Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / ‘Sıra posta oturmaya gelince kadının yeri yok; kurumlar erkek egemen

‘Sıra posta oturmaya gelince kadının yeri yok; kurumlar erkek egemen

04 Eylül 2019, 16:34

Alevi kadınlarına tarihsel olarak “Yolda kadına biçilen rol nedir ve bu rol bugün yerine getirilemiyorsa nedenleri nelerdir? Nasıl aşılabilir?” soruları sorduk. Dizi yazımızın bu bölümünde sorularımızı Alevi kadın kimliğini bilince çıkararak mücadele eden ve KHK ile ihraç edilmiş öğretmen Aynur Şahin yanıtladı.

Cemlerde, sohbetlerde “Yol kadındır, kadın mürşidi kamilullahtır” sözünü çokça duyuyoruz. “Alevilerde kadın erkek eşittir” sözü neredeyse her ortamda övünülerek dile getirilir. “Bizde kadın erkek yoktur herkes candır” sözlerini de çokça duyarız. Çoğunlukla da bu sözleri erkeklerin dillendirir.

Pratik gerçekten öyle midir? Öyleyse Alevi kadınları neden Alevi örgütlenmeleri içinde belirgin bir noktada değiller? Neden söz ve yetki kademelerinde yer alamıyorlar? Neden renkleri, karakterleri sahaya yansımıyor? Gerçeğe biraz daha yakından bakmak için bu kez mikrofonu Alevi kadınlarına bıraktık.

Yazı dizimizin bu bölümünde soruları Öğretmen Aynur Şahin’e sorduk.

“SIRA POSTA OTURMAYA GELİNCE KADININ YERİ YOK”

PİRHA: Alevilikte kadının yerini tartışıyoruz. Tarihsel ve toplumsal olarak Alevilikte kadının yeri nedir? Nasıl bir seyir izledi?

Aynur Şahin: Aleviliğin özünde her daim kadın ve erkeğin eşit olduğu söylenir geçmişten bugüne. Kadına ve erkeğe eşit can diye bakılır, ayrım yapılmaz, cinsiyet ayrımı yoktur bu anlamıyla. Bir inanç, bir felsefe bir yaşam biçimi olarak bakıldığı zaman. Ancak günümüzde Aleviliğin bu özünün giderek kaybolmaya başladığını da görüyoruz. Eşitlikçi yanının ortadan kalktığını, eril bir yapıya, cinsiyetçi bir yapıya büründüğünü görüyoruz. Bunu nerede görüyoruz? Aile ilişkilerimizde, kadın erkek ilişkilerinde görüyoruz. Kurumlarımızda, derneklerimizde görüyoruz. Cemevlerindeki çalışmalarda yine bunları görebiliyoruz. Kadınlar cemevlerinde mutfak işi olarak addedebileceğimiz pek çok işi yapmakla birlikte ancak cemevi yönetimi veya cemlerde posta oturma sırası geldiği zaman kadınların yerinin olmadığını görüyoruz. Halbuki çok eski zamanlarda kadınların cem yürüttüklerini bu anlamıyla söz söylediklerini de biliyoruz. Alevi toplumu içerisinde illeri gelen kesimlerden biri kadınlar bu anlamıyla.

“KENTLEŞME, BİRLİKTE YAŞAM KÜLTÜRÜNÜN ÖNÜNDE ENGEL”

Peki geldiğimiz noktada durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani ne oldu da Alevi kadınlar sahneden çekildi?

