Lütfen bekleyin..

Erdoğan Yalgın

Dersim Soykırımı devam etmektedir!

16 Mayıs 2016, 21:42

Hasılı, 1938 fiziki soykırımından sonra, aslında en dayanılmaz beyaz soykırım, beyinlerde gerçekleştirildi. Ki bu kırım, günümüzde bile devam etmektedir!

 

Tarihsel dönemeçleri itibariyle Mayıs ayı; Kürtler, Aleviler, devrimci-demokratlar için aslında hüzünlü ve bir o kadar da acıları depreştirmektedir. Mayıs ayı geldiğinde, bu toplum katmanlarını bir içli hareketlilik sarar! Dolayısıyla Mayıs ayının en belirgin acılı günü 4 Mayıs 1935 yılıdır. Bu tarih; TBMM’inde, Dersim Soykırımının kararı alındığı gün olarak tarihe geçmiştir. 4-5 Mayıs 2016 tarihinde; "Dersim’i Yeniden İnşa Cemiyeti"nin katkılarıyla, Dersim Belediyesinin evsahipliğinde "1937-1938 Dersim Soykırımı/ Tertelesi" Konferansı gerçekleştirildi. Bilim, siyaset ve sanat alanında tanınmış şahsiyetlerin katıldığı konferanslar dizisi, geçtiğimiz yıllarda Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde gerçekleştirilmişti. Böylesine geniş katılımlı bir konferansın, bundan 78 yıl önce soykırımın gerçekleştirildiği bir coğrafyada/ Dersim’de yapılması, elbette önemsenmesi gerekir. Soykırıma ilişkin hiç gözardı edilmemesi gereken bir konu vardır. Ana dil meselesi!

Bir halkı var eden iki ana unsurdan birisi; ana dil ve bir diğeri ise ana toprağı/ vatanıdır. Ana dili, biyolojik/ genetik kalıtım aktarısıdır. Ana toprağı/ vatanı ise biyolojik ananın kök saldığı ve serpildiği yaşam alanıdır. Dolayısıyla ana dili ve ana toprağı/ vatanını, bir bütün olarak ele almak gerekir. Bir toplumun konuştuğu ana dili, bireylerinin kullandığı sadece bir iletişim aracı değildir. Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve toplumsal temel çıkarlarını sağlamak için kendi varoluş kimliğine dair sorunlarını çözmede yararlandığı tek iletişim aracıdır. Cumhurriyetin kuruluşuyla (1920) birlikte bir bütün olarak Kürtlerin ana dilleri olan Kürtçe, bilinçli bir "dil planlaması"na tabi tutulmuştur. Buradaki "dil planlaması" kavramı, Cumhurriyetin kurumsal yapılarıyla birlikte üzerinde çalışarak, bilimsel metodlarla Kürtçeyi "asimile" etmeden öte, "yok etme politikaları" anlaşılmalıdır. Sonuçta; bir toplumu/halkı düşünme, anlama, kavrama, konuşma ve dahası us gücünden yoksun bırakma faaliyetidir.

Bu gizli hesapla "resmi dil planlaması", başka bir halkın doğuştan kaynaklı olan ana dil gelişimini, dilin özerk yapılarını ve işlevsel kullanımını tümden ortadan kaldırmaya yönelik geliştirilmiş sistemli, ırkçı yaklaşımlardır. Mantıki usul açısından konuyu ele alacak olursak, şunları ifade edebiliriz! Dilbilim açısında Kürtçenin fonoloji/ fonetik (sesbilgisi), morfoloji (şekilbilgisi), sentaks (sözdizimi) ve leksik (kelime hazinesi) değerlerinin kökten yok edilmesi ve böylece dilin başkalaşarak kullanılmaz bir hale getirilmesi sağlanmıştır. Kürtler içindeki bu uygulamaların hayat bulduğu bölgelerin en başında hiç kuşkusuz Dersim gelmektedir. Osmanlı ve Cumhurriyetin gizli acentasında, bir bütün olarak Kürt coğrafyasında en çok üzerinde durulan bölgenin Dersim olduğu bilinmektedir. Dersim üzerine tutulan lahiya/ raporlara ve bunların pratikte uygulanış biçimlerine bakıldığında, bunun ne denli dayanılmaz bir süreç olduğu kendilinden anlaşılacaktır! 

Cumhurriyetle birlikte özellikle Dersim’de Kürt aşiretleri içinde, Türkçe okuyup yazan ve Türkçe eğitim alanların sayısında bir artış gözlemlenir. 1938-60 arası genç Cumhurriyetin ilk eğitim misyonerlerinden olan Sıdıka Avar, 1944’lerde ve Elazığ yatılı Kız Enstitüsü ile bölgede köy köy gezerek zorla topladığı kız çocuklarına öğrettiği Türkçe ile, sonrasında köylülere bilinçlice Türkçe popülerizmi/ hastalığı salgılanmıştır. Sıdıka Avar’ın bölgede topladıkları kız çocuklarını nasıl beyaz asimilasyona tabi tutup, onlara ana dillerini unutturup Türkçe öğrettiklerini anlatan anıları içinde, kızın babasının şu dedikleri sanırız olayın ne boyutta vahim olduğunu göstermektedir! Avar kendi dilinde olayı şöyle anlatır." Nidek? Diyorlar. On bir can virisin, (-38 soykırımında) aha bu keçik kalırsın. Day tune, baki tune, kızıkta mürt be (Anası yok babası yok kız da ölse ne olur ki?)" Sıdıka Avar’ın, Dağ Çiçeklerim, adlı eseri bütün Kürt illerde, okul ve halk kütüphanelerinde bulunmaktadır. Bu kitap, öğretmenler tarafından ögrencilere, en çok okunması tavsiye edilen kitaplar arasındadır.

1938-1946 ve 1959 yıllarında Dersim’de hızla yapılan yatılı bölge okulları ve bu okullara zorla ailelerinden alınan çocuklara, Türkçe eğitim öğretim verilerek, onların ana dillerinden soyutlanmaları sağlandı. 1940’dan sonra yatılı öğretmen okularında (örneğin Malatya Akçadağ) yetiştirilen fakir Dersimli çocukların eğitilerek, birer yerli misyoner/ eğitmenler gibi gönderildikleri köylerinde, Cumhurriyetin yeni nesillerine ana dilleri olan Kürtçe unutturuldu ve yerine Türkçe ikame edildi. 1946’da, Dersim’e geri dönen 38’li sürgün ailelerinin, beraberinde gittirdikleri şehirli Türkçesini, köylerindeki yaşlılarla paylaşmaları süreci başladı. Buna ilaveten Dersim’de Kız sanat okulları, öğretmen okulu, spor salonu ve öğretmen lojmanları, Halk eğitim merkezleri hızla inşa edildi. Hasılı, 1938 fiziki soykırımından sonra, aslında en dayanılmaz beyaz soykırım, beyinlerde gerçekleştirildi. Ki bu kırım, günümüzde bile devam etmektedir!

 

Bu haber 1227 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2278 gün önce
2738 gün önce
2783 gün önce
2842 gün önce
2847 gün önce
2904 gün önce
2940 gün önce
2948 gün önce
2954 gün önce
2976 gün önce