınır tanımadı.
Partisinden atılan Akşener, ihraç edilen arkadaşları ve CHP'den ayrılan Aytun Çıray'ı yanına alarak yeni bir parti kurdu. Kurduğu partinin adını büyük bir pişkinlikle “İyi Parti” olarak belirlemesi bazı kesimlerde şaşkınlık yaratmış olabilir, ama bu biz Kürtleri asla şaşırtmamalı. “İyi Parti”nin ismini Kayı Boyu'nun bayrağından (iki ok, bir yay) aldığı söylense de, aslında daha çok toplu mezarlardan çıkan kemikleri hatırlatıyor. Partinin logosu ise AKP'nin ampulünü andıran sekiz ışıklı güneş olarak belirlenmiş. Sekiz ışıkta da Selçuklu Yıldızı'ndaki sekiz köşe baz alınmış. Nereden bakarsanız bakın; tamamen ırkçı, kafatasçı, bölücü bir yaklaşım ve onlardan da başka türlüsünü beklemiyorduk zaten.
Sloganını “Türkiye iyi olacak” şeklinde açıklayan partide durum an itibariyle hiç de “iyi” gözükmüyor. Çünkü Akşener ve tayfasının kullandığı logo 2014 yerel seçimlerinde AKP'den Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Menderes Türel'in hem seçim sürecinde hem de seçildikten sonra da kullandığı ve 2015'te Türk Paten Enstitüsü'nde tescil ettiği logo ve sloganla büyük benzerlik taşıyor.
“Kadının gücünü” Türkiye'ye göstereceklermiş bir de. Türkiye kadının gücünü Kürdistan Dağlarında, Kobanê'de, Şengal'de, Raqa'da gördü ve hâlâ görüyor zaten. Bu vesileyle de kadın bilincimin oluşmasında büyük rol oynayan Gülnaz Karataş (Bêritan Hevî), Hacer Adet (Azime), Kürdistan Azad (Mahpuse Amaç), Gurbetelli Ersöz (Zeynep) ve İnci Çelik (Ekin Koçgiri) şahsında Ekim ayı şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum...
