Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Dış Ülkelerde Afrin saldırısı yorumları;

Dış Ülkelerde Afrin saldırısı yorumları;

25 Ocak 2018, 18:29

ABD'den Avrupa'ya, Mısır'dan Ortadoğu'ya Türkiyenin Afrin saldırısına yönelik açıklamalar ve yorumların hepsi..

Rex Tillerson: Türkiye'ye bir teklifte bulunmadık

HABER MERKEZİ – ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'a, Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmede güvenli bölge önerisi yapıp yapmadığı soruldu. Tillerson, Türkiye’ye Suriye’de güvenli bölge oluşturulmasını önermediklerini açıkladı.

Bianet’in haberine göre, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Davos’ta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüştü. Görüşmenin ardından gazetecilerin, Tillerson’a yönelttiği sorular ve cevapları, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yayınlandı.

Bir gazetecinin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla yapılan görüşmede güvenli bölge oluşturulmasını önerip önermediği sorduğu Tillerson, “Birçok olasılık üzerinde tartıştık, ancak herhangi bir teklif sunmadık” dedi.

BAKAN ÇAVUŞOĞLU BUGÜN NE DEMİŞTİ?

Çavuşoğlu, Avusturya Dışişleri, Avrupa ve Uyum Bakanı Dr. Karin Kneissl ile yaptığı ortak basın toplantısının ardından konuyla ilgili şunları söylemişti: "Zeytin Dalı Operasyonu'nu Afrin'de başlattıktan sonra Rex Tillerson'dan bir açıklama gelmişti 'güvenli bölge konusunda Türkiye ile beraber çalışabiliriz' diye. Biz de zaten operasyonu başlatırken buraların Afrin bölgesindeki Suriye halkı için hiç ayrım yapmaksızın, Araplar, Türkmenler, Kürtler için ve evlerini terk eden göçmenler ve yerinden edilmiş insanlar için adeta güvenli bölgeler olacak demiştik. Sonra böyle bir açıklama geldi. Paris'teki görüşmemizde ne demek istediğini sordum. Kendisi, tüm Türkiye-Suriye sınırında baştan sona, 911 kilometrede bir 10 kilometrelik güvenli bölge düşündüklerini, ama 30 kilometre öteden de Türkiye'ye roketler geldiği için 30 km olabileceğini, dolayısıyla böyle bir tampon bölge oluşturmayı kastettiğini söyledi.

Bizim ABD ile güvenli bölge veya başka bir konuyu, yani ciddi bir konuyu samimi bir şekilde bırakın kabul etmeyi, görüşebilmemiz için önce güveni yeniden tesis etmemiz lazım. Daha önce neden güvenemeyeceğimize dair açıklamalarda bulundum, sebeplerini de açıkladım. ABD'nin YPG'ye verdiği silah, Münbiç'ten bu yana ABD'nin bize verdiği hiçbir sözü tutmaması, en son Sayın Trump'ın 'YPG'ye bundan sonra silah vermeyeceğiz' demesi, hatta dün akşamki telefon görüşmesinde 'artık vermiyoruz' demesi. Bunları uygulamada da görmemiz lazım. Dolayısıyla FETÖ'nün ABD'de yaşaması vesaire, bir güven bunalımı oldu. Önce herhangi bir şeyi bizim sizinle görüşebilmemiz için bu güveni tesis etmemiz lazım dedim. Güveni tesis edebilmek için de ABD'den somut adımlar görmemiz gerektiğini söyledik. Dolayısıyla, sadece bununla sınırlı. 'Öyle bir teklif geldi, hemen kabul et' olmaz. Bunlar ciddi işler. Detayını da görüşebilmek için önce o güvenin yeniden tesis edilmesi lazım ki, bizim neden güven duymadığımızı kendileri de biliyor, halkımız da biliyor."

Rusya: Afrin Harekatı tehlikeli bir meydan okuma

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, haftalık basın toplantısında Afrin Harekatı ve Suriye'deki gelşmeler konusunda değerlendirmelerde bulundu. 

Afrin harekatını "yeni ve tehlikeli bir meydan okuma" olarak niteleyen Zaharova, "Suriye toplumunun birliğini yeniden sağlama girişimleri, yeni ve tehlikeli meydan okumalarla karşı karşıya. Türk ordusunun Suriyeli muhalif birliklerle askeri operasyon düzenlediği Afrin'de de bu durum yaşanıyor" diye konuştu.

Zaharova, "Bilindiği gibi, Türkiye, bunu Suriye hükümetinin kontrol etmediği kuzey bölgelerde oluşan ulusal güvenliğine yönelik tehdide yanıt olarak gerçekleştiriyor" diye ekledi.

RUSYA HAREKATI DESTEKLİYO MU?
Gazeteciler, Zaharova'ya Rusya'nın Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği harekatı desteklediğinin doğru olup olmadığını sordu. Zaharova şu yanıtı verdi: "Bu söylediğinizi resmi kaynaklarda bir yerde ya da bu konuda açıklama yapan resmi kaynakları alıntılayabilir misiniz? Biz, önemli, ilkesel ve eşsiz bir etkinlik olan Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi üzerinde çalışıyoruz ve bizce tüm güçler buna odaklanmalı."

"KÜRT SİYASİ GÜÇLER SURİYE'DEKİ SÜRECE DAHİL EDİLMELİ"
Rusya'nın, Kürt sorununu Türkiye’yle konuştuğunu belirten Zaharova, "bunu, hem Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov hem de diğer Rus yetkililer yapıyor. Birkaç yıldır Kürt siyasi güçlerin Suriye’deki siyasal sürece dahil edilmesi için gereken her şey yapılıyor” dedi.

"ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Standford'daki konuşmasının ardından ABD'li askeri kaynakların yaptığı, Suriye'nin kuzeyinde Washington yönetiminde Kürt ağırlıklı bir sınır güvenlik gücü kurulmasına ilişkin açıklamaları göz önünde bulundurulduğunda, ABD'nin yeni Suriye stratejisinin bu ülkenin bölünmesine yönelik olduğu görülüyor" dedi. (Sputnik) 

Almanya'dan 'Efrin' kararı-YENİLENDİ

Almanya’nın daha önce Türk ordusuna sattığı “Leopard –II” tanklarının Efrin’e yönelik saldırıda kullanılması üzerine Berlin hükümeti Türk ordusuna ait Leopard tanklarının modernize etme planını durdurma kararı aldı.

Türk ordusunun Efrin’e yönelik saldırısına ve siviller katletmesi karşısında sesini yükseltmeyen Merkel hükümeti, tepkisini dolaylı olarak gösterdi. Federal hükümet, Türk dışişleri bakanı Çavuşoğlu’nun Ocak ayı başında Almanya’ya yaptığı ziyarette gündeme gelen “Leopard –II” tanklarının modernizasyon planını askıya aldığı öğrenildi.

