Mektup var, bir gönüldaş yazar. Mektup var, bir dost ve arkadaş yazar. Mektup var, askerden gelir. Mektup var, mahpushaneden gelir, üzerinde mühür, Görülmüştür yazan. Bir kaç yıl önce Hamili Yıldırım'dan mektup alırdım. İmralı'ya götürüleli mektuplar kesildi. Galiba Sayın Öcalan'ın yanında olmak da total izolasyon demek. Benim gibi birine başka nereden mektup gelebilir? Özgür dağlardan... Ben dağları çok severim. Dersim'in kutsal dağlarını pek severim. Duzgin Bava, Jel, Munzur, Hîngirvan, Koye Bağire, Koye Ser... Onlar da sahiplerini severler. İnananlarına kol kanat gererler. Dağlar menkıbe kaynağıdır, hepsi akraba, baba oğul, bacı kardeş ve sağdıçtır. Kendilerine inanan insana karakter verir, eğilmez, bükülmez kişiliğe büründürür, yalan ve riyadan uzak tutar, insana sevgi, doğaya sevgi, yaşayan her canlının yaşamasını öngören bir inançla bütünleştirirler. İşte bu Dersim'in Kızılbaş Aleviliğidir. Bu kadim kültürde yetişen nesiller kırılır ama eğilmez, bilakis insan onurunu bayrak yaparlar.
Evet dağdan bir mektup geldi. Kızım Fatma, Heval Fatma, yoldaş Fatma yazmış, bana sağlık dileklerini iletiyor. Hiç beklemediğim için çok sevindim. Amed Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak'ta içeri alınmadan önce telefon edip sağlık durumumu sorunca oldukça sevinmiştim. Nasıl unutmadığını sorduğumda ise, senin gibi eğilmeyen biri elbette unutulmaz amca, demişti. Gültan Kışanak'ın bu sözlerine mazhar olmak şüphesiz güzeldir.
Şimdi de Hevala Fatma özgür dağlarımızdan, kim bilir hangi kutsalın bağrından amcasına yazıyor. Dersimli kadınlara çok şey borçluyum. Başta annem. Hem doğurur, hem de Tertele'den kurtarır. Tertele, yalnız yetmiş bin canın katledilmesi değildir. Aynı zamanda on binlerin sürgün edilmesidir. Tertele, yüzlerce Dersimli Kürt kızın Türk subaylar tarafından ganimet alınıp götürülmesidir. Tertele, tesadüfen hayatta kalan 'Tertele Çocukları'na açlık, hastalık ve ölüm demektir. Tertele soykırımdır. Biz dağlarımıza sığınmıştık. Onlar kurtardı. Burada da onların "Teberik"lerini hastahanede başucumda tuttum. Dersimli kadınlar getirmişti. Fatma böyle bir kutsaldan, kötülüğün bulaşmadığı temiz ve özgür dağlardan yazıyor.
"Haydar Amca'ya
İyi ve sağlıklı olmanızı temenni ederek özgür dağlarımızdan merhaba diyor ve sevgilerimi gönderiyorum. Basından Münih'teki 80. Doğum günü konuşmanızı okudum. Sağlık sorunlarınızdan yeni haberdar olabildim. Öncelikle büyük geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve sağlık dolu zamanlar diliyorum."
Seksen senedir her yıl Seyid Riza öldürüldü. Ama seksen senedir Seyid Rizolar doğuyor. Acının en görkemlisini yaşayan halkımız, aynı zamanda gelecek nesillere onur veren kahramanlıklarla dolu ulusal mücadelesini sürdürüp özgürlük ateşini söndürmedi. Küllerinden doğan halkımızın gençleri, menkıbeleri anlatılan dağlarının üst kültürü vicdan anlayışıyla donandılar. Oysa sömürgeci beyler, efendiler bize unutturmak istediler. Dağlarımıza "Kemal" adını yazdılar, bazıları doğan çocuğuna onun isimini verdi. Ancak ne dağlar bunu kabul etti ne de halkımız. Açlıkla terbiye etmeye çalıştılar. Düşürdüklerine Kemal adı verdiler. Kimliğimizi ve dilimizi ayıp ve yasak altına aldılar. Kemaller ayak uydurdu köle oldu, ama Rizolar bunu ayıp gördü ve mücadele bayrağını dağlara çıkarıp bir daha da aşağı düşürmediler.
