Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Tarihsel Rahim, Kültürel Doğum, Yazınsal Yaratım

Tarihsel Rahim, Kültürel Doğum, Yazınsal Yaratım

29 Şubat 2016, 14:14

Aslında1923 (kayıtta ’26) Adana/Hemite köyü doğumludur, ama o yaşam öyküsünü Van gölü kıyısındaki Ernis (şimdi Ünseli) köyünden, o köyün de “1915 baharında” zorunlu göçünden başlatır. İnşasını kurduğu edebi anlatısının somut kökleri 1915’te, bu göçtedir. (*)

Anlatısının vazgeçilmez bir kaynağıdır bu tarih dönemi; Yaşar Kemal edebiyatını anlamanın birincil eşiği bu dönem, onun edebi yaratısının rahmidir. Birinci Dünya Savaşı’nın tam ortası; günümüzde yaşananları fazlasıyla hatırlatan, Anadolu ve Mezopotamya halklarının çığlık çığlığa sağa sola kaçıştığı, kitlesel göçlerin can havliyle yaşandığı dönem.

Ailesinin köyüdür Ernis. Bu köy “Luvan” (“Luvi, Livi?”) aşiretine bağlı bir Kürt köyüdür. Çarlık askerleri Süphan Dağı’ndan top atışına başladığında, top güllelerinin düştüğü köy çareyi kaçmakta bulur. Yaşar Kemal’in geniş ailesi önce Van’a, sonra Diyarbakır’a, oradan her nedense ve her nasılsa Mardin üzerinden Suriye çöllerine doğru göçerler ve gene her neden ve nasılsa, yaklaşık bir buçuk yıl sonra Adana’ya, Osmaniye’ye ulaşırlar. Bu sürede yaşananlar ayrıntılı zenginliğiyle ailenin belleğinde unutulmaz biçimde yerleşmiş, Ernis ile Hemite arası binlerce parçadan oluşan bir göç destanına dönüşmüştür. Ailesinin serüveni, Yaşar Kemal’in hemen her yapıtına şu ya da bu biçimde sinmiştir. Yazar, birçok yapıtının öyküsel kaynağını ailenin hikâyesinden aldığını özellikle belirtir (Kimsecik, Dağın Öteki Yüzü üçlemesi vd.) Bu göçte yaşananlar yalnızca olaysal boyutlarıyla değil imgesel gücüyle de yapıtlarının doğuranıdır. Günümüzde de ölümcül yıkımı bir kez daha tazelenen haliyle Ortadoğu halklarının kaotik kaderiyle örtüşür anlatısının bütünü. Yalnızca trajik olan değil, onca yıkım içinde umutla bezenen “Kurtuluş ütopyası” da bu hikâyelerden doğmuştur. Özellikle de son kitabı, dört ciltlik Bir Ada Hikâyesi’nde tarih, Birinci Dünya Savaşı ve sonrası bu yapıtın inşasının asıl nesnesini oluşturur. Yaşar Kemal hemen hemen bütün Anadolu ve Mezopotamya halklarından birer temsilciyi bu adada ortak bir yaşam için buluşturur.

 


Anamın anlattıkları...

Yaşar Kemal hakkında dünyada tartışmasız benimsenen ortak düşünce, roman türünde yalnızca bu dönemin değil, bu türün baştan beri gelen sayılı ustalarından biri olduğudur. Ama henüz karşılaştırmalı edebiyat disiplini Yaşar Kemal üzerine yetkin çalışmalar ortaya çıkararak bu sonuca varmamıştır. Onun yapıtlarından yansıyan tarihsellik ile şimdiki zaman bağı, anlatısına büyülü bir gerçeklik izlenimi kazandırmıştır. Sözlü Kültür’den Yazılı Kültür’e geçiş sürecinde muazzam bir köprü kurmayı başarmış olması, Yaşar Kemal’in en belirgin özelliğidir. Yazarın varoluşunu belirleyen en temel özelliklere işaret denenecektir. İlkine, “rahim” dedik, birincil doğa da diyebilirdik; hepimizi yaratan, bizden önce var olan her şey. Bu rahim, bu doğa anne kültürünün rahmi, o kültürün doğasıdır.

