Lütfen bekleyin..

Erdal Er

Zergelê Katliamı: 1 Ağustos 2015

01 Ağustos 2019, 08:53

Zergelê, Soranîcede ‘vadinin girişi’ anlamına geliyor. Uzun bir vadinin girişine kurulu köyün sağında Darabi, solunda ise Kapeş Şilera dağları yükseliyor.

Güney Kürdistan ve İran’ı birbirine bağlayan karayolu Zergelê Köyünü ikiye ayırıyor. Karayoluna paralel köyün içinden kıvrıla kıvrıla Sergeli suyu uzayıp gidiyor.

25-30 haneli Zergelê tarihinde İran ve Irak devletlerinin saldırısına uğramış. 90’larını süren Mam Hesen’in hafızası kendisini yanıltmıyorsa köy tarihinde bilinen ilk saldırı 1962 yılında yaşandı. O tarihte Irak savaş uçakları tarafından yapılan bombardımanda dört peşmerge ile evinin kapısının önünde çamaşır yıkayan 10 yaşlarında Halime adında bir kız çocuğu hayatını kaybetmiş.

Tanıklar, “kızın parçalarını kavak ağaçlarının dalları üzerinde topladık” diye özetliyor, beleklerine kazınan o kara günü.

Irak savaş uçakları 1974 yılında Zergelê’yi ikinci kez bomba bıraktığında; yaşlı bir çift hayatını kaybediyor. Bombardımandan sonra Saddam’ın askerleri köyü basıyor ve katledilen yaşlı çiftin 2 oğlu esir alınıyor. Bir süre sonra her ikisinin de Musul’da idam edildiği haberi geliyor…

Zergelê’ye Irak devletinin saldırıları 1975 ile 1989 yılları arasında sistematik olarak devam etmiş. 1983 yılından sonra ise bu saldırgan devletlere Türkiye de eklenmiş. 1997 yılında Türk tankları Zergelê’ye kadar gelmiş. Zergelê halkı tankların ilerleyişini durdurmak için bedenlerini tankların önüne dikilmiş. Özet olarak Zergelê böyle bir tarihe sahip. “Zergelê için kötü günler geride kaldı” diyemiyoruz, ne yazık ki…

Zergelê bir daha hedefte

Tarih 1 Ağustos 2015, yer Kandil’e bağlı Zergelê Köyü. O günün akşamı Zergelê halkı, Kandil Belediyesine bağlı 62 köyün insanları evlerinde; biz ise bir gerilla kampında, toprağın sırtında uykudaydık.

Sabaha saat 03.00’de Türk devletine ait keşif uçağının alan üzerine geldiğini öğrendik. Yaklaşık kırk-elli dakika sonra bu defa savaş uçakları geldi. Kandil semaları, dağları, vadileri savaş uçaklarının arkalarında bıraktıkları o korkunç gürültüyle yankılanıyordu.

Gerillalar, savaş uçaklarının seslerini izleyerek nereleri vurabileceklerini tahmin etmeye çalışıyordu. Merakımız uzun sürmedi. Konakladığımız yerin hemen karşısında bulunan yamacın ardından önce bir ışık yükseldi, sonra saat 04.00 civarı yeri göğü inleten ilk bombanın sesini duyduk.

Gerilla komutanı Deniz uçakların bıraktığı ilk bombanın sesinden yolla çıkarak, türünün kazan ve vurulan yerin ise Zergelê çevresi olduğunu söyledi. Saat 04.10 civarında aynı yere ikinci defa bomba bırakıldı.

Kandil üzerinde manevra yapan Türk savaş uçakları dönüp dönüp, kısa aralıklarla aynı noktayı bombalıyordu. Saat 05.00 civarı bombardımana ara verildi. Saat 05.25 civarında bu defa iki savaş uçağı aynı yeri yeniden vurdu. Gerilla komutanı Deniz, saldırı türünün suikaste bezediğini, can kaybı olabileceği tahmininde bulundu.

