Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Rus devrimi, Türk solu ve Kürtler

Rus devrimi, Türk solu ve Kürtler

09 Kasım 2017, 18:24

"Kemalistliği, bize sosyalizm olarak yürütmeye kalkışanlar, orta yerde çıplak kaldılar."

1917 Rus ihtilalinin 100. Yılı… Ancak, her ihtilal devrim değildir. Sarsıntısı evrende duyulan, 1789’daki Fransa ihtilali gibi yansımaları iz bırakan eylemler, devrimdir.

Bu açıdan bakıldığında, Rus ihtilali, 1789 başkaldırısı ile yerli yerine oturtulamayan “ekmek, özgürlük ve adalet" haykırışının devamıdır. Bu nedenle olay, haksızlıklara karşı, eşitliğe adanmış isyanın başarıya erişmesi olarak karşılandı, dünyanın dört bir yanında.

Devrim ateşinin meşalesi olarak…

Moskova (Rusya), bu nedenle yeni bir umudun kapısıydı. Ama Lenin’den sonra Stalin döneminin acıları derken, II.Dünya savaşının yıkımı, ardından “soğuk savaş" yılları…

TC, “soğuk savaş"ta, Moskova karşıtı cephede, Amerika Birleşik Devletlerin ve Batı Avrupa saflarındaydı. En keskin Komünizm karşıtlığı ile göze girip aldığı yardımları artırma çabasıyla, efendisine yaranmaya çabasındaki gayretkeş kölebaşı gibi gaddardı.

İktidarlar için, “Komünizmle savaş" ayrıca fırsattı. Muhaliflerini “Komünist" suçlamasıyla susturuyor, polis, aydınların beyni ortasında, takip karakolları kuruyor, Türk adaleti, İtalyan diktatörü Mussolini’den kopya edilen ceza yasalarıyla, devlet terörüne hız veriyor, toplu veya tek tek tutuklamalarla insan avı sürdürülüyor, işkence çarkı adaletin yardımcı unsuru olarak işliyordu.  Komünistlikle suçlananlar, eski çağların Engizisyonu ve  günümüz Erdoğan diktasında olduğu gibi, “masumiyetlerini" kanıtlamak zorundaydı. Suçlamaya karşı kanıt bulamayanlar, 6 sene, 8 ay hapis cezasına çarptırılıyor, yazar Sebahattin Ali başı ezilerek katlediliyor, Hayati Karaşahin adındaki bir emekli subay da idam ediliyordu.  27 Mayıs 1960 askeri darbesi, soğuk savaş sürecinin ortasına rastlıyordu. Bu süreçte, “sosyal adalet" sözü bile Komünizm propagandası ile devleti yıkmaya teşebbüs suçuydu. 150 yıl önce idam edilmiş Fransız yazar Francois Noel Babeuf, Türk adaleti tarafından Komünistlikten mahkum ediliyordu.

Öte yandan üniversite kantinleri ve meyhane masalarında, sosyalizm tartışılıyor, gazete ve dergiler, bu belalı kavrama “hazik ve nazik" dokundurmalar yapıyorlardı. 

Çetin Altan’ın “sosyalist olmayana adam demezler" diye yazdığı dönemde, bu kavram artık modaydı. Kavramın ne anlama geldiğini de bilmeyen kimileri, “biz sosyalistler" diye söze giriyor, kulak vererek duyduklarını ezberleyenler, sol kavramları ardı ardına dizerek, “adam" olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlardı.

Bu arada, bit pazarlarında, yıpranmaktan yamulmuş asker postalları karaborsadan alıcı buluyordu. Bir Amerikan postalı ve asker parkasına sahip olmak ise statüydü. Gerilla savaşı ile diktatör Batista’yı Küba’nın başından uzaklaştırmayı başarmış Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara‘yı taklit ile postalı, parkalı üniversite gençleri sokak gösterilerinde, Atatürk’ü yüceltip ruhunu çağırıyor, öte yandan, bu sloganlarıyla hiç ilgisi, ilintisi olmayan sosyalizmi anıyor, ardından yeniden Faşizan-militarist sapakta “ordu millet el ele" diye haykırıyorlardı. Kürt gençleri, bu sapakta yollarını ayırdılar. Çünkü, onlar 1920-1940 kırım ve yangınlarını, anne ile babalarından dinleyerek büyümüşlerdi. Yürekleri, bu yüzden yangın yeri, cılk yaralıydı. Kanlıları da, ırkçı Kemalist rejim ve ona bekçilik eden militer düzendi.

Üstelik “sosyalizm“ diye diye polisten dayak yiyor, tutuklanıyor, hatta ölüyorlar, ama sıra, “bizim halimiz ne olacak?" dediklerinde, “bölücülük yapma" denilerek susturuluyorlardı.

Dahası da vardı: Emperyalizm diye havayı yumrukluyor, ama ilkel emperyal çağdaki zulmü yaşayan Kürdistanı görmüyorlardı. Oysa, 1800’lerde Amerika ve Avusturalya kıtası yerlilerine yapılanın aynısı uygulanıyordu, Kürdistan’da. Kızılderili ve Aburjinler benzeri topluca, tek tek asimile edilerek, kendilerine benzetiliyordu. Kürtlerin dili, kimlik, kişiliği yasaktı. Öz isimleri, dağları, köylerinin binlerce yıllık adı, sanı da…

“Biz sosyalistler" şarkısı söyleyenler, soğuk savaşın sloganıyla “kahrolsun batı emperyalizmi" diye bağırıyor, ama sınır tanımayan, insaf, vicdan nedir bilmeyen Türk ilkel emperyalizmi ve ırkçılığına asla “kahrol" demiyor, toz da kondurmuyorlardı.

Kürtler, onlardan yollarını ayırıp, kaderlerini tayin için, yürümeye başladılar. Türk sosyalistler de, kalpazanlara lanet diye diye koptu, uzaklaştı.

Kemalistliği, bize sosyalizm olarak yürütmeye kalkışanlar, orta yerde çıplak kaldılar. Mussolini soyundan Faşist… Onlar, kendilerine “Türk solu" deseler de hep Kemalistti. Geçmişte, “bütün emekçiler birleşiniz, yaşasın proletarya enternasyonalizmi!" diye bağırmaları, günün modası gereğiydi. Günümüzde, devran değişti. Bir zamanlar, “her halk, kendi kaderini belirleme hakkında sahiptir" diyen “proleter"ler, şimdi Faşist diktatorya günlerinde, kendileri gibi dön babam bir dönek Mussolini portresi çiziyorlar. Kürt şehirlerinin insan başına yıkılmasına el oğuşturup ırkçılığa kaside olarak, “Suriye’de, Irak’ta da Kürtler var, Kürtlere karşı birleşiniz!" sloganı atıyorlar.

Ve TC’de, çok az kişi kendisi olduğu için, faşizmin alternatifi yine faşizmdir.

Ahmet Kahraman / Politika

Bu haber 691 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..