Olan olmuş yaşanan yaşanmıştır; yaşananın ne olduğu, dilde nasıl bir anlam bulduğu Yaşar Kemal’e anne üzerinden aktarılır. Yazarın bir tür tarih öncesidir anne anlatısı. Hayat hikâyesini soran Alain Bosquet’e, (*) “Bunları ben yaşamadım, anamın bana anlattıklarıdır” diyerek başlar söze. Annesine şöyle anar:  “Bu anlatacaklarımı ben yaşamadım. Aileden, dahası da anamdan duyduklarımdır. Anamın çok güçlü bir belleği vardı. Hiçbir şeyi unutmazdı. Babamın amcaoğlu Yusuf Ağayla bir lades tutmuş, bu lades on dört yıl sürmüş, sonunda anam LADES demişti. Çok da güzel konuşuyordu. Yazık ki Türkçesi kıttı. Belki Kürtçe’yi bir destancıdan daha güzel konuşurdu. O bir masal, bir destan, bir olay anlatırken herkesi lâl-ü ebkem ağzına baktırırdı. Ben de onun anlatımına hayrandım. Onun anlatılan beni büyülerdi..” (sf.14) 
Burada büyülenmek sözünün altını çizmek gerekir. W. Benjamin bu büyük etkinin edebi önemini şöyle açıklar: Dinleyici hikâyeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasında o kadar yer eder. Kendini anlatının ritmine kaptırdığında hikâyeleri öyle can kulağıyla dinler ki, kendini hiç zorlamadan onları yeniden anlatırken buluverir. Hikâye anlatma yeteneğine beşiklik eden ağ işte böyle örülmüştür.” (sf.84)

 


Halktan en çok beslenen yazar

Yaşar Kemal edebiyatında kurucu rol oynayan “anne”ye benzeyen, karşılaştırabileceğimiz iki büyük örnek var. Bunlardan biri modern Rus edebiyatının kurucusu sayılan, 1831-1895 yıllan arasında yaşayan Rus hikâye anlatıcısı Nikolay Leskov’un annesi. İkincisi Latin Amerika edebiyatında yeni bir dalga yaratan Gabriel Garcia Marquez’deki “anne” figürüdür. Türkçe’de pek tanınmayan ama Gogol, Tolstoy, Turgenyev, Dostoyevski, Gorki, Çehov gibi büyün büyük Rus yazarlarını etkilemiş olan Leskov için Maxim Gorki’nin yargısı şudur: “Leskov,” der Gorki, “bütün yabancı etkilerin tamamen uzağında, halktan en çok beslenen yazardır.” (a.g.e.)

Benjamin: “Bütün hikâye anlatıcılarının beslendiği kaynak, ağızdan ağıza aktarılan deneyimdir” diyerek anlatı sanatının kökeninin sözlü anlatı olduğunu öncelikle vurgular. “Hikâyeleri yazıya geçirenler arasında en büyük olanlar, adı sanı bilinmeyen sayısız hikâyecinin anlattıklarına en sadık kalanlardır” der ve bu saptamayı Leskov’un adsız anlatıcılara duyduğu sadakatin kusursuz bir örneği olduğunu vurgulamak için yapar. Şu izlenimini de ekler: “Bir atasözü “Yolculuğa çıkanın anlatacakları vardır” der; demek ki halkın gözünde hikâye anlatıcısı uzaklardan gelen biridir. Ama evinde kalan, namusuyla hayatını kazanan, yörenin hikâye ve geleneklerine vakıf kişiyi dinlemek de bir o kadar keyiflidir onlar için.”” (***)

 


Anne imagosu

Benjamin, “çok az hikâyeci masalın ruhuyla onun kadar derin bir akrabalık kurabilmiştir” dediği Leskov’a ruh veren bu özelliğin “anne imagosu” olduğunu vurgulaması, doğal biçimde Leskov’un Yaşar Kemal ile ortak yönünü düşündürür. Yaşar Kemal de tıpkı Leskov gibi annesinin kendi sanatı üzerindeki rolünü vurgulamıştı. “Leskov’un karakterlerinin geçit törenlerinde başı çeken dürüst insanlar da “büyüyle kurtarılmış’tır” diyordu Benjamin. “Pavlin, Figura, perukacı, ayı bakıcısı, yardımsever nöbetçi... hepsi bilgelik, iyilik, umut timsalidirler, hikâye anlatıcısının çevresini alırlar.” Leskov annesini şöyle anlatır: “O kadar iyiydi ki hiç kimseyi, bir hayvanı bile incitemezdi. Canlılara acıdığı için, ne et ne de balık yerdi. Bazen babam ona bu yüzden çıkışır, o ise şöyle cevap verirdi: ‘Bu hayvancıkları kendi ellerimle yetiştirdim, onlar benim evlatlarım sayılır, kendi evlatlarımı yiyemem değil mi?’ Komşusunun evinde de et yemezdi. ‘Onları canlıyken gördüm,’ derdi, ‘onlar benim tanıdıklarım, tanıdıklarımı yiyemem, değil mi?’” Dürüst adam bütün yaratıkların savunucusu, aynı zamanda da onların en yüce timsalidir. Leskov’da bu kişi, zaman zaman mitolojik bir boyut kazanan, dolayısıyla da masalın saflığını kuşkusuz tehlikeye sokan bir anne imgesinden beslenir.” (s.95)

Yaşar Kemal ile Leskov’un benzerliği anne imagosuyla da sınırlı değildir.
Başka önemli benzerlik “doğa”yı algılayışlarıdır. Bu özellik de anneden anne imagosundan kaıttır.