İlk yapmamız gereken, çok hızlı şekilde, bombalanan bölgeye gidip gerçeği öğrenmek ve olup bitenleri görüntüleyip kamuoyuyla paylaşmaktı.

Gerilla komutanı Deniz, savaş uçaklarının uçuşlarının halen devam ettiğini, üstelik keşif uçaklarının da alan üzerinde bulunduğunu söyleyerek yola çıkmamızın risklerinden söz etti. Bunun anlamı  şuydu: Olduğumuz yerden hareket edemezdik. Ancak yerimizde duramıyorduk. Bir an önce bombalanan yere ulaşıp, gerçeği öğrenmek istiyorduk oysa.

Gerilla komutanı Deniz, elinde cihaz, alanda bulunan birimlerden bilgi alıyordu. Bütün birimler kendilerinde bir sorun olmadıklarını söylüyordu.

Cihazda tekmil alan gerilla komutanı Deniz muhabere yaptığı kişiye “öyle mi, kaç şehit var” diye sordu. Muhabere bittikten sonra bana dönerek; “Zergelê’yi vurmuşlar sayı net değil ama siviller şehit düşmüş, yaralılar var” dedi. Donup kaldık.

Savaş uçakları 2,5 saat bombardıman yaptıktan sonra gitmişlerdi. Ancak keşif uçağı halen Kandil üzerinde geziniyordu.

Saat 06.50 civarında keşif uçağının da sesi kesilmişti. Savaş uçakları, kazan ve roketlerin çıkardığı dehşet ses, yerini derin sessizliğe bırakmıştı.

Bakkal Necip…

Savaş ve keşif uçakları alacaklarını almışlardı. Bir grup gerilla eşliğinde kameraman arkadaşım Mordem’le birlikte hemen yola çıktık. 20 dakika sonra (saat 07.20) Zergelê’ye ulaştık. Bizden önce köye ulaşan ilk gazeteciler Rojnews muhabirleri Sozda ve Zagros’tu.

Köyün içine girdiğimizde dumanlar halen yükseliyor, ağır bir barut ve iç içe geçmiş yanık et kokusu geliyordu. İnsanlar bağırıyor, ağlıyor ve çığlık atıyordu. Hayatını kaybedenlerin parçalanmış cansız bedenleri Toyota marka pikapların kasasına yüklenmişti. Yaralılar 2 ayrı ambulansa alınmıştı. Vurulanlar arasında İran rejiminden ailesiyle birlikte kaçıp Kandil Zergelê’ye yerleşen Necip de vardı. Necip, Kandil’de bakkal dükkanı çalıştırarak, ailesinin geçimini sağlıyordu. Tanıklar, Necip’in ilk bombardımanda kurtulduğunu, bombalanan evine emanet parayı almak için geri döndüğünde ikinci bombardımanında hayatını kaybettiğini anlatılar. Necip, başkasına mahçup olmamak için ölümü bile bile göze almıştı. Zergelê köyünün arka sırtları yanıyor ve yangın giderek geniş bir alana yayılıyordu.

Bombalanan evlerin olduğu yere ulaştığımızda görüntü Wan depremini andırıyordu. Adeta harita değişmişti. Yan yana duran beş altı evden geriye sadece moloz yığını kalmıştı.

1 Ağustos’tan önce köyün insanları da, evleri de, inekleri de yerli yerinde duruyordu. Hayat olağan akışı içinde devam ediyordu; çocuklar koşuşturuyor, yaşlılar bahçe, bostanlarını suluyor, kadınlar ineklerini sağıyordu. Bir önceki gün tam olarak manzara böyleydi. Ancak şimdi ürkütücü bir sessizlik var.

Bombardımandan önce bir kaç defa bu evleri, evlerde yaşayan insanları görmüş, çaylarını içmiştim. Herkes gibi ben de dehşet içindeydim. Asla aklımdan bir köyün bombalanacağı geçmemişti. Oysa geçmeliydi. Çünkü 24 Temmuz 2015 tarihinden beri Türk savaş uçakları, Medya Savunma Alanları’nda bulunan köylülerin etrafını, köylülere ait bahçeleri, bostanları, mezarlıkları bombalıyordu ve ben bir gazeteci olarak bunların tanığıydım. Roboski, Kortek, Kendekolê katliamları köylerin, sivillerin bombalandıklarının somut birkaç örneğiydi.