Aynur Şahin: Bunun tarihsel sebepleri de vardır mutlaka. Ancak günümüz açısından düşündüğümüz zaman eskiden köylerde daha çok kırsal alanda yaşamak durumunda kalan Aleviler, kentleşmeyle, kentliliğin artmasıyla birlikte, ekonomik ve eğitim gibi sebeplerle kente göçtükçe Alevilik yapısı da değişime uğruyor. Çünkü aynı köyde, aynı topluluk arasında yaşayan insanlar, kendi değerleriyle yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Alevilik yaşamaya devam ediyor. Alevice yaşamaya devam ediyorlar daha doğrusu. Ancak göçle birlikte kentin farklı farklı noktalarına yerleşmek zorunda kalabiliyor. Aynı mahalleye, aynı apartmana taşınıyor olsalar bile köydeki veya kırsaldaki o birlikte yaşam kültürünü, ortak yaşam kültürünü sürdürme şansı da kalmıyor. Çünkü kent yaşamı herkesin böyle atomize olmasını, geçim derdine düşmesini, bireysel sorun ve sıkıntıların çözümü noktasında insanlar kendi yaşamlarına, bireysel yaşamlarına yoğunlaşıyorlar. Bu anlamıyla Alevilik mevzusu da inanç mevzusu da bir noktada ikinci planda kalmak durumuna düşüyor, unutuluyor. Yaşamımıza yansıma noktasında da bir gerileme olduğunu görebiliyoruz.

“ASLINDA ALEVİLİKTE BÜTÜN CANLILAR EŞİT”

Peki Aleviler her konuşmasında “Bizde kadın erkek eşittir” derler. Gerçekten eşitler mi?

Aynur Şahin: Aslında az önce de söyledim, özü itibarıyla bir eşitlik söz konusu. Yani bütün canlılar aslında Alevilikte eşit. Bütün canlılara bir yaklaşır. Evren anlayışı, insan-doğa anlayışına baktığımızda bütün canlıları bir tutar. Yalnızca kadın erkek anlamıyla değil, bütün evren, bütün doğa aynı özden gelmiştir. Dolayısıyla aynı değerdedir. Ancak pratikte dediğim gibi bu karşılığını bulmuyor. Çünkü özellikle kendi değerlerini, kendi ritüellerini sürdürememe noktasına geldiği için içerisinde yaşadığı toplumun değerleri ile kaynaşmaya başlıyor. Bir de Türkiye’de Alevilik öyle rahat yaşanabilecek bir inanç da değil. Gerek toplum içerisinde ötekileştirilen bir noktada, gerek devletin politikaları bakımından baktığımızda eşit yurttaş noktasında değil Aleviler.

İşte tekke ve zaviyelerin kapatılması sürecinden sonra, Cumhuriyetin kurulmasından sonra da kendi ibadethaneleri, kendi kurumları olmadığı için Aleviliği gizlice yaşamak zorunda kalma durumundalar. Bu da Alevilerin ortak yaşam kurması önündeki en büyük engellerden bir tanesi. Bu noktada da kendi değerlerini sürdüremediği için içerisinde yaşadığı farklı kültürlerin, farklı inançların -özellikle İslamiyet’in etkisiyle, İslamiyet’in eril bir din olduğunu, eril bir yapıda olduğunu düşünüyorum ben- etkisinde kalınıyor. Dolayısıyla da İslamiyet’le de iletişim, İslamiyet’le etkileşim noktasında veya İslami kesimin Alevilere yaptığı baskı üzerinden giderek müslümanlığın etkisinde kalarak daha da eril bir yapıya dönüştüğünü düşünüyorum.

“ERİL BİR İNANCI SAVUNURSANIZ KENDİ İNANCINIZDAN KOPARSINIZ”

Aleviler kendi kültürlerini sürdürmek yerine  “En iyi Müslüman benim” mantığı üzerinden, “İslamı en iyi biz biliriz” mantığı üzerinden de hareket ediyor. Dolayısıyla Aleviliği savunmak yerine neredeyse müslümanlığı savunan, İslamı savunan bir noktaya düşüyorlar. Kendi değerlerinden uzaklaşmak, farklı değerleri, farklı inancı savunur pozisyonuna düşmek seni kendi değerlerinden uzaklaştırıyor. Bu noktada da siz eril bir inancı, eril değerleri savunurken kendi eşitlikçi değerlerinizi de savunamıyorsunuz. Bu yüzden de bizim aile ilişkilerimizde de, ahlak anlayışımızda da, namus anlayışımızda da Alevilik değerleri değil, İslamın veya farklı diğer etkileşimde bulunulan inançların etkili olmaya başladığını görüyoruz.

