Politikayı bir rant alanı ve iktidar üretme mekanizması olarak gören çevreler; insanların hayatlarını doğrudan etkileyen birçok meseleyi bir birlerinden ayırarak tartıştırmak isterler. Örneğin ekoloji tartışmasını daraltarak demokratik toplumla olan bağını koparmaya çalışırlar; halbuki bu ikisi bir bütündür.
Doğayla hunharca ilişki kuran bir iktidar, toplumla da demokratik bir ilişki kuramaz. Sovyetler Birliği’nin insanlık tarihinin en feci olaylarından birisi olan Çernobil faciasından bir kaç yıl sonra yıkılması tesadüf değildir. Çünkü doğaya bu kadar sert müdahaleler bir toplumda insanların bir biriyle olan harmonisine de çok zarar verir…
Türkiye bir süredir kaz dağlarında yapılan ağaç katliamı ile sarsılıyor; gözünü para hırsı bürümüş iktidar, ülkenin doğusunu savaşı sürdürerek, batısını uluslararası sermayeye peşkeş çekerek yok ediyor.
Kimi olaylar insanların ve toplumların gerçekle yüzleşmesini sağlarlar; kimi zaman işler öyle bir hale gelirki istemeseniz bile gerçeklik bütün çıplaklığı ile size kendini dayatır. Burada kimse sorunu Kanadalı Alamos Gold şirketi üzerinden tartışmamalıdır.
Sorun miğdesinden ve cüzdanından başka hiç bir şey düşünmeyen iktidarın; ülkeyi talana açması ve kendi insanını aptal yerine koymasıdır. Çevre ve ekoloji sorunuyla neredeyse hiç ilgilenmemiş bir insanın bile bakınca yüreğini yakacak fotoğraflar veren Kaz Dağları katliamı kamu vicdanını yaralıyor…
Fakat karanlık para ve rant ilişkileri iktidar çevrelerinin gözünü öylesine bürümüşki; herşey bu kadar açık olmasına rağmen iktidar sözcüleri; “Altın arama çalışmalarını hemen durduruyoruz!” demek yerine suçu kendilerinden önceki hükümetlere atarak işin içinden sıyrılmak istiyorlar.
Sanki ruhsat iptali diye bir şey hiç duymamış gibi yapıyorlar; işlerine gelmeyen ihaleleri hukuk falan hiç dinlemeden idari kararla iptal eden, bunu da göğsünü gere gere yapan bu hükümet Çanakkale merkeze bağlı Kirazlı Köyü yakınlarında altın arama bahanesiyle yapılan doğa katliamını görmemezlikten gelerek geçiştirmeye çalışıyor.
AKP sözcülerinin açıklamaları evlere şenlik; Ömer Çelik; kendi iktidarları döneminde çevreye ne kadar saygılı olduklarını, ne kadar fidan ektiklerini anlattıktan sonra, maden işletme ruhsatının kendileri tarafından değil kendilerinden önceki hükümetler tarafından verildiğini söyleyerek partisini ve hükümeti bu vahşi doğa katliamının sorumluluğundan kurtarmaya çalışıyor.
AKP sözcüsü Ömer Çelik de dahil hiç bir AKP’li ruhsat iptalinden bahsetmediği gibi ağızlarını açtıklarında ülkenin kalkınmasını istemeyen iç ve dış güçlerden bahsediyorlar; halbuki dünyanın en tehlikeli, gözünü en fazla para bürümüş ne kadar talancı dış güç varsa hepsini kendi hükümetleri toplayıp Türkiye’ye getiriyor.
Kimi CHP’lilerin açıklamaları ise Ömer Çelik’in açıklamalarını aratmayacak ölçüde absürt. CHP’li Tanal “Çıkarılan altının yüzde 96’sı Kanadalı Alamos Gold şirketine kalıyor, devlet burada dolandırılmış, ya da kandırılmıştır!” diyerek aslında kendilerinin olaya bakışının da AKP’den çok farklı olmadığını ortaya koymuştur.
Paylaşım oranı yüzde 96’ya yüzde 4 olmasaydı da; yüzde elli falan olsaydı o zaman gerçekleştirilen bu doğa katliamı haklı mı olurdu? Durum gerçekten vahim; Türkiye’de düzen siyasetçileri sorunları sadece fırsata çevirmeye çalışıyorlar; ama içerik onları hiç ilgilendirmiyor.
Güçlü bir kamusal denetimi olmayan, insanların seçtiklerini denetleyemedikleri bir toplumda böyle sorunlar iktidarların değişmesiyle ortadan kalkmaz; aynı sorunları AKP sonrası dönemde de bire bir yaşarız. Yani burada sorun sadece AKP ve Erdoğan değil zihniyet ve sosyoloji sorunudur…
Ekolojik bir topluma ancak paralel demokratik bir toplumun inşaası ile ulaşılabilinir. Kendi içinde başka kültürlere, dillere, inançlara saygısı olmayan bir toplum doğaya da saygı göstermez. Hiyerarşik toplumlar kendi kendini imha ederken; doğayı da imha ederler…
Gerçek ekolojik bir toplum ancak demokratik bir toplumun inşaası ile mümkündür…
Cafer Tar / Politika