Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / TBMM ve AKP / Erdogan - Dar´un Nedve ve Ebu Leheb

TBMM ve AKP / Erdogan - Dar´un Nedve ve Ebu Leheb

28 Nisan 2016, 19:53

''Kısacası Dar`un Nedve yalnızca oligarşik sisteme hizmet eden zenginleri, ezenleri ve zalimleri koruyan bir meclisdir.''

TBMM`i bugünlerde ülke içi barışın asla mümkün olamayacağı ve müzakere masalarının sonsuza dek devrileceği zemini hazırlamakda. Bahs edilen bu hazırlık TBMM`nin tartışmada olduğu kiralık işçi yasa tasarısı ve milletvekillerinin dokunulmazılığının kaldırma yasasıdır.
Bir tarafdan havuz medyası bu yasa tasarılarını süsleyip püsleyip halka arz ederken öte yandanda mualif gazetecilere, öğrencilere, özellikle sendika, kurum ve kuruluşlarına baskılar artmışdır. Her sabah yeni bir operasyon ve tutuklama haberine uyanıyoruz. Ne ilginçdir ki, bu yasalar tartışıldığı andan itibaren ve 1 Mayıs öncesi mualif kesime bu kadar baskılar, operasyonlar ve tutuklamalar çoğalmışdır. Ayrıca tutuklamalarının hiç bir dayanağı olmadığı akademisyenlerin tahliye kararları ile de görmüş olduk. Tutuklamalarının hiç bir dayanağı yoksa, neden gençleri içeri tıkdılar?
Hedef şu: Sendikaların, kurum ve kuruşlarının kiralık işçi yasası hakkında halkı bilgilendirmemek için önlemler alınıyor ve bu uygulamalarla 1 Mayıs öncesi göz dağı verilmek isteniyor. 1 Mayıs emekçi ve işçi bayramında iktidar partisi halkın meydanlarda, sokaklarda AKP`nin despot siyasetini haykıracağını iyi biliyor ve en önemlisi meydanlarda kiralık işçi yasasıda dillendirilecek ve herkese duyurulacak. Tabiki havuz medyasının bunca yalanları ve enerjiside böylelikle boşa gitmiş olacak. Sendikaların, solcuların, demokratların mitingleri hiç olmadığı kadar engellendiği bu günlerde halkı bilgilendirmek için açılacak 1 Mayıs meydanları hesapları bozdu. Artan bu baskılara müdahale eden HDP milletvekillerinide engelleyebilmek için Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırma yasası tartışmaya alındı. İktidar partisinin hesabına göre halk ve halkın siyasetcileri böylelikle tümden sinecek ve 1 Mayıs alanlarına AKP şakşakcıları çıkacak ve işsizliği azaltma adına kiralık işçi yasasının ne kadar hayırlı ve işci`nin lehine bir yasa olduğunun palavralarını atacaklar. Çok komik ve zavalıca bir siyasetdir bu. Bu baskılarının kimseyi sindirmeyeceğini iyi bilmelerine rağmen bu yollara baş vurmaları çaresizliğin ilanından başka bir şey değildir.

Kiralık işçi yasası tam manası ile Türkiye´de köleci toplumu inşa etme yasasıdır. Bilindiği gibi Türkiye işçi OECD`nin (Organization for Economic Cooperation and Developmen= Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) araştırma sonucuna göre Türkiye en kötü çalışma şartlarına sahip ülke seçildi. Bu araştırmada hangi ülkenin işçisini en uzun saat çalıştıran, çok fazla kadın-erkek eşitsizliği içeren, maaşını zamanında yada hiç alamayan vakalarına en çok rastlanan vb. noktalar üzerinde duruldu. Türkiye diğer ülkelere nazaran büyük fark ile en kötü çalışma şartlarına sahip olan ülke oldu. Zaten bu nedenlerden dolayıdır ki, Türkiye`de hukuk yolu ile hakkını arayan işçi sayısının hadi hesabı yok.
İşte Türkiye`de böyle bir emekci-patron ilişkisi mevcutdur.