Der Spiegel dergisinin internet sitesi Spiegel Online, başbakan Angele Merkel ve dışişleri bakanı Sigmar Gabriel’in bu sabah yaptıkları toplantıda, Ankara’nın bütün silahlanma taleplerine yeni koalisyon hükümetinin karar vermesi konusunda görüş birliğine vardıklarını duyurdu.

Karara ilişkin Spiegel’e konuşan dışişleri bakanı Gabriel “Federal hükümet Suriye’nin kuzeyindeki silahlı çatışmalardan büyük kaygı duyuyor” dedi. Gabriel, gerilimin olduğu bölgelere hükümetin silah ihracatına onay vermeyeceğini söyledi.

Bu konuda federal hükümetin görüş birliğine sahip olduğuna dikkat çeken SPD’li dışişleri bakanı Gabriel, söz konusu bölgelere silah ticaretine yeni hükümetin kurulup karar vermesine kadar durdurulduğunu bildirdi.

TÜRKİYE TANKLARIN SAVUNMASINI GÜÇLENDİRMEK İSTİYOR

Almanya'da Merkel hükümeti döneminde kriz bölgelerine yapılan silah satışlarının rekor düzeyine çıktığı ortaya çıkmıştı. Özellikle Sol Parti, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu kritik bölgelere yapılan ihracatın artmasına göz yumduğu gerekçesiyle Sosyal Demokrat Partisi (SPD)’yi sert şekilde eleştirmişti.

Ayrıca geçtiğimiz hafta Efrin’e yönelik saldırıların gündeme geldiği bir sırada federal Alman hükümeti, ülkenin önde gelen savunma firmalarından Rheinmetall'in Türk ordusuna ait Leopard tanklarının modernizasyonu planına yeşil ışık yakmak istediği ortaya çıkmıştı.

Türk ordusu daha önce Almanya’dan satın aldığı Leopard tanklarının bombalı tuzak ve mayınlara karşı savunmasını güçlendirmek istemişti. Türk ordusunun 2016’nın yazında Suriye’ye yönelik başlattığı işgal sırasında 10’a yakın tank savunmaları zayıf oldukları için hasar görmüştü.

Efrin saldırısında kullanılan Leopard-II tankları ise 2006-2009 yılları arasında Türkiye’ye satılmıştı. 2004 yılında dönemin Alman başbakanı Gerhard Schröder’in ısrarıyla Almanya silah ticaretinde zirveye çıkmış ve kontrolsüz şekilde silah satışlarına izin verilmeye başlanmıştı.

Son 10 yıl içerisinde Türk ordusuna da toplam 354 Leopard II tankı kullanımda hiçbir sınırlama getirilmeden satılmıştı. Çünkü Krauss-Maffei Wegman firması tarafından şimdiye kadar toplam 3 bin adet üretilen “Leopard II” tanklarının en iyi müşterisi hep Türkiye’ye oldu. Diğer ülkelerin aksine Almanya’nın Türkiye’ye satışta kolaylık sağlaması ve kullanımda sınırlama getirmemesi de Efrin’e yönelik saldırıyla gündeme geldi.

Trump'ın Danışmanı: Türkiye Afrin'den çekilmeli

İsviçre'nin Davos kentinde yapılan 48. Dünya Ekonomik Forumu'nda konuşan Beyaz Saray İç Güvenlik Danışmanı Thomas Bossert, Türkiye'nin Suriye'de YPG'ye karşı başlattığı Afrin harekatına ilişkin ülkesinin kaygılarını tekrar etti. ABD'nin Türkiye ile Demokratik Suriye Güçleri (QSD) arasında çatışma olmasını istemediğini belirten Bossert "Türkiye'nin Afrin bölgesindeki çatışmadan çekilmesini tercih ederim" dedi.

Bossert, "Türkiye, Afrin ve Suriye'de ilerlerken çatışmaların artma olasılığına karşı dikkatli olmalı. Biz, bunun IŞİD'i yenmeleri için güvendiğimiz vekil güçlerle çatışma gibi korkunç bir sonucu olmasını istemeyiz" dedi.

"TÜRKİYE PKK VE QSD KONUSUNDAKİ KAYGILARINI YENMELİ" 
'Türkiye'nin güney sınırında yaşayan insanların meşru güvenlik kaygılarını tanıdıklarını' belirten ABD'li yetkili, 'istikrarlı ve desteklenebilir bir Suriye'ye yönelik stratejik ihtiyaç' doğrultusunda Washington'ın Türkiye'den PKK ve QSD konusundaki kaygılarını yenmesini ve uzun dönemli startejik çıkarlarını etraflı şekilde düşünmesini talep etti.

'UZUN DÖNEMLİ STRATEJİK SABIR GÖSTERMELERİNİ DİLİYORUM'
Bossert "Bence Türkler uzun ve kısa dönemli stratejik ihtiyaçlar konusuna hakimler. Ben sadece onların uzun dönemli stratejik sabır göstermelerini diliyorum. Mevcut durumda Türkiye'nin Afrin bölgesindeki çatışmadan çekilmesini tercih ederim" ifadelerini kullandı. (Sputnik) 

Suriye: Afrin Harekatı işgaldir, yanıt vereceğiz

Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı, Afrin Harekatı'nı 'işgal' olarak nitelendirdi ve 'Yanıt vermek için her aracı kullanacağız, hava savunma sistemlerimiz hazır' dedi.
Suriye'nin, TSK'nin başlattığı Afrin Harekatı'na yönelik tepkisi sürüyor. Harekatın başlamasından önce "Türk uçaklarını" vururuz açıklaması yapan Şam Yönetimi'nden yine benzer açıklamalar geldi. 

BBC'ye konuşan Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mekdad harekatı "işgal" olarak nitelendirdi ve "Türkiye'nin işgali, Suriye'nin egemenliğinin açıktan ihlalidir, Suriye'nin egemenliğine karşı bir saldırıdır" şeklinde konuştu. 

Rusya'nın harekata verdiği yönündeki soruya "Rusların ne düşündüğünü biliyoruz. Rusya'nın Suriye adına hareket edebileceğini ya da Suriye'de şimdiye kadar savunduğu prensiplere karşı hareket edebileceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla bu, Türkiye'nin Suriye egemenliğine karşı bir saldırganlığı ve Suriye'nin böylesi bir saldırıya karşı her tür cevabı vermeye hakkı var" şeklinde cevap verdi. 

"HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİMİZ HAZIR" 
"Buna askeri olarak karşılık verecek misiniz?" sorusuna Mekdad şu yanıtı verdi:

"Doğrudan ya da dolaylı olarak cevap veriyoruz. Şu anda yaşananlara bakabilirsiniz. Bizim kendi politikalarımız var, kendi konumumuz var. Bu saldırıyı kınadık ve buna göre hareket edeceğiz. Özellikle herhangi bir eylemden bahsetmeyeceğim ancak Suriye'nin kendini korumaya hakkı vardır. Tekrar tekrar söyledik, Türk rejiminin saldırılarına yanıt vermek için mümkün olan her aracı kullanacağız".

Mekdad, "Bu, uçakları düşürmeyi de kapsıyor mu?" sorusuna ise "Bunu çok açık olarak söyledik. Hava savunma sistemlerimiz hazır" cevabını verdi.

"ABD'NİN ASKERLERİNİ ÇEKMEMESİ HATA" 

Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı ABD'nin Suriye politikasını da sert bir dille eleştirdi. Mekdad, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın geçen hafta yaptığı, "ABD askerlerinin Suriye topraklarından kısa vadade çekilmeyeceği" açıklamasını "başka bir yıkıcı hata" olarak değerlendirdi:

"Bu çok ciddi bir mesele. ABD askerlerinin Suriye topraklarındaki uzun süreli varlığı, Suriye'nin egemenliğine yönelik bir saldırı olarak, Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının ihlali olarak değerlendirilecektir. Konsey, her zaman Suriye halkının ve ülkenin birliği ve toprak bütünlüğünden bahsetmiştir."

Mekdad ayrıca ABD'nin bu kararının, ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık kampanyasındaki vaatlerinden yüzde yüz farklı olduğunu da söyledi. (BBC Türkçe)

Piri: 'Gelişme olmazsa müzakarelerin askıya alınmasını isteyeceğiz'

Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde, AB'nin ciddi yanlışlar yaptığını söyledi. Piri, "Birbirimizin güvenini yeniden kazanmalıyız" dedi.

Hürriyet'ten Güven Özalp'e konuşan Piri,Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geldiği noktaya dair değerlendirmede bulundu ve beklentilerini sıraladı.  

AB YANLIŞLAR YAPTI

Türkiye ile ilişkilerde AB'nin ciddi yanlışlar yaptığını dile getiren Piri. "Maalesef geçmişi değiştiremeyiz. Mevcut durum değişmezse sona çok yaklaşılacağını da görerek Ankara’da bu sürece yeniden bağlanma konusunda hâlâ bir kıvılcım olmasını umuyorum. Birbirimizin güvenini yeniden kazanmalıyız. Bir tarafın endişesini diğeri ciddiye almalı" dedi. 

'KAPI SONSUZA KADAR KAPANMAMALI'

 ‘Katılım süreci sonsuza dek öldü’ dendiği an Türkiye’de insan hakları ya da hukukun üstünlüğünün önemsenmediği anın yaşanacağını söyleyen Piri,."O an üçüncü bir ülkeyle ticarete, terörle mücadelede işbirliğine, dış politikada uyuma dayalı pragmatik bir ilişkiye girmiş olursunuz ve Türkiye, AB’nin ilişkiye sahip olduğu herhangi bir üçüncü ülke olur. Şu aşamada üyelik fırsatını Türk halkının elinden tamamen almak adil olmaz. Kapıyı hiçbir zaman tamamen kapatmamalıyız" diye konuştu. 

2018 ÇOK ÖNEMLİ

2017'yi,  'güvensizliğin çok yüksek olduğu, ilişkilere çok zarar verilen bir yıl' olarak tanımlayan Piri, "Bu yıl, Türk hükümetinin hâlâ AB-Türkiye ilişkilerine bağlı olduğunu gösterebileceği yıl. Her iki tarafın da iyi ilişkilere ihtiyacı var." dedi.

'TÜRKİYE'DEN OLUMLU SİNYAL YOK'

Endişelerin yüksek olmasının ana nedenlerinden birinin, Türkiye'den olumlu sinyaller gelmemesi olduğunu dile getiren Piri,  "Türkiye’deki gelişmelere baktığımda henüz olumlu sinyaller geldiğini görmüyorum. 2019’a kadar bir iyileşme göremezsek AP olarak müzakerelerin resmen askıya alınmasını talep edeceğiz." diye konuştu. 

'ÜYELİK İSTEĞİNİ GÖSTERME ZAMANI'

Ankara’dan üyelik dışında seçeneklerin kabul edilmeyeceği söylemini sıkça duyduklarını dile getiren Piri,  "Meşru endişeler var. Türkiye bir aday ülke ama yaşananlarla bunu riske atıyor. Eğer hükümet gerçekten bu ilişkiye önem veriyorsa bunu gösterme zamanı. Bunun sadece kelimelerle ya da ziyaretlerle değil pratikte yapılması gerekiyor. Hem ‘AB’ye önem veriyoruz’ deyip hem de ‘Endişelerinizi giderici herhangi bir şey yapmıyoruz’ demeyi sürdüremezsiniz." mesajını verdi. 

'TÜRKİYE TOPLUMU KAYBEDİLMEMELİ'

Avrupa Parlementosu'na yönelik de eleştirilerde bulunan Piri, "Bazı şeyleri fark etmekte geç kalıyoruz. Mülteci krizinde sorun AB sorunu olana kadar fark etmedik, yardım teklifinde bulunmadık. Darbe girişiminde de 24 saat sonra AB için olay geride kaldı ve bunun toplumda ne tür bir etki yarattığının farkına varılmaksızın, yanlarında durulmaksızın devam edildi. Türkiye’de neler olduğu, toplumun nelerle karşı karşıya kaldığı konusunda biraz daha fazla sempati bu ilişkiye yardımcı olabilir" dedi. Piri sözlerini, "Türk tarafının ne yapması gerektiği ise gün gibi ortada." diyerek noktaladı. 

Çipras: Türkiye agresif bir komşu

Yunanistan Başbakanı Alekis Çipras. Türkiye'nin 'agresif bir komşu olduğunu' söyledi. Çipras "Komşunuz Türkiye değil de Belçika ve Lüksemburg olduğunda aynı şekilde agresif olmak kolay olabilir ama bu bizim için o kadar da kolay değil" dedi.

'TÜRKİYE'YLE YAŞANAN ZORLUKLAR ANLAŞILMIYOR' 

Sputnik'in Reuters'a dayandırdığı habere göre Çipras, Davos'ta devam eden 48. Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada Akdeniz'deki istikrar ve göçmen krizine karşı atılan adımlar gibi konuları ele alırken 'Avrupalı partnerlerinin Türkiye gibi 'agresif komşularla' yaşanan zorlukları her zaman takdir etmediğini' vurguladı.

