Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Nazilik, Kürtlere yapılanlardır!.. / Ahmet Kahraman

Nazilik, Kürtlere yapılanlardır!.. / Ahmet Kahraman

14 Mart 2017, 18:15

Kürt kırımı, Kürdistan’ın yangın ve yıkımı ortadayken, insanca konuşmak üzere karşılıklı oturduğu İsrail Cumhurbaşkanına, “siz öldürmeyi çok iyi biliyorsunuz" diyordu.

Erdoğan, bir fenomen değil, ruh hali haritasının bozukluğu, başından beri gözler önündeydi. Batı uygarlığına düşmanlığı da gizli, saklı değildi.

Batılıları, kendince sövgüye tutuyor, Ankara’ya davet ettiklerini aşağılıyordu.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi küçümseyerek kişilik bulmak için, Belediye Başkanı düzeyi ile karşılanmış, neredeyse tartaklanırcasına taciz edilmişti.

Kürt kırımı, Kürdistan’ın yangın ve yıkımı ortadayken, insanca konuşmak üzere karşılıklı oturduğu İsrail Cumhurbaşkanına, “siz öldürmeyi çok iyi biliyorsunuz" diyordu.

Dönüşünden sonra, Başkomutanı olduğu ordu, kim olduklarını ve ne aradıklarını bile bile Roboskî köylülerini bombalıyor, çoğu çocuk 34 kişiyi bir arada katlediyordu.

Katiller belli, ama üstüne meçhul örtüsü çekiliyordu.

Kürdistan kanarken, Batı’nın vicdanı üç kuruşluk ticaret, ekonomik ve askeri ihale alma uğruna ölü numarası çekiyordu.

Oysa, Faşizm boynuna tasma geçirilmiş vahşi yarattıktı. Deneyimlerle biliyorlardı ki, onlara karşı suskun kalma adına elini veren, kolunu değil gırtlağını kaptırıyordu. Buna rağmen, bana mısın demiyor, Suriyeli mülteciler şantajını da yutuyorlardı.  

Halbuki, Suriye’nin yıkımı, katliam ve ölümden kaçışlar Suudi Arabistan, Katar ve Türk ortak yapımı bir korkuluktu. Yıkım ve kırımın parası Katar ve Suudilerden, katiller, yıkımcıların silahlandırılıp sınırdan içeriye sokulması da Türklerdendi.

Erdoğan rejiminin, İslamcı terör çeteleriyle gönül bağlarıyla, ekonomik, siyasal dayanışma ilişkilerinin iç içeliğini bilmeyen yoktu. Avrupa gazeteleri ilişkiler yumağının içeriğini yazıyor, televizyonlar aynı kabı şapırdatanların ses ile görüntülerini evlerin oturma odalarına taşıyordu.

Avrupa’nın suskunluğunu fırsat bilen Türkler, mülteci kamplarıyla “insaniyetli" görünme gösterisiydi.

Gösteri sahnesinin gerisinde de, Kürtlere karşı ırkçı saldırılar tazeleniyor, 200 bin kişilik güçle, Kürt şehirleri Diyarbakır Surları, Cizre, Nusaybin, Silopi, Şırnak, Silvan, Varto, Lice, İdil muhasara altına alıp talan ediliyor, sonra taş, taş üstünde bırakılmamacasına havadan, yerden bombalanıyor, aylar süren muhasarada katledilmiş çocuklar ve ihtiyarların cesetleri, Faşizmin insaniyet gösterisi olarak aç sokak köpeklerine yem ediliyordu.

 Sonra vahşetin doruklarına çıkılıyor, katiller kurt gibi uluyarak, silahsız, savunmasız insanların üstüne saldırıyor, Cizre’de 144 Kürt gencini diri diri yakıyorlardı.

Suriyeliler için barınaklar, çadırlar kuranlar toplam bir milyon kişiyi yerinden, yurdundan ediyordu. İmkanı olanlar oraya, buraya sığınıyor 500 bin kadar evsiz ise dağ eteklerine sığınıyor, oralarda bezden çadırların altına giriyorlardı.

Sonra, Türk yeniden yıkımcı olarak karşılarına dikiliyor, bez çadırları havaya savuruyor, her yaştan insan kalabalığı kar altında barınaksız, ortalıkta kalıyordu.  

Dememiz o ki, ilan ve reklamla Suriyelilere kamp duyurusu yapanlar, daha sonra, Mafya benzeri şantajla Avrupa kapılarına dayanıyor, “istediğimi vermezseniz, kalabalıkları üstünüze salarım" diyerek para koparıyordu.

Avrupa bu şantaja da boyun eğedursun, Türk ırkçılığı kimseden destur almadan yayılıyordu. Casus ve muhbir imam teşkilatlarını Avrupa’ya salmakla da kalmıyor, Türk ırkçılığı ve Batı karşıtlığı ile IŞİD İslamı sufliliğinin halkanlandığı Faşizan kampanyaları da naklediyorlardı.

İslami terörü ihracın bir yoluydu, bu. Almanya, önlerine dikildi. Avusturya ve Hollanda da destek verince, Avrupa uyandı…

Ancak Erdoğan, hala küflenmeye yüz tutmuş bayat simitleri annesine ısıttırıp taze fiyatına satan çağdaki ruh haliyle, bir ayıp bilmezdi. Kaide, kural, nezaketten habersiz davranıyordu.

Bozuk ruh halinin haritasında, doğru bildiği yolda yürüyor ve başkanının ülkesinde canın ın istediği gibi takılacağını sanıyordu.

Rusya’ya yalvararak girdiği Suriye topraklarında, öz sahip gibi davranıp Kürtleri hizalamaya kalkışıyordu ya, Avrupa’da da ne isterse öyle olacağını sanıyordu.

Ancak Almanya, yüzüne kapılarını kapattı. Hollanda, Toroslardan inme Dışişleri Bakanı ülkeye zorla girmeye kalkışınca, zorla geri çevirdi. Aile Bakanı kadın, hırsız gibi kara yoluyla Hollanda’ya sızmaya çalıştı. O da polis zoruyla ülkeden çıkarıldı.

Erdoğan, ülkesinin egemenlik haklarını savunan Hollanda yönetimini Nazilik, Faşistlikle suçluyordu.

Oysa, biraz onurlu olmak gerekti. Çünkü, söyledikleriyle kendi yüzüne ayna tutuyordu. Onun rejiminde, “demokrasi var, buyur meydana" yalanıyla seçimlere giren Kürtler, toplama kamplarına doldurmuşlardı. Belediyeler çete zorbalığıyla gasp edilmişti.

Kürt kadın seçilmişler, (Ayla Akat ile Sabahat Tuncel) çomur içinde sürüklenerek zindana götürülmüşlerdi.

Kürt şehirlerini yıkmak, dağlarını bombalamak, katliam yapmak, üç yaşındaki Miray bebek, 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın kafasına nişan alıp tetik çekmekti, Faşizm. Kürt dilini yasaklamaktı, Faşizm. Ülke çapında çoğu Kürt 45 bin kişiyi siyasi nedenlerle hapse atmak, 153 bin kişiyi isten atmak, malı, mülkü gasp etmek, adı tek tek adı sıralanan 173 gazeteci ve yazarı mahpus tutmaktı…  

Irkçı histeriyle, başka topraklardaki Kürtlerin önünde set oluşturup “size yer yüzünde güneş yüzü görmek yok" diye tepinmektir, Nazi ırkçılığı. Ne diyeyim başka!..

Politika

Bu haber 538 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..