Tarihte Kürdü en çok katleden kimdir, sorulsa nasıl bir yanıt verirsiniz bilemem. Ancak iyi tarih bilincine sahip şahısların doğru yanıt vermekte zorlanmayacaklarına inanıyorum. Katliamın başında Müslüman Türk mü, Müslüman Arap mı, Acem mi gelir? Tarih bilenler, Arap ordularının Süleymaniye ve AMED‘e girişini hatırlayıp Zerdüşt ile Muhammed arasındaki yüzyıl süren savaşlarına baksınlar.
Müslüman Arap ordusunun, AMED Kürt halkını nasıl FİS kayalığından Dicle‘ye canlı canlı attığını, nasıl yedi tepede yakılan ateşi Kürt kanıyla söndürdüğünü rahmetli Seyda Abdurrahman Düre oldukça etraflı anlatmıştı. Zerdüşt‘ün Süleymaniye‘deki katliamda yardıma gelmediğini günümüze ileten hawarı da unutmayın. İnsanlar kilometrelerce çarmıha gerilmiş? Bugün Kürde reva görülen imha ve inkar ile bin üç yüz yıl önceki İslam ordularının yaptıkları arasında büyük benzerlik var.
17. Yüzyılda Bitlis Beyliği, Ortadoğuda sosyal yaşam, sanat, kültür ve zenginlikte öne çıkan bir pırlantaydı. Müslüman Kürt, Ermeni, Ezidi bir arada huzur içinde yaşarken Melek Ahmet Paşa üç bin kişilik maiyetiyle Bitlis Beyi Abdal Han‘a konuk olur. Sarayın zenginliğini gören Melek Ahmet, Van‘da dört mezhebin Şeyhüllislamlarından aldığı fetva ile Bitlis‘e saldırır. Ramazan Bayramı günü Bitlis fethedilir. Kesilen binlerce kafa Van kalesi önünde piramit yapılır. Paşa öldürdüğü insanın burnunu, kulağını kesip getirene ödül verir. Bütün bunlar İslam adına yapılır. Melek Ahmet Paşa bir süre önce de vergi vermedikleri için Sincar‘a sefere çıkmıştır. Binlerce Kürt ve Süryani katledilir ve kafalarından piramit yapılır.
DAİŞ Musul‘a girince, dinbaz Araplar kapıkomşu Ezidi Kürtlerin evlerine saldırıp kadın kız ve mal varlıklarına el koydular. Binlerce Kürt kadın ve kızın kaderi hala bilinmemektedir. Bu dinbazlar onlarca sene yan yana yaşadıkları Kürde bunu neden reva gördüler? Kendisi gibi Müslüman olmadıkları için.
Çember sakallı, bereli, o bacaklı, sahte bakışlı, çocuk tecavüzcüsü, hırsız, ırz düşmanı bu unsurlar aslında insana düşmandır. Ellerinde hançer „Allah u Ekber“ deyip kafa kesenlerdir. AKP‘nin can yoldaşı DAİŞ bunu oldukça açık gösterdi. AKP‘nin imamları açıkça gösterdi. Buradan bakıp sonuç çıkaracağımıza, bunların gerçek yüzünü göreceğimize, bakıyoruz ki bizim Kürt dinbazlar bir çeşit onları savunuyor. Ne söylüyorlar biliyor musunuz? „Hayır onlar İslam değil. Onlar İslam dışı davranıyor.“ Onlar ise, en iyi İslam olduklarını her gün söylemekteler. AKP en iyi İslam olduğunu söylemiyor mu?
