Sen; Dersim'in Kızı, kadın özgürlüğünün meşalesi, işkencecisinin yüzüne tüküren, hep dik duran, sağa sola yalpalamayan, Kürt direnişinin soylu, onurlu, efsane kadını, daha çok yapacak işin varken vurdu Türk devleti seni. Üstelik iki özgürleşmiş yoldaşın, hevalin, öğrencinle vuruldun vahşi şekilde. Çok korktukları kafana ve göğsüne kurşun yağdırıldı. Kürdistan, Dersim soykırımını yeniden yaşadı. Kadın özgürlüğünün nice tehlikeli olduğunu iyi bilen devlet, planlı programlı tarzda seni ve hevallerini ortadan kaldırdı. İşin acısı Fransa devleti küçük çıkarları için tetikçi bulurken, arkasındaki devasa gücün üzerine gitme demokratlığını gösteremedi. Burjuva demokrasisinin doğduğu bu ülkede, bugün çıkarın önde yürüdüğünü gösterdi.
Acımız tarifsizdir Çena Dersim. 37 sene sonra gittiğim Dersim'de, Tülüğe çıkan yamaçtaki mezarını ziyaret ettim. Sen ki hep hareket halindeydin, orada duragan olmanı sana yakıştıramadım. Ne diyelim? Akılsız hevaller liderini teslim verdiler, önünü göremeyen, meseleleri analiz edemeyen, saf hevallerin de Seni, kuzuyu kurda teslim eder gibi katiline emanet ettiler. "Kürt saflığı" demekten başka ne diyelim?
Katil derneğe 50,-€ aidat veriyormuş. Seni oraya buraya arabasıyla götürüyormuş. Sosyal yardım aldığı halde bir yılda dokuz kez Ankara'ya gidermiş. Cebinde üç telefon varmış. Bütün bunlar basına yansıdı. Dernek sorumluları "Türk Heval" demiş olmalılar. Bu adam nereden buluyor bunca parayı? Takım elbiseler, lüks yaşam, bolca seyahat hangi değirmenin suyuyla dönüyor? Biri gözünü açıp araştırmıyor. "Türk Heval'in" bir tetikçi olabileceği olasılığı konuşulmuyor. Türk Heval, Kürt ulusal demokratik mücadelesine mi katılmış? Hayır. Adam Türk milliyetçisi olduğunu bile gizlememiş. Sakine, Fidan ve Leyla'yı katlettikten sonra tevkif edildiğinde, sözde Kürdistan özgürlük mücadelesine katılan bu "Türk Heval"in ilk işi hemen Türk Elçi'yle görüşme isteğinde bulunmak olmuş.
Sakine gibi kadın özgürlüğünün sembolü efsane bir kadına yardım edecek, bürokratik işlerini yapacak, oraya buraya götürecek sağlam bir Kürt yoldaş bulamamışlar. Hani olsa bile sömürge psikolojisinde olduğumuz için Türkü tercih ederiz. Efendi halkın bireyi baştacı yapılır. HDP kuruldu, sonra Türkiye partisi yapıldı. Kürtlere kota verildi... İyi, güzel diyelim. Ama kaç Türk dost, Kürt illeri bombalanınca ayağa kalktı? Bunun için Kürde yaslanmak, onu kazanmak zorunlu ve ivedi oalarak görülmezse sonumuz hüsrandır. Yanlış yapsa da Kürde yaslan. Yanlış yapa yapa doğruyu bulur.
Yalçın Küçük gibi pek çok sözde Türk yoldaş gördük. Akibetlerini de. Hangisi Kürde dosttu? Kürdün insanlık güneşi altında yer almasına gönülden arka çıktı? Kürtler saflığını bırakmalı. Aynı zamanda sömürge psikolojini atmalılar. "Kırk yıllık kâni, bir iki yardımla olmaz yani!" sözünü unutmamalılar. Avrupa'da geçen 40 küsur yıllık hayatımda pek çok Türk devrimcisi tanıdım. Bunların ivedi işi Kürtleri kendi örgütlülüklerinden kaçırıp, Devyol'a, TKP ve diğer örgütlere götürmek olduğunu gördüm. Bunlar bitip tükendikten sonra gelip Kürt hareketine ayar veriyorlar.