'SALDIRGAN ASKERİ EYLEMLERDE BULUNAN AGRESİF KOMŞU'

Çipras, Yunanistan'ın zor bir döneminde yönetimi ellerine aldıklarını vurgulayarak sadece borç ve göçmen krizi ile değil aynı zamanda 'bazen Ege'de tahmin edilemez saldırgan askeri eylemlerde bulunan agresif bir komşu olan Türkiye ile de uğraştıklarını' söyledi.

'KOMŞUMUZ, LÜKSENBURG YA DA HOLLANDA DEĞİL'

Çipras 'Türkiye'nin göçmen anlaşması konusundaki fikrini her an değiştirebileceğine' ilişkin bir yoruma verdiği yanıtta " Aynı zamanda Türkiye'nin bu agresif davranışı karşısında ne yapacağımıza da karar vermeliyiz. Başka birisi için, eğer Lüksemburg ya da Hollanda'da yaşıyorlarsa, komşuları Türkiye değil de Belçika ve Lüksemburg olduğu için aynı şekilde agresif olmak kolay olabilir. Ama bu bizim için o kadar da kolay değil" ifadelerini kullandı.

BATI BASINI: 'Harekatın sonunu kimse tahmin edemiyor'

Batı basını: 'Hayatını kaybeden siviller ve evlerini bırakıp kaçan binlerce kişi. Afrin harekâtı 7 yıldır devam eden Suriye savaşını yeni ve pek de hoş karşılanmayan bir safhaya sokuyor'

İngiliz basının saygın medya kuruluşlarından  Guardian, Türkiye'nin Afrin'e yönelik olarak başlattığı ve altıncı gününe giren askeri harekatı başyazısına taşıdı. 

BBC'nin haberine göre başyazıda, 'Bu harekâtı herkes bekliyordu. Ancak sonuçlarını kimse kestiremiyor' ifadeleri kullanıldı.

Yazıda, özetle şu başlıklara yer verildi:  

Yeni ve hoş karşılanmayan safha:  Hayatını kaybeden siviller ve evlerini terk edip çatışma bölgelerinden kaçan binlerce kişi. Türkiye'nin Afrin harekâtı 7 yıldır devam eden Suriye savaşını yeni ve pek de hoş karşılanmayan bir safhaya sokuyor.

Yakışıksız isim: Zeytindalı: Bu operasyon çok kişi tarafından öngörülüyordu. Tek sürpriz operasyonun inanılmaz derecede yakışıksız kalan ismi: Zeytin Dalı Harekâtı.

Ankara'nın aşikar tutumu: Ankara'nın Suriye'de özerk ya da bağımsız bir Kürt devletine karşı tutumu uzun süredir aşikâr.

Aktörlerin hırsları tırmandı: Çatışma ortamı bölgedeki aktörlerin hırsları nedeniyle iyice tırmanmış durumda.

Düşmanımın düşmanı stratejisi: Düşmanımın düşmanı dostumdur kısa vadeli kazanımlar için kullanılabilecek bir çözüm, uzun vadeli taahhütler için değil.

Türkiye IŞİD'le mücadelede isteksizdi: ABD, Kürtlerin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri birlikte IŞİD'i bitirmek üzere yola çıktı. Bu ittifak biraz da Türkiye'nin son ana kadar IŞİD'le mücadeleye destekte ilgisiz davranmasıydı.

Ankara'nın tahammülü: Ankara istemeden de olsa ortaya çıkan tabloya tahammül etmek durumunda kaldı ve gelişmeleri kontrol altında tutmaya çabaladı.

Kartlar yeniden dağıtılınca:  IŞİD'in sözde hilafetinin çökmesiyle birlikte kartlar yeniden dağıtıldı ve bugün 'Müttefikimin müttefiki düşmanımdır' algısı hakim.

Kürtlerin amacı: Kürtler Suriye'nin Türkiye sınırında kendilerine bir koridor açmayı amaçlamıştı. IŞİD'e karşı yürüttükleri silahlı mücadelenin, ileride oluşacak federal bir Suriye'de kendilerine özerk bir bölge yaratma konusunda katkı sağlayacağını umuyorlardı.

ABD'nin desteği Türkiye'nin tavrı: ABD'den gelen destek, Kürtlerin toprak emellerine karşı Türkiye'yi öfkelendirdi.

Ankara'nın endişesi: Ankara, ABD'nin silah verdiği Suriyeli Kürtlerin PKK'nın bir uzantısı olduğunu düşünüyor ve bir gün o silahların namlularının sınırın Türkiye tarafında Türk vatandaşlarına yönelmesinden endişe ediyor

ABD-Türkiye ilişkileri: ABD'nin 30 bin kişilik sınır güvenlik gücü oluşturulacağı açıklamaları Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 'terör ordusu' olarak nitelenmişti.

Son damla: Bardağı taşıran son damla ise ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un 'ABD askerleri öngörülebilir gelecekte Suriye'de kalacak' demesi oldu. Ankara bunu Kürtlere verilen askeri bir garanti olarak algıladı

ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı: Her ne kadar 2016'daki başarısız darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen'in iadesi konusu Ankara ve Washington'ûn arasını açmış olsa da ABD'nin NATO müttefiki Türkiye'yi yanında görmeye ihtiyacı var.

Esad endişesi: Türkiye ve İran, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bu ay sonunda müzakereye açacağı Suriye planının sponsorları arasında. Batışı güçler, bu planın Esad'ın iktidardaki yerini korumasını sağlayabileceğinden endişeli.

Moskova'nın keyfi yerinde: Kremlin açısından sevinilmeyecek bir durum yok. Kendi Suriye planını güçlendirmenin yanı sıra, ABD kampına yaklaşan Kürtler üzerindeki etkisini artırıyor, NATO içerisindeki bölünmüşlükleri de derinleştiriyor. 

Farklı aktörler, farklı çıkarlar: Suriye'de farklı aktörler birbirleriyle çelişen, karmaşık çıkarların peşinde. ABD ve Türkiye kendi çıkarları doğrultusunda bir uzlaşı noktası bulabilir. Ama bölgede istikrarsızlığın artması riski en azından siyasi çözüm umutları kadar yüksek. "Bu harekâtı herkes bekliyordu ama kimse nasıl sonuçlanacağını kestiremiyor.