Kiralık işçi yasası ile kiralık işçi şirketlerinin işleyişe girebilme yetkisi verilecek. Yetki verildikden sonra işçiler kiralik işçi şirketlerine baş vuracak ve bu şirketler firma, fabrika ve benzeri iş yerleri ile anlaşıp, baş vuranları diledikleri iş yerlerine gönderecekler. İşçinin patronu kiralık işçi şirketidir, iş yerinin patronu muhatabı değildir. Kiralık işçinin iş yerinde kalıcı eleman olarak çalışabilmenin hiç bir güvencesi yok, çünkü iş yeri ile bir İstihdam yada bir anlaşma söz konusu değildir ve bu nedenle işçi her an keyfi nedenlerle işden çikartılabilinir. İşçi sendika`ya da üye olma hakkına sahip olmadığından ne mahkeme nede sendika yolu ile hakkını arayamaz.
Özellikle kıdem tazminatı uygulamasida kalkacak ve onun yerine kiralama şirketleri işçinin maaşından kesip fon olarak biriktireceklermiş. Fon dediklerinde konut fonları düşmüşdü herkezin aklına. Bu fikri tamamen destekliyor ve konut fon birikimlerinin nasıl buhar olup uçduğunu gördüysek bu fonlarınında akibetinin farklı olacağını sanmıyorum.
Alınan maaşlar bir kaç kesinitiye uğrayacağı için çok düşük olacak. Maaşdan hem kiralama şirketi payını alacak, hemde fon kesilecek. Ayreten kiralama şirketleri rekabet halinda olacağı için ihale usulu ile işi alabilmek için iş yerlerine en düşük fiyat teklif edilmeye çalışılınacakdır. En düşük fiyatı belirleyen işi bağlar. Bu işler böyle. Türkiye`de işsizliğin sayısı 6 milyona ulaşmışken, biçare kalmış bu halkı istismar etmeyi hedefleyen meşru gaspdır bu yasa. Böylelikle halkı kendisine biaat ettirmek için şahdamarından yakalamışdır.
Türkiye halkının oyu ile iktidara gelen AKP ve yandaş partisi bu halka kendilerini borçlu his etmedikleri gibi, zerreyi miskal kadarda vijdanlari sızlamiyor. Müslümanlikdan dem vuran iktidar partisi bu yasa ile kul hakkı yeme yasasını çıkardıklarını iyi bilsinler.
Dokunulmazlık yasasının kaldırılması ise doğrudan HDP milletvekillerini ve bazı CHP`leride hedefleyen bir yasadır. Görünen köy kılavuz istemez. HDP`lerin dokunulmazlığı kaldırıldığında, herhangi mualif konuşmalarına kulp takılıp, cezaevine konulacaklar. Meclisde mualifler kalmayınca başkanlık oylaması tekrar gündeme gelecek ve zaati muhteremlerini ülkeye Sultan seçecekleri aşikardır. Yani aslında bir anlamda başkanlık sistemi oylamasına hazırlıkdır bu yasa.
HDP milletvekilleri kirli siyaseti ifşa eden, halkı ve medyayı aydınlatan, barışçıl, eşitlikçi bir siyaset yürütmekde. Bir bakımada halka kendi gücüne güvenmeyi, doğrularına sımsıkı sarılmayı öğretiyor. Ayreten havuz medyasından miskinleşmiş, uyuşmuş toplumuda böylelikle derin uykusundan uyandırıyor. Bu siyaset iktidarı korkutup alanını daraltıyor elbet, fakat bunun dışında yinede istediği hırsızlığı ört bas edip, sapıkları aklayıp, mazlumları vahşice katl etmeye devam ediyor. En son vahşetleri Sur, Nusaybin, Cizre`de gerçekleşmiş onca mazlumun kanına girmiş, geride kalanlarıda acıya, kedere, yasa boğdular.
HDP Milletvekillerimiz halkçı, eşitlikçi, barışçıl siyaseti ile halkın birer değerleridirler, fakat iktidar partisi meclisde istediği yasayı çıkartıp, cirit atabiliyorlar. Burada mualif partisi sayı itibari ile güçsüz kalıyor. Mualifin meclisde çalışma alanı yok denilebilinecek düzeydedir, fakat HDP meclisde var oldukça başkanlık sistemi onaylanamaz. Dokunulmazlıkları kaldırıp mualifi bertaraf edip, Sultanlik tahtını kurup, Dar`un Nedve`lerinde halki kendilerine biaat ettirip köleleştirme hevesleri içerisindeler.
Bildiğiniz gibi Dar`un Nedve Cahilliyye çağındaki meclisdir (440 yılında Kâbe’nin kuzeyine kurulmuşdur). İslamiyet`den önce Mekke`de Cahiliyye çağında arab müşrikler yaşardı. Sosyolojik açıdan o dönemlerde kabile sistemi hakimdi. Bu kabilelerinin reisleri kabilelerinin onayı ile kabilesini temsilen Dar`un Nedve dedikleri meclislerde yer alırlardı. Yer alan kişi Kureyş kabilesine mensup ve 40 yaşını doldurmuş olması gerekir, ki geneldede bunlar zengin kabile reisleriydi. Yani Dar`un Nedve dediğimiz yer Kureyş`lilerin toplandığı parlamentosu/meclisiydi. Kabilelerinin onayi ile geldikleri için de kendilerini son derece ilerici ve demokratik bir sistem olarak tanımlarlardı.
Dar’un Nedve’nin kabile reisleri kendi isteklerine dayanan kanunları çıkarırlardı, ki kuşkusuz bu kanunlar ordaki sermayeyi korumaya yönelikdi. Halka, ezilenin lehine bir yasa çikarmazlardı, zira Mekke`de açlık, sefalet ve fuhuş en üst aşamadaydı. Bu kanunlar ile insanları borçlandırıp, faiz işletip,hayatlarına icra edip köleleştiriyorlardı. Özellikle kadınları eşya saydıkları için kadinlari borç karşılığı alıp fuhuşhanelerde satarlardı.
Kısacası Dar`un Nedve yalnızca oligarşik sisteme hizmet eden zenginleri, ezenleri ve zalimleri koruyan bir meclisdir.

