İnsan türü bilinçlendiği oranda varlığını anlamlandırma arayışında olmuştur. Önceleri tüm doğaya canlılık yüklenmiş buradan çıkış aranmıştır. Ancak kendini aştığı ölçüde yeni sonsuz ufuklara yönelmiştir insan bilinci. Mitoloji, din, felsefe, bilim, sanat bin yıllar boyu anlam arayışındaki insana kılavuzluk eden temel alanlar olmuştur. Aslında bilinen en eski destandaki ölümsüzlük metaforu da hakikat arayışına yönelen ilginin ve merakın cisimleşmiş halidir.
Değişik tarihlerde değişik bilgeler, değişik inanç sistemleri, değişik yol ve araçlarla hakikati anlaşılır kılma arayışındaki ısrarlarını süreklileştirirlerken hegemon iktidarlar da tahakküm araçlarıyla egemenliklerini kalıcılaştırmak maksadıyla hakikat arayışçılığını en sert biçimde cezalandırmışlardır.
Bin yıllardan beri benimsedikleri Zerdeşti inancıyla Kürtler, hakikat arayışçılığının öncü kavimlerindendir. Çok geniş bir coğrafi alanda yaşadıklarından kendi bünyesinde de çok renkliliği ve kültürlülüğü yaşayan otantik Kürt topluluklarından Yaresanlar yani Ehl-i Hak ya da Kakailer hakikat arayışçılığında çok kadim bir geçmişe sahip oldukları halde duçar oldukları baskılar yüzünden hep kendilerini gizlemek, gölgeliklere saklanmak zorunda bırakılmışlardır.
Nüfusları 10-11 milyon arasında olduğu tahmin edilen Yaresaniler Kürtçenin Gorani diğer adıyla Hewramani lehçesini konuşurlar. Çoğunlukla Doğu Kürdistan’ın Kirmanşan ve Şehrizar bölgeleriyle Güney Kürdistan’ın Süleymaniye, Kerkük, Musul bölgelerinde yaşarlar.
Her ne kadar İslam dinine mensuplarmış gibi gösterilseler de özgün bir inanç ve kültür sistemine sahiptirler Yaresanlar. Zerdeşt orjinli bir inanç ve kültür olması itibarıyla gelenek akait ve ritüellerinde Alevilik ve Ezidilikle büyük benzerlikler olsa da ikisiyle de birebir özdeş değildir.
Alevi Kürtler gibi Mazdek öncülüğündeki Sorka Alem isyanındaki kızıl renkten esinlenerek kendilerini Sersor (Kızılbaş) diye tanımlarlar.
Müzik, şiirle birlikte kadim çağlardan beri insanlığın hakikati dillendirmekte sesi soluğu olduğundan pek çok topluluklarca kutsanmıştır. Gılgameş’in davulu, Pan’in kavalı, Orpheus’un sazı ve değişik enstrümanlarla özdeşleştirilen birçok mitolojik ya da tarihsel sima müziğin hakikat arayışındaki önemini kanıtlar.
Yaresanlarda da müzik tanrısal değerdedir. Hakikate varan tüm yollar, katlar ve merhaleler müzikle geçilir. Merhaleler Alevilikte olduğu gibi marifet ve hakikattir. Hakikat tanrıya kendi özünde varma yani varlığını aşmadır. Nirvana’ya erme belki de tüm imtihanlardan geçerek Zuhal yıldızına varmadır. Terzi Hermes bilgeliğinde olgunlaşma Hallac-ı Mansur sezgi selliğinde sonsuzlaşmadır.
Örgütlü, hiyerarşik ve kitabi bir din değildir Yaresanilik. Bir nevi doğa dini, ahlak felsefesidir. Sevgiyi düstur edinmiştir hakikatin sadık arayışçıları. Dostluğa ama her türden dostluğa kendiyle, toplumuyla, doğayla dostluğa büyük önem verir, kardeşliği tüm mertebelerin en yücesine yerleştirirler.