'Türkiye barış ortamına mayın döşüyor'

Ortadoğu'da 5 milyona yakın nüfusu bulunan Şammar Aşireti'nin Suriye şeyhi Himedi Deham, 'Afrin saldırısı sadece Kürtlere yönelik değil. Türkiye, Suriye'de iç savaş çıkarmak istiyor' dedi.
Şammar Aşireti, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak ve Suriye'deki yaklaşık 5 milyon nüfusuyla Ortadoğu'nun en büyük aşiretlerinden biri. Suriye'de yaklaşık 1 milyon nüfusu bulunan aşiret bölgenin en etkili aşiretleri arasında. Şammar Aşireti, Türkçe'de 'yiğit' anlamına gelen 'Senadit' ismini taşıyan büyük bir milis gücüne sahip. Bu milis güç 2012 yılından itibaren Suriye'nin kuzeyinde yaşanan devrim süreciyle birlikte Suriye Demokratik Güçleri'ne katıldı. 

 
Şeyh Himedi Dehan, Şammar Aşireti'nin Suriye kolunun lideri. Aynı zamanda Cizre Kantonu Eşbaşkanı da olan Şeyh Himedi Dehan ile Cizre Bölgesi'ne bağlı Girkelege'de bulunan ve 'Kasr' olarak bilinen sarayında biraraya geldik ve Türkiye'nin Afrin harekatını konuştuk.

Şeyh Himedi Deham, Suriye'nin uluslararası güçlerin hedefi olduğunu söyledi. Suriye halklarının büyük bir komplo ile karşı karşıya olduğunu belirten Deham, "Sınır komşumuz Türkiye umarım buradaki halkların çağrısını dinler. Burada yaşayanlar nihayetinde Suriye halklarıdır. Suriye siyasi bir çözüm sürecinin içerisindeydi. Bu yüzden dış devletler müdahale edip, krizi kendi çıkarlarına göre derinleştirmek istediler. Bölgede yaşanan savaşın uzamasını istediler. Bu savaşı uzatmak isteyenler bölgede bir çözüm sağlamayıp, daha çok burada yaşayanların canlarını acıtıyorlar" dedi. 

"SALDIRILARIN HEDEFİ SURİYE HALKLARIDIR"

20 Ocak günü TSK tarafından Afrin'e yönelik başlatılan harekatla ilgili konuşan Şeyh Himedi Deham, Türkiye'nin Suriye'de iç savaş çıkarmak istediğini söyledi. Deham, şöyle konuştu: Türkiye bu operasyonu sadece Kürtlere karşı yürütmüyor. Türkiye Suriye'de bir iç savaş çıkarmak istiyor. Eğer Kürtler, Suriye'de sadece Kürtleri kapsayan bir proje isteselerdi, Türkiye şu anda bu saldırıyı yapmazdı. Saldırıların hedefi Suriye halklarıdır. Buradaki halklar hep birlikte bölgede barış ortamını sağlamaya çalışıyor. Burada Kürtler, Araplar, Süryaniler demokratik bir proje için bir araya gelip, kendi sistemlerini oluşturuyorlar. Suriye'de yedi yıldır yaşanan krizden çıkış yolu bu projedir. Herkes bu barış projesini bozmayı istiyor. Bu durum da bölgedeki halklara acıdan başka bir şey getirmiyor.

"BARIŞ ORTAMINA MAYIN DÖŞENİYOR"

Afrin operasyonunun sadece Kürt halkına dönük olmadığını ve bölgede yaşayan diğer halkları da kapsadığını belirten Şeyh Himedi Deham, "Bu saldırılara karşı Araplar ve diğer bölge halklarının birlik olacak" dedi. Deham, sözlerini şöyle sürdürdü: Bölgede yaşayan halklar ve uluslararası güçler, Suriye'deki krizin çözümü olan bir kapının eşiğindeydi. Şimdi yapılan saldırı bu çözüme karşı olan hazımsızlığın göstergesidir. Buradaki halklar bir felaketten kurtulurken, bir diğer felaketle karşılaşıyor. Bu durum da Suriye krizinin çözümünün önünde, Suriye'yi parçalayan bir mayın olarak vücut buluyor. Bir mayından kurtulmuşken, bir diğerine rastlıyoruz. Mayınlar burada kurulmak istenen barış ortamına karşı döşeniyor. Bölgemizin yeniden barış ve selamet ortamına dönmesini istiyoruz. Bölgede PKK diye bir örgüt yok. Bölgede yaşayanlar sadece Kürtler değil. Kürtlerin yanı sıra birçok farklı halklar da bölgede yaşıyor. Mülteci sorununun daha fazla büyümemesi için önlem alınması gerekiyor. Sınırlarımıza doğru bölgeye yapılan müdahaleler bölge halklarını parçalamaya yönelik.

FAZ, AKP faşizminin Efrîn’e dair propaganda yalanlarını yazdı

Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’da (FAZ), AKP faşizminin Efrîn propagandasındaki yalanlara değinilirken, YPG karşısında ilerleme sağlanamadığı gerçeği öne çıkarıldı.

FAZ’ın Ortadoğu uzmanı yazarı Rainer Hermann tarafından kaleme alınan yorumda, Erdoğan’ın ‘başarılı olunduğuna’ dair propagandasına rağmen Türk ordusu ve ÖSO’nun Efrîn’de zorlukla ilerlemeye çalıştıklarına dikkat çekildi.

‘CENGAVERCE’ DİLE KARŞILIK CEPHEDE İLERLEME YOK

Hermann, AKP-MHP faşizminin Efrîn’de ‘DAİŞ üyelerinin olduğu’ iddiasının ise sadece propagandadan ibaret olduğunun altını çizdi.

Erdoğan’ın kullandığı dilin ‘cengaverce’ olduğu ama cephede başarının gelmediğinin altını çizen Hermann, Kürt kaynaklara göre henüz hiçbir yerin kontrolünün Türkiye’nin elinde olmadığını aktardı.

AKP’nin son yıllarda Efrîn topraklarında 10 bin zeytin ağacı keserek inşa ettiği sınır duvarındaki kapılardan geçilerek saldırı düzenlendiğini kaydeden Hermann, bundan dolayı da saldırıların Kürtler açısından öngörülebilir olduğuna işaret etti. Hermann, YPG’nin anti-tank füzeleriyle karşıladığı Türk ordusunun bazı yerleşimlere sadece geçici olarak girebildiği bilgisini paylaştı.