Marquez örneği ise, hepimizin bildiği Yüzyıllık Yalnızlık romanındaki aile ve özellikle büyükanne Ursula karakteridir. Marquez, ailesinin hikâyesinin yaratıcılığı üzerindeki etkisi anlatmak için yazdığı 550 sayfalık “Anlatmak İçin Yaşamak”, “anne imagosu”nun aktarıcıdaki kurucu rolünün ayrıntılı bir analizi gibidir.

 


Roman yazmak


Bu yazarlar annelerinden ya da bir anne imagosundan ne kadar etkilenmiş, nasıl büyülenmiş olursa olsun, söylence ile roman gibi iki anlatı türü arasında büyük bir tarihsel mesafe, derin bir üslup farkı vardır. Benjamin bütün hikâye anlatıcılarının beslendiği kaynak, ağızdan ağıza aktarılan deneyimdir. Hikâyeleri yazıya geçirenler arasında en büyük olanlar, adı sanı bilinmeyen sayısız hikâyecinin anlattıklarına en sadık kalanlardır” demiş olsa da sözlü kültürdeki geleneksel hikaye anlatıcısıyla yazılı çağın romancısı arasındaki nerdeyse uzlaşmaz mesafeyi görmektedir: “Hikâye anlatıcılığının gerilemesiyle sonuçlanan sürecin ilk belirtisi, modern çağın başında romanın doğuşudur. Romanı hikâyeden (ve daha dar anlamda destandan) ayıran, esas olarak kitaba bağımlı olmasıdır. Romanın yaygınlaşması, ancak matbaanın icadıyla mümkün oldu. Sözlü olarak aktarılabilir olan, yani destanın zenginliği, romanın malzemesinden nitelikçe farklıdır. Romanı bütün diğer düzyazı türlerinden, masal, efsane ve hatta novelladan ayıran, sözlü edebiyattan gelmiyor ve ona dönmüyor olmasıdır. Bu onu en çok da hikâye anlatıcılığından ayırır. Anlatıcı hikâyesini deneyimden çekip alır, kendi deneyiminden ya da ona aktarılanlardan ve o da bunu kendisini dinleyenlerin deneyimi haline getirir. Romancı ise kendini tecrit etmiştir. Romanın doğduğu oda, en temel kaygılarından misal verip kendini ifade edemeyen, kimsenin akıl vermediği ve kimseye akıl veremeyen, tek başına kalmış bireydir. Roman yazmak, insan hayatını tasvir ederken benzersiz olanı uç noktalara vardırmaktır. Roman, hayatın bütün doluluğu içinde ve bu doluluğu tasvir ederek, yaşayanların derin akılsızlığını ortaya serer. Türün ilk büyük eseri Don Quijote bize daha o zamandan, insanların en soylularından birinin -Don Quijote’nin- ruhsal zenginlik, cesaret ve yardımseverliğinin akıldan tümüyle yoksun olduğunu, bilgeliğin kırıntısını bile taşımadığını gösterir.” (sf.80)
Durum buysa, Yaşar Kemal “anne imagosu”nun üzerineki etkisini nasıl bir dönüşüme uğratmış ve örneğini verdiğimiz iki kurucu yazara benzer biçimde Türkçe edebiyatta nasıl bir çığır açmıştır?
(Yazının ikinci bölümü bu “Doğum” ve “Kendini Gerçekleştieme Süreci” olacaktır.)


(*) “Tarih, bir inşa faaliyetinin nesnesidir: Yapı, homojen ve boş bir zamanda değil, “şimdi’nin zamanı”nın doldurduğu bir zamanda yükselir “ demişti Walter Benjamin.

 


(** )Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor. YKY (***) W. Benjamin, Hikâye Anlatıcısı – Nikolay Leskov’un Eserleri Üzerine Düşünceler, Son Bakışta Aşk (çev. Nurdan Gürbilek), Metis. Sf. 78.

 


MAHMUT TEMİZYÜREK



 

Bu haber 861 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Uluslararası Dünya Müzik Fuarı Womex, 2021 sanatçı ödülünü, Dersimli sanatç..