Rayber, Seyit Rıza idam edildikten sonra oğlu ile birlikte öldürüldü. Tüm mallarına el konuldu, eşi sürgüne gönderildi. Zeynel Kop ise idam edildi. Sömürgecilerle işbirliği yapanların ders alması umuduyla…
1937 yılının Mart ayı boyunca Dersim’de çatışmalar sürmektedir. Dersim’e yapılan kışlalardan ve karakol inşatlarından tedirgin olan Dersimliler sık, sık bu karakol ve kışlalara saldırmaktadır. 21-22 Mart gecesi Pax ile Kalmut bucağını birbirine bağlayan Harçık üzerindeki tahta köprü yakılır. Köprüyü yakan Demanan ve Haydaranlar yakındaki karakola da baskın düzenleyip içindekilerle birlikte imha ederler. Resmi kaynakların dışındaki kaynaklar köprünün yakılmasını ve karakolun imha edilmesinin nedenini karakolda daha önce bir kadının ırzına geçilmesine bağlarlar.
Seyit Rıza, olayların durdurulması için büyük oğlu Bra İbrahim’i (Seyit Rıza’nın babasının ismidir) Hozat’a elçi olarak gönderir. Dönüşte Bra İbrahim, Kırgan aşiretine bağlı Deşt köyünde uyurken öldürülür. Bu olay üzerine Seyit Rıza Kırgan aşiretinin bulunduğu Sin bucağına ve buradaki karakola baskın düzenletir. Ordu birlikleri Kırgan aşireti ile birlikte Seyit Rıza’nın güçleri ve silahsız halka karşı harekete geçerler. Dr. Nuri Dersimi’ye göre Seyit Rıza’nın oğlunun öldürülmesini planlayan istihbarat binbaşısı Şevket’tir.
Rayber’in ihaneti
Binbaşı Şevket aynı zamanda Seyit Rıza ile bir arazi anlaşmazlığı nedeniyle husumet halinde bulunan kardeşi Ali’nin oğlu Rayber ile de irtibatlıdır. Rayber Hozat’a bağlı Pehami köyünde oturmakta, tarafsızlığını ilan etmiş bulunmaktadır. Binbaşı Şevket ve teğmen Nazmi Sevgen onunla irtibat halindedirler. Türk istihbaratı bir bildiri yayınlayarak Rayber’in de kaçarak Kürt güçlerine katıldığını ilan eder. Rayber, Bahtiyar aşiretinin saflarında savaşmakta, gelişmeleri günlük olarak Türk güçlerine iletmektedir. Bu arada amcasına haber göndererek elini öpmek istediğini, affedilmesini ister. Seyit Rıza yeğenini çok iyi tanımaktadır. Ancak diğer aşiretlerin rica baskılarına karşı koyamaz.
Hedef Alîşer Efendî
General Alpdoğan’ın hedefi Alîşer Efendî’dir. Alîşer Efendî’nin yetenekleri ve Koçgirî hareketindeki rolü nedeniyle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Rayber, Alîşer Efendî ile ilişkiye geçer. Daha önce Kürtlerin safında çatışmalara katılan Zeynel Kop’u da kendisi ile hareket etmesi için ikna etmeye çalışır. Onu devlete ihbar etmekle tehdit eder. Zeynel’i yanına alan Rayber, amcazadesi Vanikli Mısto’nun oğlu Efendîyi de ikna ederek yanlarına katar. Temmuz ayına doğru çatışmalar şiddetlenmekte sivil insanlar katledilmektedir. Seyit Rıza, Alîşer Efendî’yi yurtdışına çıkıp olayları dünya kamuoyuna anlatmasını, destek sağlamasını ister. Alîşer Bey teklifi kabul etmemesine rağmen Seyit Rıza kendisini ikna ederek hazırlıklara başlamasını sağlar. Bu gelişmelerden haberdar olan devlet Alîşer Efendî’yi ortadan kaldırmak için Rayber ve adamlarını Tujik Bavo (Sultan Dağı) da Palaxin mıntıkasındaki Alîşer’in bulunduğu mağaraya gönderir.
Hevalê min kuştin!
