Eğer namluların gölgesinde sahip olmak geçerli idiyse, neden şehir tanklarla işgal edilip, polis ve askerler gövdeleriyle barikat kurarak, can güvenliğini garanti altına aldıktan sonra, Cumhurbaşkanı sıfatlı Tayyip, Diyarbakır’a inebiliyordu. Cumhurbaşkanının bile sokaklarında yürüyemediği bir yer, senin değildir, bunu bil artık ilkel adam…
Cinayet işlemekle övünmek ise kendi toplumundan bir kuşağı daha zehirlemektir. Kuşaklar boyu, okula başlayan çocukların ruhunu düşman kanıyla sildik palamızın pasını” diye diye, günümüz dünyasının çıngıraklı kurdu haline geldiniz. Gören yuvalıyor, en son Almanya’nın yaptığı gibi adını duyan “katil ayağa kalk” diye haykırıyor.
İnsanlık katili (soykırımcı) haykırışlarından utanıp, insana benzeyeceğinize hala vahşete devamla Kürtleri kırıyor, emeklerini talandan sonra, yurtlarını, yaşama alanlarını dipten dinamitliyor, ateşe veriyorlar.
Sivil ve savunmasız insanları kırmayı, yurtlarını yangına vermeyi savaş sanıyorsunuz. Oysa yaptığınız, Ermeni Soykırımının bir devamdır.
Nusaybin ve Şırnak’taki son eserleriniz harabelere iftiharla gerdiğiniz Türk bayrakları, unutmayın ki, eninde sonunda sizi yargılayacak mahkemede suç delili olacaktır.
Bir zamanlar Ermeni kırımının da kimse hesabını sormayacak sanıyordunuz. Yanıldınız. Katlettiğiniz Kürt bebeklerinin, enkaza dönüştürdüğünüz şehirlerin de hesabı sorulacaktır. İnsanlık cinayetleri ve hırsızlığa ayarlı beyniniz almıyor, ama şehirlerin yıkımı da soykırımdır.
Bu satırları yazarken, Genelkurmayın Nusaybin ve Şırnak kırımına ilişkin açıklaması düştü ekranlara. Genelkurmay, zekası gelişmemiş, vicdanı zaten ölü doğmuş Türklere, Kürt öldürmeyi bir demet mutluluk olarak sunuyor, rakamlar sıralıyor, iki şehirde toplam bin tane Kürt’ün katledildiği müjdeleniyordu.
Ancak Türk Genelkurmayı, aylardır giremediği için, yerden ve havadan bombaladığı iki şehirdeki ölü gerilla sayısını nasıl tesbit ettiğini açıklamıyordu. Sonu gelmez yalanlar maratonu tarihe sıvalı kalsın, insanları diri diri yaktığı sanatı ve eserleri arasında yer alan Türk Genelkurmayı, “insanlık da bendedir” deme adına, en büyük yalanlarına bir yenisini ekliyor, açıklamaya “sivil halkın zarar görmemesi için, azami çaba gösterilmiştir” cümlesini de monte ediyordu.
Oysa şehirlerde sivil insanlar yaşıyordu. Tanklar, toplarla atılan bombalar bebeklerin beşiğine, ihtiyarların yatağına düşüyordu. Ama, IŞİD’in Kürdistan’daki ayak iziydi. Kimsenin yalandan ölmediğini de yaptığı kırımlar, soygun ve yıkımlarla biliyordu. Onun için, büyük bir rahatlıkla, sivillere zarar vermediklerini söyleyebiliyorlardı.
Ama onları, en iyi Kürtler biliyordu. Geçtikleri bütün şehirler enkaz yığınına dönüşüyor, ayakta kalabilmiş tek tük duvarlara da, fethin simgesi olarak Türk bayrağı geriliyordu.
Bu bir savaş değildi. Tankı, topu, hava gücü olmayan Kürdistan’da insanlık suçu, sivil kırımdı. Onuru yaralı halkın çocukları, ağzına insan kanı değmiş kurtlara engeldi. Kürdistan’da olanlar buydu.
Kürtler, kimliksiz ve kendi ülkelerinde, nefes almaları bile izinleydi. Nüfus kayıtlarında, kimlikleri yasak, köyleri, kasaba ve şehirlerinin isimleri çalınmış, özünden uzaklaştırılmış…
Kültürlerine katkı yapacak kulları, eğitimde dilleri yok. Türkler arasında, Kürtçe konuşmak için, ölümcül cesaret ister.
Son yüz yıldan beri, namus mücadelesi veren bu soykırımdan geçiyor. Tarih ve coğrafyaları tahrip ediliyor. Mezarlıkları ve tapınakları…
Dünyada bu vahşiliğin başka benzeri yok, Hitler’in izi de kalmadı.
Hayvanlaşma diye bir niteleme ve tanıma girmeyeceğim. Ancak, yer yüzünün en vahşi hayvanı timsahlardır. Ve onlar, hipopotamlarla aynı suları (dünyayı) paylaşıyorlar. Anlayın. Timsahlar bile, bu dünya yalnız “timsahlara ait anlamında tekçi” domuzlar da, orman yalnızca domuza aittir mırıldanma tavırlı değil.
Hayvan hayvanlığıyla kalsın, Türkler hala öldürdükleri Kürt sayısıyla övünüyorlar. Hırsızların başı da “son ferdine dek öldürerek zafere ulaşacağız” vaadiyle kanda mutluluk arayan geri zekalı güruhu kendine bağlıyor…
Oysa hangi son fert? Bunların haberi yok. Dünya dondu kaldı sanıyorlar, ama Kürtler bölgenin gücü artık. Daha da birleşmiş, büyümüş Kürdistan ise yer yüzünde, başka türlü umut…
Dünyayı hala algılamayanlar, Şırnak ve Nusaybin harabelerine yaydıkları bayrağın, oyunlarına dolandığını göreceklerdir. Gidiş o ki, günü yakın…
Ahmet Kahraman / Politika