İki haftalık “ara”, bitti. Yeniden “yazı başı…”
Bir zamanlar, Ahmed Arif’e verilmiş sözüm üzere, konumuz yine ağırlıklı olarak Kürt ve Kürdistan. İyice kısıtlanmış yazı günleri nedeniyle, her olay ve olguya yetişmek mümkün olmayacak. Bunu bilmiyorum. Ama olabildiği kadarıyla, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Ve hemen söze girmek gerekiyorsa eğer, karşımızdaki yapı hukuka bağlı, kanunları çerçevesinde faaliyet gösteren bir devlet değildir. Kanunlarını da tanımayan bir çete var karşımızda…
Tarihi yalan, coğrafyası, kökleri bütünüyle yalandır, bu çete devletinin. “Yedi düvele karşı ulusal kurtuluş savaşı kazanılarak kurulan devlet” sloganı ise uydurulmuş kocaman bir yalan, dibi, dayanağı olmayan bir masaldır. Yok böyle bir şey.
“Yedi düvel” dedikleri Rusya, Fransa, İngiltere ve İtalyan direniş görmeden, gedikleri gibi tek kayıp vermeden gittiler. Dahasını da yaptılar. Ruslar (Lenin yönetimi) para yardımı yaptı. İngiliz ve Fransızlar, silahlarını bağışlayıp gittiler.
Geride terk edilmiş, yalnız bırakılmış bir avuçluk Yunanlı kalmıştı. Onları da İngiliz ve Fransız silahlarıyla tarayıp kovdular. “Yedi düvele karşı ulusal kurtuluş savaşı” masalının özü, budur.
Ama, “milli kurtuluş savaşı” yok ama, yerli halkların soykırımı gerçektir. Bütün halkların analarını ağlattılar. Başarıysa, kanlı el olmayı başardılar. Kimse, yeni doğmuş, hatta doğmamış bebekler de, kanlı elden kurtulamadı.
Anadolu bozkırları, Ege, Akdeniz ve Karadeniz’in kültürünü yaratan, o toprakları yeşertip can katan Ermeniler, Rum-Helenliler, Asuri ve Süryaniler nerede diye sormayın. Hiç birinin ayak izini bile bırakmadılar.
Süngü darbeleri, kurşun yağmuru altında yok edildi, onlar. Süngü artıkları sürüldüler veya terör gıjgarına sıkıştırılıp Türk ve İslam yapıldılar. Yedikleri, birden bire Türk yemeği, mimarileri Türk evleri, yüz yıllardan süzülme özgün renkleri, figürleri Türk folkloru oldu…
Yaşamak için dönme ve dönekleşmek zorunda kalanlar, bugün kurt ulumaları ve Allahu Ekber naralarıyla Türk ve Müslüman görünme yarışına çıkıyorlar. Recep Erdoğan kurt oğlu kurttur, mesela. Hem de Müslüman…
Ama kurt gibi uluyanlardan kimilerinin anne ve nineleri evde, özgün dillerinin fısıltısıyla gizliden gizliye talan edilmiş hayatların matemini tutuyor, katledilmişlerinin ağıdını söylüyor, mum yakarak İsa’yı anıyorlar…
Kimi Rumlar gizli Rumdur, hala. Kurda tapan görünen Ermeni, Asuri de kendisi…
Kürtler, Rum ve Ermenilerle aynı süreçte soykırım programına alınmışlardı. Fakat onlar direngen, başka bir deyişle kabuğu pek ceviz çıktılar. Soy kıran, kök kazıyan barbarlığa direndiler.
Bunun için, “Kürt Teali Cemiyeti” çatısı altında örgütlendiler. Ardından “Azadî”, sonra onun ardılı olan ve Türklerin “Hoybûn” dedikleri, “Hebûn” partisinde buluştular.
Bugün, daha pekçe örgütlüler Kürtler. Sayısız parti faaliyet gösteriyor. Kuzeyde, bunların en savaşkanı, Partiya Karkerên Kurdistanê (PKK)’dır. PKK, ordulaşmış gücüyle, Türklerle savaşıyor.
Ancak hemen ekleyelim: PKK savaşın sebebi değildir. O bir sonuç, kısacası bir insanlık suçu olan Türk ırkçılığına tepkidir. Dil yasağı, kültür, kimlik ve Kürt varlığının inkarı ile başlayan Türk ırkçılığı, günümüzde yer yüzündeki tüm Kürtleri yok etmeyi amaçlayan bir eyleme dönüşmüştür.
Yalnız kuzeyi yok etmekle yetinmiyor. Güneyi ve Rojava’yı da “bekaa”ları (gelecek) için işgal ve payimal etme taarruzlarında.
Bu ayrı konu. Kuzeye dönersek, Türk devleti bugün değil, başından beri sivil halkı hedef seçti. Soykırımı hedefledi. Amacına erişmek için cinayetler işledi. Toplu kırımlar yaptı. Savunmasız köyleri yaktı. Ekin tarlalarını, bağ ve bahçeleri ateşe vererek, doğayı tahrip ederek, arazileri insana, hayvana yasaklayarak, yani hayatı hedef alarak insanları kaçırmaya zorladı. Kürdistan’ı insansızlaştırmaya çalıştı.
Ancak, bunu başaramadı. Kürtleri geriletemedi. Gerillaya katılımları da önleyemedi.
Çaresizliğine bakın, Mafya çetesi gibi davranan devlet, şimdi bir zavallı rolünde. Ne kadar para veya hangi imkan karşılığında bilmiyorum, ama fukara bir kaç kadını örgütlemiş, Amed’de polis desteği ile HDP binasının girişinde kendini acındırma gösterisinde, çete devleti…
Kadınlar, on yıllardır gerillaya nasıl ve ne yoldan gittiği belli, bilinen olan çocuklarını kaçırılmış gösteriyor. HDP’den, “kaçırılmışları” geri getirmesi isteniyor.
Gelgelelim, kaçırıldı denilen gençler arasında evlendirilmek istendiği için evden kaçan, Antalya’da garsonluk yapan, bir zamanlar ailecek IŞİD’e katılanlar, esir düşmüş olanlar da var.
Öte yandan, Cizre’de, gencecik üniversite öğrencilerinin diri diri yakılmasını emreden Galoşlu, HDP binası önündeki gösteride insancıl rollerde. Yani safi insan! Hem de Kürt gençleri sevicisi. Kürt kadınlarını yere yatırıp televizyonların naklen yayınında işkence yapan Türk polisi de, melek rollerde. Recep’in analarını eliyle besliyor ve oturmaları için arkalarından minder dolaştırıyor…
(Not: Yerim kalmadı. Cumartesi günü devam edeceğiz.)
kaynak; Özgür Politika