Sekiz insan yaşamını yitirdi

Zergelê’de bombalanan yerlerde yaşam adına bir şey kalmamıştı. Kazan bombasının isabet ettiği yerde üç-dört metre büyüklüğünde derin bir çukur açılmış ve içine su dolmuştu. Manzara bir havuzu andırıyordu. Tuğlalar küle dönmüş, parçaları uzaklara savrulmuştu. İnsanın canını en çok acıtan görüntülerden biri de, bombalanan evlerden fırlayan ev eşyalarıydı… Hayatın yağmanlandığının fotoğrafıydı…

Bombardımanda hayatını kaybeden sekiz insana ait kan toprağa akmış, tuğlalarda, taşlarda bir işaret gibi duruyordu. İsabet alan evlerin hemen üstünde bulunan ahırlardaki inekler de ölmüş, bedenleri şişmeye başlamıştı.

Gezi direnişi sırasında insanlar camiye sığındıkları için Recep Tayyip Erdoğan “ayakkabıyla camiye girdiler’’ diye yapmadığını bırakmamıştı. Aynı Erdoğan Zergelê’de sivil katliamın emrini vermekle kalmamış, köyün camisi de bombardıman sonucu kapı penceresi ve duvarları ileri derecede hasar görmüş, kullanılamaz hale gelmişti. Köy evlerinin neredeyse tamamı bombardımandan zarar görmüştü. Vurulan bir evin duvarındaki saat 05.21’de durmuştu. Demek tam o saate bu ev vurulmuştu. Manzara inanılmazdı. Nereye dönsek kocaman bir boşluk ve hüzün vardı.

Yaşananları bir de köylülerden dinledik. Saldırıda yaralanan Muhamed İbrahim, köyün iki savaş uçağı tarafından 6-7 kez bombalandığını söyledi. İlk bombardımanda can kayıplarının olmadığını, sadece bir yaşlı kadının yaralandığını anlattı.

Özeti şu; köye peş peşe yapılan altı-yedi saldırıdan sonra yaklaşık 20-25 dakika bombardıman yapılmamış. Savaş uçaklarının gittiğini düşünen köylüler, komşularının yardımına koşmak için bombalanan yere gidiyorlar. Köye yakın olan Kandil Belediyesi çalışanları da yardıma koşuyor. Bu sırada geri dönen iki savaş uçağı yeniden bombardımana başlıyor. Askeri dilde “tavşan uyandırma’’ taktiği olarak ifade edilen yöntemle Zergelê’de 8 kişi bu son vuruşlarla katlediliyor. Bombardımanda tespit edilen her biri 1 ila yarım ton ağırlığında 2 kazan bombası ve en az ondan fazla 250’lik güdümlü roket kullanılmıştı.

Erdoğan’ın Enfal…

Zergelê köyünde sekiz savunmasız insan ne adına, hangi sonsuz çıkar ve ulu amaç için katledildi? Saddam da Enfal adıyla on binlerce Kürdü katletmişti. Ve kendine gerekçe bulmuştu. AKP hükümeti, Türkiye Genelkurmay Başkanlığı da Zergelê’de PKK kampları olduğunu söylemişti. Bu bir yalandı. Türk devleti yaptığı her sivil katliam sonrası gerekçe üretiyor. Roboski ve Kortek katliamları da benzer gerekçelerle savunulmuştu. Zergelê katliamından sonra da Kandil köylerinde sivil katliamlar devam etti. Türkiye’nin saldırgan politikalarına karşı durulmazsa benzer katliamlar devam edecek. Bu sorumluk da Kürtlere ve uluslararası topluma düşmektedir.

Bu haber 641 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2395 gün önce
3170 gün önce