AMAÇ EFRİN’DE TOPLU GÖÇÜ TETİKLEMEK OLABİLİR

Türkiye’nin karadaki başarısızlığına karşılık havadan bombardımanlara ağırlık verdiğini yazan FAZ yazarı, Şehba’ya saldıran ÖSO’nun ise farklı İslamcı grupların eritildiği bir döküm tavası olduğunu vurguladı. Hermann, karadaki başarısızlık nedeniyle birçok yerleşimin havadan vurulduğunu ve şimdiden en az 25 sivilin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Süleymaniye’deki Kürt kadın temsilcilerinden Meral Çiçek’in beyanlarına yer veren Hermann, Türkiye’nin esas amacının Kürtlerin Efrîn’den topluca sürmek olduğu görüşünü paylaştı.

17 KM UZAKLIKTAKİ REYHANLI’YA 12 KM MENZİLLİ ROKET

Türk devletinin Efrîn saldırısını haklı göstermek için yaydığı yalan haberlere de değinen FAZ yazarı, Pazar günü Reyhanlı’ya düştüğü söylenen roket meselesini ele aldı.

CHP Milletvekili Mevlüt Duydu’nun düşen roketin menzilinin 12 kilometre olduğunu söylediğini yazan Hermann, Reyhanlı’nın ise YPG’nin olduğu Efrîn sınırından 17 kilometre uzaklıkta olduğu gerçeğine dikkat çekti. Hermann, Türk MİT’inin başındaki Hakan Fidan’ın 2014 yılındaki gizli kayıtlarda sarfettiği “Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim” sözlerini hatırlattı.

SURİYE’YE YÖNELİK BARIŞ ÇABALARINA ZARAR VERİYOR

ANF’nin Güney Kürdistan’da PKK tarafından yakalanan MİT yöneticilerine yönelik haberlerine atıfta bulunan Hermann, MİT’çilerin Paris katliamını da itiraf ettiklerini dile getirdi.

Hermann yazısının sonunda, Rusya’nın savaş sonrası Suriye’deki düzende söz sahibi olmak amacıyla düzenlediği Soçi görüşmelerine de değinirken, Efrîn saldırısının Suriye’deki tüm barış çabalarına zarar verdiği yorumunda bulundu.

AKPM: Efrîn’e haksız bir saldırı var BM harekete geçmeli

AKPM, Genel Kurulu’nda Türk devletinin Efrîn’e yönelik başlattığı saldırıyı tartıştı ve derhal son bulması çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türk devletinin Efrîn’e yönelik başlattığı saldırıyı genel kurulda tartıştı.

Saldırıların son bulması çağrısı da yapılan AKPM’de Türk iktidarının askeri saldırısının insani açıdan daha derin bir felakete varmadan başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere acilen harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

KOX: ANKARA KÜRT DEMOKRATİK YÖNETİMİNİ HEDEF ALMIŞTIR

Birleşik Avrupa Sol Grubu Başkanı Tiny Kox, Erdoğan’ın bilinen açıklamalarından sonra Efrîn’e tam bir askeri saldırı yaşandığını belirtti. İnsani açıdan çok derin endişe duyduklarını dile getiren Kox şöyle konuştu: “Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi ile Suriye savaşı yeni ve daha çetrefil bir devreye girmiş oluyor. Suriye rejimi bilindiği gibi muhalefeti ezerek DAİŞ ve benzerlerine yol verdi ve ateş topu her yeri sardı. Türk yetkililer askeri saldırısı ise bu süreçte ateşe körükle gitmek manasına geliyor. Düşünmemiz gereken bunun sonucu ne olur? Çok çok tehlikeli bir gidişat ve tam olarak nereye varılır bilinmez… Fakat felaket bir gidişatın yaşandığı görünüyor. Uluslararası bir müdahale gerekirken, AB, BMGK şu an beklemek ve bakmak ile yetiniyor. Ankara’nın saldırısı direkt Kürt demokratik yönetimine karşı yapılmıştır. Efrîn Suriye’de güvenliğin olduğu ender şehirlerden biridir. Bu vesile ile mülteci veren değil, tam tersine tersine alan bir konumda olan bir Kürt kentidir. Türk ordusu TSK Efrîn’de istenmeyen bir güç olarak görülecektir.

Bu bölgede şiddet ne kadar artarsa başta Türkiye olmak üzere bölgenin sorunları daha da şiddet sarmalına girer. AKPM olarak bizlerin talepleri şunlar olmalı:

Askeri hareket derhal durdurmalı

Sorun barışçıl yöntem ile çözülmeli

BM ve BMGK’nin devreye girmesi sağlanmalı.

2015’de devam etmekte olan görüşmelerin, barış sürecinin yeniden canlandırılması için AK’nin üye devlet olan Türk devletine, iktidarına çağrı yapmalı.”

‘SURİYE HALKI SAVAŞTAN BIKMIŞTIR’

AKPM Hıristiyan Demokrat Grubu adına Lonut Stroe ise Efrîn Kantonu’da Êzidîler de dahil, 800 bin kişinin yaşadığını hatırlatarak, “Türkiye’nin teröre karşı kendisini koruma hakkı var ama politik meseleleri bugün olduğu gibi silah ile çözmek olmaz ve Türk yetkililer Efrîn’de bunu yapıyor” dedi.

Sosyalist Grubu adına Türkiye raportörü Marianne Mikko Türkiye’nin Suriye sınırını geçerek saldırı yapmasından ciddi endişe duyduklarını söyledi.

“Türk iktidarı Efrîn’e bu saldırı ile gereksiz bir cephe açmıştır ve bu uluslararası hukuka da aykırı bir durum. Türk hükümeti şimdiden Efrîn’e saldırıyı olumlamayan, 150 kişiye karşı tahkikat başlatmış ve tutuklama girişimi yapmıştır. Bu saldırı, Türkiye’de zaten kısıtlı olan hakları çok daha fazla kısıtlayacak bir yöne gidiyor” diyen Mikko, bu saldırının gerekçesi ne olursa olsun, Efrîn’de yaşayan sivil halkın aleyhine asla olmaması gerektiğini belirtti.

Liberal Demokrat Grup adına konuşan Edmon Murukyan, Efrîn’de barışın hakim olduğunu hatırlatarak, şunları ekledi: “Türk ordusu ÖSO’nun 25 bin diye açıklanan savaşçısını da yedeğine alarak Suriye’ye Kürt bölgelerine saldırdı. Binlerce hedefe saldırı olduğu, çok ölü olduğu vs. söyleniyor ve grubumuz bunu kınıyor. Evet bu saldırıdan endişe duyuyoruz. Efrîn’de barış hakimdi şu an Türk saldırıları sonrası savaş alanına dönmüştür ve AK, BM bunu önlemek için girişimde bulunmalı.”

