Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Hitler tipi Türk ırkçılığı, Kerkük semalarında

Hitler tipi Türk ırkçılığı, Kerkük semalarında

06 Nisan 2017, 20:37

Hitler tipi Türk ırkçılığı Kerkük semalarında, hangi hak, ne gibi hukuka dayanarak bilinmez, ama hıçkırığı tutmuş baykuş "o bayrağı indir, yok…" tehditleri savuruyordu.

30 milyon kişiye yaklaşan nüfuslarıyla Kürtler, kağıt üzerinde, "TC" rumuzu ile Türk devleti tebaası, vatandaştır. Yediği, içtiği, giydiğinin vergi denilen haracı anında teslim eder. Kürdün işi, kazancı varsa, haraç kaynağında kesilir. Askerlik angaryası ise zorunludur.

Sonrası mı? Sonrası, Hitler tipi Türk ırkçılığında, "tek millet" narasıdır.

Türk tipi ırkçılık, Kürdün evini, köyünü, şehrini başına yıkmadır. Tarlaları, bağ-bahçeleri, otlakları ateşe vermek, bebeğinden, ihtiyarına insanları, devlet hizmeti diye kurşunlamaktır.

Erdoğan İdlip’te patlayan bombalar için, "insanlık dışı" diyordu. Müttefik Ahrar u Şam çetesini savunma adına insanlığa sığınmak kolay, ama kimse yutmuyor.

Adama "aynaya bak" derler.

Sur’da, Cizre’de, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova, Silvan ve İdil’de yaşatılan unutulmadı. Daha dün yaşandı, o insanlık yangını.

Tanklar, toplar Kürt şehirlerini bombalanırken, "o benden, bu da onlardan" ayırımı, silahlı, silahsız hesabı yapılmıyordu.

İdlip’te "insan kisvesine" bürünenler, Cizre’de diri diri insan yakıyor, Taybet ninenin ölüsünü köpeklerin önüne atıyor, bombalanan şehirlerde "her Kürt düşmandır" kuralı geçerli kılınıyordu.

Oralarda, Hitler tipi Türk ırkçılığı ipini koparmış, insanım diyene "vur, ha vur" ediyordu.

Hitler tipi Türk ırkçılığı, Türk-İslam sentezi faşizminin eseridir. "İyi Kürt, ölü Kürt"tür, bu planda.

İdlip’teki ölümleri kınayan Erdoğan, meydanlarda katledilmiş Kürtlere dair rakamları Türkün insanlık zaferi olarak haykırıyor, "gulu gulu" konuşanlardan alkış deriyordu.

Oysa, Hitler’den sonra tarihi kirleten en namlı faşistler bile bu kadar düşmediler. Bir zamanlar Amerika’da, kara derililerin sırtında barbarlık kasırgaları estiren ırkçı "Ku Klux Klan" çetelerinin reisleri, asla işledikleri cinayetlerle açıktan açığa övünmediler.

Meydanlarda, kalabalıkların karşısında sırıtarak ölüm emirleri de vermediler.

Cinayetler, şehirlerin insan başına yıkımı, dağların kurdu, kuşu, yangını ile övünenler, bizimle alay edercesine, yüzümüze bakıp insanlıktan söz edebiliyorlardı.

Kimden izin alarak, hangi haka, hukuka dayanarak, ne adına kimse bilmiyor, ama rüyada kulaklarına fısıldanmış gibi, yer yüzündeki bütün Kürtleri "tedip ve tenkil" (uslandırıp katletme) ile görevli zaptiye (jandarma) sanıyorlardı, kendilerini.

Ve bu zan ile Karayiplerin eski korsanları, hırsızlık, soygun ve talan Mafyası gibi Kürtlerin etrafında dolanıyorlardı. "Gulu gulu"ları mutlu etme adına, "Kürtleri bitireceğiz" diye diye oraya, buraya dalıyor, Rojava sınırlarından içeriye bombalar atıp çocuk katlediyor, Kandil dağlarına saldırıyor, fukara Barzanileri basamak yaparak, Şengal’in etrafında dolanıyorlardı.

Oysa dünya, dünün dünyası, Şengal eski durağında değildir. Kürtler ise topyekün olarak bambaşka yerdeydi.

Dün sahipsiz olan Şengal, bugün öz ordusunun koruması altındaydı. Rojava ise sahipliydi.

"Berxudar” olamayasıcası hala Kürtleri bitirme masalını anlatıyordu, "gulu gulu"culara.

Ancak, "geçti Borun pazarı, sür eşeğini Niğde’ye" derler adama. Devir, dönemler değişti. Kürtler binlerce defa yenilendiler. Onlar artık 50 milyonluk nüfusları ve sonsuz topraklarıyla kocaman bir dünya.

Vahşete çağrı üstüne çağrı ile "bitireceğiz” demek nafileliktir. Çünkü, kendine ata, dede yaptıkların, yaklaşık yüz yıl önce bunu denediler. Ama başaramdılar.

Üstelik o devir ve dönemin Kürtler, örgütlenme ruhundan yoksun ve dağınıktı. Orduları yoktu. Direnenlerin elindeki tüfekler de, namludan doluyordu.

Kürtler, bugün dünyada saygın güç.

Jandarmalığın Kerkük ayağına gelince: Orası Kürdistan’ın kalbidir.

Kürtler, kurtuluş savaşı verirken sen ve "soydaş" dediklerin o sırada Saddam’dan geçinmek için yalakalık yapıyorlardı. Kürtlerin canları ve kanları ile kurtardıkları vatanlarını sahiplenmek haklarıdır.

Hitler tipi Türk ırkçılığı Kerkük semalarında, hangi hak, ne gibi hukuka dayanarak bilinmez, ama hıçkırığı tutmuş baykuş "o bayrağı indir, yok…" tehditleri savuruyordu.

Bu, baştan başa bütün bölgeden kovulmuş bir itibarsızın hezeyanı idi. Dışarıdan maval okuyordu. Kerkük Kürtlerindi. Kürtler ise yürürlükte olan Anayasa ile Irak’a bağlıydı. Bir yönüyle ülkenin iç meseklesi idi…

"Bu durumda, hadi ordan, sana nane yemek düşmez" derlerdi adama…


Ahmet Kahraman / Politika

Bu haber 567 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..