İslam tarihine göre Hz. Muhammed aleyhisselam (d. 571 Mekke - ö. Haziran 632 Medine) Mekke`de yaşardı ve Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası`na inzivaya çekilirdi. Peygamber efendimize ilk vahiy 610 yılında (Peygamber efendimiz 40 yaşındaydı), yine Hira Mağarası`na tefekküre çekildiğinde gelmişdi. İlk vahiy Alak süresi idi. Alak suresi „oku“ diye buyurmuş ve anlamı oku ve anla demekdir. Aslında tam manası ile istişareye ve tefekürre davet eden ve kişinin kendisini gözden geçirip özeleştiri vermeyi buyurur Alak suresi.
Simdi Kuran-ı Kerim`deki yazan Nahl suresinin 71. ayetine bakalım. Bu ayet İslam toplumun ruhunu anlatan, belirleyen suredir. Bu nedenle bu sureyi bir inceliyelim:
Mealin türkçe karşılığı şudur:
„Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda (rızıkta) eşit olacak şekilde vermezler. Allah'ın nimetini (rızk ve nimetin Allah'tan olduğunu) inkar mı ediyorlar?“
Yani mealin anlamı şudur: Mal sahibi olan zenginler malını, mülkünü olmayanlarla paylaşmazlar, halbuki dünyada herkez eşitdir ve eşit olduğunundan dünya malındanda eşitce nasiplenmelidirler ve buda zenginin malı, mülkü onlara değil olmayana ayitdir demek. Öyle ise zengindeki mal/mülk olmayana verilmesi için emaneten verilmişdir ve onlara teslim etmeleri gerekirken, teslim etmezler. Dünya malının yegane sahibi, Allahû Tealâ'dır ve herkesin eşitce nasiplenmesini istemesine rağmen paylaşmamak, Allah`ı inkar etmek ve şirk koşmak olur.
Kısacası şu: İslamiyete göre kendi ihtiyacından fazlasını (rıskını) muhtaca vermemek çalmak „kul hakkı“ yemek, haram yemekdir. Günümüzün zenginleri bu sureye göre haramzadedir. Bazı Hacı Hoca`larin sözleri gibi zekat vermek 40 da 1 değildir. Bu ne Kuran`da, nede hadislerde mevcutdur. Nahl süreside bunun delilidir.
Büyük haramzadelerden biride (Kuran-ı Kerim`de bir Tebbet suresi ile lanetlenmiş) Hz. Muhammed aleyhisselam`ın amcası Ebû Leheb`dir (gerçek adı Abdulmuttalib).
Ebû Leheb (d.563 - ö.624) ticaretle uğraşan zengin ve itibarlı bir kişiydi. İslam'a ve Hz. Muhammed aleyhisselam`a muhalif bir tavır almıştır“. Eğer dinini kabul edersem benim için ne var?” diye sorduğunda Peygamber efendimiz: “Diğer iman edenlere ne varsa senin için de o var.” diye buyurmuştu. Ebû Leheb`de şöyle demişti: “Beni başkaları ile eşit kılan dine yazıklar olsun!”
Aslında Ebû Leheb`in İslamiyet ile tek bir sorunu vardı, oda ona ayrıcalık tanınmaması ve eşitlenme mecburiyeti idi. Peygamber efendimiz İslamiyet`e davet etmesi ile menfaatlerini koruma kaygısına düşmüşdü.
Bir keresinde Peygamber efendimiz Hz Ali’den yemek hazırlamasını ve daha sonra da tüm akrabalarını, yani Haşimoğullarını davet etmesini istedi.
Hz. Muhammed aleyhisselam geldiklerinde yine akrabalarını İslamiyet`e davet etti ve eşitlikçi, paylaşımcı, özel mülkiyetin olmadığı bir İslam yaşamından bahs etti.
Bunun üzerine Ebû Lehep: “Allah seni kahr etsin, bizi bunun için mi buraya topladın?” der ve akabinde Tebbet suresi nazil olur (Tebbet suresi: „Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb“; türkçe karşılığı: asıl sen kahr ol Ebû Leheb).