AKPM Sol Grubu adına konuşan Ertuğrul Kürkçü ise, “Burada Suriye’de çoğunluğu Kürt olan zeytin şehri Efrîn’e saldırıyı konuşuyoruz. Bu saldırı asla BM şartına uygun değildir. Kaldı ki Türk hükümeti bu sözde hakkını neden DAİŞ’e karşı kullanmadı? AKPM geçen yıl Êzidî bir kıza DAİŞ mağduru olduğu için ödül verdi… İşte şimdi Efrîn’de bu DAİŞ’e karşı başarıyı sağlayan direnişçi kadın ve erkeklere saldırı yapılıyor.

Türk hükümeti bu savaşı durdurmalı ve içerde baskı yerine Kürt meselesini çözüm arayışına girmeli ve burada bunun sağlanması gerekiyor” diye konuştu.

Sosyalist Grup üyesi Petra Sutter ise Türk ordusunun Kürt kenti Efrîn’e saldırdığını ve şu an itibariyle 17 bin insanın evinden mahrum edildiği haberlerini aldıklarını söyledi. Bunun asla bir “zeytin dalı” olmadığını belirten Sutter, şunları söyledi: “Bu bir askeri saldırıdır ve bu kış koşullarında buradaki insanlara çok kötü ve zor bir vaziyet yaşatıyor ve bunu görmemiz lazım. Bizler AKPM olarak ve bunu durdurmak için çaba göstermeliyiz, Suriyeli Kürtlere saldırı hareketini kınamalıyız.”

İrlanda Milletvekili Sean Crowe iddia edildiği gibi Efrîn’den Türkiye’ye saldırı filan olmadığını belirtti. Şu anda Efrîn’in saldırıya maruz kaldığını dile getiren Crowe “Burada hedef yerel halktır. Türkiye’de zaten insan hakları vaziyeti çok çok kötü. Kürt halkını koruma birimleri YPG ve YPJ, DAİŞ’e karşı en etkili mücadeleyi vermiştir. DAİŞ’in Kobanê’deki kanlı saldırı dönemini hatırlayalım Türkiye ne yaptı? Kürtler ne yaptı? Bu saldırıyı kınayalım” dedi.

Sol grup üyesi Anrej Hunko da şunları belirtti: “Türk heyetine ve yandaşlarına diriyorum ki; Efrîn’e ne Suriye’nin ne de BM’nin daveti üzerine girmediniz. Kusura bakmayın böylesi bir saldırı hakkınız yok. Bu saldırı uluslararası hukukun ihlalidir. Türk hükümeti derhal bu saldırıyı durdurmalı! BMGK buna müdahale etmeli. Terörizme karşı bir saldırı filan yok, ortada Efrîn’e saldırı var.”

ÖZSOY: EFRİN’DEN SURİYE’DEN ELİNİZİ ÇEKİN

AKPM üyesi Hişyar Özsoy, Türkiye’de parlamenterler, gazeteciler, yerel yönetici vb. binlerce insanın “teröre karşı mücadele” adı altında hapse atıldığını belirtti.

“Türkiye’de ve Efrîn’de terörizme karşı verilen bir mücadele filan yok, Kürt halkına karşı verilen bir mücadele var. Evet son bir yıldır 70 bin insanı hapse atmak teröre karşı mücadele ise ne kadarda çok terörist yetiştirmişsiniz diye sormazlar mı?” diye konuşan Özsoy, bunun için meselelerin kabul edilmesi ve çözüm yoluna gelinmesi gerektiğini vurguladı.

Fransız muhafazakar Parlamenter Nicole Duranton da Türkiye tarafından yapılan bu saldırının özerk Kürt örgütlenmesine karşı olduğunu belirtti. Duraton şöyle konuştu: “YPG, PKK’nin bir müttefiki olarak görülüyor. Halbuki Bunlar DAİŞ’e karşı çok güçlü bir mücadele verdi. Zeytin dalı adı verilmesi uygun değil zira insanı canı olmaktan başka bir şey değil bu. Türkiye kör saldırılarını durdurmalı.”

Dünya basını: Saldırılara seyirci kalmak ağır sonuçlara yol açar

Türkiye’nin Efrîn’i işgal saldırısı dış basında da Kürt düşmanlığının ifadesi olarak görülse de, başta ABD olmak üzere devletlerin seyirci kalmasının ağır sonuçlarına dikkat çekiliyor.

Le Monde’da bu saldırı ‘tehlikeli’ olarak nitelendirilirken, Bloomberg’in sitesinde ‘ABD’ye ihanet eden Erdoğan’ın Kürtlere saldırısına sessiz kalınmasının güven sorununa yol açacağı uyarısı yapıldı. Aynı yorumda Türkiye-ABD ilişkilerinin artık son kullanma tarihinin geldiği savunuldu.

LE MONDE: KÜRTLERİ ENGELLEME İSTEĞİ BİR SAPLANTIYA DÖNÜŞTÜ

Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde’da geçtiğimiz gün yer alan başyazı ise, “Türkiye’nin hafta sonunda Suriye’ye girmesi tehlikelidir” başlığıyla verildi.

“Erdoğan neden henüz DAİŞ’in yıkıntılarının külleri duman çıkarırken bölgedeki ateşe körükle gidecek büyük bir risk alıyor?” diye sorulan yazıda, “Çünkü Erdoğan her ne olursa olsun Kürtlerin elinde bir bölgenin oluşmasını engellemek istiyor. Pazar günü yurttaşlarına yaptığı konuşmada olduğu gibi bundan bir ‘milli dava’ çıkarmaya kadar giden bu kararlılık, bir tür saplantıya dönüştü” denildi.

Türkiye’nin saldırısıyla Suriye’de yeni bir ‘ittifaklar oyunu’ başladığı savunulan başyazıda, Rusya’nın bir yandan askerlerini geri çekerek saldırının yapılmasına göz yumduğu, diğer yandan ise YPG’ye verdiği destek nedeniyle ABD’yi suçladığı hatırlatıldı.

Le Monde’un başyazısında Erdoğan’ın şimdilik bu ‘sorumsuzca yalnız girişiminde’ hiçbir büyük gücün desteğini alamadığı da vurgulandı.

SPİEGEL ALMAN HÜKÜMETİNİN ‘AHLAKİ İKİLEMİ GİZLEME ÇABASINI’ YAZDI

Spiegel Online’da yer alan bir haberde ise, Alman Leopard tanklarının Efrîn’de kullanımı ve hükümetin bu konudaki tutumuna dikkat çekildi. Hükümet adına Pazartesi günü bir basın konferansında soruları yanıtlayan Savunma Bakanlığı sözcüsü Albay Holger Neumann’a değinilen haberde, Neumann’ın bilinen bir gerçeği gizleme çabalarına dikkat çekildi.

