CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, işgalci Türk devletinin 25 Nisan gecesi Rojava ve Şengal’de gerçekleştirdiği terör saldırısını ‘operasyon’ olarak değerlendirdi ve parti olarak yapılanları olumlu gördüklerini açıklayarak, bu saldırının gecikmiş bile olduğunu söyledi.
Bu açıklama, CHP Genel Başkan Yardımcısı ile birlikte, CHP’nin (başka tepki gelmediği için) resmi görüşüdür. CHP kendi gerçekliğini dile getirmiştir. Kürtlere, Alevilere ve devrimci insanlara karşı, ırkçı kimliğini gizlemeden, açık ve net bir açıklama yapmıştır. Onlara oy veren Aleviler, Kürt ve devrimci-demokrat insanlar bunu artık görmelidir. Dersim’de, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de yapılan katliamlarda, ya iktidar ya da iktidar ortağı olan CHP, Kürtleri, Alevileri ve devrimcileri her zaman potansiyel düşman olarak görmüştür. CHP’nin ‘solcu’ ve ‘halkçı’ kimliği, tamamen sahte ve yalandır. CHP Genel Başkan Yardımcısı’nın Kürdistan’a yapılan saldırılar hakkındaki sözleri, CHP’nin özü ve gerçek kimliğidir.
Rojava’da kadınlar öncülüğünde gerçekleştirilen devrim, Türk devletinin uykularını kaçırıyor. Şengal de, Kürt ve Êzîdî kimliği dolayısıyla IŞİD ve KDP müttefiki Türk devleti için her zaman hedefti. 25 Nisan gecesi, saat 02.30 sularında Dersim’de Nazımiye-Kiği arasındaki genişçe bir alanın Türk devletince havadan bombalanması da tesadüf değildir. Çünkü Dersim de, hem Kürt, hem Alevidir. Üstelik 16 Nisan’da yapılan şaibeli referandumda en yüksek ‘HAYIR!’ oyu bu şehirden çıktı ve elbette ki bunun bir ‘bedeli’ olacaktı. Hatırlayın; ‘Öyle bırakmam O’nu!’
Rojava, Şengal ve Dersim saldırılarının ortak paydası Kürt olmalarıdır. Kürdü dünyanın öbür ucunda olsa bile kendisi için hep tehlike olarak gören Atatürk’ün Partisi CHP zihniyetinin Erdoğan’ın partisi AKP’den hiç bir farkı yoktur. Zaten Erdoğan ve AKP’nin bu günlere gelmesinde en çok payı olan parti CHP’dir. Dolayısıyla AKP/Saray’ın yandaşlarına ‘zafer’ diye yutturduğu 16 Nisan’daki referandumda da CHP asla ‘hayır’ dememiştir. ‘Hayır’ diyenler varsa da, onların oyu asla Kürdün ‘Hayır’ıyla aynı değildir. CHP; ırkçı, tekçi ve kafatasçı bir Türkiye için ‘hayır’ derken gerçekte ‘evet’ demiştir. Oysa Kürt halkı, Özerk Kürdistan ve Demokratik bir Türkiye için ‘HAYIR!’ demiş ve hala da demeye devam etmektedir.
Şaibeli referandum sonrası, AKP/Saray ve Perinçek’in talimatıyla sinerek alanlara inmeyen, sokağa çıkmayan CHP, derin devletin ta kendisidir. 25 Nisan gecesi Rojava, Şengal ve Dersim’de Kürt halkına yapılan terörist hava saldırıları ile hem gündem değiştirilmiş, hem de AKP/Saray, gizli ortaklarına ve yandaşlarına bir ‘jest’ yapmıştır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’ye her kritik anda destek veren gerçek bir faşisttir. Onun, bir inkar ettiği, bir kabullendiği ‘Tuncelili ve Alevi’ kimliği ise koca bir aldatmacadır. Kürt direnişçi Koçgirili Alişêr Bey ve mücadele arkadaşı Zarife Xatun’un katili Rayber de ‘Tuncelili ve Alevi’ydi. Kürtlere ve Alevilere en büyük ihaneti yapan bu işbirlikçi hain, Dersimliler ve Aleviler için bir yüz karasıdır.
Katliamcı resmi devlet ideolojisinin gerçek sahibi olan ve aslında iktidardaki AKP zihniyetinden hiç bir farkı olmayan ırkçı-faşist CHP’ye umut bağlayan ve ondan meden uman Kürt Alevileri, devrimci ve demokrat insanlar bunların mantığını artık çok iyi görmeli, anlamalı ve insani davranış gereği, devrimci tavrını koymalıdır.