"Bizler derin acılar yaşayan, bu acılardan büyük direnişler ve mücadele umudunu yeşertmiş bir halkız. Bütün Kürdistan coğrafyası ve özelde de Dersim toprakları böylesi bir karaktere sahiptir. Köklü bir yazılı edebiyatımız olmadığı için yaşadıklarımız, tanıklıklarımız, sürgünlüğümüz klam, ağıt ve sözlü anlatımlar ile her birimizin yüreğinde birikti, belleğinde derin izler bıraktı. Hatırlıyorum, Dersim soykırımına dair her anlatım, her ağıt tarifsiz bir duygu yoğunluğu yaratıyordu. Bu duygu biriktikçe zalime, sömürgecilere karşı öfke büyüdü ve sonrasında mücadeleye dönüştü. Bugün kavgasını verdiğimiz mücadele zeminlerine bizi taşıran bu gerçekliktir."
Tertele, çocukluğumda yaşlıların da korkusuydu. Bunca acı ve zulüm neden yapıldı, nerede ve nasıl yapıldı, insanlar neden ketum kalıyordu? Çocukluğumda yaylaya gittiğimiz Duzgin Bava eteklerinde yer yer kemik tarlaları vardı. Bunların mitralyöze vurulan Kürtlerin kemikleri olduğunu söyleyene 40'lı yıllarda rastlamadım. Terteleden arta kalanlara Türklük dayatılmış, bir zamanlar kesilen başların toplandığı kışlalar beyaza boyanıp Tertele çocuklarına yatılı okul yapılmış, yat kalk "Türküm" diye talim edilirken, insanımız kendisinden, köklerinden fersah fersah uzaklaştırılmış, sömürgeciyi başüstü yapan mentalite verilmişti. Bu da günümüze kadar süregelen "kültürel soykırım" demektir. Kürtler bu iki soykırım çarkında yokedilmekle karşı karşıyalar.
"Haydar Amca,
Siz, yaşadıklarımızın yazılı edebiyata dönüşmesine ve tarih oluşturmamıza katkı sunan isimlerdensiniz. Kürt halkını ve yaşadıklarını duyurmada çok önemli çabalarınız oldu. Bu yönüyle hep anılan bir büyüğümüz olacaksınız. Yüreğimizdeki yeriniz bu anlamda bakidir. "
Kemalist Türk devletinin ve dinci İslamcı AKP devletinin ortak görüşü:
'Dersim, devlete isyan etti. Şakilik, eşkıyalık yaptı. Devlet ororitesini tanımadı. Bunun için devlet cezalandırdı.'
Özetlersek, karşı geldin, biz de sana soykırım yaptık, demektir. Farzedelim karşı geldiler. Bunca insanı, kadın, çocuk, yaşlı katletmek, mağaralarda insanları fare gibi zehirlemeye ne demeli? Devlet kendi vatandaşını bu tarz yok etme hakkına sahip mi?
Faşistler Guernica'yı bombalarken, Kemal Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen de aynı tarihte, 1937 yılının Mayıs ayında Dersim'e gökten ateş yağdırıyordu. O ateş durmadan günümüze kadar süregeldi. Geçen sene onlarca Kürt şehri SUR, CİZRE, ŞIRNAK, GEWER vd. havadan ve karadan yerle yeksan yapıldı. Yani Tertele devam ediyor.
Ne var ki, onların dağlarımıza düşürdüğü ateş, dilimize getirdiği yasak, kimliğimizi inkar, halkımızın kalbine, ruhuna özgürlük ateşi olarak düştü. Seksen yıl önce Seyid Riza öldürüldü. Ama onun özgür torunları kırk yıldır aynı vicdani anlayışla dağlardalar. Özgürlük ateşi, bir halkın çoğunluğunu sarmışsa, ne kadar öldürürsen öldür, ne kadar faşist soykırımlar yaparsan yap, onu söndürmek olanaksızdır.
"Kürt halk mücadelesi özgür bir ülke yaratmaktan asla vazgeçmeyecektir. Kendi topraklarımızda, ana dilimizde, öz kültürümüzle geleceğimizi inşa edeceğiz. Sizin de bu mücadele sürecine büyük bir yurtsever olarak sunduğunuz katkı, çaba ve verdiğiniz emek tarihi değerdedir."