Merak etmediniz mi, Kürdistan'da şehirler bombalanırken, Türk şehirlerinde bir kıpırdama oldu mu? Yazıktır, günahtır öldürmeyin deyip sokağa çıkan kaç Türk tanıyorsunuz? Türk anne ve babalar, Ruslar'ın Grosni'ye yürüdükleri gibi Diyarbakır'a yürüselerdi. Keşke! Şimdi de dönüp kendimize bir soru yöneltelim. Türk halkıyla hangi ortak değerimiz kaldı? Bunca on yıldır süren savaş başka bir ülkede olsaydı, halkın baskısıyla politikacılar barışla sonuçlandırırlardı. Ama Kürdistan'da savaş tüm şiddetiyle sürmektedir. Üstelik her yöne bölünmüş, parçalanmış Kürt halkı potansiyel düşman görülüyor. Şengal ve Rojava bunun en somut örneğidir. Komşu hukuku kalmış mı?
Bir hafta yoğun bakımda kalmıştım. "Pis Kürtler Türkiye'yi bölmek istiyor." Bir ayağı öbür geçede olan Türk bile hala Kürde düşmanlığını kusuyor. Türk hastaların böyle konuşmaları nefretin derinliğine işarettir. Kürdü yoketmek isteyen sistemin halkını tanırsak, hangi değerleri paylaştığımızı görürüz. Dün Kemalistlerdi Kürde ölüm fermanı çıkaran, bugün İslamistler. Bunlara oy veren, (halkın %70) güç veren halk ise çok az istisna dışında aynı halktır. CHP zamanında Dersim'de "Allahu Ekber" deyip kafa kestiler. AKP zamanında aynı halk "Allah Allah" deyip bombalıyor, öldürüyor. Yani yalnız AKP bu işi yapıyor dersek, asıl günahkar olan Türk halkını gizlemiş olmaz mıyız?
Kemalizmden politik Sunni İslam'a gelindi. Aslında ilk yıllarda bunlar Kemalizme karşı görüntü verdiler, ama bakıyoruz ki bir çeşit yeşil Kemalizm ülkeyi sardı. "Bayrağını al gel!" diyen sendika ağaları, "Beni askere al!" diyen sözde hukuk mensupları, Cizre'de halka "Ermeni" diyen polisi, okulda Kürdü inkar eden öğretmeni, camide "Allahu Ekber" deyip Kürde karşı ordusunu muzaffer kılmak isteyen imamı, Kürt işçilere saldıran sokağın zibidileri, Allah'u Ekber deyip SUR, Cizre, Silvan, Gewer ve Varto'ya saldıran güvenlik güçlerine bakınca, Türkiye'yi bir "Menetekel"in* beklediği söylenebilir. Türk halkı sağduyusunu kaybetmiş bir toplum yapısı sergiliyor. Daha doğrusu bu toplum şizofren bir ruh hali içinde, "Çözüm Süreci" derken Kürt kardeş, süreç bitince korkunç düşman yapan bir ruh çarpıtması içinde olduğu görülüyor. Sunni İslam ve Türkçü ırkçı sistem, topluma sağduyu yerine saldırgan, vandal tavır sergilemesini adeta teşvik ediyor. Kemalizmin linç kültürü daha derin ve kapsamlı hale getirilmiş. Sistem Menetekel vitesine takılmış olmalı. Eğer Kürt dili özgür bırakılsa, anayasal güvence verilse ve okullarda Kürtçe öğretilseydi, herhalde Kürt genci Kürtçe konuştuğu için linç edilmezdi. Kürdün; dili, rengi, burun yapısı, şal-şepikiyle sokağa çıkan linç ediliyor. Kürt işçisi linç ediliyor. Ama "Türk dostlar"ın o meşhur Türkiye İşçi Sınıfı ortalıkta görünmüyor. Türkiye Devlet güçleri Allah'u Ekber deyip Müslüman Kürde saldırıyor. Biz Aleviler ise Almanların dedikleri gibi "Vogelfrei" yani isteyen istediğini yapabilir. Sistem Kürdün nefes borularını tıkayınca ona birlikte yürüyeceği yol bırakmayınca, askeri baskı ve şiddet altında tutulursa bu gidiş "Menetekel" ile sonuçlanır ve bu karanlıktan, kaostan yeni düzen doğar.
Not: Yaklaşık bir yıla yakındır sağlık sorunlarım nedeniyle yazamadım. "Çena Dersim" (Dersim'in Kızı) acısı içimde öylesine görkemli ki, bu yazıyı ona adadım. Ayrıca sağlık dileğinde bulunan Dostlara sevgiler sunarım. Yeni yılın barış getiren bir yıl olması umuduyla...
*Menetekel için lütfen Wikipedia'ya bakınız.
Haydar Işık
www.facebook.com/haydar.isik2
https://twitter.com/