ABD Başkanı Donald Trump, bir zamanlar Hitler’in hafife alınması misali, Recep Tayyip gerçeğini ve onun temsil ettiği barbarizmi, iş başa düşene dek kavrayamadı. Kürtleri, sürek avının kurbanı tilki gibi tüfeğinin menziline sürer, soykırım için önünü açarsa, onu sevindirik edip Batı’ya, dolayısıyla Amerika’ya sıkı sıkıya bağlayabileceğini mi sandı, bilmiyorum.
Ama hesap yanlış çıktı. Çünkü, Recep Tayyip artık, İstanbul iskelelerinde takalara yük yükleyip indiren hamal Ahmet‘in, Kasımpaşa gecekondularının tozlu sokaklarında yalpalayan “berdüş“ oğlu değildir. Hatta, El Kaideci Hikmetyar’ın dizi dibinde, yere çöken eski İhvan müridi de değil…
O, kurbağa gibi geçirdiği başkalaşımla, şekilden şekle girerek yükselmiş, İhvan’ın tepe isimlerinden biri haline gelmiş, “yaşama tarzlarıyla bize ve Araplara benzemiyorlar“ dediği Kürtlerin yeminli düşmanı kesilmiştir. Zalim bir düşmandır. Bir kaç ordunun da baş komutanıdır. Kürtler tarafından yenilgiye uğratılarak, madara edilmiş İhvan sülbünden IŞİD ile Nusra kalıntılarının da başkomutanı.
Gördük. Dünya seyretti, video yayınlarında. Esir alınmış, işkence ile katledilmiş Kürt “Allahu ekber“ naralarıyla parçalanıyorlardı.Recep Erdoğan da, en az onlar kadar zalim ve Kürt kindarıydı. O, “dindar ve kindar bir nesil yetiştirme“ öncüsüdür, ayrıca. Onun “yok edin“ emriyle, 10 Kürt şehri, hayalet şehre döndürüldü. Bodrumlara sığınmış, bir araya toplanmış orta okul, lise öğrencileri yine onun emiyle diri diri yakıldı.
Cinayet sabıkalarının yanında, tıpkı IŞİD gibi o da hırsızlıkla anılıyordu. Onun askerlerinin (Türk ordusu ve IŞİD) çaldığı Efrîn zeytinleri Avrupa’da, gün ışığına çıktı. Suriyeli Esad da şöyle diyordu: “O bir hırsızdır. Fabrikalarımızı, petrol ve buğdayımızı çaldı. Şimdi de ülkemizi çalıyor.“
Ve o, peşinde IŞİD’çiler, Nusracılar, yedeğinde Türk askeri ve polisiyle, Rojava’da oradan oraya seğirtiyor, çakma Türk halkını Kürt kırımı ve kanının sesiyle sevindiriyor, takdir alıyordu. Bir kaç aydının dışında, katile “dur“ diyen yoktu.
Türkleri temsil eden siyasi partilerin tümü, katile hempa, yandaştı. 25 milyon Kürt ibretle, kanlılar geçidini seyrediyordu. Burası insanlığın ölü doğduğu topraklardı. Barbarlığın övgü aldığı…
Recep Tayyip, bir zamanlar kendisini darbeleyip devirir korkusundan hapishanelere tıkıp apoletlerini söktüğü Ergenekoncu-Kızıl Elmacı ırkçı askerleri, “Türk gibi maşallah“ terbiyeden geçirdikten sonra dışarıya salmış, apoletlerini de çamurdan alıp iade etmişti. Onlar şimdi, Recep derin devlet personeli, sürtre gerisindeki akıldaneleri…
Batı’dan uzaklaşıp Rusya üzerinden, Asya ülkeleriyle bütünleşerek Çin ile de askeri ve ekonomik ittifak kurmak, bu Ergenekoncuların planı ile projesiydi. Plan adım adım uygulanıyor. Ama Trump, gördüğü manzarayı kavrayamıyordu.
Kavrama yetersizliği, Recep Tayyip için entrika fırsatıydı. Yüzlerine karşı “Batı’ya bağlıyız“ deyip Amerika’ya gaz veriyor, arkada Rusya ile tatlı alış-veriş karşılığında, Kürt topraklarını işgal ediyor, kırım yapıyordu.
Burada bir parantez açalım. Türk-IŞİD-Nusra ortaklığının 9 Ekim’de başlayan Rojava’ya saldırısı, yepyeni bir başlangıçtır. Tarih boyunca, Kürt soykırımına seyirci bile durmayan yer yüzü vicdanı, ilk defa barbarların bu ortak hücumundan sonra “katili durdurun“ diye ayağa kalktı. Avrupa’dan Asya’ya, Çin’den Avustralya, Amerika’ya kadar yer ve gök “katil Erdoğan“ haykırışlarıyla doldu. Parlamentolar, hükümetler barbarı lanetleme kuyruğuna girdiler.
Bu, evrensel bir ayaklanmaydı. Bununla, Kürt davası yerel, bölgesel olmaktan çıkıp evrenselleşiyor, dünyanın meselesi haline geliyordu. Olay, bu nedenle başlangıçtır. Oysa, geçmişte Ermeniler, Yahudiler soykırımdan sonra dünyaca fark edilip görülmüş, sahiplenilmişti. Bu bir şanstır. Ancak Kürtler, bedeller ödeyerek bu şansı yarattılar. Örneğin Kürt kadınlarının ulusal mücadeledeki fedakarlıkları, lirik olduğu kadar, hüzünlü bir şarkıdır dünya dillerinde.
Kürt savaşçıları (orduları) savaş alanlarında da insandı. General Mazlum Kobani, bu nedenle mazlumların savaşçısı olarak dünya dillerinde.
Dünyalılar, katillerin yüzünü gördüğü için, mazlumlara sahip çıktı. Onlara geçit verenlere de isyan etti. Yer yüzü vicdanının isyanından sonra, Amerikan yönetiminin kararı değişti.
Bu arada IŞİD ve El Nusra ile bütünleşmiş, ırkçılıkla başı dönmüş bir TC ile Batı bir aralığının hayal olduğu gerçeği ortaya çıktı. Nitekim, NATO Savunma Bakanları toplantısı için, Brüksel’de bulunan ABD Savunma Bakanı Mark Esper, toplantı öncesinde, bu konudaki hayal kırıklığını şöyle ifade ediyordu:“Türklerin, Batı yörüngesinden ziyade, Rusya’nın yörüngesine doğru hızla yaklaştığını görüyoruz ve bu çok talihsiz.“
Son cümle: Kürtler, barbarların topyekün saldırısı ile kayıplara uğradı. Ama yaşayan vicdanların da yanlarında olduğunu gördüler. Bu paha biçilmez bir kazanımdır:
Teşekkürler, vicdanların evrensel dayanışması!…
Ahmet Kahraman / Özgür Politika