Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Altun: Dersim'i durdurmak mümkün olmaz!

Altun: Dersim'i durdurmak mümkün olmaz!

18 Haziran 2016, 22:31

Dersim Belediyesi Eş Başkanı Altun, iktidar tarafından demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü belediye anlayışına tahammül edilmediğini belirtirken, "Eril zihniyetlerinin sarsılacağını ve iktidarlarını kaybedeceklerini düşünüyorlar" dedi.

Altun, "Bir ara valiliklere‚ 'yerel yönetimleri yıpratın‘ diye genelge gelmişti. Bu Dersim’de çok net olarak uygulanmakta. Bu özel yıpratma kampanyasına karşı halkımızın uyanık ve duyarlı olması gerekiyor" dedi. Altun, halka daha örgütlü hareket etme çağrısında da bulundu.

Dersim Belediyesi Eş Başkanı Nurhayat Altun, Yeni Özgür politika gazetesinin Kirmançki servisinin sorularını yanıtladı.

Merkezi yönetimin DBP'li belediyelere dönük baskılarından Dersim Belediyesi de payını almakta. Belediye ve eşbaşkanlarına dönük artan baskılar dikkat çekmekte. Bunun nedenlerini biraz açar mısınız?

Yeni bir durum değil bu. Seçimden bu yana süregelen saldırılardır. Eşbaşkanlık sistemi ile seçimlere girdik. Bu sistem devlet tarafından kabul görmedi ve bunu engellemek için her türlü yasal veya yasal olmayan mevzuatları önümüze çıkaran engellemeler ile karşı karşıya geldik.

İkincisi de, merkezi bir anlayış ile yönetilen bir belediyecilik anlayışı var. Bizdeki demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü belediye anlayışı da buna alternatif olarak gelişmekte. Bu ikisi birbirinin alternatifi olarak açığa çıkıyor ve çatışma halinde. Hal böyle olunca bizim halkla beraber yönetim anlayışını açığa çıkartmak için yapmış olduğumuz bütün çalışmalar engelleniyor.  'Yasal mevzuat’ veya merkeze bağlı bir yaklaşım bizim çalışmaları engelliyor.

Üçüncüsü de ekonomik anlamda engellemeler ve daraltmalar var. Dersim nüfusu az bir nüfus. Nüfusa göre merkezi iller bankasından bir kâr payı sağlanıyor. Bu seni borçlandırıyor. İş yapmamak için, mevzuatı senin önüne getirip yapmak istediğin projeyi engelleme girişimleri var. Bütün bunların tek nedeni demokratik, ekolojik yerel yönetim anlayışını boşa çıkartmak içindir.

Birincisi, bunu siyasal anlamda bir engel çıkartıyor; ikincisi, halk arasında belediyelerimizi karalayan, iş yapamayan, devletle sorunlu olan bir belediyecilik anlayışını yayarak önümüzdeki süreçte sisteme yakın olan partilerin ön hazırlığını yapıyor. Belediyenin yapmış olduğu bütün hizmetleri alttan alta karalayarak yapıyor. Halkın yararına olabilecek bir projenin önüne engel koymakta. Örneğin -yeşil alanlar yaratmak için olsa bile- hazineye başvurduğumuzda kesinlikle yer verilmemekte. Veya bir sosyal proje, bir kadın projemiz vardı, seracılık ile ilgili, bu projeyi hayata geçirmememiz için resmen önüne engel konuldu. Yer belli, valilik ile görüşmemize rağmen, sözlü evet deniyor, ama karşımıza mevzuat çıkartılıyor ve bunu hayata geçirme şansımız kalmıyor.

'İRADESİZLEŞTİRMEK İSTİYORLAR'

'Yasal mevzuat' derken ne kastedilmekte?

Müzakere sürecinin bitmesiyle beraber, kendisini halk iradesine dayandıran belediyeleri iradesizleştirmek için eşbaşkanlar direkt hedef alınmakta. Bunu idari soruşturmalar ve siyasi soruşturmalar ile yapıyor. Örneğin biz o kentin belediye eşbaşkanlarıyız. O kentin cenazesi, hastası, çalışmaları, talepleri olur. Bu talepler doğrultusunda insanlar ile yan yana geldiğimiz için bizlere soruşturmalar açılmış. Bunların ifadesini veriyoruz.  Bölgedeki bütün belediyelerimize ilişkin topyekün bir karalama, engelleme, görevden alma kampanyası geliştirilmekte. Bizde de aynısı. Bunun nedeni birinci ağızdan başbakanın, cumhurbaşkanının ‚kayyum atayacağız‘, ‚DBP’li belediyeleri alacağız‘ vb. söylemler ile halkın iradesine direk bir müdahale yapılmakta. Bu müdahaleyi yapmak için de kayyum atamanın altyapısını oluşturup belediyelerimizi, belediye eşbaşkanlarımızı halkın nazarında karalama kampanyası yürütülmekte. Diğer taraftan da idari soruşturmalar yürütülmekte. Örneğin bu yıl özellikle Dersim Belediyesi açısından 5-6 tane müfettişin araştırmaları ile karşı karşıya kaldık. Sayıştay müfettişleri gidiyor, mülkiye müfettişleri, onlar gidiyor diğerleri geliyor. Onların mantığında AKP’nin belediyecilik anlayışı var. Halkın malını halktan çalan bir anlayışa sahip oldukları için her türlü engelleme yapılmakta. Örneğin bizim '80’lerden kalma evraklarımızı istediler. Yok böyle bir şey! Evrak arşivleme anlayışı 5 yıldır, 10 yıldır. Suç teşkil edecek hiçbir şey bulamadıkları için böylesi engellemeler yapılmakta.

