Lütfen bekleyin..

Pir Zeynel KETE

Bir İktidar Aracı Olarak Eğitim 1

21 Eylül 2018, 15:10

Yaşadığımız demi devranda, yaşadıklarımız bir önceki zamanda yaşadıklarımızdan daha zordur. Her gün, her an hakikat ters yüz edilmektedir.
Kavramlar hakikati dile getirdikleri gibi, hakikatin üstünü örtebilirler de. Bu manada eğitim kavramın hangi amaçla kullanıldığı, neye hizmet ettiği çok önemlidir. Kullanılan kavram, yüklenilen anlam, yaşanan pratik özgürleştirmenin aracı olabileceği gibi yok etme, köleleştirmenin aracı da olabiliyor.

Genellikle eğitimin tanımı resmi ders kitaplarında şöyle yapılır: bireyde amaca uygun olumlu davranış değişikleri kazandırmak. Son derece sorunlu bir tanımlama. Neye, kime göre davranış değişikliği? Kime, hangi topluma veya zihniyete göre olumlu devranış? Kimin amacına göre davranış değişikliği? Bu soruları çoğaltabiliriz. Sonuç itibarı ile bireyi mekanikleştiren, robotlaştıran, yüklenilen verilerin dışında davranış sergilemenin suç sayıldığı, buna karşı cezanın olduğu bir resmi ideoloji tanımıdır.

Rıza Toplumunda Anakadının etrafında şekillenen; kendisine, doğaya ve evrenle ikrarlaşmayı, toplumsallığı esas alan, toplumsal kuralları, edep erkanı, geleneksel davranış örneklerini yeni kuşaklara aktaran, daha çok pratik ve gözleme dayanan sözlü aktarım şeklinde gerçekleşen bir eğitim durumu söz konusuydu. Daha çok topluluğun beslenmesi, üretimi, üreyimi ve savunmayı esas almaktaydı. Kadının mürşidi kâmilullah olarak Ocak örgütlenmesinin başında bulunduğu dönemdir. Bu dönemde otorite, hiyerarşi ve iktidar denilen olguların bulunmadığı bilinmektedir. Can cana bir ilişki mevcuttu. Bu dönemde hakikat kapısı anadır.

Rıza Toplumu’nun başlangıç evrelerinde tamamen eşitlikçi, el ele el hakka ilişkiler mevcuttu. Alınan eğitimle doğaya tahakküm uygulanmazdı. Bu toplumda resmi eğitimci görevi çoğunlukla kadın olmak üzere ve kemalet sahibi yaşlı bilgeler tarafından yürütülmekteydi. Bu dönemin tedrisatından geçen her can; kendini bilen, doğru davranan, doğru söyleyen, sade, arınmış ve rolsüzdür.

Çözümlü insan tipi mevcuttur. Toplumsal birikimin hafızası kadında mevcuttu . Bu birikim; zaman- mekan ilişkisi, takvim, ritüel, şifa- sağaltıcı, hasat, kaşif, hekim, sanatçı, besleyici, koruyucu şeklindeydi. Ana kadın bu hafızayı, birikimi bir iktidar aracına dönüştürmemişti. Bilgi bir iktidar aracı değildi. Bilgelik ve toplumsallık yaşanır ve yaşatıiırdı. Birimiz kırkımız, kırkımız da birimiz için düsturu esastır.

Rıza Toplumunun ilk dönemlerinde insan doğaya öykünmüştür. Doğa, toprak hakkın görünür kılındığı mekandır, mülk değildir. Ana kadın doğa ile özdeş tutulmuştur. Üstünlük sağlamak için değil, uyumu sağlamak için doğa taklit edilmiştir. Doğayla uyumlu olan ilk toplumsal düzende öğrenme bütünseldi. Toplumun bütün bireyleri yaparak, yaşayarak öğrenirlerdi. Doğayla uyumlu olan ilk toplumsal düzende, temeli ruhçuluk olan Animizm vardır, canlı doğa anlayışı vardır. Doğayla kurulan ilişki bütünleşme, dostluk, kutsallık vardır. Ruhsal bir ilişki tarzı mevcuttur. Hava, su, ateş ve toprak varlık nedenidir. Çar anasır bir libasa bürünmüştür. Çar anasır arasında birbirini ötekileyen, tahakküm kuran, yok eden ilişki tarzı yoktur. Tamamen uyumu esas alan, ikrar ve rızalığı yaşamın merkezine koyan ekolojik bir toplumun ekolojik bir eğitim anlayışı ve yaşamı vardır. Her can öğrendiğini yaşar, inandığı gibi yaşar, yaşadığı gibi inanır. Paylaşma, düzenleme, ortak karar verme esastır. Yaşayarak öğrenme vardır. Özne- nesne ilişkisi yoktu.