Tekrarlamakda yarar var. Cihat denilen din savaşında yer alanın 95 %’i köleydi. Bedir savaşı (624) ve Uhud savaşı (625) ezilenin, kölenin, özgürlük savaşıdır. Günümüzde türeyen iktidarın imamları/hocalarının dedikleri gibi degildir bu mesele. Hedef halkı zorla müsliman yapmak asla değildi, ki dinde zorlama yokdur (Bakara suresi, 256. ayet). Aksini idda edenler Ebû Leheb`lerin dini kendi menfaatini korumak için değiştirip kitabına uyduranlardan farklı değiller. Hz. Muhammed aleyhisselam (rivayete göre Cebrail`in iletisi ile) birkeresinde Hz. Ali`ye “Zülfikar'dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur”demişdir (Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ Zülfikār). Hz. Ali`nin Allah`in adı ile kalkan kılıcı (Zülfikar`ı) ezilenlere, kadınlara, kölelere ve çocuklara değil, onları köleleştiren, binbir eziyet ve tecavüz eden Haramzadelere kalkdı.
Bu savaş kölerin ve zenginlerin sınıf savaşıydı ve bu sınıfsal savaşı simgeleyende ezilen siyahi kölesi Bilal-i Habeşi`nin (Bilal bin Rebah) (d. 581, ö. 641) bu savaşda kılıç sallamasıydı.
Ayreten 622 yılında ilk ezanı yine Bilal-i Habeşi okumuşdu. Buda demek oluyor ki, bu dinin, yani İslamiyetin temsilcileri ezilenlerdir.
Hz. Peygamber efendimiz mütevazı bir hayat yaşamış ve maddi mirası beyaz bir katır, silahları ve bir miktar arazidir. Arazilerin gelirini ailesi için harcanmasını ve kalanını devlet hazinesine devredilmesini istemişdi. Ayreten 7 dirhemi vardi ve bununla Allah’ın huzuruna çıkmaktan utandığını söylemişdi ve bu nedele fakirlere dağıtılmasını vasiyet etmişdi.
Esas mirası ise veda hutbesinde belirtmişdi. Şöyle demişdi:„Biz peygamberler zümresi miras bırakmayız; bizim geride bıraktığımız her türlü servet sadakadır.”

