Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Erdoğan için sonun başlangıcı / Ahmet Kahraman

Erdoğan için sonun başlangıcı / Ahmet Kahraman

06 Aralık 2017, 19:35

Amerika’da görülen Reza Zarrab davası, bütün benzerleri gibi sonun başlangıcıdır.

Sonra ne mi olur? Bilinmez ki…

Bir zamanlar İran Şahı vardı. Irak’ta diktatör Saddam…

İkisi de, selama durup “rap rap" önünden geçen askerlerine bakıp, “vay be, bütün bunların efendisi ben miyim?" diye kendinden geçiyordu.

İkisi de, güç sarhoşluğundan, Ortadoğu kim güçse, polis ve askerin ona selama durduğundan habersizdi. Tökezleyenin, kurt kanunu gereğince paralandığından da…

İran Şahı gerçeği anladığında geçti. Ülkesini bırakıp kaçmak zorunda kalmış, Saddam ise bir kuyuya saklanmıştı.

Recep Erdoğan bugün, mahir tilkiler dünyası Ortadoğu’nun yalnız ve kifayetsiz kabadayısı. Kürtlere duyduğu kin ile yatağa girip uykusuz uyanan…

Amerika’dan gelen haberler ise sonunu haber veren ayak sesleri gibi…

26 yaşındaki bir Mafya reisine yardımdan sanık. Üyesi olduğu pakta (NATO) sırtını dönüp karşıtıyla flört eden, bu yüzden güvenilmez bir dengesiz olarak görülen…

Kısacası, geçmişte miadı dolan pek çok örneğin başına gelen, bir akibetle yüz yüze. Ama o an, ne zaman belli değil. İpin inceldiği ise kesin. Çünkü, berbat manzara gözler ödünde…

Bu arada, Reza Zarrab davası, sonunu hazırlayan adımlardan kısacık bir adım ama, iddia edildiği gibi komplo kuyusu değildir. Zarrab’ın kendisi, davanın dayandığı olanlar silsilesi de gerçektir.

Türk rejim adına, herkese parmak sallayan bir medya tetikçisinin televizyonda defalarca haykırdığı gibi, olay bir “devlet projesi"dir. Projenin başındaki ve bankaları devreye sokan kişi de Erdoğan’dır.

Onun karlığı karşısında, Zarrab, kazancın yüzdelik bir payı karşılığında, projede rol almış bir kiralığı andırıyor. Mafya mütemedi olarak, TC‘nin de, ön gördüklerine uyacağına dair altını imzaladığı Birleşmiş Millet sözleşmesini çiğniyor.

TC bu durumda, verdiği namus sözüne ihanet etmektedir.

Birleşmiş Milletlerin İran’a uyguladığı yasağı ganimet bilip, ondan para kazanmak için, uluslararası dalavereye girişmiş, yani mafya kalpazanlığına soyunmuş, ama bunları yaparken, Amerikan parasını kullanmıştır. Amerika, şimdi kirletilmiş parasının davasındadır. Basit bir söylemle, onların açısından olay bu…

Yani, TC’ye karşı yürürlüğe konmuş bir tuzak ya da komplo yok. Komplo sözü yalan. Gerisi ise gerçek.

Şöyle ki, Zarrab’ın patronluğundan altınların uçağa bindirilip indirildiği hakikattir. Hayali, yani olmayan gıdanın ihracatı, bir başka gerçektir.

Her şey gerçek zeminde, ancak akıl ve mantık kaygan. Tutarlı değil. Öyle ki Erdoğan, Ağrı’da partisinin il kongresinde, bu dava ile kendisine tuzak hazırlandığını söylüyor. İyi ama, Zarrab’a iş yaptıran, eşinin derneğine milyonlarca dolar yatırdığında onuna hayırsever diye övgü dizen ABD başkanı değildi ki…

Her neyse Erdoğan Ağrı’da beyninden rüzgarlanmış gibi gerçeklerden kopuyor, Ağrılılara “seçtiğiniz belediye başkanı nerede?" diye soruyordu.

Belediye Başkanının nerede olduğunu, herkes biliyordu. Kaçtığı ise yalandı. Halkın seçtiği Başkan Sırrı Sakık, Kürdistan’ın seçilmiş bütün belediye başkanları gibi Erdoğan’ın emriyle darbelenip görevden düşürülmüş, Türk tipi demokrasi gereğince yerine memur atanmıştı. Sırrı Sakık, ötekilerden farklı olarak mahpus değildi. Bu nedenle şanslıydı.

Erdoğan, kendi sorusuna, “bırakmış, çekmiş, gitmiş" cevabını veriyor, yalanı milyonlarca kişi gerçek diye dinliyor, ancak Sakık’ın “bir yere gitmedim, halk seçti, bunlar görevden aldı" açıklaması sansürleniyordu.

Ne de olsa, diktatörün hoşlanmadığı bütün görüş ve düşünceler düşman, doğrularla gerçekler baş düşmandır. Faşistler, güneşinden yedi renginden kırmızı de düşman ilan ederler.

Söz gelişi geçmişte, Yunanlı ve Latin Amerikalı generaller, aramada üstünde kırmızı herhangi bir cisim bulunan erkekleri tutukluyor, kadınları çıplak ediyorlardı.

Türk generalleri, gördükleri bütün kırmızıları “kızıl bayrak" ilan ediyor, Kürdistan’da trafik işaretindeki kızılı bile yasaklıyorlardı.

AKP Faşizmi, Kürdistan sokaklarında “kesk û sor û zer" renklerinin bir arada ışıldadığı çiçekleri de yasaklıyor, kırmızı renk görüldüğü yerde tutuklanıyordu

Irkçı histeri, hiç bir yerde Kürt simgelerine geçit vermiyor, anıtları, ibadethaneleri yıkıyor, Kürtçe ibadeti bile yasaklıyordu.

Erdoğan, geçen hafta sonu gittiği Ağrı ve Muş’ta “biz ırkçı değiliz" diyor, hemen ardından gelen cümle ile “tek millet" diye haykırarak ırkçı bayrağı yükseğe dikiyordu.

Politika

Bu haber 777 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..