“KURUM KÜLTÜRÜMÜZ ERKEK EGEMEN BİR YAPIDA”

Alevi kurumlarında ve inancın sürdürülmesinde kadınların yer alması gerektiğini söylüyoruz. Bu ne anlama geliyor. Neden önemli?

Aynur Şahin: Şimdi biz Aleviliği yaşatacak ve yaşayacaksak kurumlarımız bunun hayata geçmesi açısından önemli. Ancak kurum kültürü de erkek egemen bir yapıda. Siyasetin kendisi zaten erkek egemen bir yapıda. Dolayısıyla biz Aleviler de siyaseti mevcut siyasi söylemlerden etkilenerek yürütüyoruz. Kurumsal yapılarımız yine mevcut kurumsal yapılardan etkilenerek oluşturuluyor. Alevice bir kurum açmak, Alevice siyaset yapmak söz konusu olmuyor. Bu bağlamda kadınlık erkeklik rollerinin de yine cinsiyetçi bir iş bölümüne dayalı olduğunu görüyoruz.

Kadınlar genelde evde ev işleriyle meşgul, çocuklarla meşgul. Erkek egemen toplumda kadına biçilen rol, misyon, görev ne ise bunları yapmak durumunda kalıyor. Erkek kamusal alanda, siyasette, iş hayatında çalışıyor. Doğal bir iş bölümü gibi algılandığı için bu iş bölümü kurumlarımıza da yansıyor. Kadın evde çocuk bakıyor. İşte erkek dışarıda siyaset yaparken aynı zamanda Alevi kurumlarını oluştururken; Alevi kurumlarının yöneticileri de erkek olmaya başlıyor. Kadınlar niye gelmiyor. Kadınlar çünkü hem kamusal alandan uzak tutuluyor bu anlamıyla, erkekler alanları işgal ettikleri için, daha çok görünür olmaya çalıştıkları için, kadınların yavaş yavaş bu alandan çekildiğini de görebiliyoruz.

Erkekçe siyaset yapma biçimi de kadınları korkutuyor. İktidarcı, egemenlikçi bir yapı var. Dolayısıyla kadınlar böyle bir siyaset yapma biçimine alışık olmadıkları için daha güvenli buldukları evlerine de çekilebiliyorlar. Tabii ki kadınların biraz sınırlarını zorlaması gerekiyor bu noktada. Siyasetin dilini de değiştirmek, rengini de değiştirmek, değerlerini de değiştirmek gerekiyor. Daha kadınca, özellikle Aleviler ve Alevi kurumları açısından düşündüğümüzde daha Alevice siyaset yapmak gerekiyor diye düşünüyorum.

“ÖZ KAYNAKLARIMIZI GÜNCELLEMEMİZ GEREKİYOR”

Peki içinde bulunduğumuz açmazı nasıl bir Alevi örgütlenmesiyle aşabiliriz?

Aynur Şahin: Özüne dönerek diye düşünüyorum. Yani Aleviliğin kendi öz kaynaklarını aslında biraz tekrardan güncellemek gerekiyor. Alevilik tartışılırken son dönemlerde “İslam içi İslam dışı” tartışmalarına yer yer giriliyor. Yer yer tehlikeli bulunduğu için böyle bir tartışmaya girilmek de istenmiyor. Ancak Alevilik sadece İslam’la var olan bir inanç değil. İslamiyet öncesine de dayanıyor ve çok farklı yönleri de var İslamiyet’ten. Bana sorarsanız İslamiyet’in sadece siyasal yönünü almış Alevililk. Hz Ali, onun çocukları üzerinden geliştirilen bir yaklaşım söz konusu. 12 imam oruçlarının yine İslamiyet’teki açmazlarla ilişkisi var. İbadet etme biçimlerine, ritüellerine baktığımız zaman, İslamiyet’in veya farklı bir inancın değerleriyle uyuşmadığını da görebiliyoruz. Tanrı, evren, insan anlayışı İslamiyet’ten çok farklı. Bunları felsefi anlamda birazcık daha sorguladığımızda veya inanç boyutu ile sorguladığımızda İslamiyet’in tanrısı ile uyuşan bir tanrı, bir evren anlayışı yok. Çünkü Alevilikte ayrı bir tanrı söz konusu değil. Yani bütün canlılığı bir olarak düşünür.