Spiegel haberinde, Neumann’ın Efrîn’deki ‘kesin duruma dair bir bilgi olmadığı’ yönündeki görüşünün hatırlatıldığı haberde, “Cephede (Leopard) tanklarına dair bolca fotoğraf var zaten” denildi. Haberde, Alman hükümetinin farklı mazaretlerle ‘ahlaki bir ikilemi gizlemeye çalıştığı’ vurgulandı. Spiegel haberinde ayrıca Alman silahlarının bugüne kadar birçok defalar Kürtlere karşı kullanıldığı ve Türkiye’nin silah anlaşmalarının maddelerini defalarca ihlal ettiği hatırlatıldı.

FELDMAN: ABD-TÜRKİYE İTTİFAKININ SON KULLANMA TARİHİ YAKLAŞIYOR

Bloomberg.com’da Noah Feldman imzasıyla yayınlanan bir yazıda ise, Türkiye’nin Kürtlere saldırısının aynı zamanda ABD’ye ‘ihanet’ olduğu savunuldu.

ABD’nin artık ‘Türkiye’siz bir NATO’yu düşünmesi’ gerektiği vurgulanan yorumda, Türkiye’nin tüm politikalarında ABD’yi değil Rusya ve İran’ı esas aldığı ve bunun aslında uzun süreli bir stratejik problem olduğu belirtildi. Erdoğan’ın ABD çıkarlarını hiçe sayarken ‘hiçbir akıbetinin olmayacağını açıkça düşündüğü’ kaydedilen yorumda, Türkiye’nin soğuk savaştan kalma coğrafik konumunu kendisine sigorta olarak gördüğüne dikkat çekildi.

Erdoğan’ın korumalarını geçtiğimiz Mayıs ayında ABD’deki bir gösteride barışçıl Kürt göstericilere saldırtmasını hatırlatan Feldman, bunun dahi bölgesel politikalarıyla birleştirildiğinde ABD’ye karşı bir anlamının olduğunu savundu.

KÜRTLER SADECE KATLEDİLMEYECEKLERİ BİR YAŞAM ALANI İSTEDİLER

Erdoğan’ın ihanetini yazan Feldman, DAİŞ çetelerine karşı ne Türkiye’nin ne de bölgedeki Arap ülkelerinin asker göndermediğini hatırlattı ve havadan operasyonlarla asla kazanılamayacak savaşın YPG sayesinde kazanıldığının altını çizdi. Kürtlerin buna karşılık sadece Beşar Esad rejimince katledilmeyecekleri bir yaşam alanı istediğinin vurgulandığı yorumda, Kürtlerin otonomi dahil umutlarında realist olduğuna işaret edildi.

ABD’nin ‘müttefiklerini bu kadar açık bir şekilde terk etmesinin’ ileride kimsenin kendisine güvenmemesine yol açacağı uyarısı yapılan yorumda, Türkiye’nin yanı sıra İran’ın da Kürtlerin bastırılmasını heyecanlı bir şekilde izlediğine dikkat çekildi.

Yorumda, dış politikanın çıkara dayalı olduğu gerçeğine rağmen ABD’nin sürekli olarak hedeflerini belirlerken moral değerleri üstte tutuyor göründüğüne değinilirken, ileride ‘Erdoğan’ı durdurmanın yolu yoktu’ gibi bir açıklamanın doğru bir açıklama olamayacağı vurgulandı. Yorumun sonunda her ittifakın bir sonunun olduğu tespiti yapılırken, Erdoğan’ın tavrının değişmemesi halinde ABD-Türkiye ittifakının son kullanma tarihinin de yaklaştığı uyarısı yapıldı.

Trump’tan Erdoğan’a sivil kayıplar konusunda uyarı

ABD Başkanı Donald Trump’ın Erdoğan’ı Efrin işgal operasyonu sırasında özellikle sivil kayıpları ile iki ülkenin askerlerinin karşı karşıya gelmesine yol açacak adımlar konusunda uyardığı bildirildi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, ABD Başkanı Trump ile Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın görüşmesine ilişkin kısa bilgiler verildi.

Trump’ın Erdoğan’a Türkiye’nin operasyonunun ‘sınırlı olması’ gerektiğini söylediği belirtilen açıklamada, Türkiye’nin saldırılarının Suriye’deki Amerikan-Türk amaçlarını tehlikeye attığı uyarısında bulunulduğu kaydedildi.

Beyaz Saray açıklamasına göre, Trump, Türkiye’nin işgal saldırıları nedeniyle sivil kayıplarının yaşanacağı konusundaki endişelerini iletti. Trump ayrıca, Türkiye’den gelen söylemlerin daha çok ‘yıkıcı’ ve ‘yanlış’ olduğuna dikkat çekerken, açıklamada Trump’ın Erdoğan’ın hangi söylemlerini kastettiğine ise açıklık getirilmedi.

Açıklamaya göre Trump Erdoğan’dan operasyonun Suriye’deki Amerikan ve Türk askerleri arasında çatışma riskini arttıracak adımlar atmamasını istedi. Trump’ın bu sözlerle Erdoğan’ın ABD askerlerinin de olduğu sanılan Rojava’nın diğer bölgelerine yönelik saldırı tehditlerini kastettiği sanılıyor.

Donald Trump’ın ayrıca Erdoğan’a sürekli iddia ettiği ‘Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları’ üzerine daha sıkı işbirliğine davet ettiği verilen bilgiler arasında.

Bulgaristan'dan AB'ye: Afrin'e acil müdahale edin

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'e düzenlediği 'Zeytin Dalı Harekatı'nı eleştirip, AB'den Suriye'ye acil müdahale çağrısında bulundu.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Dönem Başkanlığı'nı yürüten Bulgaristan'da, Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesinin birinci yıl dönümünde resmi açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Rumen Rudev, TSK'nin Afrin'e düzenlediği harekatı eleştirdi. 

Bulgaristan'da Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan ve emekli Tümgeneral olan Cumhurbaşkanı Radev şöyle konuştu:

"Suriye'de olanlar hepimizi endişelendiriyor. Güçlü bir askeri kampanya yürütüldüğünü görüyoruz. Toplu hava saldırıları yapılıyor, sivil vatandaşlar öldürülüyor. Bence bu çok tehlikeli bir süreç. Suriye'de durumun gerginleşmesi ciddi zorluklara yol açacaktır. Umarım AB nihayet kendi görüşünü beyan eder ve en sonunda olaya müdahale eder. Umarım AB bu olayların dışarıda, başka yerlerde, başka müzakerelerde çözülmesini beklemez. Çünkü bu sorunlar bumerang gibi bizim üzerimize geri dönecektir." (DHA)

 

Bu haber 770 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..