Bugünün aydın Dersimlileri, Ezidilerin 73. Fermanı Şengal'i ve "Düştü düşecek!" derken Kürt kadınların önderliğinde kurtarılan Kobane'yi çok iyi anlamaktadırlar. Kobane ırkçı İslamo faşistlerin Stalingrad'ı oldu. Kobane'deki Kürt kadın mücadelesi, Zarife'lerin, Bese'lerin, Berivan'ların mücadelsidir. Onların modern ardılı olduğuna inandığımız için Kobane'de kızlarımıza bir meslek okulu yapımı için Alman dostlarla proje oluşturduk. Genelde Kürdistanlı özelde ise Dersimli aydın ve yurtsever halkımız büyük bir bilinçle projeye destek verdi.
Bu vesile ile bu mektubu okuyan dostlarıma ricam, projeye siz de yardım ediniz.
"Kobane için de ayrıca gösterdiğiniz duyarlılık çok değerlidir ve mutlaka karşılığını yaratacaktır. Nuri Dersimi, Rojava'da uyuduğu yerden Kobane ve Dersim'in nasıl ortak bir ruh oluşturduğunu hissetmiştir.
Mücadele ve direniş geleneğimiz sizler gibi yurtseverlik duygusu derin büyüklerimizin katkısıyla oluşmuştur. Her zaman bu mücadelenin yanında yer aldınız, güç verdiniz, katkı sundunuz. Her zaman iyi bir yurtseverimiz olduğunuzu bilerek yaklaştık, değer verdik; bunu, bu vesile ile bir kez daha belirtmek isterim. Dilerim yaşadığınız sağlık sorunlarını en kısa sürede atlatır ve sağlığınıza bir an önce kavuşursunuz. Buradaki birçok yoldaşımızın bu yönlü duygusunu da sizlere iletmek isterim."
Sağlıklı ve güzel günler diliyorum.
Saygılarımla...
10. 10. 2017
Fatma Adır
Özgür dağlardan, sevgili Fatma'dan gelen mektuba oldukça mütehassis olduğumu söyleyeyim. Ona ve yoldaşlarına şükranlarımı sevgi ve selamlarımı sunarım.
Hevala Fatma'nın özgür ruhuna uygun bir hayat tarzı sürdürmek Kürtler için bir onur kaynağı olmalıdır, diye düşünüyorum. Bu değere varan her Kürdün göğsünde halkının manevi özgürlük madalyasının asılı duracağını unutmayın.
Bu vesile ile özelde Dersim gençliğine, genelde ise Kürdistan gençliğine naçizane seksen yılımın biriken tecrübesini aktarmak isterim.
Sen, sen olmazsan, sana başkası her türlü isim koyar.
Piran, Zilan ve Dersim'de 'Şaki' ve Eşkıya" idik. Bugün "Terörist".
Oysa terörist, 20 milyon Kürde anadil hakkı vermeyendir. Terörist, uygarlıklar kenti Amed'in SUR'unu havadan karadan bombalayıp yerle yeksan yapandır. Terörist, Cizre'de bodruma sığınan insanlarımızı yakandır. Kürtler, sorunu uygun tarzda dünyaya anlatamadılar.
Avrupa'da doğup büyüyen, öğrenim gören gençler çeşitli nedenlerle ya bigane kalıyor, ya da sorunu uygun bir dil ve tarzda anlatamıyorlar. Terör devleti, mağdur ve mazlum halkımız üzerinde terör estirirken, dünya onay veren tarzda sessiz kalmaktadır.
Kürdistan gencine önerim, kendini süzgeçten geçir, incele, irdele, sorgula, iyi tanı ve kendin ol! Kürdün öbürlerinden farkı yoktur. Onların dili, kimliği, kültürü, devleti var. Sen hala ayak altındasın. Birlik ol! Medeni cesaret göster! Halkının ulusal demokratik haklarını savun!
Savun ki, insanlık güneşi altında Kürdün de bir yeri olabilsin.
https://twitter.com/#!/yazarhaydarisik
https://www.facebook.com/haydar.isik2