Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Erdoğan’ın Avrupa’daki ağı

Erdoğan’ın Avrupa’daki ağı

23 Aralık 2017, 08:08

Entegrasyon başarısızlığını bir yana bırakalım, gerçek şudur ki, Erdoğan yıllardır Avrupa’daki “Türklerini” devlet müdahalesi olmadan kendine göre yönlendirebiliyordu. Avrupalı hükümetler Erdoğan’a meydanı boş bırakıp daha sonra oluşan politik radikalizme şaşırmış gibi yapıyor. Bu da pek inandırıcı değil!

CANSU ÖZDEMİR*

Türk Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Alman komedyen Jan Böhmermann hakkında ‘hakaret’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunmasının ardından Avusturyalı filozof Isolde Charim kaleme aldığı makalede, Erdoğan’ın siyaseti için “Yeni türde otoriter siyaset” ifadesini kullandı. Charim, ulus ötesi milliyetçilikten söz ederek, Erdoğan’ın gücünü Türkiye ile sınırlı tutmayıp Türklerin yaşadığı her yere taşımak istediğini, bu amacın hiçbir sınır tanımadığını ifade etti. Charim makalesinde, “Erdoğan’a göre Türkiye artık Türklerin olduğu her yerde” diye belirtti. Erdoğan, Avrupa devletlerinin anayasa ve egemenliğini gözetmeksizin kendi kurallarının geçerli olup, egemen güce sahip olduğunu düşünüyor. Görevinin ilk yıllarında yurt dışında yaşayan Türklere, “yaşanılan ülkenin misafiri” olarak iyi/doğru davranmaları gerektiğini belirterek, asimile olmamaları için öğütlerde bulunan Erdoğan, Avrupalı Türkler için ataları, patronları, kötü Batı’nın kurtarıcısı, padişahları ve yol gösterenleri gibi. 

Otoriter devlet adamlarının güç ve önem kazandığı bir zamanda bu çok da şaşırtıcı değil. On yıllardır dünyanın çok sayıda ülkesinde otoriter-muhafazakar ve ilerici-özgürlükçü güçler arasında toplumsal çatışma yaşanıyor. Son yıllarda tüm dünyada daha çok erkeklerden oluşan, otoriter-muhafazakar güçlerin en ön sırada, iktidara gelen, önem ve anlam kazanan olduğunu görebiliyoruz. Ancak Erdoğan’ın rolü ve stratejisi Putin ve Trump ile kıyaslanamaz.

AKP zihniyeti Avrupa’ya taşındı

Erdoğan on yıllardır Avrupa’da yaşayan Türklere yeni bir kimlik oluşturmaya çalışıyor. Türk kimliği odak noktasına getiriliyor. Artık ne Alman ne Türk-Alman ne Avrupalı Türk ne de ‘sadece insan’ var. Son yıllarda yeni bir dinamik hareketlendirildi: Türkiye’de ve yurt dışında diğer kimlikler yok sayılıyor, Türk olmak ise bir misyon ve kolektif görev olarak nitelendiriliyor. Türkiye’de “düşman” olarak adlandırılan Ermeni, Kürt, Alevi, sol, kadın, LGBTİ bireyleri ve Batı, Almanya ve Avrupa’da da körükleniyor. 

Federal Parlamento’nun Osmanlı döneminde yapılan Ermeni Soykırımı’nı tanımasının ardından Kemalistler, İslamcılar, Bozkurtçular ile milliyetçi paramiliter örgütü Osmanen Germania bu kararı protesto etmek için sokağa döküldü. 

Erdoğan’ın Türkleri

Avrupa’da bölünen bu gruplar ortak paydada buluştu; “Türk olmak” ve “Ermenilere karşı düşmanlık”. 

Alman güvenlik makamlarının araştırmalarına göre Erdoğan, AKP Milletvekili Metin Külünk’e karşıt eylemler düzenlemesi ve bu paramiliter örgütlere silah temin etmesi için görevlendirmiş. Bu tehlikeli, aşırı milliyetçi ve İslamcı dinamik, AKP’nin Avrupa’daki seçim çalışmalarında çete gruplarının sokağa dökülmesiyle de görüldü ve hissedildi. 

