“Gönül gel gezelim Munzur Dağı’nı
Ne hoş memlekettir ili Dersim’in
Seyran eyleyelim Sultan Dağı’nı
Ne hoş çiçektir gülü Dersim’in”
Dersimliler için Kasım ayı çok zor bir aydır, yürek sızısıdır ve her daim kanayan bir yaradır.
Tam 80 yıl olmuş Dersim Rayberi Seyit Rıza ve arkadaşlarını yitireli.
80 yıl olmuş Alişer Efendi ve yoldaşı Zarife Xatunu ve beylerin beyi Sahan Ağayı kaybedeli.
Evliyaların Dersim’i terk etmesi, Düzgün Baba’nın, Sultan Baba’nın, Munzur Baba’nın Dersim’e küsmesinin üzerinden tam 80 yıl geçmiş.
80 yıldır sürüyor kendi ölülerini gömemeyen kentin trajik hikâyesi…
O gün bugündür o topraklar gün yüzü görmedi.
Yüzyıllardır silah sesleri eksik olmuyor Kırmanciye’de…
Dersim tertelesi bizim daimi acımız, daimi yükümüzdür.
Çok uzun süren sessizlikten sonra Dersim 1937-38 için çok şey söylendi, yazıldı, çizildi.
Ancak hikâyenin birden fazla tarafı hep eksik kaldı. Bir türlü fotoğrafın parçalarını bir araya getiremedik.
O fotoğrafın en önemli parçasını elbette Dersim kadın mücadelesi oluşturuyor.
Dersim’de kadın deyince de ilk akla Zarife Xatun geliyor. O efsanevi ismin trajik ölümü dışında ne yazık ki çok az şey biliyoruz. En çokta bu canımızı acıtıyor ve acıtmalı da. Ardılları olarak neden bu kadar yoksun bıraktık bu alanı.
Çoğu kimse görmüştür Zarife Xatunun hayat arkadaşı ve yoldaşı Alişer Efendi ile birlikte yan yana durup çektirdikleri o muhteşem fotoğrafı…
80 yıl aradan sonra o fotoğraf hala insanı kendisine hayran bırakıyor. Aslında bir tek o fotoğraf bile, bir kitabı, bir filmi, bir senfoniyi fazlasıyla hak ediyor.
Kim bilir o fotoğrafı çektirdiklerinde ne düşünmüşlerdir her iki yoldaş…
Dersim 1937-38 denildiğinde ilk akla gelen iki sembol kadın var. Zarife Xatun ve Bese Hanım. Üzülerek belirtmeliyim ki bu her iki isimle ilgili bilgiler bile çok sınırlı.
Yerel anlatımlardan çıkardığımız, Alişer Efendi ve Zarife Xatun birbirlerine “heval” diye hitap ediyorlar. Zarife Hanım 1882 yılında Azger köyünde dünyaya geliyor. At biniyor, silah kullanıyor. Geleneksel kıyafeti, uzun boyuyla güzel bir kadın olduğunu biliyoruz.
Yine Koçgiri yenilgisinden sonra Alişer Efendi ve Zarife Xatun Dersim’e gelirler. Anlatıcıların verdikleri bilgiye göre Alişer Efendi ve Zarife Xatun 1921 yılının Nisan ayında Seyit Rıza’nın yanına yerleşir ve katledildikleri 9 Temmuz 1937 tarihine kadar burada yaşarlar.
Alişer Efendinin yazmış olduğu ünlü şiiri “Gönül gel gezelim Munzur Dağı’nı” bu yıllarda yazdığı söyleniyor.
