Recep Tayyip Erdoğan açıkladı, Diyarbakır HDP il binasının önünde devam eden “oturma eylemi” için, “sonuna kadar destek olacağız” dedi.
İşaret verilince hükümet yanlısı medyada harekete geçti. Canlı yayınlar, gazete manşetleri, destek ziyaretlerinin ardı arkası kesilmiyor. Allanıp pullanan, dramatize edilen, üzerinde tepinilen “acılı anneler”, “kahraman anneler” hikayesinden hergün yeni bir şey çıkartmaya çalışıyorlar.
Ancak olmuyor. Olmuyor, çünkü hikaye yalan ve hile üzerine inşa edilmiş.
Bir siyasi parti nasıl, hangi güçle “gençleri dağa kaçırıyor” sorusunu bir yana bırakıp, perdenin arkasına saklanan gerçeğe bakalım.
Meğerse devlet, hükümet “acılı anneler”, “oturma eylemi”ne başlamadan önce kolları sıvamış ve uygun bir senaryo yazmış. Aslında senaryo yeni değil, bilinen ve ezberlediğimiz hikaye ısıtılıp yeniden servis edilmiş.
Çocukları dağda olan aileler üzerinde sistematik baskılar yeni değil. Aslında çocukları dağda olan aileler toplu olarak cezalandırılıyor. Sadece çocukları dağda olduğu için insanlar gözaltına alındı, işkence gördü, sürgün edildi ve öldürüldüler! Erdoğan’ın durduk yere gerilla ailelerini sahip çıkıyor algısı yaratmasının altında bir derin plan olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçek.
Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine kayyum atamadan önce olası tepkiler hesaplanarak, plan yapılmış. Amaç Belediye Eşbaşkanlarının neden görevden alındıklarına dair sunulan gerekçeleri güçlendirmek ve kamuoyunu ikna etmek. Bu konuda her birime görev verilmiş ve bütün olanaklar sonuna kadar kullanılsın istenmiş. Devlet kurumlarına, medyaya, sanatçılara, milletvekillerine bu iş için özel görevler verilmiş.
İşe hatırı sayılır kişiler (siz bunu Diyarbakır’daki AKP’lilerin önde gelenleri olarak anlayın), devlet görevlileri çocukları dağda olan aileleri gezerek, üzerinde baskı kurmuşlar. Duruma göre “ikna” yönteminin dili değişiyor. Bazen iş, para, ev bu işe yaramadığı zaman da “tehdit”i devreye koymuşlar. Sadece Diyarbakır’da binlerce gerilla ailesi olduğunu göz önünde bulundurursak, plan elde kalmış.
Bütün çabalarına rağmen çocuklarının dağa gidip gitmedikleri bile net olmayan birkaç aileyi HDP il binasının önüne götürüp oturtma eylemini başlattılar. Amaç dikkatleri il binasına çevirip, kamuoyunda “HDP teröre destek veriyor” algısı yaratmak. Sayı az kalınca bu defa batı illerinden çocukları DAİŞ’e giden bir aile bile bulup getirdikleri ortaya çıktı. PKK’nin elindeki asker ve polis ailelerini iliştirdiler. Müge Anlı’ya katılan bir kadını bile destek kuvvet olarak yolladılar. Böylece zar zor sayıyı biraz yukarı çektiler. İki aile özgür dileyerek il binasının önünden ayrıldı. Bir ailenin tutuklu olan oğlu intihar girişiminde bulundu.
Şimdi kendilerinin yazdıkları senaryo ve birkaç figüran bularak oynattıkları hikaye bu. Üzerinde tepinip duruyorlar, ama uymuyor. Bir yerlerde yanlışlık var. Mesele vakti zamanında Ankara’da devlet, hükümet yetkililerin Newroz ateşi üzerinde atlamaları kadar trajikomik ve sevimsiz duruyor.
Sadece Diyarbakır ve ilçelerinde binlerce gerilla ailesi olduğunu düşünürsek “dahi”, planın ellerinde kaldığı söylenebilinir. Uzun süredir gerilla aileleri üzerinde baskı kurarak sonuç almak istediklerine dair haberler geliyordu. Gerilla yakınları herhangi bir devlet dairesinde çalışıyorsa işten atılmakla tehdit ediliyor. Amaçları sorunu çözmek değil, Kürdü Kürde kırdırmak. Madem o kadar Kürt annelerini düşünüyorsun dönüp aynaya bak diye sorarlar.
Soru şu; Kürt çocuklarını ve gençlerini düşünen devlet onlar için bugüne kadar neler yapmış?
* Binlercesini hapse atmış,
* İşkence yapmış,
* Bodrumlarda diri diri yakmış,
* İnfaz etmiş,
* Dağları bombalayarak katletmiş,
* Uyuşturucuya alıştırmış,
* Fuhuşa zorlamış,
* Ajanlaştırmış..!
Mesele Diyarbakır’da geçtiği için bu kentte devletin Kürt çocukları ve gençlerine yaptıklarına bakalım.
Liste uzun olduğu içinde sadece Diyarbakır’da öldürülen çocuklardan bazılarının adını yazmakla yetinelim.
Erdoğan’ın, “kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yapacağız” dediği 2006 yılından sonra Diyarbakır’da polis ve asker tarafından öldürülen çocuklardan bazılarının isimleri şöyle:
Zilan Demir (8) Diyarbakır
Şilan Demir (6 Aylık) Diyarbakır
Mizgin Demir (12) Diyarbakır
Evin Dilan Demir (10) Diyarbakır
Nazar Çetinkaya (2) Diyarbakır
Nazlı Çetinkaya (4) Diyarbakır
Abdullah Çetinkaya (9 Aylık) Diyarbakır
Hasan Marangoz (14) Diyarbakır
Emrah Fidan (18)
Mehmet Akbulut (18)
Abdullah Duran (9), Diyarbakır
30 Mart: Enes Ata (8), Diyarbakır
30 Mart: İsmail Erkek (8), Diyarbakır
3 Nisan: Mahsum Mızrak (17),
3 Nisan: Emrah Fidan (17), Diyarbakır
2009:
11 Eylül: Mahsum Teğin (13), Diyarbakır-Kulp
12 Eylül: Mahsun Bayram (17), Diyarbakır
28 Eylül: Ceylan Önkol (12), Lice
2010:
2 Temmuz: Ferhat Taruk (17), Diyarbakır – Lice
2 Temmuz: Çekdar Kınay (17), Diyarbakır – Lice
20 Nisan: İbrahim Oruç (17), Bismil
7 Haziran: Umut Petekkaya (15, Diyarbakır – Çermik
Nurhak Çartay (18), Diyarbakır
Kadir Çakmak (16), Diyarbakır
Öldürülen bu çocukların anneleri yok muydu? Türkiye cezaevlerinde yaşı 70’i geçen kaç tane Kürt anne ve baba var?
Şimdi ortada böyle bir gerçek dururken, Erdoğan’ın kalkıp “biz acılı Kürt annelerini çocuklarını kurtaracağız” sözü ne kadar samimi olabilir ki?
Mesela Erdoğan, “acılı Kürt annelerini kurtaracağız” dediğine göre işe, hapse attığı çocukları serbest bırakmakla başlayabilir mi?
Erdoğan, iyilik maskesi takıp Kürtlere kötülük yapmaya devam ediyor. Bu iş Erdoğan’ın insafına bırakılarak çözülmez. Sorun Kürtlerin eşit yurttaş ve statü sorunudur. Çözüm savaşa son verip barışı sağlayarak olur.