Bu baskılar belediye personeli ve halka nasıl yansımakta?

Belediye olarak günlük işleyişte aksatılan, kamuyu, halkı zarara uğratan bir işleyiş olmamasına rağmen birçok müdür, memur ve çalışanımıza zimmet çıkartarak onları belediyeden soğutma ve işlevsiz hale getirme anlayışını yaydılar.

Şu anda bizim herhangi bir personelimiz, çalışanımız herhangi bir evrağa imza atarken korkarak atıyor, bu önemli bir husus. Çünkü seni dışarIdan işlevsiz hale getiremeyince içeriye yöneliyor ve işlevsiz hale getirmeye çalışıyor.

Belediyeler üzerinden topyekûn bir baskı var. Bunu bazı yerlerde direkt görevden alarak yapıyorlar, Dersim gibi özgün (Alevilik kimliğinden kaynaklı) yerlerde de çok daha ince ve hassas politikalar ile yürütmeye çalışıyorlar. Örneğin çalışanı sindiriyor, eşbaşkanları ifadeye çağırarak halkı sindiriyor, eşbaşkanlar etrafında halkın desteğini kesmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Bu, 'belediyenin devletle arası iyi olmadığı için size yeterince hizmet sunamıyor‘ algısını yayıyor.

Bir ara valiliklere‚ 'yerel yönetimleri yıpratın‘ diye genelge gelmişti. Bu Dersim’de çok net olarak uygulanmakta. Bu özel yıpratma kampanyasına karşı halkımızın uyanık ve duyarlı olması gerekiyor.

'ERİL ZİHNİYETLERİNİN SARSILMASINDAN KORKUYORLAR'

İkinci kez eşbaşkanlar olarak ifadeye çağrıldınız; ne tür bir soruşturma ile karşılaştınız?

Mülki müfettişliğinin yapmış olduğu soruşturma sonucunda şöyle bir rapor tutulmuş: Mevcut resmi başkan yetkilerini resmi olmayan başkana vermiş. İşte yazılan yazılara imza atmışım, belediye içerisinde bir oda kullanmışım, belediyenin aracına binmişim, benzin harcamışım! Yok işte odanın üzerinde 'eşbaşkanlık' yazıyormuş vs… Bunlara soruşturma izni verilmiş. Bunun ne kadar yasa dışı birşey olduğunu anlatmaya çalıştık. Resmiyette görünen eşbaşkana 'niye yetkini verdin‘, bana da 'niye yetki kullandın‘ diye soruyorlar. Şunu söyledik onlara: Biz birbirimize yetki vermedik, bu yetkiyi halk verdi bize, dedik. Çünkü biz seçime eşbaşkanlık anlayışı ile girdik. Madem bu suçtu o zaman engel olsaydınız, engel olunmadı. Bizim afişlerimiz, bildirilerimiz, hedeflerimiz halka böyle sunuldu. Halk belediyeleri bu şekliyle kabul gördü ve oyunu verdi. Bunun savunmasını bu şekilde yapıyoruz. Savunduğumuz diğer bir konu ise kadının kamuda daha fazla görünür kılınması, eşit temsiliyet ve kendisini ifade edebileceği alanların yaratılmasına ilişkin bir sistemdir, bunu anlatmaya çalıştık. 

Eşbaşkanlık sistemine dönük yaşanan korkunun asıl nedeni nedir?