Zeynel Kop’un iddiasına göre Alîşer Efendî kendilerini mağaranın kapısında karşılar. Alîşer, Zarîfe Xanım’ın uyarısına rağmen kirvesi Zeynel’in böyle bir hainliği yapacağını tahmin etmemektedir. Zeynel mağaranın kapısında Alîşer’i öldürür. Zarîfe Xanım hevalının üzerine atılıp “Hevalê min kuştin” der. Belindeki tabancayı çekerek Zeynel’e ateş eder. Seken kurşun Efendî’yi öldürür. Bunun üzerine Zeynel ve yanındakiler Zarîfe Xanım ve Alîşer’in mağarada bulunan yeğenini öldürüp, başlarını keserek bir çuvala koyup Rayber’in bulunduğu Mezike’de buluşurlar. (Mehmet Yürek-Kovara Bir)
Rayber, Zeynel’den aldığı kesik başları Elazığ’a götürerek General Alpdoğan’a teslim etmiştir. Kesik başların fotoğrafını çeken Teğmen Nazmi Sevgen şunları söylemiştir: ”Alîşer’in kesik başının resmini ben aldım. Fakat kesik başın resmini alırken ürperdim, tüylerim diken diken oldu. Günlerce o baş gündüz hayalimden gece rüyam da yaşadı. (Yeni İnci, sayı:44 1953. Aktaran Mehmet Bayrak Bitlisname Koçgirî isyanı Alîşer ve Zarife)
Muhbir gazeteci Niyazi Ahmet Banoğlu 1951 yılında yayınladığı “Dersim İsyanı’nın İçyüzü” başlıklı yazı dizisinde Zeynel Kop’u göklere sığdıramamakta onu tam bir Türk tipi insan olarak nitelemekte aralarında geçen konuşmayı nakletmektedir:
– Zeynel Alîşer’i nasıl öldürdün?
– Kurşunla vurdum sonra başını kestim.
– Neden yaptın bu işi?
– Fena mı yaptım, Dersim’i fenalıktan kurtardım. (İnci dergisi sayı: 3 sene:1951 Mehmet Bayrak)
General Alpdoğan’a teslim etti
Dr. Nuri Dersimi ise ”Kürdistan Tarihi’nde Dersim” kitabında olayı daha değişik anlatmaktadır: ”Daha fazla kan dökülmesini önlemek amacı ile Seyit Rıza, Alîşer’in İran veya Irak’a iltica ederek Fransa ve İngiltere hükümetlerinin aracılığını dilemesini istemişti. Bu kararı öğrenen Rayber, Alîşer’in savaş alanından ayrılmasından bir gün önce 8 silahlı arkadaşı ile birlikte Alîşer’in ziyaretine gitmişti. Bu ani ziyareti soran Alîşer’e aç ve yorgun olduğundan bir kaç saat istirahat edeceğini söylemişti. Zavallı Alîşer misafirlerine yemek hazırlamakla meşgul iken namert Rayber, Alîşer’in üzerine aniden ateş açmış ve bu eşi görülmemiş kahramanı şehit etmiştir. Şaşalayan eşi ‘aman hevalê min me kujîn’ demiş. Eşinin öldüğünü görünce tabancasını çekip Rayber’e ateş etmiş, mermi Vanklı Efendî’ye isabet etmiş onu öldürmüş, ancak alçaklığı sonuna kadar devam ettirmek isteyen Rayber silahını Alîşer’in değerli kahraman Kürt kızına yöneltip onu da kocasının cesedi üzerine cansız düşürmüştür. Kürtlüğün ve insanlığın yüz karası olan ve Kürdistan kurtuluş savaşları tarihinde adı sonsuza kadar lanetle anılacak olan alçak Rehber Alîşer ve eşinin başlarını kestirmiş torbalara koydurmuş ve aynı günün gecesi tasarlanmış parolayı vererek Türk mıntıkasına geçmiştir. Rehber bunları bizzat General Alpdoğan’a, dairesinde teslim etmiştir.”
Sonları ibretlik olmuştur!
Sömürgecilere uşaklık yapanların sonu hep ibretlik olmuştur. Zeynel Kop’un daha sonra kendisine güvenilmediği için idam edildiğini anlatan muhbir gazeteci Niyazi Ahmet Banoğlu cüsseli iri yarı olan Zeynel’in idam sehpasında ufaldığını anlatır.
Rayber ise Seyit Rıza idam edildikten sonra Teştak mıntıkasında oğlu ile birlikte öldürüldü. Devletin kendisine verdiği ajanlık paraları da müsadere edildi eşi ise sürgüne gönderildi. Bütün malına el konuldu.
Sömürgecilerle işbirliği yapanların ders alması umuduyla!