Ebû Leheb`lere ruhunu satmış Türkiye`nin havuz medyasınada değinmemek olmaz. Onlarında tarihde tam isabet bir örneği vardir.
O dönemlerde kabile reislerin propagandalarını ücret karşılığında şairler yapardı. Bu şairler zenginlere yaranmak için metihiyeler düzerlerdi. Efendilerinin mualiflerine bangır bangır hakaret yağdırırlardı. Özellikle iki şairin ismi çok geçer İslam tarihinde. Birisi Kadın şair Esmâ bint-i Mervân, biriside şair Ebû Afak`dır. Bazi kaynaklar bunların sadece mualif hakkını kullandığını söylemekde ve yazmakda, fakat tarihi biraz inceleseler Dar`un Nedve`de yer alan Kabile reislerin propagandalarını yapmak için şairler görevlendirilirdi, yani bugünde olduğu gibi para karşılığı yandaş medya görevini yürtüyorlardi. Bu iki şairde Ebû Leheb`in para ile tuttuğu şairleri, propagandacılarıydılar. Hz. Muhammed aleyhisselam için de bölücü ve vatan haini en çok kullanılan söylemlerdi. Bugün ki havuz medyası ayni söylemlerle solcuların, barış talepcilerini tanımlıyor. Yani günümüzün havuz medyası nasıl söylemleri ile fikir özgürlüğünü baltalayıp iktidarın şakşakcılığının ötesine gidemiyor ise, o dönemlerdede o şairlerde Ebû Leheb`e biaat eden, ruhunu para karşılığı satmiş kimselerdi. Bugünlerde gündemi sarsan Reza Zarrab`in kara para skandalın arkasındaki devlet ile ilgili tek bir cümle yazabilmiş mi havuz medyasi? Tutuklanan akademisiyenler ve Kürdistan`da yaşanan katilamlar (Sur, Cizre, Nusaybin) hakkında hangi havuz medyası samimi tek bir cümle yazma vijdanına sahip olabildi? Hangisi ölen gençlerin analarının, çocuklarının, babalarının yürek acisi ile ilgilenmişdir? Tam tersi vahşetin yaşandığı bu ülkede saçma sapan medya maymunculuğu yapıp gündemi meşgul edip, kölesi oldukları efendilerinin rezaletini örtme çabasındalar. Bunlar İslam maskesi ile dolaşan Ebû Leheb`e ruhunu satmış, paraya tapan bozguncuların ta kendileridir.

Bugün çağdaş meclislerimiz Dar`un Nedve`nin uzantısından başka birşey değildir. Sermaye sistemini/kapitalizmi korumak için icra, vergi vb. yasaları reform ve yeniden büyük patronların istemine göre desayn ediliyor. Halkın sefalet, işsizlik ve sosyal sorunları hat safhadayken tam tersine işci hakları, sosyal alanda yasalar gün geçdikce dahada sertleşip, kötüleşiyor. Şuan Türkiye`de resmi verilere göre işsizlik orani 11 % - 12 % iken asıl orani 25 %`lere dayaniyor.
Ayreten bu kadar tecavüzün yaşandığı bu ülkede kadına geri adım attıran yasalar çıkartılıp ve tecavüzcüler aklanıp özel korumaya alınıyor. İşin çirkef boyutu ise, bunu İslam dinine mal etmeye çalışmaları ve İslam dinine iftira atıp karalamalarıdır. İslam dinini tapınak dinine çevirme çabaları ile zenginlerin menfaatlarini koruyan bir din inşa etmiş Ebû Leheb`ler eşitciliği, barışı ret eden zalimlerdir ve bizden değildir. Bizler Ebû Lehep`lere isyan etmiş Hz. Muhammed aleyhisselam`ın ve Hz. Ali`nin zalime kılıcını kaldırmış ümmetin takipcileriyiz. Bizler Ehli Beyt ümmetindeniz, Ehli Beyt dostuyuz. Bizler eşitlik, barış ve adelet aşkına ant içmiş, ezilmiş, haksizlığa uğramış bir halkız. Bu uğurda zalimin hangi katliamı, hangi vahşeti bu halkı sindirebilmiş ki siz başarabilesiniz. Bu dava halkın, ezilenin, kadının, çocuğun yani toplumun davasıdır. İstenildiği kadar saraylar dikilsin, vijdanlar ayakkabı kutularında saklansın, fakat zalimin borusu mazlumun susduğu kadardır. İşte bu halk 1 Mayıs günü suskunluğunu bozmaya geliyor. Nereye mi? Taksim meydanına, Ankara oto garına, Suruç`a, Sur`a, Cizre`ye, Nusaybin`e, mazlumlari katl ettiğiniz her yere.

Aysel ÖZTÜRK

Bu haber 877 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..