Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / İsveç ve Avrupa Kürtlere özür borçlu

İsveç ve Avrupa Kürtlere özür borçlu

11 Haziran 2020, 09:24

Yıllar önce ölen bir kişi baş şüpheli ilan edilerek Palme cinayet dosyası rafa kaldırdı. Cinayet sonrası Kürt yurtseverlerinin evini basan, birçok kişiyi gözaltına alan, PKK’ye karşı cadı avı başlatan İsveç ve Avrupa ülkeleri Kürtlere bir özür borçlu.

İsveç’te yaşayan Kürtler, Olof Palme 1982’de yeniden başbakanlık koltuğuna oturduğunda “artık bizi savunacak bir avukatımız var” diyordu. Zira aynı yıl Palme’nin öncülüğünde birçok Avrupa ülkesi, 12 Eylül 1980 darbesinin işkencehanesine dönüşen Türkiye’yi, özellikle de Kürtlere zulümden dolayı, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na şikayet etmişti.

Bir yandan Sovyet tanklarının Prag’a girmesini kınayan, diğer yandan ABD’nin Vietnam’ı bombalamasını Nazilerin katliamlarına benzeten, Avrupa’da ise diktatör Franko rejimi ile Yunan cuntasını sert sözlerle eleştiren Palme dünyada ise nükleer silahsızlanmadan yanaydı. 1980 sonrası ülkesinde ciddi bir göçmen nüfusa ulaşan Kürtlerle de yakından ilgileniyordu.

Olof Palme, 12 Ağustos 1980 günü Aftonbladet gazetesinde yayımlanan röportajında Kürtler için şu sözleri sarf ediyordu: “Biz Kürtleri ulusal kimliğe sahip bir halk olarak görüyoruz. Ve bu onlara kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkını verir. Bu noktaya, görüşme ve barışçıl yollarla gidilmelidir. Onun için Kürt halkının acısını anlamak ve mücadelesine destek olmak gerekir.” Palme 2000 yılında kaybettiğimiz gazeteci-yazar Mahmut Baksi’ye verdiği o röportajda uzun uzun Kürt ve Kürdistan meselesine değiniyordu.

Palme’nin başbakanlığının ikinci yılında, 15 Ağustos 1984’te silahlı mücadele başlatan PKK bölgede ve dünyada dikkatleri üzerine çekmişti. 15 Ağustos’un şokunu yaşayan Türk devletinin ilk işi üyesi olduğu Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)’nü devreye sokmaktı. Kürtlerin patlak veren yeni silahlı ayaklanmasının bastırılması için Ekim ayında NATO merkeziyle başlayan görüşmeler 1984 yılının sonlarına doğru sonuçlanacaktı.

NATO’nun “büyük başları” Almanya, İngiltere ve ABD PKK ile mücadelede askeri, siyasi ve ekonomik imkanları Türk devletinin hizmetine verdi. Almanya, Ankara rejimine silah ve askeri araç hibe etmeye başlarken, ABD’nin daha önce Latin Amerika’da uyguladığı ‘özgürlük mücadelelerini bastırma konsepti’ deyim yerindeyse kopyala-yapıştır yapılarak Türk Özel Harp Dairesi’ne postalandı.

PALME CİNAYETİNE GİDEN SÜREÇ…

Artık Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı içerdeki sıcak savaşın yanı sıra dışarda da psikolojik savaş devreye girecekti, kontrgerilla, JİTEM ve Gladio yönetmeleri Kürdistan’ın yakın tarihinde açılan yeni sayfaların adıydı. Kürt hareketi ise 21 Mart 1985 günü Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi (ERNK)’nin kuruluşu ilan ederek kadınları, işçileri, gençleri, aydınlar ve dindarların kapısını çalmayı tercih etti. ERNK’nin en önemli istasyonu şüphesiz yoğun Kürt işçi ve göçmen kitlelerinin bulunduğu Avrupa’ydı.

Aynı şekilde Türk devleti de boş durmayacak, yeni filizlenen hareketin boğdurulması için yönünü Avrupa’ya çevirecekti. İlk hedef Kürt halkının dostlarının minilimize edilmesiydi. Bu amaçla seçilen ilk isim Olof Palme oldu. Önce MİT İsveç istihbarat örgütü SÄPO ile sıkı-fıkı ilişkilere girdi, SÄPO eliyle 1984 yılından itibaren düzmece Kürt raporları hazırlandı, paralel olarak ana akım İsveç medyasında Kürtler aleyhine kamuoyu yaratıldı.

Ecevit-Palme dostluğuna bile başvurulurken, 23 Ekim 1985’te dönemin Türk başbakanı Turgut Özal Kürtleri savunmasından vazgeçmesi için Palme’yle uzun bir görüşme yaptı. Palme, PKK karşıtlığı için ikna edilmeye çalışılıyordu. 1984-1986’de Kürt diasporası açısından o zorlu süreci “Palme, PKK ve Gladyo” kitabında ayrıntıları anlatan yazar Şoreş Reşi’ye göre cinayet öncesinde İsveç’te yapılan anti-propaganda ve komploların amacı kamuoyunun dikkatini PKK üzerine çekmekti. Bunun için de SÄPO PKK’den ayrılan bazı isimleri kullanıyordu. 1986’nın ilk günlerinde ise İsveç Emniyet Genel Müdürü Hans Holmer’in PKK’ye ateş püskürün sözleri İsveç medyasında çarşaf çarşaf yayınlanıyordu.

FATURA PALME’NİN EN ÇOK SEVDİGİ HALKA KESİLDİ!