KAYNAKLAR:
Kürtlük bilincini donanımıyla tamamlayan, sözü ve silahıyla bunun mücadelesini veren Zarîfe ile şair ve savaşçı eşi Alîşêr, 82 yıl önce bugün işbirlikçi ihanetin kurbanı oldu. Koçgirî Katliamı’nın ardından geldikleri Dêrsim’de 16 yıl boyunca direnişin önemli örgütleyicilerinden olan Zarîfe, milli uyanışta da eşsiz bir propagandacı idi.
Ulus hareketlerinin yükseldiği yüzyıllarda, Osmanlı egemenliği altında yaşayan uluslar tek tek özgürleşti. Resmi tarihte Balkanların kaybedilmesi diye adlandırılan durum aslında oradaki mevcut ulusların özgürlüklerini ilan ederek ulus-devlet haline gelmeleriydi. Bu dönemde Balkanları kaybeden Osmanlı, Anadolu’yu elinde tutma çabasıyla var olan ulusların uluslaşma hareketlerine karşı en vahşi yöntemleri uyguladı. Tarih 1915’i gösterdiğinde Anadolu’da uluslaşma çabaları içinde olan Ermeni halkına soykırım uygulandı. Diğer iki ulus olan Rumlar ve Kürtler de sıraya konmuştu. Bu dönemde başlayan toplum mühendisliği projeleriyle, ülkenin demografik yapısını değiştirme temelinde birçok uygulamaya başlandı ve raporlar hazırlandı ki Birinci Dünya Savaşı yenilgisiyle bu proje tümüyle hayata geçirilemedi. 1919 yılına gelindiğinde bu projenin askeri uygulayıcılarından Sakallı Nurettin Paşa, Ermeni kıyımını kastederek, “Zo diyenlerin işini bitirdik, sıra lo diyenlere geldi” diyordu. Bu, sıranın Kürtlere geldiğinin habercisiydi.
Koçgirî bölgesinde bağımsızlık için ayaklanma
1919’larda Anadolu’da birliği sağlamak için birçok kongre gerçekleşti. Birliği kabul etmeyerek kendi bağımsızlığını ilan etmek isteyenlere de askeri ve illegal saldırılar gerçekleşti. Kürtlerin, Kürt Teali Cemiyeti’nin kurulması ve bu cemiyetin Kürt illerinde şubeler açmasıyla, yerel bir şekilde Osmanlı egemenliğinden kurtularak uluslaşma süreci o yüzyılda kendini gösterdi. Osmanlı’nın dağılmasından sonraki Mart 1918 ile Haziran 1921 tarihleri arasında Koçgirî bölgesinde bağımsızlık için bir ayaklanma başlatıldı. Koçgirî hareketinin başında Zarîfe Xanım ve Alîşêr Bey bulunmaktaydı.
Merkez kadroda güçlü bir kadın
Alîşêr, uluslararası ilişkilerde iyi, dönemin siyasal atmosferine hakim, politik ve keza silahlı mücadeleyi iyi bilen bir liderdi. Zarîfe Xanım ise, dönemin siyasal gelişmelerine hakim, oldukça iyi bir örgütleme potansiyeli olan ve güçlü bir kadın olarak merkez kadro içerisindeydi. Zarîfe Xanım, sadece Koçgirî bölgesinde değil, Dêrsim’de de örgütleme çalışmaları yapıyordu, başta kadınlar olmak üzere insanları bir araya getirip Koçgirî hareketinin amaçlarını anlatıyordu.
Zarîfe ve Alîşêr’in amacı sömürüye karşı Kürt halkının kurtuluş mücadelesini vermekti. Hiçbir oluşumun egemenliği altına girmeme ve tam bağımsızlığı hedefleme fikrine karşılık, Mustafa Kemal güçlü olunan yerlerde kaymakamlıkların yanı sıra yapılacak kongrelere diğer Kürt illerinde olduğu gibi Dêrsim ve Koçgirî bölgelerinden de vekiller çağırtmıştı. Ancak bağımsızlığı hedefleyen Zarîfe ve eşi Alîşêr, Koçgirî ve Dêrsim bölgesindeki Kürt aşiret reisleri ile yaptığı toplantılarda güçlü ve etkili tüm aşiretleri bağımsızlık tarafında buluşturdu.
