Lütfen bekleyin..

Hasan Hayri ATEŞ

2 Temmuz; Katliamlar zincirine eklenmiş bir halka

07 Temmuz 2019, 21:56

“aynı gökyüzü/ aynı keder/ değişen bir şey yok hiç/ ölüm hariç…“ Diyen, Behçet Aysan ve tüm Sivas şehitlerinin anılarına saygıyla…

 

Türkiye’nin ötekileri olarak artık neredeyse yalnızca soykırım, katliam ve ölüm yıl dönümlerini kutluyor, üstesinden gelinemez bir yazgı ve kadim bir miras gibi kuşaktan kuşağa aktarıyoruz. Tercih şansımızın olmadığı, doğuştan edindiğimiz dil, inanç ve kültüre dair aidiyetlerimiz hegomon olandan, egemen olandan farklı olduğu için hala bedellerin en ağırını ödüyoruz.

Nine dedelerimizin, bizlerin ve çocuklarımızın hikayeleri, bir zincirin halkaları gibi birbirine eklenerek, aynı trajedi ile şekilleniyor. Hal böyle olunca, hayatlarımızda ölüm, acı, kan ve gözyaşına dair „dünde kaldı,“ diyebileceğimiz bir dönem oluşmuyor.

Behçey Aysan, „Değişen bir şey yok, ölüm hariç“ derken, kendisinin de yakasını sıyıramadığı bir yazgı adeta, ölüm. Tabii ki hayatın doğal akışı içinde bir mukadderat olarak yaşanan değil, egemenin, zorbanın başvurduğu katliamlardır, bahsi edilen.

Evet, bu gün 2 Temmuz. Katliamlar dizisine eklenmiş bir halka olan Sivas katliamının yıl dönümü.

Sivas katliamı, benzersizliği ve kusursuzluğuyla kendinden evvelkilerden ayrılmakla kalmadı; 20. yüz yılın son çeyreğinde, hafızalarımıza kollektif bir cinayet olarak kazındı. Kollektif bir cinayetti, çünkü, siyasi iktidarın gözetiminde ve denetiminde, her aşaması bütün ülkeye TV ekranlarından izlettirilerek icra edildi.

Tekbir getirerek, „Müslüman Türkiye!“ „Vatan hainlerine ölüm!“ diye slogan atan kışkırtılmış kalabalık, alevler yükseldiğinde, şehveti en dorukta yaşıyordu. Muhtemeldir ki cinayet histerisiyle harekete geçmiş o kalabalığın sevinci, TV ekranları başında çok daha geniş bir kesimi de şehvet içinde coşturuyordu.

Ülkenin başbakanı Çiller, „Çok şükür! Otel dışında bekleyen vatanşalarımız zarar görmemiştir,“ diyerek, kusursuz cinayetin ‚zaferini‘ ilan ediyordu.

Evet, 33 yazar ve ozan ile iki otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybettiği toplu cinayet kusursuzdu, ne de olsa ‚zaiyat‘ verilmeden icra edilmişti…

Devletin belirlediği kalıplara karşı ayak direyen toplum kesimleri her zaman, ‘vatan/millet düşmanlarıdır‘. Ülke için en büyük güvenlik tehdididir. Tehdidin bertaraf edilmesinde izlenen her yol mübah görülmekte ve cazasızlık hükmü işletilmektedir. Çiller, yaptığı açıklamayla DYP-SHP hükümetinin koaalisyon başbakanı olarak bu tutumu çok net ortaya koyuyordu. Nitekim yargılama süreci de bu açıklamalar paralelinde gelişti. Bu gün, katiller taltif etmiş olarak aramızda kol geziyor.

Bu katliamlarda adaletin değil, cezasızlığın geçer norm olduğu, Maraş, Çorum yargılamalarından sonra, Sivas katliamı yargılamalarında bir kez daha ortaya konuldu. İktidarlar değişse de, tüm Kürt katliam ve soykırımlarında olduğu gibi, süreklilik içinde işleyen bir devlet politikasıdır bu.

Diğer yandan, sevinçlerin ve acıların, toplumları birleştiren asıl faktör olduğu söylenir ya, bunun, iktidarın dayatmasıyla bir nevi „devlet toplumu“ yaratmak isteyen Türkiye gibi ülkeler için geçerliliğinin olmadığını, yaşadıklarımızdan biliyoruz.

Rejim tarafından öteki olarak mimlenen kesimlerin yaşadıkları her felaket, hakim etnisiteden ya da inançtan ‚makbul vatandaşların‘ sevincine dönüşebiliyor. Bir kesimin acısı, geniş bir kesimin sevincine, ya da zulüm ve zorbalık için bir desteğe dönüşünce, toplum da acılar ve sevinçler üzerinden ayrışıyor.

Asıl problem ise, sürekli katliamlar kıskacında tutulan toplum kesimlerinin parçalı bir tutum sergilemeleridir. Kürtler ve Aleviler, şu zamana kadar acılarını yeterince ortaklaştıramadı, gereken düzeyde ortak bir tutum geliştiremedi. Üstelik Alevi katliamalarında büyük oranda Alevi Kürtler etkilenmesine rağmen, realite budur. Ötekilerin kendi içlerindeki bu ayrışması, katliamların önlenememsinin asıl nedenlerinden biridir.

Bu lanetli döngüden kurtulabilmenin yolu gerçeklerle yüzleşebilmek, gerekli dersleri çıkartabilmektir. Türkiye’de devlet aklı buna çok uzak. Bunu, öncelikle sistematik olarak katliamlar kıskacında tutulan toplum kesimlerinin yapması hayati önemdedir.

Kürtler ve Aleviler. Cumhuriyet döneminde katliamlar kıskacına sıkıştırılmış bu iki kesim, yaşananlardan dersler çıkartıp, ortak bir davranış sergiledikleri oranda, lanetli yazgının üstesinden gelinebilir. Aksi halde, katliamlar çetelesine süreki yenilerini kazımak zorunda kalacağız.

Bu haber 520 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.