Yasal mevzuat üzerinden bir yaklaşım var ama biz şunun farkındayız; onlara göre kadın yönetim kademelerinde bulunduğu zaman kendi eril zihniyetlerinin sarsılacağını ve iktidarlarını kaybedeceklerini düşünüyorlar. Çünkü kadındaki eşitlikçi adalet anlayışından duyulan bir korku var. Korktukları asıl husus bu. Kadının kendi kimliğiyle kendisini var etme anlayışını kırmaya dönük bir yönelimdir. Çünkü halen 'reis‘ algısı var. İşte 'reis hanım‘ denilmekte. Bu oturmuş bir anlayış ve mevzuat da bu anlayışa göre ayarlanmış. Bu mevzuatın taşlarını yerinde oynatacak tek anlayış da kadın bakış açısı, bilinci ve yaratıcılığıdır. İşte bundan duyulan korkudan dolayı bizi yasal mevzuat ile boğmak istiyorlar.  Bunun önüne geçemeyeceklerini kendileri de çok iyi biliyorlar. Bir mücadele alanı olarak görüyoruz. İfadelere çağırarak geri adım attırma durumu söz konusu olamaz. Gittiğimiz her yerde de bunu böyle savunacağız. Bize bu görevi halk verdi, ancak halk alabilir. Soruşturmalar ile halk nazarında itibarsızlaştırmak istiyorlar. 'Bunlar teröristtir‘ algısını yaymak istiyorlar.

Dersim Belediyesi üç dönemdir bizim elimizde. Önümüzdeki dönemde başka partiyi getirmenin çabası içersindedirler.

Bölgenin geneline dönük ne tür güncel politikalar dayatılmakta?

Çok ince bir politika dayatılmakta. Dersim’in üç tane girişi var, bu girişlere geldiğinizde Dersim’in bir bütün karakol ve cezaevine dönüştürüldüğünü görebilirsiniz. Pülümür Vadisi'ne doğru, Ovacık’a doğru gidemiyorsunuz. Elazığ üzerinden gelirken, kum torbaları ile kaleler oluşturulmuş, Ranger, Akrep ve Kirpiler ile yollar tutulmuş. İnsanlar üzerinde kimlik kontrolü vb. sürekli bir baskı var. Yavaş yavaş eskisi gibi gıda ambargosu da uygulanmakta. Pikniğe giden insanların bagajları açılıp 'sizin bagajınızda yiyecekler fazla' denilmekte. Bölgenin çoğu bölümünde yasaklı bölgeler ilan edilmiş. Askeri operasyonlar yürütülmekte. Tek tek gözaltılar var. Alıyor, bırakıyor, alıyor bırakıyor ve 'gözümüz üzerinizde‘ mesajı verilmekte. 'Rangerlar' meşhur oldu. Teknik donanımı yüksek araçlar. Kapıları açık gezip şehir ortasında durup kimlik kontrolü, taciz vb. yönelimler var.

Diğer illerdeki gibi çok yoğun çatışmalar yok, ama halk üzerinde yoğun baskı ve sindirme anlayışı var. Dersim merkezi şu anda cezaevi gibi. Girişlerde, içeride kontrollüsün. Dört tarafta gözetleme kulleleri, her taraf kamera. Senin özel hiçbir şeyin olamaz. Evlerin içerisine kadar dinleyen, gözetleyen bir durum söz konusu.

'ALEVİ POTANSİYELİ HEDEFTE'

Dersim’de de mülteci kampının oluşturulacağına dair duyumlar var. Konuyla ilgili resmi olarak size intikal edilen bir bilgi var mı?

Bu, Alevilere ve Alevi bölgelerine dönük genel bir politika. Çünkü sisteme her an alternatif görülen bir Alevi potansiyeli var. Bu dokuyu bozmak istiyorlar. Bunun için de mültecileri yerleştirme stratejisi esas alınıyor. Maraş ve Sivas’ta yavaş yavaş başladılar. Aslında Dersim birinci hedeftir. Herhangi bir uygulama olduğunda Dersim hep en sona bırakılır. Alman-Papaz hikayesindeki gibi, geriye dönüp baktığında kimse kalmayacak. Biraz ona benzetmeye çalışıyorlar. Pertek’te de daha önce böyle bir çalışmanın yürütüldüğü duyumlarını almıştık. Mazgirt’e dönük de böylesi tartışmalar var. Fakat resmi valilik açıklamasında böyle bir durumun olmadığı söylenmekte. Dersim'i bir bütün barajlar ve HES’lerle, karakollarla, kalekollarla tamamen yok etmeye çalışırken bu anlayışı da oraya yerleştirerek Dersim’in dokusunu bozmaya yönelik bir çalışmanın olacağı riski var.

'HALK DAHA ÖRGÜTLÜ HAREKET ETMELİ'

Tüm bu yönelimler karşısında çözüm perspektifiniz nedir?

Halk tüm bunların net olarak farkında. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, belediye olarak hepimiz bunun farkındayız. Halkın da daha güçlü bir örgütlü yapıyla buna 'dur' demesi gerekiyor. Çünkü orada direkt halkı ilgilendiren bir durum sözkonusu. Birlik oluşturmak, örgütlenmek ve orayı mücadele alanına dönüştürmek gerekiyor. Bunun alt yapısı da var kentte. Dersim duruyor duruyor, bir kalkınca da durdurmak mümkün olmuyor!

ANF

 

 
Bu haber 651 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Etnik, dini, sosyo-politik kimliği ve doğasıyla tarihsel özgünlüğü olan Der..