Kemal,Hitler'in propaganda bakanı Göring'den aşağı olmayan AKP'nin adalet(siz) bakanını Almanya'ya sokmayan Alman makamlarına,'demokrasi' adına ateş püskürtüyor!
Kemal'e ilişkin düşüncelerimi, 2011 yılında ki seçim sürecini değerlendiren bir yazıda, şu satırlarla dile getirmiştim. Bu satırların o günün özgünlüğüne ilişkin yorumu yanında Kemalin karakterinin ana hatları hakında bazı bilgilerde veriyor. Bu açıdan okunmaya değer.
Kemal'in demokrasi ve insan hakları noktasındaki düşünceleri, ''devletin bekası'' anlayışı üzerinden kurgulandığı için, ogün ne düşünüyordu ise, bugün aynı şeyi düşünüyor.
İNKARIN ÇOCUĞU KEMAL
„Dersime sefer olur fakat zafer olmaz.“ Bu cümle, Türk sömürgeciliğine karşı direnmiş kürtlerin, Kürdistanın bağımsızlık mücadelesine olan inancını ifade ediyor. Devlet Dersime mükerer defalar katliam ve soykırım seferlerini düzenledi. Dersimli Kürtler bu soykırım ve katliamlar sonucu büyük kayıplara oğradı fakat teslim olmadı.
Katliam ve soykırımların kürtlere geri adım atırmadığını gören Devlet Kürt kimliği ve Kültürüne karşı kapsamlı bir savaş başlattı. Her Kürt köyüne bir karakol birde okul kurdu. Karakollar kürtlere karşı devletin zulmünü icra ederken, okullar Kürt çocuklarını kimliğinden ve benliğinden soyutladı. Bir asıra yaklaşan bu politika sonuçta iki tür Kürt tipi ortaya çıkardı. Bir, devletin hizmetine kendisini koşulsuz adamış Kürt, iki, Kürtlükle Türklük arasında gidip gelen Kürt.1984 atılımı olmasaydı, kürtlükle Türklük arasında gidip gelen dengesizleştirilmiş Kürt’te bu gün Türk olacaktı.
İnkar politikasının, azımsanmayacak kadar, inkar çocuğu doğdu Kürdistanda. Bu inkar çocuklarının görevi, devletin politikasını ülkesinin ve soyunun inkarı ve imhası yönünde uygulamak oldu.
Kemal Kılıçtaroğlu’da, bu inkar politikasının çocukları, kürtlerden. Bunların bütün görevi Kürtleri kendisinden utandıracak duruma getirerek hakim milletin ‘yüksek’ meziyetlerine özendirmek oldu. Sömürgeci sistemin okullarında kendilerine ögretilen inkarı iyi ezberlediler. Soyunu inkar ederek ondan utandığını topluma empoze ettiler. Kemal bu gün, bu saatten sonra hala bu politikanın donkişotluğuna soyunmuş. Dersim’de dersimlileri türklüğe davet ediyor. ‘’Horasandan geldiğini, türkmen soyundan olduğuna, Orta asyadan’’ geldiklerine, inadırmaya çalışıyor Dersimli Kürtleri!
Soyuna düşmanlık ve kendisini inkarın sınırı ancak bu kadar olabilir. Meydanda başbakan Erdoğan’a boş böbürlenmelerini önce Türkmen zırhıyla muhafaza altına aldıktan sonra, ‘’ben soyumu inkar etmem’’ diyor. Ama inkar etmediği soy Kürd değil Türkmen! Peşinde Aleviliğini de inkar etmediğini söylüyor. Onun koruması da var Türk olmak!
Anası babası Türkçe bilmeyen Kemal; nasıl Türkmen oldun? Türkmen Kemal, devletin neden Yozgat, Aydın, Nevşehir veya başka bir Alevi Türk şehrinde soykırıma girişmeyip de Dersimli ‘Türkleri’ soykırımından geçirdiğini Dersimlere anlatırmısın! Türk devleti bütün tarihi boyunca sadece Kürt Alevilerin yaşadığı bölgeleri katliam ve Dersim örneginde olduğu gibi soykırımından geçirmiştir. Bu nasıl yaman bir çelişki kemal?
Kemal dersimlilerin sevincini kursağında bıraktı, beklentilerini, kurdukları boş hayalleri dahi rüzgarlara savurdu.
