"Almanya'ya ayak bastığımdan beri ilk kez güneşin bana gülümsediğini hissettim desem inanır mısın? Güneşe bakmakla çocukluğumla yüzleşir gibi oldum."
Orhan Çelik'in yazdığı "AR" romanından cümlelerdir. Ülkesinden kovulanların özlemini yükselten sözler. Yazar başka bir yerde ise; "Almanya'da hayallerimle kendi ülkemdeyim. Ancak sadece bedenim burada... İşin garibi son zamanlarda rüyalarımda çocukluğum, dedem, nenem, akrabalarım, arkadaşlarım, komşularımın her biri sanki beni çağırıyor."
Yazar, Kürt insanın sosyalize olduğu toplumdan cebren koparılışını, sosyal köklerinden uzaklaştırılmasını, acı dolu bu sözlerle ifade ediyor.
Yazar Orhan Çelik, önemli bir konuyu yakalamış. Köklerinden koparılıp sürülen insanların dramını konu alarak romanını yazmış. Romanın anlatımı içinde her sürgün kendisini şöyle ya da böyle bulabilir. Orhan Çelik, Bingöllü olması, ya da yakından izleme olanağı bulduğundan olmalı ki, daha çok Bingöl coğrafyasından gelenlerin üzerinden, son 30-40 yılın Almanya'ya göçertilen insanlarımızın dramını oldukça nesnel anlatmış. Orhan Çelik, Bingöl-Hamburg arasındaki bu mülteci akınının, sosyal ve kültürel sorunlarını, uyumsuzlukları, Türkiye'nin hatrı için Alman devletinin yurtsever Kürtler üzerindeki baskılarını, uyuşturucu ticaretini, toplumdan uzaklaşmaları, sevgiyi ve ihaneti dar bir sahada anlatmaya çalışıyor.
Almanya'ya sığınma yapan AR Baytar adında roman figurunun mahkemedeki ifadesiyle başlıyor. "AR" adını hangi motife dayanarak kullandığı bana çok ilginç geldi. Ar derken daha çok namus anlamı öne çıkarılır. Diğer anlamları oldukça talidir. Bingöl'de böyle bir isim kullanılıyor mu, karşılaşmadım. Ancak Yazar, sömürgeci Türk devletinin nasıl karakuşi Kürt halkına soyadı verdiğini de anlatıyor.
"Soyadı kanunu ile uğraşan yetkili memur, dedeme mesleğini sormuş. Dedem de Türkçe bilmediğinden, Kürtçe isimler sayıp durmuş. Bu saydığı mesleklerden baytar sözcüğünü anlayınca, soyadımı Baytar olarak karara bağlamış, görevli memur."
Belki de Yazar bu ironiye atıfta bulunmak için "AR" adını kullanmış olabilir. Bu suretle, kendisi olmayana, sömürgeci ad koyar, demek istiyor.
Alman hakim, AR Baytar'ın avukatı aracılığıyla mahkemeye sunduğu dosyanın güvenirliğini sorgulayan sorular soruyor. AR'ın savaş ortamında Hayvan Koruma Merkezi'nde baytar olarak çalışmasını, AR'ın kontrgerilla tarafından kaçırılıp işkence yapılmasını gerçek dışı buluyor. Buna serüvenli kaçış macerası da katılınca, Alman yargıç anlamakta daha da zorlanıyor.
Yazar, kitabında Bingöl'deki dinci yobaz gericiliğin saldırılarını oldukça otantik vermekle kalmıyor, aynı zamanda Hamburg'ta ki Bingöl diasporasının uyuşturucu işine karışmasını da aktarıyor. Bingöl ile Hamburg ekseninde toplumda görünen problemleri tarafsız tarzda anlatmaktadır. Evdal gibi Yurtsever Kürtten, aklını kaybeden roman kahramanı AR'ın dayısı Bahtiyar'a, uyuşturucu ticareti yapan Hamza'dan, birlikte olduğu Petra'ya kadar ve daha pek çok diaspora tipleri üzerinden sığınmacıların zorluklarını işliyor. Dikkatli izlemiş olmalı ki, tiplemelerini otantik veriyor. Yazar Orhan Çelik, yakaladığı konuyu hem iyi işliyor, hem de anlatımındaki sürükleyicilik ve merak dikkate değerdir. Ayrıca iyi bir dil kullanıldığı için roman bir solukta okunabiliyor.
"Çocukluğunda özgürce koşturduğu yayla, ova, bayır geldi gözlerinin önüne. (...) Bunlar şimdi bir hayal mi olacaktı? Artan terör, kan, ölüm, işkence, barut kokusu... Tüm bunların yarattığı korku..."