Avrupa’nın haklarıyla Erdoğancılık

Erdoğan ve bakanlarının Almanya ve Hollanda’daki güç gösterileri yerel toplulukta bir hoşnutsuzluk yarattı. “Erdoğan Türkleriyle” karşı karşıya gelindi; Avrupa’nın avantajlarından faydalanan ve Türkiye’yi sadece yaz tatillerinden tanıyan gençlerin AKP taraftarlıklarına bir anlam verilmeye çalışıldı. Bu gençlere, demokratik yöntemle seçilmiş HDP milletvekilleri ve belediye başkanları ile gazetecilerin hapsedilmesi veya kent yıkımlarıyla halkı katletmek demokratik temel prensiplere uygun mudur” sorusu soruldu. Soruya gelen cevap ise “Evet, çünkü onlar terörist” oldu. Bunu söylerken, Avrupa’daki temel hakların kendileri için de geçerli olduğunu, Erdoğan hayranlıklarına rağmen Avrupa’daki yaşamı tercih ettiklerini dile getiriyorlar. 

Avrupa’dakiler idama ‘evet’ dedi

Referandum seçimi sırasında idam cezası polarize edildi. Avrupalı Türk seçmenlerin çoğu, Türkiye’de yaşamadıkları halde “Türkiye’de idam getirilsin mi?” sorusuna ‘evet’ yanıtı vererek, idamın getirilmesinden yana oldu. Avrupa’da idama karşı olmaları ise siyaset ve bilim insanlarını şaşkına uğrattı. Almanya’daki Türklerin entegre olması için siyasetin yaklaşımı ve araştırmaların başarısız olduğu kanaatine varıldı. Kimi başarısız entegrasyondan, kimi ise Erdoğan’ın her Türk’ü temsil etmediğinden söz etti. 

Entegrasyon başarısızlığını bir yana bırakalım, gerçek şudur ki, Erdoğan yıllardır Avrupa’daki “Türklerini” devlet müdahalesi olmadan kendine göre yönlendirebiliyordu. Avrupalı hükümetler Erdoğan’a meydanı boş bırakıp daha sonra oluşan politik radikalizme şaşırmış gibi yapıyor. Bu da pek inandırıcı değil! Türkiye sınırları ötesinde, yeni politika yıllarca bilinerek tolere edildi. Erdoğan’ın, Avrupa topraklarını fethetmesi mümkün görünmediği için, bu tehlike olarak görülmedi. 

Türk-İslam sentezi empoze ediliyor

Erdoğan’ın süper güç fantezilerinin sadece Ortadoğu’da geçerli olduğu sanılıyordu. Olaya teritoryal (bölgesel) bakılırsa doğrudur. Ancak Avrupa hükümetlerinin fark etmediği bir şey var: Erdoğan “Türklerini” manevi olarak fethetti. Fiziki olarak burada olsalar da ruhen Türkiye’deler. Bu kişiler için yaşadığı ülkenin anayasasından çok Erdoğan’ın sözü ve kuralları geçerlidir. Objektif tehlikeleri deneyimlememize rağmen özellikle Alman hükümeti Erdoğan’a yapılarını genişletmesine ve fethine devam etmesine izin veriyor. Konsolosluklar üzerinden düzenlenen Türkçe dersleri ve müfredatlar ile AKP yakınlığı ile bilinen camilerde Türk-İslam sentezini ideoloji olarak gören milliyetçi-islamcı düşünce empoze edilmeye çalışılıyor. Erdoğan taraftarları uzun süre Alman partiler içersinde yer alarak lobi çalışmalarıyla pozisyonlarını güçlendirmeye çalıştı. Bu daha sonra Erdoğan’ın Alman hükümeti karşısındaki davranışları ve Nazi benzetmesi gibi aleyhteki politikaları nedeniyle durduruldu. Bu kişiler propogandalarını açıkça sürdüremeseler de hala yetki sahibiler. Burada Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) önemli bir rol oynuyor. UETD, İslamcı örgütlerle yakın bir temasta. Stuttgarter Nachrichten gazetesinde yayınlanan bir fotoğraf bu ilişkiyi kanıtlıyor: Bir UETD yetkilisi, çete lideri İbrahim Abou Nagie ile poz veriyor. Abou Nagie, bugün yasaklanan “LIES- die wahre Religion” stand kurucularından. Bu örgüt üzeri çocuk ve gençler örgütlenip, DAİŞ için savaşa gönderildi. Öte yandan söz konusu fotoğrafta Essen Konsolosluğu Başkonsolosu Kemal Basa’nın olduğu da görülüyor. 