Zamanla iklim ve coğrafi üretici gücün değişmesiyle beraber avcılık kültürü başladı. Böylelikle avcılıkla beraber doğa tahakküm altına alındı. Doğaya tahakküm kadına tahakküm anlamına gelirdi. Avcılıkla beraber ikrar ve rızalığı esas alan Rıza Toplumu yerine, nefis iktidarını esas alan Nahak zihniyet belirleyici oldu. Yaşlı bilgeler, şamanlar ve avcılar ittifak halinde

iktidarı oluşturdular. Yaşlı bilgeler tecrübeleri ile toplumsal iradeye ket vurup, bürokratik tarzı geliştirdiler, şamanlar bilgi iktidarını oluşturur, arifane ve devreşane duruş yok olur, kurnaz avcı ise çeperine aldığı masum-ı paklara iktidarı, militarizmi tacizi ve tecavüzü öğretiyordu. Artık bilgelik, masumluk, turap olma, kendini bilme, ikrarlı yaşam, toplumla, evrenle yâr olma anlayışı yavaş yavaş bitirilmeye çalışılıyordu. İktidarın üç aktörü zaman zaman tek elde toplanabiliyor, zaman zaman iktidara geliyor veya ortak oluyorlardı. Artık eğitim düzenlenmiş, programı olan, örgütlü ve bütün toplumsal alana yayılmaya başlamıştır. İktidarın amacına uygun davranış değişikliği sergileyen, kodlanmış bireyler yetiştirmek hedeflenmektedir. Şamanlar “din adamları” haline gelerek ideolojiyi belirler, yaşlı bilgeler kurumları yönetir, avcılar askerleşerek savaşları yönetir ve yeni sistemin güvenliğini sağlarlar. Kurnaz avcı aynı zamanda ilk özelleştirmecidir. Kendisine ait olmayanı, rızalık istemeden topluma ait olanı eğemenliği altına almak için, iktidar alanı oluştururmaya başlanmıştır. Artık eline, beline, diline sahip olmaz. Bilinmelidir ki Rêya Heq Alevi erkanında yakın zamana kadar bir çok bölgede avcıların ceme alınmaması boşuna değildi, avcılık hoş karşılanmazdı. Daha tam olarak devlet oluşmasa da iktidar oluşmuştur. Günümüzde meclisin ilk açılışında en yaşlı olanın meclisi yönetmesi boşuna değildir.

İktidarlaşma, peşinden devletleşme ile beraber devletin zor aygıtlarından ziyade “ideolojik aygıtlara” olan ihtiyacı hemen kendini gösterir. Tecrübe ile sabittir ki “fiziki zor” Rıza Toplumları’nı uzun süre denetim altında tutabilmesi imkansızdır. Hakikat ve özgürlük yürüyüşü ilk oluşan Nahak zihniyete karşı başlayarak, bugüne kadar devam etmiştir. Bundan dolayı ilk devletli toplumlardan itibaren eğitimle ilgili resmi kurumların oluşması, resmi ideolojinin eğitim ve diğer ideolojik aygıtlarla inşa edilmesi çabasına girilmiştir. Devletin bütün ideolojik aygıtları ile başta okullarda olmak üzere amaca uygun “insan imal edilir” okullar birer vatandaş inşa etme fabrikalarına dönüşmüştür.

Ulus Devlet Anlayışında Eğitimin Amacı

Tekçi zihniyetler, devletçi uygarlık sistemleri rızalık ve ikrarlıkla birey, toplum ve evrenle yâr olmayı esas alan rıza topluluklarını tektipleştirerek, homojenleştirerek, toplumu tarihsel köklerinden uzaklaştırarak köksüz, dalsız, budaksız bırakmaya çalışmaktadırlar.

Ulus devlet anlayışları toplumu inşa ederken “muasır medeniyet, çağdaş uygarlık” gibi gerekçelerle farklılıkları asimile ederken, projelerini rasyonelize etmektedir. Modern ulus devletler eğitim sistemi ile bir çok hükümdarın ordusu ile yapamadığını yaptı. Ulus devletler kendi potasında eritemediği kesimleri çarmıha geriyordu. Farklı aşirler, cemaatler, kabileler, farklı inançlar, mezhepler, benimsediği dinin iktidara bulaşmamış ahlaki politik kalan süreklerini, farklı diller, gruplar, yöresel özellikler devletin benimsemediği varlıklardır. Okul amacı devlete itaat eden yurttaş, piyasaya iş gücü ve biat eden, amaca uygun davranış sergileyen bireyler yetiştiren bir kurum olarak yeniden dizayn edildi. Ulus devletin varlığını, birliğini, dirliğini temsil eden mahkeme, ordu, okul, hastahane gibi kurumlar yurttaşın en çok gördüğü muhataplar durumundaydı.

Bu haber 582 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.