Kürt sorunu, esasında Ortadoğu sistemlerinin ve onlarla çıkar ilişkileri içinde olan dünya egemen güçlerinin bir sorundur. Çünkü sorunu yaratan Kürtler değil, sorunu yaratan uluslararası güçler ve bölgede işbirliği içinde oldukları sistemler.
Kürtlerin başına getirilen belalar, Kürtlerin çıkardığı sorunun sonucu değil, Kürtlerin doğal haklarının bölgesel ve uluslararası sistemlerin gasbı sonucudur.
Bu sebepten sorunun çözüm imkanları veya imkansızlıkları da uluslararası ilişki ve çelişkilerin durumuyla yakından alakalıdır. Irak’ta olduğu gibi.
Kürtlerin sorunu ise sorunlu olan Kürtlerdir! Bu tip Kürtler, yüzyıllık Kürt esaretinin önemli sebeplerindendir.
Son otuz yıllık gelişmelerin dünya ve Ortadoğu için zorunlu kıldığı değişim ve dönüşüm projesinin Kürtlere sunduğu avantajlar var. Fakat bu avantajlar sömürgeci güçler ve sorunlu Kürtlerin ortak çabasıyla boşa çıkarılmaya çalışılıyor. Sorunlu Kürtlerin rolü sayesinde etkili de olunuyor.
Türk devletinin Heftenîn’i işgal saldırıları, Zendura, Metina ve Güney Kürdistan’ın tümünü işgal etme planının bir parçası. Bu planın uygulanmasında sorunlu Kürtlerin rolü belirleyicidir.
AKP-MHP rejimi, Kürdistan özgürlük mücadelesini tasfiye etme, Kürt halkını soykırıma tabi tutmayı kendi rejiminin yegane güvencesi olarak görüyor. Bu planın hedefi, Kürt halkının gerek Başûrê Kürdistan’da, gerekse Rojava’da elde ettiği statüyü ortadan kaldırmaktır.
AKP-MHP faşizminin elinde olan Türk Devletinin Kürtler için öngördüğü gelecek bu. Bir halkı kölelik düzeyinde denetim altında tutan bir sistemden, mevcut politikasına alternatifi bir politikaya sahip olduğunu düşünmek yanılgıdır.
Kürtler açısında sorun bu verili durum değil, elbette ki bu büyük bir sorun, ama Kürtlerin esas sorunu, kendisini hizmet beygiri gibi düşmanın hizmetine sunan sorunlu ‘Kürtler!’
Türk devletini Başur’e Kürdistan'a davet eden de, Efrin'in işgali ve Rojava'ya saldırısına öncülük eden de bu sorunlu Kürtlerdir.
Kürtler, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi sürecinde kendileri için ortaya çıkan avantajlardan yeterince yararlanma bir yana, ortaya çıkan olanakları (sorunlu Kürtler öncülüğünde) kendi eliyle darmadağın ediyor. Sorunlu ‘Kürtler,’ Ortadoğu’daki değişim ve dönüşümün eskinin devamı olmayacağının dahi farkında değil.
Bu avantajlı sürece, Kürtlerin, daha çok dezavantajların hakimiyeti altında karşıladıklarını söylemek karamsarlık değil. Mesela Kürtlerin parçalı hali. Mesela Kürtlerin çok sorunlu (kötü işbirlikçi) Kürtlere sahip olması. Mesela Kürtlerin ortak bir iradeden yoksun olması… Uluslararası çıkar ilişkileri, güç dengeleri ve Ortadoğu sahasında bu değişim sürecinde birden fazla oyun kurucunun olması…. Bu dezavantajlardan bir kaçı.
Ama gerçek şu ki; Ortadoğu’daki karışıklık sürecinde Kürtleri kendi planlarını gerçekleştirmek için kullanan savaş baronları, eninde sonunda Ortadoğu sahasında savaşın sona ermesine karar verdiklerinde, Kürtlerin hesaba katılmadığı bir planın tutamayacağını, sorunlu Kürtlerden daha iyi biliyorlar.
Kürtler açısında önemli olan, Kürtlerin de bir parçası olacağı bu hesapta Kürtlerin nerede olacağı, ne elde edeceğidir.
