Afgan yazar Khaled Hosseini'nin son kitabı "Traumsammler" (Türkçesi: Ve Dağlar Yankılandı, Everest Yayınları) şöyle bir masalla başlar:
Baba Ayub'un canından çok sevdiği beş çocuğu vardır, üç erkek ve iki kız. Baba Ayub bütün çocuklarını çok sever, ama üç yaşındaki küçük oğlu Qais'ı bir başka severmiş. Günlerden bir gün Baba Ayub ve ailesinin yaşadığı köye kocaman boynuzları ve upuzun bir kuyruğu, kıpkırmızı gözleri olan kötü huylu bir yaratık gelir. Aslında o güne kadar bu yaratığın tam olarak nasıl göründüğünü tam bilen de yoktur, çünkü kim gözlerini kaldırıp ona bakacak olsa, yaratığın kendisini yiyeceğini bilirmiş.
Köydeki herkes yaratığın köylerine neden geldigini bilir hemen, çevre köylerde olanlardan haberdardırlar çünkü. Bu yaratığın köylerine neden bu kadar geç geldiğine de şaşarlar ayrıca ve sonra bunu köydeki çocukların zayıf ve çelimsiz olmasına bağlarlar. Bütün köylüler nefesini tutup dua etmeye başlarlar, zira yaratık kimin evinin damını çalsa, kendisine o evden bir çocuk vermek gerekmektedir.
Tahmin ettiğiniz gibi yaratık Baba Ayub'un evini seçer. Baba acı bir çığlık atar, anne bayılır, bütün çocuklar ağlaşırlar, çünkü bilirlerki ya kendileri verilecek yaratığa ya da bir kardeşlerini kaybedeceklerdir. Aileye kurbanı seçmeleri için sabaha kadar süre tanınır.
Karı-koca bütün gece konuşur ağlaşırlar, bu o kadar zor bir durumdur ki, hiç bir ana babanın yaşaması istenmez. Tan ağarıp sabah olduğunda, ana- baba hâlâ bir karar verememişlerdir. Tabii eğer kendisine bir çocuk verilmezse, yaratık köydeki bütün çocukları alıp gidecektir. Bir karar vermek zorundadırlar. En sonunda Baba Ayub dışarı çıkar, aynı büyüklükte beş tane küçük taş bulur, herbirinin üzerine çocuklarının adını yazar ve bu taşları küçük bir torbaya koyarak karısına gider. Kadın taş çekmeyi reddeder, ancak pencereden de güneşin yükselen ışıklarını görürler. Eli kurtarmak için bir parmağı feda etmek gerekmektedir, ama hangisini? Baba Ayub gözlerini kapar ve torbadan bir taş çeker. Yine bildiniz, taşın üstünde Baba Ayub'un en çok sevdiği çocuğunun adı yazmaktadır: Qais..
Ve Baba Ayub'un çileli günleri, kendisiyle savaşı başlamıştır.
İnsanların çoğu böyle hikâyelerin sadece kitaplarda olduğunu zanneder. Oysa gerçek hikâyeler hayatın içindedir. 1915'de Anadolu Ermenileri'nin, 1938'de Dersim Kürtleri'nin, 1992'de Güney yollarına düşen Serhat ve Botan'lıların, son yıllarda Rojava'daki halkımızın yaşadıkları ne de çok benziyor birbirlerine.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, hatırlarsanız Ağustos 2014'de gerilla Şengal Dağı'nda terkedilen, 4 yaşında kimsesiz bir çocuk bulmuştu. Çocuk susuzluktan kavrulmuş, güneşin sıcağında gözleri kurumuştu. Adını öğrenemedikleri bu çocuğa gerilla "Roj" adını takmış, onu Rojava Dêrik'teki hastahaneye kaldırmışlardı. İngiltere'den bir aile çocuğu evlatlık almak istemişse de ne gerilla, ne de Rojava halkı Roj'u kimseye vermemişti. Kürt Medyası'nda yayınlanan haberlerden oğlunun yaşadığını öğrenen baba, Dêrik'teki hastahaneye doğru yola çıkmış, kavuşmalarına ramak kala ne yazık ki Roj ölmüştü.
"Roj babasını cezalandırdı" diyordu bazı insanlar. Sonra baba hikâyesini anlattığında Roj'un gerçek adının Aziz olduğunu, anne-babanın da IŞİD canavarlarından kaçarken çocuklarını taşıyamadıklarını; diğer çocuklarını kurtarmak adına birinden vazgeçmek zorunda kaldıklarını ve tercihlerini Aziz'den yana yaptıklarını okumuştuk.
Nerden baksanız trajedi...
Şengal'den Kobanê'ye, Maxmur'dan Grê Sipi'ye ne hikâyelerle karşılaştık.
3 Ağustos 2014 günü Şengal'de yaşayan Êzidi halkı IŞİD çetelerinin saldırmasıyla büyük bir soykırımla yüzyüze kaldı. Bu 73. Ferman'dı. IŞİD çeteleri çoğunluğu kadın ve çocuk olan 3000'i aşkın Êzidi'yi katletti. On binlerce insan yaşadıkları toprakları bırakarak yollara düştü, dağlara sığınmayı başaranların bir kısmı da başta çocuklar olmak üzere açlık ve susuzluk sebebiyle hayatlarını kaybettiler. Çetelerin eline sağ olarak geçen kadın ve çocuklar pazarlarda köle olarak satıldılar. Hala çetelerin elinde tutsak olarak bulunan bir çok kişinin akıbeti bilinmiyor.
73. Ferman'da tıpkı diğerleri gibi tarihin sayfasına kanla yazıldı. Akıllarda kalansa büyük bir soykırım, kadın ve çocuk kırımı, göç, halkı canı pahasına koruyan YPG/YPJ, HPG ve YJA-STAR güçleri, onların direnişleri ve Şengal'de ilan edilen demokratik özerklik oldu. İkinci yıl dönümünde Ferman'da hayatlarını kaybedenleri saygıyla anıyor, direnenleri yürekten selamlıyorum.