“ALEVİ KADININ DİLİ, ALEVİLİĞİN DİLİYLE BULUŞUNCA ORTAYA ÇIKAR”

Bu noktada neler yapmak gerekire tekrar döndüğümüzde dediğim gibi Aleviliğin hem evren anlayışı, insan, tanrı, ahlak anlayışlarına yani kendi değerlerine, kendi kaynaklarına gittiğinizde, bunları açığa çıkardığınızda zaten kendiliğinden farklı bir dil, farklı bir söylem ortaya çıkacaktır. Aleviliğin kendi dili ortaya çıkacaktır. Aleviliğin kendi diliyle birlikte Alevi kadının dili de kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Zaten dil değiştiğinde, söylem değiştiğinde hani yaşamlarımıza da yansıyacaktır bu. Bizim düşünme biçimlerimiz, düşünme kalıplarımız da aynı şekilde değişecektir. Yani bu yönlü bir şeyler yapmaya çalıştığımızda en azından bir farklılık yaratılabilir. Kadın erkek eşitliği noktasında Aleviliğe uygun bir adım atılmış olur diye düşünüyorum.

 “KADIN MECLİSLERİ VE EŞ BAŞKANLIK TARTIŞMASIZ KABUL EDİLMELİ”

Alevi kadın meclisleri tartışmaları sürüyor, yine eş başkanlık tartışmaları var, bu konularda neler söyleyeceksiniz?

Aynur Şahin: Şimdi ben eş başkanlık tartışmasının artık hayat bulması gereken bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Bugün pek çok siyasi örgütte de, parti ve kimi derneklerde de eş başkanlık sisteminin uygulandığını görüyoruz. Alevilikte kadın erkek eşittir desekte ne kurumlarımızda kadınlarımız başkanlık koltuğuna oturabiliyor. Ne yönetimlerde yeterli temsiliyet bulabiliyor ne de posta otururken pirin, dedenin yanında eş temsiliyet anlamında yer alabiliyor.

Bugün eş temsiliyet dediğimiz şey, eş başkanlık dediğimiz şey kadınların mücadeleleriyle açığa çıkmış kavramlar. Aleviliğin özü gereği hiç bu tartışmalara girmeden kendiliğinden bunların hayat buluyor olması gerekirdi. Ama Aleviliğin kendiliğinden hayatın bu yönünü kadınların zorlaması gerekiyor. Yani biz kadınlar niye yokuz noktasında ise kadınlar, bunu tartışıyorsa demek ki bir eksiklik bir sıkıntı var. Bir kadın da kendini yetiştiriyorsa, yapabiliyorsa ki bunun önünün açılması en azından engellenmemesi gerekir. Kadının da yine dedeyle pirle aynı posta oturup cem yürütebilmesi gerekiyor.

Kurumlar söz konusu olduğunda da yine hiç tartışmaya mahal vermeden bence direk hayat bulması gereken bir konu. Yani eğer Alevi isek ve Aleviliğin gereği bu diyorsak tartışmadan kabul etmek gerekiyor. Önümüzdeki süreçte biz bu konuya dair çokça tartışacaksak eğer, biz o zaman Aleviliğin özünden uzaklaşmışızdır diye düşünürüm.

Bu haber 375 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..