Bu hesabın sonunda Kürtlerin ne elde edeceğini, Kürtlerin cephesine bakarak cevaplamak mümkün. Bir kere Kürt cephesi sorunlu. Çünkü Kürtlerin önemli bir kesimi hala düşmanlarıyla sıkı işbirliği içinde. Kürtler, bu durumu kontrol altına alacak bir ulusal mutabakat cephesinden yoksun. Ortadoğu ve Dünya politika sahasında ortak bir irade ile çıkamıyorlar. Bu hem bölgesel sömürgeci güçlerin, hem de uluslararası güçlerin bölgeye dayattığı savaş politikasının zeminini güçlendiriyor. Kürtlerin parçalı, zayıf ve ‘muhtaç’ konumda olması, bölgesel güçlerin savaş politikasına zemin sunuyor, Kürtlerin parçalı halini ise ebedileştiriyor.
Bu durum Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesini şiddet ortamına mahkum ettiği gibi, aynı zamanda “Bölge Sistemler”inin ideolojik ırkçılıkla önemli oranda kendisi olmaktan çıkardığı bölge halklarıyla ilişkisini zorlaştırıyor; öte yandan bu halkları, ya zımmen, ya da direkt savaş destekleyicisi haline getiriyor.
Bu sebepten zemini olmayan “Halkların Kardeşliği,’’ “Bir vatan,’’ “Birlikte yaşama’’ istemi anlamsız kalıyor. Kürtlerin bu halklarla kardeşleşmesi, Kürtlerin bu halklarla eşit ilişki düzeyine varmasıyla mümkündür. Bu zemin oluşmadan, Ortadoğu halklarının kardeşliğine dayanan bir sistem kurmak, ne bu gün ki halk gerçekliği, ne de halkların ruh hali gereği mümkün değil.
Birde buna Kürt özgürlük mücadelesinin kazanımlarının bölge ve Dünya halklarının kazanımı, bölgesel sistemlerin ve Ortadoğu sahasında oyun kurucu olan uluslararası egemen güçlerin kaybı olarak eklersek, gerek Kürt sorunun çözümü, gerek halkların kardeşliği ve gerekse de Ortadoğu sahasında savaşın sona ermesi öyle yakın bir gelecek sorunu olarak görülmüyor.
Kürt Özgürlük mücadelesi egemen güçlerin Ortadoğu için düşündükleri statünün gerçekleşmesi önünde önemli bir engel olarak görülüyor. Kürtlerin mevcut sistemlere alternatif olarak sunduğu Sistemin kabul görmesi, sadece mevcut sistemlerin karşıtlığı sebebiyle değil, bölge halkları tarafından da kabul görmesi uzun bir süreç meselesi.
Bölgesel Sistemlerin gücü, toplum üzerindeki etkileri, toplumsal destekleri ve yerini dolduracak bir alternatif muhalefetin olmaması, bu sistemlerin daha uzun bir süre diktatörlüklerini sürdüreceğini gösteriyor.
Bu realitenin politika ve siyasete yansıması şöyle: Kürtlerin demokrasi mücadelesi sadece bölgesel diktatörlükleri rahatsız etmiyor, ABD, AB ve Rusya’yı da rahatsız ediyor. Öyle ise, finans-kapital için bölgenin gerici faşist diktatörlükleri, toplumsal eşitlik ve özgürlükten yana olan bir siyasi formdan daha evladır.
Ortadoğu’nun bütün sistemleri ayırımsız gerici, hatta faşisttir. Bu sistemler sadece kendi halkını değil, bölgesel güçler arsı ilişki gereği, komşu ülke halklarının ezilmesi, katledilmesi ve köleleştirilmesine de destek sunarlar.
Bunun en bariz yansımasını Türkiye, Katar, Yemen, Suriye, Libya, İran, Mısır, Suudi Arap Emirliklerinde süren hak ihlalleri, bu Devletlerin halkına ve diğer halklara karşı yürüttüğü katliam ve soykırımlar, Rusya, AB ve ABD devletler olarak, NATO’nun birlik olarak sunduğu silah ve siyasi koruma sayesinde, dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşiyor.
Ortadoğu sahasındaki ilişki ve çelişkiler, ‘’Arap saçına dönmüş’’ deyimine denk düşüyor. Böyle bir sahada Kürtlerin kalıcı kazanımlar elde edebilmesinin ilk şartı, sorunlu Kürtlerinden kurtulmaktır. İkinci önemli şartı ise, ortak bir iradeyle dünya politika sahasına çıkabilme becerisini gösterebilmektir.
Düşmanın güçlülüğü ve yüzyıla dayanan katliam ve soykırımlarının başarısı, sorunlu Kürtler sayesindedir. Ha keza Kürdistan’ın bölünmesi, her parçanın diğerine karşı kullanılması da!