Ve Kürtler Kerkük'ü ebediyen kaybetti. Son sözümü hemen başında söyleyeyim. Kürtlerin El Quds'u yani Kudüs'ü bir daha alınmayacak şekilde düşmana bırakıldı. Hani düşman güçlü olabilir, en modern silahlarla gelebilir. Ama tavşan gibi tazının önüne düşmelerine ne demeliyiz? Birbirlerine bakarak tabana kuvvet kaçtılar. Halkın ordusu böyle mi olur? KDP ve YEKİTİ peşmergeleri bağlı oldukları parti liderlerinin ağzına bakan, onlardan beslenen paralı asker. Cebine Malboro koymazsan, yerinden kımıldamaz. Aylık vermezsen hakeza. Arap mezeleriyle şişirdikleri göbeğe rağmen iyi kaçıyorlar.
Geçenlerde Dr. Kemal Kerkükü'nün fotoğrafını görünce merak ettim. Bu zat uzun süre Parlamento Başkanıydı. Ama şimdi Güney Batı Cephesi Peşmerge Komutanı'ymış. Dr. Kemal Kerkükü ne doktor, çünkü tıp fakültesine kayıt yapmış ama ardını getirmemiş, ne doktorluğu var ve ne de askeri yeteneğinin olabileceğini sanıyorum. Hani böyle bir cevheri olsaydı qehreman peşmergesi tavşan gibi kaçmazdı.
Bunların kaçışı onurumuzu kırıyor. Şengal'den kaçışlarını Berivan fevkalade görüntüledi. “Niye kaçıyorsunuz?” diye sordu. Ama komutanı kaçarsa, askeri durur mu? Sonra DAİŞ 73. Ezidi Fermanı'nı gerçekleştirdi. Binlerce Kürt kadın ve kızını alıp Arap saraylarına sattı. Hala bu kaçışın çilesini çeken kadınlar var. Kerkük'ten kaçan peşmergenin ardında bıraktığı Kürdistan bayraklarını Arap ve Acem çapulcular ayak altına alıp fotoğraf çekiyorlar. En büyük onur kırılması işte budur. Bir halkın onuruyla oynanıyor.
Bağımsızlık Referandumu yapacağım dedi. Haklı. Kürt halkının da öbür halklar gibi kendi devletini kurması hakkıdır. Ancak referandumdan büyük bir acaba ortada duruyordu. Sen kendi halkınla barışık değilsin. Ulusal Kongre istemiyorsun. Parlamentoyu çalıştırmıyorsun, Parlamento Başkanı'nı Hewler'e sokmuyorsun. Başkanlık zamanın geçtiği halde zorla orada duruyorsun. Haydi bütün bunları bir yana bırakıp yine destekleyelim. Ama sen dostunu ve düşmanını tanımıyorsun. Türkiye'nin kucağına giriyorsun. Kendi Kürdüne soykırım yapan seni neden sevsin?
Etrafım düşmanla çevrili, Türkiye dışa açılan kapım olur. Tamam olabilir. İlişkilerini koparma ama teslim olma. Bu yazıyı okuyan her Kürt elini vicdanına koyup düşünsün. Temel gıda maddelerini bile Türkiye'den alan, makarnadan yumurtaya, ayrandan tavuğa, her tarafta Türk firmaları olursa, ve Hewler küçük Ankara yapılırsa, dost ve düşmanı ayırtedecek öngörü var diyebilir misiniz? Onlarca yıldır iktidardasın, halkını üretime yönledirecekken uzaklaştırıp dış güçlere teslim olursan ne denir?
Bunca on yıldır Amerika sana bir ülke verdi. Ama sen feodal kalmayı sürdürdün. Bugünün Kürdü şal şepike egale değer vermez. Bugünkü Kürt dünyaya entegre olmanı bekliyor. Olmadığın gibi Kürde düşman olanları akrep gibi koynuna soktun. Büyük dostun Erdoğan sana anyayı konyayı gösterdi. Bağdat Paktı'nı yeniden canlandırdı. Türkiye, İran Mollaları, en az Saddam kadar tehlikeli olan Arap ırkçı Şiileri birleştiler.
Petrol sattın, gelirini halka değil, biat edenlere verdin. Yoktan Karun oldun. Turşu kuramazken devlet kurarım demek çocukça tavırdır. Güneyde çok iyi yetişen akademisyenler varken, sistemin başında sadece Barzani ailesi olursa, ondan bağımsızlık doğmaz. Şimdi tüm bu günahların ceremesini kim çekecek? Çocukluğumda Dersimli birinin rüyası ağızdan ağıza dolaşırdı. “Bir Mustafa geldi bizi kırdı, bir Mustafa çıkacak bizi kurtaracak.” O da Molla Mustafa'ydı. Kendisine yardıma giden Dr. Şıvan'ı, Brusk ve Çeko'yu kurşuna dizdi.
Kürtleri bu duruma düşüren bir lider nasıl aynaya bakabilir? Bir halkın bunca aşağılanmasına sebep olan, bir daha nasıl o halka hitap eder? Kabahat bende değil diyebilir? O halde Barzani hanedanlığı olarak bu halkın yakasından düşün ki halk yolunu bulabilsin. Sorun dünyaya entegre olmak istemeyen yönetimde. Sorun dünyayı tam algılayamamakta. Kerkük gitti, bari Hewler kalsın.