28 Şubat 1986 akşamı gelip çattığında İsveç ve diğer Avrupa ülkelerinde bir kurban hazırdı. O akşam Olof Palme eşiyle birlikte gittiği sinema salonundan çıktığı sırada arkadan yaklaşan bir kişinin yakın mesafeden açtığı ateş sonucu öldürüldü. Ne gariptir cinayetin faturası Palme’nin en çok sevdiği halka kesilecekti. Cinayetten bir hafta sonra Kürt yurtseverlerinin evleri basıldı, birçok Kürt kelepçelenerek karakollara götürüldü. Bir süre sonra İsveç’te Kürtlere karşı başlatılan cadı avı Almanya’ya da sıçradı. 15 Mart 1986 günü Duisburg’ta Newroz kutlamak isteyen Kürdistanlılardan 800 kişi ağır silahlı özel timlerce saatlerce sorgulandı. Cinayetin “baş planlayıcısı” olduğu öne sürülen Cemil Bayık ve Abdullah Öcalan bu Newroz’a katılarak bir konuşma yapacağı iddia edildi.

İsveç’teki bazı ana akım medya kuruluşları ve Hürriyet gibi Türk gazeteleri ise cinayeti çoktan PKK’ye mal etmişlerdi. Bu derin cinayetle küresel güçlerin pek de sevmediği bir lider ortadan kaldırılırken, Kürtler açısından ortaya çıkan tablo oldukça ağırdı. Uluslararası arenada Kürtler haklarını ateşli savunan bir lideri kaybederken, cinayet PKK’ye mal edilerek Kürtleri karalayan bir operasyon için de düğmeye basıldı.

Olayın bir başka boyutu ise şuydu; hali hazırda bir “suçlu” bulunmuştu ve artık bu olayı kurcalamaya ne gerek vardı. Bu yüzden olacak ki yıllarca cinayetin üzerindeki sis perdesi bir türlü aralanamadı. Halbuki Kürtlerin bu cinayetle uzaktan-yakından hiçbir bağlantısının olmadığı daha ilk günlerde herkesçe biliniyordu. 15 Ekim 1986 günü ise Komünist Parti (VPK) milletvekili Jörn Svensson İsveç Parlamentosu’ndaki kürsüsünden şöyle bir konuşma yapacaktı:

“Palme’nin katledilmesinden hemen sonra, özellikle Türk ve Alman basını ısrarla bir suçlu arama telaşına girmiş ve bunu hemen bulmuşlardı. Suçlu Kürtlerdi. İsveç’te yapılan ilk açıklama son derece mantıksızdı. Katilin, göçmenlerin yoğun olarak oturduğu bir semte doğru kaçtığı bildiriliyordu, ki bu mümkün değildi. Kürtler adına hedef tahtası seçilen PKK/Apocuları suçlamak ise kolaydı.

O dönemde İsveç’te meydana gelen bir öldürme olayı ve daha önce Palme’ye yönelik ‘tehdit’ler suçlamaya dayanak oluyordu. Kürtler sahipsiz-savunmasızdılar. Ne güçlü bir basın vardı arkalarında, ne sorunu dünyaya karşı savunabilecek bir diplomasi. Özellikle İsveç’te yaşayan Kürtler açısından taşınması ağır bir yüktü bu. İsveç basını da -özellikle Svenska Dagbladet ve Expressen gazetelerinin de- Türk ve Alman basının açtığı karalama kampanyasına katılmaları ise başlı başına bir sorumsuzluktu. İsveç polisi ise İsveç kamuoyunun tepkilerini acımasızca Kürtlerin üzerine yöneltecek açıklamalar yapıyordu.”

Aynı şekilde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da yıllar sonra, 1997’de MED TV’de yayınlanan bir söyleşide olayın iç yüzüne ilişkin şunları söyleyecekti: “Palme’nin kesinlikle ABD’nin de gözden çıkardığı ve bu arada Avrupa’da Thatcher’in, Kohl’un ve TC’nin en aktif bir biçimde desteklediği bir cinayetle gittiği çok açıktır. Buna PKK’yi, Kürtleri bulaştırmak neden düşünüldü? Bir taşla birkaç kuş vurmak için! Endişelendiğimiz şuydu: Bir serseri Kürdü bulacaklar, ‘Ben indirdim, ben vurdum’ dedirtecekler. Ben hemen o akşam dedim ki, Palme’yi yücelteceğiz. Palme, Kürtlere karşı düşmanlık tutumu içine girmeyen tek Avrupalıdır, anısı önünde saygıyla eğiliyoruz, bu bildiriyi yazın dedim.”

Öcalan’ın sözüne ettiği gibi 3 Mart 1986 günü Almanya’da PKK adına dağıtılan bir bildiride “Palme’nin öldürülmesi uluslararası bir komplodur” açıklaması yapıldı. Ancak PKK’nin böylesine sayısız açıklama ve bildirilerine rağmen Palme cinayeti Kürtler açısından bir dizi komplo, karalama, başta İsveç ile Almanya’da olmak üzere Avrupa’da Kürt devrimcilerinin tutuklamalara varan operasyonların adı oldu.

34 yıl aradan sonra dün İsveç Başsavcılığı Palme'nin katil zanlısının 2000 yılında ölen Stig Engström isimli bir İsveçlinin olduğunu resmen açıkladı. Savcılık Palme dosyasının böylece kapatırken, İsveç ve Avrupa ülkelerinin cinayeti gerekçe yaparak Kürtlerin başlarına getirdikleri tüm bu acılardan dolayı Kürtlerden özür dileme zamanı da geldi.

Kaynaklar

- “Palme, PKK ve Gladyo”, Şoreş Reşi, APEC Yayınları

- Kürdistan Presse gazetesinin 1986 yılına ait arşivi.

- Serxwebûn ve Berxwedan gazetelerinin arşivi.

ANF / Perwer Yaş

Bu haber 484 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..