Türk devleti ne zaman köşeye sıkışsa, ilk yaptığı iş Kürtlere saldırmak oluyor. 16 Nisan Referandumunda yaptığı tüm kirli ittifaklara rağmen kaybedeceğini anlayan iktidar, bir yandan Sünni kesimin oylarını almak için siyasi amaçlı Umre Show yaparken, diğer yandan da Nusaybin'in Xerabê Bava ve çevre köylerinde gerçekleştirdiği korkunç katliamlarla faşist, milliyetçi ve kan görmese yaşayamayacak olan ülkücülerin oylarını toplamaya çalışıyor.
İslamiyete gerçekten inanan kişilerin bu gerçeği artık görmesi gerekiyor. Bir taraftan yüzlerce koruma ordusuyla umreye gidip diğer taraftan sivil ve savunmasız insanların kanını dökmek, evlerini ateşe vermek, hayvanlarını telef etmek hiçbir dinde olmadığı gibi, hiçbir vicdana da sığmaz. Kendi çıkarları için gözünü kırpmadan elini insan kanına bulamaktan çekinmeyen, mezarlar başta olmak üzere tüm kutsallara pervasızca saldıran, ölüye de diriye de zerre kadar saygısı olmayan kimselerden devlete de millete de bir hayır gelmez.
Daha dün elini eteğini öptükleri, önünde el-pençe divan durup salya sümük ağladıkları “Hoca Efendi”nin durumuna bakıp herkesin bunların samimiyetinden ders çıkarması gerekir. Bunların dostluğu çıkarlarının bittiği yere kadardır. Kendi politik menfaatleri için kurt işareti yapan Kemal Kılıçdaroğlu ve Binali Yıldırım, yine siyasi çıkarları için Rabia işareti yapan Devlet Bahçeli, aynı zihniyetin temsilcileridir. Bunlar, asla birbirine dost olmayacağı gibi, Kürtlere de, Türkiye halklarına da hep düşman olacaklar.
Türk devleti, efelenerek girdiği Suriye topraklarında bataklığa battı. Artık istese de Suriye'den çıkamıyor. Çok eskilerde, her ana haber bülteninde asker cenazelerini servis ederek insanları galeyana getiren Türk medyası, Suriye'den gelen tabutları saklamak için binbir takla atıyor. En üstünden an alt kademesindeki idarecilerine kadar çıldırma boyutundalar artık. Çünkü referandumda kaybedeceklerini adı gibi biliyorlar. Korkularından ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Bundan dolayıdır ki dışarıda hiçbir muhalif bırakmadılar. Kendileri için kimi tehlikeli buluyorlarsa hemen içeri alıyorlar. Öyle ki Avrupa'dan Türkiye'ye giden insanları bile, seçim çalışması için geldiklerini zannederek ya alıkoyuyor, ya da Türk vatandaşı değilse hemen sınır dışı ediyorlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar devrimci, demokrat, inançlı ve vicdan sahibi insanlar, 16 Nisan günü bu büyük zulme “dur!” diyecek.
Burada en büyük görev, dini duyguları istismar edilerek kandırılan ve ellerini kınalayarak vatani görevini yapmaya gönderdikleri çocukları ya katil olarak, ya da tabut içinde kendilerine iade edilen ailelere düşüyor. Türk halkı, bin bir zorlukla büyütüp Türk devletinin ellerine teslim ettiği çocuklarının yarın öbür gün evine bir katil, tecavüzcü ve kafayı yemiş bir psikopat olarak dönmesini istemiyorsa, 16 Nisan günü AKP/MHP /Saray'ın kirli, faşist ve kanlı ittifakına HAYIR demelidir.
Dini duyguları sömürülerek yalan ve hilelerle uyutulan gerçek Müslümanlar, biraz olsun Allah korkuları varsa, kendi çıkarları için vatanını ve milletini satmakta bir saniye bile tereddüt etmeyecek kişileri bir daha çıkmaya teşebbüs etmeyecek şekilde sandığa gömmelidir.