‘’Müstahak olmuş’’ denir böyle durumlarda fakat dili varmıyor insanın. Dersimliler Kemal’den ‘’Bilboardların kaldırışı yalnıştır’’ cümlesi beklerken o bir kaç adım ileri giderek efendisinin bir asırdan beri dersimli kürtlere dayattığı ve başarılı olamadığı türklüğü dayattı.
Kılıçtaroğlu’nun partisi, bütün Kürt soykırımı ve katliamlarında parmağı olan bir parti. Hatta bu katliam ve soykırımları yönetmiş, organize etmiş ve uygulamıştır. Fakat aynı parti yıllar boyunca Kürt oylarını da kendi iktidar aleti olarak kulanmıştır.Hem kürdü öldürtmüş, ama hem de kürdün ölülerinin üzerinden iktidara yürümüştür.
Bu parti tarihin hiç bir dönemin de bir özeleştiri yapıp kürtlerden özür dahi dilememiştir. En çok katliam ve soykırımı yaptığı Dersim'de ise, hep birinci parti olmuştur. Peki bu nasıl mümkün olabilmiş? Bir çok sebebi var elbette, fakat en önemli nedeni, devletin dersimin saygın simalarını kulanarak Dersimliyi kandırmış olabilmesi. Aslan Bora ile başlayan ve Kılıçtaroğlu ile devam eden bu politika hala Dersim kürtlerini etkiliyebiliyor.
Dersimliye ne oluyor? Kendi katili ile kendi arasına ne zaman kesin bir çizgi çekecek? Kendisindendir diye düşmana hizmet edenlere neden güven bağışlıyor?
Bu fenomeni, Dersim'de yaygınca kulanılan bir öz deyimle açıklamak mümkün. Denir ki, ‘’Kurdun ısırdığı Koyun Kurdun peşine takılır.’’
Kılıçtaroğlu Dersim katili bir partinin temsilcisi olarak Dersim'e geldi. Kürtçenin Zazaca lehçesinde yazılmış Bilboardları kaldıran CHP Dersimlileri üzmüş, fakat Dedersimliler Kemal gelirse bu yalnışı düzeltir diye düşünmüştür.
Hala CHP’den ve özellikle Kılıçtaroğlu’ndan bir medet umman Dersimliler; siz CHP ve Kılıçtaroğlu’ndan daha ne keramet bekliyorsunuz! Eğer çıkıp açıktan ‘’Ben iktidara gelince sizi tekrar katledeceğim’’ itirafını bekliyorsanız bu nafile bir bekleyiş olacaktır. Katledilmiş ölülerinizin ve gelecek nesil çocuklarınızın vebali altında kalmak istemiyorsanız CHP’den uzaklaşın. Dersimden, iktidar olamayan ama iktidarın zulmüne karşı mücadele eden, edebilen bağımsız adayları gönderin.
Gün umut ve beklentileri devletin kurumlarına teslim etme günü değildir. Gün umut ve beklentiler için zulmün kaleleri üzerine yürüme günüdür.
Kılıçtaroğlu’nun soy itibarıyla Dersimli olması bir şey ifade etmiyor. Önemli olan onun bugün nerde ve kimin saflarında olduğu. O devletin en köklü partisinin saflarında. Gerçekten istese de hiç bir şey yapamaz. Zaten ciddi bir değişiklikten yana olsa oraya gelemez, gelmesine müsade edilmez. Gerçek bu. O bir misyon için oraya getirildi. O misyonunu oynamaya çalışıyor fakat başarılı sayılmaz. Kürtler artık bu oyunlara gelmiyor. Bundan ötürü ömrüde uzun değil.
Dersim kendisine yakışan tavrı almalı. Kendi atalarının katili bir partiye güvenini telkin etmemeli. Kemal Kılıçtaroğlu dersimliliğe çoktan veda etmiştir.
Gerçek dersimlilerin yeri zulme ve haksızlığa karşı mücadele edenlerin yanıdır. Dersim, devlet partilerine oylarını vermeyerek katil devletin suratına şamarını indirmelidir. Devlet partilerine giden her oy Dersim soykırımında katledilen dersimlilerin ruhunu sızlatacaktır. Her Dersimli bu hassasiyetle tercihini yapmalı. Eger kendisine yakın gördüğü aday yoksa o zaman sandık başına gitmemeli. Kendisine olan kızgınlığının tercihi Türk devlet partileri olmamalı!