Zarife Xatun tüm yaşamında Alişer Efendiye eşlik eder ve dost düşman tüm gözlemcilerce takdirle karşılanır. Nuri Dersimi ünlü eserinde de Kürt kadınının kahramanlığı bağlamında bir örnek olarak yer verir. “Zarife, kocası gibi Kürt milli davasına bağlı, aynı yüksek gayeleri takip eden, eşsiz bir Kürt kızı olduğunu hayatında doğrudan ispat etmiştir. Zarife Kürt kadınları arasında milli uyanış için eşsiz bir propagandacı olmuş ve Alişer’in milli faaliyetlerinde onun sağ kolu ve iş arkadaşı olmuştur. Zarife Alişer’e daima Kürtçe ’de ‘arkadaş’ anlamına gelen ‘heval’ sözüyle hitap ederdi. Ne yazık ki fikir ve duygu itibariyle tam bir birlik olan bu ailenin bir çocuğu olmamıştır.”
Alişer Efendi ve Zarife Xatun bugün bile kıskanılacak bir ilişki yaşadılar ve sonraki nesillere örnek oldular.
En önemlisi de Zarife Xatunun bundan 100 yıl önce kadının özgürlük mücadelesine nasıl öncülük ettiğini görüyoruz. Alişer Efendi’nin kadın mücadelesine, eşine verdiği değeri, gösterdiği saygıyı takdir etmeden geçmek de olmaz.
Anlatımlara göre, Seyit Rıza’nın önerisiyle Dersim’de olup bitenleri dünyaya anlatmak için Dr. Nuri Dersim’i Suriye’ye, Alişer Efendi’nin de Sovyetler Birliği’ne gitmesini istiyor.
Durumdan haberdar olan devlet Seyit Rıza’nın yeğeni Rayber’i kullanarak Alişer Efendi ve Zarife Xatunun başını ister. Devletle işbirliği yapan Rayber akrabası Zeynel’i kullanarak (Zeynel daha sonra saf değiştirip devlete karşı savaştı ve bir çatışmada hayatını kaybetti) Alişer Efendi, yeğeni ve Zarife Xatunu 9 Temmuz 1937’de Seyit Rıza’nın köyüne yakın sığındıkları mağarada katlettiler.
80 yıl öncesinin bölük pörçük bilgileri bize bu kanlı hikâyeyi böyle anlatıyor.
80 yıl sonra kadın özgürlük mücadelesinin sembolü Zarife Xatun’un hak ettiği yere oturtmanın sorumluluğu Dersimli kadınlarındır.
Elbette, 1937-38 tertelesinde Dersim kadın mücadelesini sadece Zarife Xatun ve Bese Hanım ile açıklamak haksızlık olur isimsiz kahraman kadınları da asla ve asla unutmamak gerek.
Düşman olarak gördükleri askerlerin eline düşmemek için, teslim olmamak için el ele tutuşup kendini kayalıktan boşluğa bırakan 40 kadının hikâyesine nerede rastlanmıştır? Anlatımlardan yola çıkarak Dersim tertelesi boyunca kendisini kayalıktan atıp hayatına son veren kadın sayısı binlerle ifade edilmektedir. Aynı şekilde ailelerinden zorla kopartılıp ganimet diye hizmetçi olarak ya da farklı nedenlerle peşkeş çekilen subayların emrine verilen Dersim’in kayıp kızlarını nasıl unutacağız?
Zarife Xatun ve Bese Hanım isminin de ifadesini bulan Kırmanciye kadın mücadelesi özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin mirasıdır.
O mirası Zarife Xatun’a benzerliğiyle ve mücadelesiyle unutamayacağımız Sakine Cansız sürdürmüştür. “ Zarife” ve “Bese” adını alan binlerce Dersimli kadın sürdürmüştür.
O mirasın ağır yükü omuzlarımızdadır. Ne zaman ki Dersim meydanında Seyit Rıza’nın heykelinin yanına Zarife Xatunun heykelini diktiğimizde işte o zaman Alişer Efendi ve Zarife Xatun’un bize bıraktıkları mirasa uygun gönlümüzce Munzur Dağlarını gezeceğiz…
O gün geçmişimizin ve geleceğimizin günü olacaktır.
Seyit Rıza ve arkadaşları, Alişer Efendi, Zarife Xatun ve Kırmanciye kadınlarının anıları ve mücadeleleri önünde saygıyla…