İlk Grek filozof ve ozanlarından, ritmik müziğin kurucusu Orpheus’ta olduğu gibi sayılara kutsallık atfederler 4, 7,40, 36,72 sayılarını kutsal bellerler. Reenkarnasyona inandıklarından ölümleri sürekli işleyen doğal dönüşümün bir parçası gibi kabul eder, 1001 periyot lük devirlerle dünyanın yenilendiğine inanırlar.
Cemlerinde kadın- erkek bir arada toplanır simge sazları tambur eşliğinde semaha durur, ekstaz halinde vect durumuna geçerler.
Beş kutsal baş meleklerinden biri Mama Celale’dir. Kadın meleğin yanı sıra Daye Rezbar, Zerbani Hatun gibi kutsal azizeleri büyük bir bağlılıkla anarlar.
Her türden kötülükten kaçınırlar. Yaresan kültüründe küfür, azar ve lanete asla yer yoktur.
Zerdeşlikte olduğu gibi çocuklar vaftiz edilerek kötülüklerden arındırılırlar.
Nefs terbiyesine Alevilikte olduğu gibi ayrı bir önem verirler. Kutsal başat şahsiyet Sultan Sahok’tur. Sultan Sahok ve üç dervişin Morre Nur mağarasında düşman kuşatmasından kurtuluşunun hatırasına her yıl üç gün oruç tutarlar.
Hewramani dili Kürtçe edebiyatın özellikle de şiirin kaynak dilidir. M.Ö 4.YY’da Borazboz adlı ozanın yazdığı şu dizeler:
“Birlikte geçen günleri özlüyorum
Hele sabah çıkıp gidişimizi
Seninle dağlara çıkar, dolaşırdık
Birlikte söylerdik türkülerimizi
Ben o dağların ruhundan öğrenmiştim
Ta yürekten, candan, içli söylemeyi
Hem dağlarda, hem kırlar, hem sahralarda
El aman, medet aşkın elinden yani
İkimiz tam da bir gönül olmuşken
Sonbahar gelip böyle ayırdı bizi
Ancak birlikte olunca küflenmez aşk
Ya bağır bir ses ver, ya da uyu hadi” bilinen ilk Kürtçe şiirden günümüze kalanlardır.
Borazboz’dan yaklaşık 1400 yıl sonrası yaşamış ünlü Kürt ozan Baba Tahirê Uryan da Homerik kıvamda dizeler yazıp yüreğinden akan mısraları besteleyip tamburu eşliğinde nefesine katıp haykırmıştır. O da aşkı ve anlamı çağırır, hakikat sorgular ve şöyle der:
“O ki âşıktır candan korkmaz
Âşık zincir ve zindanla yılmaz
Aşığın gönlü aç kurt gibi arsızdır
Çobanın zart zurtunu umursamaz”
İslam dini Yaresani inancını ağır baskı ve tazyik altında tutmuştur. 669 yılında Arap istilacıların zulmü karşısında yazılmış Hurmuzgan şiiri de:
“Hurmuzgahlar yıkıldı
Kutsal ateşler söndü
Büyüklerin büyüğü kendini gizledi
Arap zulmü Habur’u yıktı
Şehrizar’a kadar ulaştı
Kadınlar ve kızlar esir alındı
Erkekler kendi kanlarında boğuldular
Zerdeşt inancı yalnız bırakıldı
Hürmüz hiçbirini affetmeyecek”
Sadece erkek şairler, pirler, ozanlar, ulular değil 16.YY’da yaşamış Semen Xanıma Dovdani gibi kadın sanatçılar da Yaresaniliği yaymada büyük rol oynamışlardır.
Aradan bin yıllar geçse de günümüzde Yaresaniler özellikle de yoğun olarak yaşadıkları Doğu Kürdistan’da İran devletinin ağır baskısı altında var olma mücadelesi veriyorlar.