Lütfen bekleyin.. Lütfen bekleyin..
Bunlardan en popüleri, Osmanen Germania adındaki boks kulübü. Alman makamlarının zaman zaman Osmanen Germania konusunda açıklama yapmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunmaması dikkat çekiyor.
Osmanen Germania Boks Kulübü, geçtiğimiz yılın başında Mehmet Bağcı ve Selçuk Canşahin tarafından kuruldu. Kulübün Almanya’da 54, Türkiye’de 8, Avusturya’da 4, İsviçre’de 4, İsveç’te 1 olmak üzere 71 şubesi bulunuyor. Danimarka ve Hollanda’da da örgütlenme çalışmaları devam ediyor.
Uyuşturucu tüccarları boksör olmuş!
Bu grup, Türk faşistlerinin eylemlerindeki rolü kadar başka yasadışı faaliyetleriyle de sık sık gündem oluyor. Çoğunluğu Türkiye kökenlilerden oluşan boks kulübüyle ilgili basın açıklaması yapan Kuzey Ren Westfalya Eyaleti Kriminal Dairesi Müdürü Dietmar Kneib, grup üyelerinin önemli bir bölümünün suç dosyaları olduğu, bu suçlar arasında öne çıkanın ise uyuşturucu ticareti olduğu bilgisini veriyor.
Kneib, boks kulübünün de zaten bütün bu suçlara paravan olması için örgütlendirildiğini ifade ediyor.
Die Welt uyarmıştı
Kulüp, Almanya’da henüz 20 şubesi varken de Alman basınının gündemindeydi. Sözgelimi ülkenin en önemli gazetelerinden Die Welt, “tehlikeli bir oluşum” olarak Osmanen Germania’yı mercek altına alıyor, kulübün tanıtım videosundaki Türk milliyetçisi söylemleri hatırlatıyordu. Tanıtım videosunda ayrıca İslam’ın da kullanıldığı faşist sloganlar atılıyor; yüzü kapalı grup üyeleri kameraya silah doğrultuyor; “Bizler ülkeyi fethetmek için kanımızın son damlasına kadar savaşacağız” gibi açıklamalar yapılıyor. Aynı videoda grup, Almanya’ya da savaş ilan ediyordu.
10 Nisan’da ‘vücut’ gösterdiler
Osmanen Germania Boks Kulübü, 10 Nisan 2016’da Almanya’nın 12 merkezinde düzenlenmek istenen ancak tamamında Kürtlerin ve demokratların blokajı nedeniyle başarısız olan faşist eylemlerde de aktif rol oynadı. Siyah tişörtler giymiş “vücutlu” erkekler, güya eylemlerin güvenliğini sağlıyordu; fakat pratikleri, eylemleri provoke ederek halkları birbirine düşürme çabasını ortaya koyuyordu.
Örnekler çoğalıyor
Almanya’da Türk devletinin bir süredir tartışılan paramiliter örgütlenmesi, en son NAV-DEM’in Alman makamlarına yaptığı resmi başvuruyla gündem olmuştu. Ellerine “Türkiye’den Kürt karşıtı suikast timleri gönderildiği” bilgisi ulaştığını belirten NAV-DEM yöneticileri, “Başımıza herhangi bir şey gelirse sorumlusu Almanya olur” demişlerdi.
Almanya’da Erdoğan’ın baş danışmanı Muhammed Taha Gergerlioğlu’nun da yargılandığı ve Merkel-Erdoğan görüşmesinden bir hafta sonra “kapatılan” Türk ajanlar davası; ATİK soruşturmasına Türk devletinin gönderdiği belgeler; Timur Yüksek gibi Peker-Erdoğan öğrencisi faşistlerin Almanya’da sokağı provoke etmesi benzeri birçok gelişme, bu paramiliter örgütlenmeye ve Alman-Türk işbirliğine dikkat çeken öğeler olarak hafızamızda duruyor.
Jelpke: Türk istihbaratı yapıyor
Gazetemize konuşan Almanya Federal Parlamentosu’nun Sol Partili Milletvekili Ulla Jelpke, bu örneklerin yanı sıra 2013’te Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katleden Ömer Güney’in Almanya’dan gittiğini hatırlatıyor ve devam ediyor: “Bu cinayet, Türk İstihbaratı’nın böyle hedefler alarak cinayetler işlemekten çekinmeyeceğini gösteriyor.”
‘Son dönemde radikalleştiler’
Son dönemlerde Türk faşist gruplarının “radikalleştiğine” tanık olduklarını belirten Jelpke, Osmanen Germania isimli kulübün de bu süreçte büyüdüğünü belirtiyor ve ekliyor: “Almanya’daki Türk faşistlerinin en militanları, Erdoğan’ın ve AKP’nin arkasında duruyor. Bu da sürgündeki Türk ve Kürt muhalifler için potansiyel bir tehdit oluşturuyor.”
‘Kriminalize edenler de sorumlu’
NAV-DEM’in eski Eşbaşkanı Yüksel Koç’a yönelik tehditlere de değinen Sol Parti Milletvekili, herhangi bir saldırı girişiminde Alman güvenlik güçlerinin de sorumlu kabul edileceğini vurgulayarak, “NAV-DEM’i kriminalize eden, terörist olarak damgalamaya çalışan Anayasası Koruma Örgütü de elbette bu sürece katkı sunuyor” dedi.
(Politika)