"Yaşamın ne getireceğini kim bilir ki? Diye söylenirken kampın koca kapısına bakıp kaldı. Belleğinde iz bırakan ne kadar kapı varsa hepsini anımsadı. İlkin doğduğu damın evin kapısını anımsadı. Sonra cehennem kapısı, cennet kapısı, vatan kapısı, kale kapısı, sınır kapısı, cezaevi kapısı derken mülteci kampın kapısı..."
Yazar bireysel kurtuluşun kurtuluş olmadığını şu cümlelerle ifade ediyor. "Gözümün gözbebeği Ar'ım, bir avuç özgürlük uğruna göçmen kuşu gibi yeni yurt araman nafile. Senin özgür olabilmen için, bütün Kürtler kendi coğrafyasında özgür olabilmeli." diye yazıyor.
Başka bir sayfada ise bireyciliğe düşeni şöyle veriyor: "Ömür dediğin bir tiyatro gösterimi kadar kısadır dostum. Bu kısa zamanda altta kalanların yükünü kaldırmakla geçirememki ömrümü." yazarken diaspora Kürtlerinin kendinden uzağa savrulan bencil, bireyci çelşişkini veriyor.
Kırsal alandan gelip Almanya gibi endüstriyel ülkede iş bulan, para kazanan, sonra içinden çıktığı toplumu bir çırpıda unutan Kürtler için ise, otantik tarzda; "Kürt Özgürlük Hareketi'yle dirsek temasına girdiğime aldırış etme. Bu temas, iltica pasını alıncaya kadar sürer." şeklinde veriyor. Böylece diasporaya çıkan bazı Kürtlerin köylü kurnazlığını oldukça iyi izlediği görülüyor. Başka bir sayfada yazar ecdadını sorgulatırken, şöyle yazıyor. "Ancak ecdadımızın avanaklığı mı desem, ne desem bilmem ama şu dünyada hak hukuk paylaşırken bunlar Arap'ın, Fars'ın, dinlerine aşk ilan etmediler mi?"
Roman, Ar'ın mahkemeden aldığı iltica kabulüyle sona erer. Hem de yazar olan Ar, yazdığı rüyasında annesiyle konuşmasını okur. "Yiğidim, seni mülteci yolculuğuna uğurladığım günden beri rüyalarıma bir kez olsun konuk olmanı nasıl da isterdim. Ama rüyalarımdan bile kaçıyorsun! Ar'ım, sen gideli mevsimler de ilkbahara doğru aktı. Sadece yüreğim hep donup kaldı. Beynimle yüreğimin kavgasını yaşayan bir ölü oldum! Senin hala el kapısında bir kimlik için dilendiğini duydukça, üzüntümden deli divane oluyorum. Be oğul, seni göçmen kuşu olasın diye mi doğurdum! Elin vatanına vatan diye kandın."
197 sayfa olan kitabı okursanız, kendinizi bu dramın dramı içinde bulursunuz. Avrupa'ya sürgün gelen her Kürdün dramında ortaklıklar var. Orhan Çelik, AR romanıyla okura Bingöl Hamburg arası tezatlıkları, sahtekarlıkları, yurtseverlik ve kimliğinden kaçanları yazıyor. Aydın olması gereken diaspora insanının bireyciliğini, darlığını, kendinden kaçışı, zayıflıkları işliyor. Ülke ve diaspora dramlarını işleyen kitap okunmaya değerdir demek yerine, okunmalıdır, demek daha doğrudur.
Kitap Belge Yayınlarında yayınlanmış.
AR/ Avrupa'ya Akan Mülteci Sorunu
Orhan Çelik
belgeyayinlari@gmail.com
Tel: 00 90 212 517 44 53
.................................................................................................................................................................
Değerli Okurlar,
Alman dostlar, Eğitim Bilim Sendikası GEW ile birlikte ve iki Alman belediye başkanı himayesinde KOBANE' de Kız öğrencilere bir okul projemiz var.
Bu projeye havale edeceğiniz para Finanzamt tarafından vergiden düşer.
Bu Projeye vereceğiniz maddi yardım kahraman Kobaneli kızların eğitim almasına yardım eder.
Havaleye adresinizi yazarsanız size Finanzamt'a sunacağınız Spendenquittung gönderilir.
Havalede mutlaka KOBANE yazın.
Heinrich-Rodenstein-Fonds der GEW- KOBANE
SEB Bank Frankfurt/Main
IBAN: DE97 5001 0111 1707 2747 00
BIC: ESSEDE5F