Erdoğan’ın Avrupa’daki silahlı kolu

Erdoğan’ın ideolojik-politik ayağı olan UETD’nin yanında bir de silahlı, ideolojik-dini ayağı var: Milli Görüş, Müslüman Kardeşler Birliği ve Selefi örgütleri. Türk konsoloslukları da burada önemli bir rol oynuyor. 

Kriminal çetesi Osmanen Germania, polis baskınlarına rağmen örgütünü beslemeye ve yapılarını genişletmeye devam ediyor. Bu örgüt, muhalifleri, diğer etnik ve inanç örgütlerine mensup kişileri tehdit etmek ve saldırmak için Erdoğan’dan talimat bekliyor. Metin Külünk, komedyen Jan Böhmermann’ın Erdoğan’a yazdığı mizahi şiirden dolayı cezalandırılması için UETD eski başkanı Yılmaz İlkay Arin’den Osmanen Germania’yı görevlendirmesini istedi. Böhmermann polis koruması altına alınarak uyarıldı ve birkaç hafta Almanya’yı terk etmek zorunda kaldı. 

Osmanen Germania, ‘terörle mücadele’nin parçası

2015’te kurulan Osmanen Germania, bir yıl içinde bin 500 üyeye ulaştı. Bu çete, Erdoğan’ın Almanya’daki silahlı örgütü, mafya ayağı olarak da tanımlanıyor. Osmanen Germania çetesi silahlı, şiddete meyilli, kriminal ve tabii ki erkek egemen zihniyetine mensup bir örgüt. AKP ile yakın ilişkide ve Türk-İslam sentezini de temsil ediyor. NRW (Kuzey Ren Vestfalya) eyalet hükümeti bu paramiliter örgütün Türk güvenlik birimleriyle ilişkide olduğu kanaatinde. NRW Eyaleti İçişleri Bakanı Herbert Reul, 19 Ekim 2017’de yapılan İçişleri Komisyonu toplantısında yaptığı açıklamada, Osmanen Germania’nın Türk makamları tarafından, “terörle mücadelede rol oynuyor” biçiminde tanımlandığını aktardı. Buradaki “terör örgütü” olarak tabii ki PKK, Türkiyeli sol örgütler ve Gülen hareketi kastediliyor. Soruşturma yetkililerine göre AKP Milletvekili Metin Külünk, Osmanen Germania’ya “Kürtlerin kafasına sopa ile vurun” talimatını vermiş. Bunun video kaydına alınıp Türk devletine gönderilmesi istenmiş. Amaç ise Erdoğan’a muhalif olanlara gözdağı vermek. Osmanen Germania Başkanı Mehmet Bağcı’nın AKP yetkilisi ile yapmış olduğu bir telefon görüşmesinde “bu dava uğruna canımızı veririz” dediği ortaya çıktı. AKP’nin Osmanen Germania’ya silah temin ettiği bilgisi ise şaşırtmıyor. 

Suikast planları görmezden geliniyor

Muhaliflerin MİT ajanları tarafından kasıtlı olarak “ortadan kaldırılmak” istenmesi, (KCDK-E Eşbaşkanı) Yüksel Koç’a hazırlanan suikast planın ortaya çıkmasından sonra artık sır değil.  

Hamburg Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde “ajanlık faaliyetleri” iddiasıyla davası görülen ajan Mehmet Fatih S., hafif bir ceza ile serbest bırakıldı. Yüksel Koç’a hazırlanan suikast planı ise sağlam kanıtlara rağmen mahkeme tarafından görmezden gelindi. Hamburg’da ifşa edilen diğer ajan Mustafa K.’nin soruşturması ise güvenlik makamlarına sağlam kanıtlar iletilmesine rağmen yargıya bile taşınmadı. Alman güvenlik makamları hiçbir şekilde Türk ajanlarını ve suikast planlarını açığa çıkarmadı; bunu Kürt kurumları yaptı. Aksine, güvenlik makamları ile yapılan görüşmelerde bizlere söylenen şu oldu: “Tehlike teşkil edecek veya ajanlık faaliyeti sayılacak bir şey göremiyoruz.”

