Türkiye’deki politikacılar ne zaman zor duruma düşseler, hemen imdatlarına “içteki ve dıştaki düşmanlar” yetişiyor. Benim bildiğim düşman ülkeye zarar verirken bu “içteki ve dıştaki düşmanlar” hep Türk devletinin işine yarıyor. Bu nedenle de içteki ve dıştaki düşman edebiyatının modası Türkiye’de hiç geçmiyor.
“İçteki ve dıştaki düşmanlar” yüzünden 15 Temmuz Darbe(m)si yaşandı. İç ve dış mihraklar yüzünden Türkiye’de yaşayan insanların yarısı tutuklandı. Kürt şehirlerindeki belediyelerin gasp edilmesi, belediye eşbaşkanlarının, HDP Eşgenelbaşkanları ile diğer milletvekillerinin esir alınması hep “içteki ve dıştaki düşmanlar”ın yüzünden. Dolar almış başını gidiyor, bu da hep onların işi.
Şimdi Türk halkının bu “içteki ve dıştaki düşman”lara gününü gösterme zamanı geldi. Ne zaman zorda kalsa kendi İsviçre bankalarındaki hesaplarına değil, milletin cebindeki bir kaç kuruşa göz koyan Türk devletinin en tepesindeki Sultan Tayyip Erdoğan yine döktürdü. Dedi ki; “Faiz konusunda yalnızlığımı biliyorum, ama mücadelemi sürdüreceğim.”
Yüzde yüz inanıyorum ki bu söz üzerine yüzde elli salya sümük ağlamıştır.
“Alanı ekonomi olan Türk Cumhurbaşkanı” faizler düşmeden yatırımın artmayacağını, fakat piyasada para bollaşmadıkça da faizlerin düşmeyeceğini söylemiş. Yandaş medya da “vatandaşa” çağrı üstüne çağrı yapıyor; “ülkemize nereden gelirse gelsin, kaynağı ne olursa olsun, bol sermayenin akmasını sağlamalıyız. Gelen paraya sıfır vergi, sıfır sorgu politikası uygulanmalıdır.” Yani para gelsin de uyuşturucudan mı gelir, hırsızlıktan, fuhuştan mı gelir hiç bir önemi yok. Yeterki para gelsin. Ne de olsa “söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” Mantıkları bu.
Deli danalar gibi bir Bakur’a, bir Rojava’ya, bir Avrupa Birliği’ne saldırırlarsa sonunda olacağı buydu. Merkel’e “kapıları açarım ha!” demeye benzemiyor. Şantaj tutmayınca “Yeni Türkiye” böyle vatandaşa el açar ve resmen dilenir. Peki doların önlenemez yükselişi, Türkiye turizminin can çekişmesi, ihracatın dibe vurmasının sebebi vatandaş mı ki zorda kalınca gözler hemen vatandaşın parasına dikiliyor?
Doların yükselmesi durdurulmak isteniyorsa önce Türkiye’de siyasetin normal bir hale gelmesi gerekiyor. Ekonominin iyi yönetilmediği ülkelerde dolar fırlar ve enflasyon giderek artar, bunun sonucunda da halk fakirleşir. Bunu bilmek için kâhin olmak da “alanı ekonomi olan” olmak da gerekmiyor, ama gel de bunu yüzde elliye anlat. Neden? Çünkü AKP yol yapmış. AKP’nin yaptığı yolu görenlerin yapılan onca yolsuzluğu görmemeleri de şaşırtıcı.
Bir zamanların gidip gidip gelen başbakanı Demirel hiç olmazsa açık açık “70 Cent’e muhtacız” diyordu. Şimdiki politikacılarsa burnundan kıl aldırmıyor, en küçük eleştriye bile tahammül edemiyorlar. Türk siyasetçileri şu anda tam da “kan kusup kızılcık şerbeti içtim” modundalar. İyi biliyoruz ki 70 Cent’e değil, 1 Cent’e muhtaçlar.
Türkiye’deki yüzde ellisinden yeteri kadar dolar bulamayacağı kesin olan Türk devleti, Avrupa ülkelerinde yaşayan insanları binbir hile ile kandırarak paraların Türkiye’ye akmasını sağlamaya çalışacak büyük bir ihtimalle. Ekonomisinin dibe vurduğu, can çekişen bir ülkenin bankalarına para yatırmak demek, yıllarca çalışıp didinerek biriktirilen emeğin direk çöp kutusuna atılması demektir. Kurtuluş Savaşı, Çanakkale Destanı diyerek insanları kandırmaya çalışıyorlar. Türk devletine verilen her Cent veren kişilere devlet terörü olarak geri dönecektir. Bunların Türk devletinin iyi günleri olduğu da asla unutulmamalıdır. Daha beter olacaklar.
Türkiye bankalarına para yatırmayı düşünen insanlar tekrar tekrar düşünmelidir.
Bırakın gidip ayakkabı kutularını mı getirirler, İsviçre bankalarındaki paralarını mı çekerler, ne yaparlarsa yapsınlar. Çok zorda kalmışlarsa Kanlısaray’dan mütevazi bir eve taşınsınlar, bindikleri Mercedes’leri satsınlar. Ankara’yı parsel parsel satan Gökçek’ten para istesinler.
Ülkeyi siz batırmadınız ve de kurtaracak olan da siz değilsiniz. Siz paranıza sahip çıkın ve sakın AKP’ye kaptırmayın. Dün dediklerini bugün hatırlamayanlar, sizin paranızı hayatta hatırlamazlar.