Halka şiddet uyguluyor. Halkı korku baskı altında tutuyor. En ufak bir muhalefeti en zaliminden eziyor. Her türlü işkence yapılıyor. Hırsızlık, rüşvet yandaş için oldukça normal görülüyor. Halkı benimki öteki diye ayrıştırıyor. Kürtlerin şehirleri bombalanıp yerle yaksan yapılıyor. EFRÎN‘e girişleri gözler önünde. Ne diyordu Asrın Lideri REİS medarı iftiharla, bugün şu kadar Terörist öldürdük. Galiba son olarak 4.500 civarındaydı. Bütün bunları yapan en iyi Müslüman benim diyen AKP dinbazlarıdır.
Peki bizim Kürt dinbazlar ne diyor? „Hayır onlar iyi Müslüman değiller. „Kur‘ana Piroz“ dan anlamadığımız ayetler okuyarak İslam‘a toz kondurmuyorlar. İşte Kürdün sorunu burada başlıyor. Haksızlığı sorgulayacağına onu relative ediyor. Bütün AKP camilerinde Kürde karşı derin kin ve AKP‘nin soykırım düşünceleri temel olurken, o camilere giden Kürdün halkına yapılandan habersiz olması, sadece namazını kılıp ayrılması düşünülemez. O da en az AKP dinbazları kadar Kürt halkına karşı suç işlemektedir. „Yarabim Mehmetçiğimizi muzaffer eyle, teröristleri kahreyle!“ derken „Amin!“ diyen Kürde ne diyelim?
İşte bu din alıp satan en ufak bir vicdan anlayışı olmayan kitleler İslam aleminde özellikle Türkiye‘de egemenliğini sürdürüyor. Onlar dünya cennetinde yaşarken, kafası alınmış kör kitlelere öbür geçeyi yaşaması öneriliyor.
Bakın şu sözde seçim propagandalarına, çalışmalarına, basın yayınına herşey AKP dinbazları için. Her türlü haksızlık ve vicdansızlık yapmak bir çeşit inandığı dinin gereği görülüyor. Dini kişinin özel inancından çıkarıp devletçi faşist-Türkçü, emperyalist bir ideolojiye büründürdüklerinden, AKP devlet olmuş, Erdoğan ise „halk benim“ diyor. Dinbazların demokrat olduğu görülmemiştir. Bu sistemi taşıyan camileri, askeri, polisi, memuru, bürokrasisi, tek kişiye bağlanan hukuku, toplumun öbür kesimlerini ayak altına almış eziyor. HDP yi markaja alın baraj altında kalsın demesi, şu anlama geliyor. Şiddet uygulayın. Suruç‘ta başlattılar. Korkutun, seçime gitmesin, oylarını çalın, sandık değiştirin. Gerektiğinde savaş çıkartıp toplumsuz tek adam egemenliği sürdürebilelim.
Kürtlere her türlü baskı, şiddet ve savaşı uygulayarak markaja alıp baraj altında tutmayı tek şans gördüğü için Erdoğan buyurdu ve Suruç‘ta katliam yapıldı. Ardından da tanık gibi: „Suruç'ta milletvekilimizin kardeşini terör örgütü PKK, HDP öldürdü.“ demez mi? HDP yi baraj altında bırakmaktan başka umudu kalmayan Reis ve rejimi, zor kullanarak Kürde karşı seferberlik açarak seçimi kazanmak istiyor. Her gün Qandil‘i düzinelerle savaş uçağı bombalarken, dinci ve ırkçı yandaşlarını saflarına çekiyor. Saddam‘ın Rus pilotloru da Qandil‘i bombaladılar. Sonuç?
Başa dönersek, aklı başında her Kürt, özellikle kendilerini mütedeyyin gören kesimler, İslam adına Kürde yapılan soykırımları, Türk-İslam, Arap-İslam ve Acem İslam faşizminden halkımızın çektiğini artık görebilmeli ve mazlum Kürt halkının çıkarlarını savunmalıdır.
Değerli okurlar, demokrasiye inanan herkes, 24 Haziran‘da oylarını Selahattin Demirtaş ve HDP‘ye verir. Yoksa ampul Türkiye‘yi daha da derin karanlığa boğar.