Güvenlik makamları ve Alman hükümeti bu olayın üzerini kapatmak için uğraşıyor. Alman hükümetinin pasifliği ve Merkel’in Erdoğan karşısında diz çöküşü, güç delisi diktatörün (Erdoğan) yapılarını daha da genişletmesi ve siyasi katliamı gerçekleştirmesi için cesaret veriyor. Kürt sembollerinin daha çok yasaklandığı, aktivistlerinin giderek daha çok baskı altına alındığı bir zamanda; Erdoğan’ın Alman devletinin anayasasını ve egemenliğini ayaklar altına alabilmesi ve özgürlükçü-demokratik temel değerlerini tehlikeye atabilmesi utanç verici ve açıklaması olmayan bir durum. 

Ya Erdoğan ve katliam ya demokrasi

Federal Almanya artık bir karar vermeli; ya Erdoğan’ın tetikçileri (ölüm komandoları) muhaliflerin kanını akıtana kadar sessizliğini sürdürecek ya da demokrasi ve Ortadoğu ile Türkiye’nin çeşitliliği için mücadele eden, evrensel değerleri taşıyan ve kahramanca DAİŞ’in karşısında duranları güçlendirecek. Ancak herhangi bir katliamdan sonra da bu yapıları onları engellemeyecek kadar güçlenmiş olacak. Gazeteci Georg Restle’nin şu sözleri can alıcı: “Asıl terörist kim?” Alman hükümeti, dürüst ve gerçekçi bir cevap vermek için çok fazla beklememeli.

* Hamburg Parlamentosu Sol Parti Grup Eşbaşkanı

Çeviri: Dilan Biçer

Senato’ya cevap bekleyen sorula

Hamburg Eyaleti Sol Parti Grup Eşbaşkanı Cansu Özdemir,   HDP Milletvekili Garo Paylan’ın “Avrupa’da yaşayan muhaliflerle suikast hazırlığı var” yönündeki açıklamalarını, Hamburg Senatosu’na taşıdı ve kritik bazı sorulara yanıt istedi. 

Özdemir’in soruları şöyle:

* Senato’nun ve yetkili makamların konuya ilişkin bilgisi var mı? Muhalifler (Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Süryaniler) nasıl bir tehlike içerisindeler. Tehlikede olan kişi, dernek ve örgütler güvenlik makamları tarafından uyarıldı mı?

* Hamburg’da yaşayan AKP ve Erdoğan muhalifleri nasıl bir tehlike içerisinde? 

* Hamburg’da Senato ve güvenlik makamlarının elinde Erdoğan ve AKP’nin veya yakınlığı ile bilinen kurum ve kuruluşların nasıl bir etki yaratmaya çalıştığına dair ne gibi bulgular mevcut? 

* Somut olaylar yaşandı mı? 

* Konsolosluk ile başkonsolosun yanı sıra UETD, Milli Görüş ve Osmanen Germania’nın buradaki rolü nedir?

 

Külünk- Osmanlı çetesi ilişkilerini sordu

Öte yandan Özdemir, Türk Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın gençlik arkadaşı AKP Milletvekili Metin Külünk’ün, birçok kez suç örgütü Osmanen Germania’ya para verdiği ve bu para ile silah temin edildiğinin ortaya çıkması ardından verdiği soru önergesiyle konuyu, Hamburg Senatosu’nun gündemine şu sorularla getirdi:

*1 Haziran 2017’de Hamburg Eyalet Kriminal Teşkilatı’nın (LKA) uzmanları, Berlin’de Külünk’ün Mehmet Bağcı’ya iki zarf verdiğini gözlemlediği yönündeki bilgi doğru mu?

* Güvenlik makamlarının yukarıda belirtilen para aktarımına ilişkin bilgileri var mı?

* LKA Hamburg’un Berlin’deki polis baskınında yer almasının sebebi ne?

* Söz konusu para aktarımı ne zaman gerçekleşti?

* Külünk’ün Bağcı’ya verdiği para ne kadar?

* Bu parayla silah mı alındı?

* Osmanen Germania’ya, Hamburg’da polis baskını düzenlendi mi? 

* Düzenlendiyse ne zaman ve neden? 

* Düzenlenmemiş ise neden?

* Osmanen Germania’nın Hamburg’daki ayağına ilişkin senato veya yetkili kurum ve kuruluşların elindeki bilgilere göre grubun hangi aktivitelerine ve hedeflerine ilişkin bilgi bulunuyor?

* Hamburg’da Osmanen Germania’ya üye olan kaç kişi var?

* Hamburg’da grup içinde bir ayrışma var mı?  Varsa ne gibi? 

Senato veya yetkili kurum ve kuruluşların elinde ne gibi bilgiler var? 

Politika

Bu haber 603 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..