Zarîfe askeri komutan olarak en önde
Bir süre sonra Zarîfe ve Alîşêr, Kürt Teali Cemiyeti ile temasa geçip mücadeleyi birleştirmek istedi ancak Kürt Teali Cemiyeti’nin mücadeleyi sönümlendirmesi ile her ne kadar Zarîfe ve Alîşêr yalnızlaşsa da ulusal mücadele güçlenerek devam etti. İsyanın güçlenmesiyle TBMM Hükümeti, Sakallı Nurettin Paşa’nın Merkez Ordusu’nun emrinde Topal Osman’ın bizzat komuta ettiği 42’nci ve 47’nci Giresun Alayları’nı isyanı bastırmakla görevlendirdi. Dönemin Türk yönetimiyle Kürtler arasında herhangi bir uzlaşma sağlanamayınca 1921 yılının başlarında Koçgirî’de Kürt kuvvetleriyle Türk birlikleri arasında silahlı çatışmalar başladı. Askeri komutan olarak en ön saflarda olan Zarîfe ve Alîşêr, bir gün Kemah’ta bir gün Kuruçay’da cepheden cepheye koştu.
O dönemde Koçgirî’de büyük çatışmalar yaşandı ve her iki taraftan da ağır kayıplar verildi. Türk ordu birlikleri, Kürt kuvvetleriyle başa çıkamayacaklarını anlayınca, halkı hedefleyen sindirme harekatına girişti. Köyler yakılıp yıkıldı, binlerce kişi katledildi. Sonuçta da Kürt direniş güçleri başarıya ulaşamadılar. Bu sonucun ortaya çıkmasında, diğer Kürt direnişlerinde olduğu gibi Kürtlerden bazılarının mücadeleden çekilmeleri ve düşmandan yana tutum takınmaları büyük rol oynadı.
Dêrsim dağlarına götüren süreç
Koçgirî hareketinin vermiş olduğu mücadele Haziran 1921’de bastırıldı. Koçgirî isyanının yenilmesiyle Zarîfe ve Alîşêr Koçgirî’den daha güvenli bir bölge olan Dêrsim’e geçti. İşte Zarîfe ve Alîşêr’i Dêrsim dağlarına götüren süreç bu şekildeydi. Koçgirî’de ise devasa bir katliam, soygun, sürgün ve saldırılar bir süre devam etti. Osmanlı ve yeni hükümete biat etmeyen Zarîfe ve Alîşêr’in yok edilmesi için yeni planlar devreye girdi. Koçgirî isyanı sonrası Şeyh Sait ve Ağrı isyanları ile “başı dertten kurtulmayan” yeni cumhuriyet bunları da bastırdı.
9 Temmuz katliam, ihanet ve komplo…
1937-1938 döneminde gerçekleştirilen Dêrsim Katliamı adeta Koçgirî isyanının rövanşıydı. Dêrsim Katliamı’nda öncelikli olarak yok edilmesi gerekenler belliydi: Güçlü kadın Zarîfe Xanım ve eşi Alîşêr Bey. Ve tarih 9 Temmuz 1937’yi gösterdiğinde bu iki devrimci insan katledildi, Dêrsim’de en yüksek şiddette katliamlardan biri yaşandı. 9 Temmuz günü sadece Zarîfe ve Alîşêr katledilmedi, aynı zamanda bir fikir ve bağımsızlık mücadelesi de katledildi. Kürtlerin ve diğer ulusların dönemin şartları gereği verdikleri bağımsızlık mücadelesi acımasız bir şekilde bastırıldı. Bu yüzden Kürtler için önemli bir tarih 9 Temmuz. Katliam, ihanet ve komplo…
Milli uyanışta eşsiz bir propagandacı
Zarîfe ve Alîşêr, birbirlerine eş olmaktan öte yoldaş oldu. Alîşêr, sanatı ve savaşı birlikte işledi, Zarîfe ise günümüzde dahi yaşamı ve verdiği mücadeleyle Kürt kadını tarafından örnek alınmaya devam ediyor.
Alîşêr ve Zarîfe’yi yakından tanıyan, yakın dostları Dr. M. Nuri Dêrsimî’nin anlatımına göre, Alîşêr bir şey yapmadan önce Zarîfe’nin düşüncesini sorar, fikrini alır ve ona sormadan da karar vermezdi. Hem siyasi hem de askeri anlamda bir Kürt kadını olan Zarîfe savaşçıydı, çok sayıda kadın da onunla birlikte savaştı. Yoldaşı Alîşêr gibi Kürt davasına bağlı, Kürt kadınları arasında milli uyanış için eşsiz bir propagandacı oldu.
Koçgirî ve Dêrsim’in yüce dağlarında, derin vadilerinde çarpışan Zarîfe’nin sıcak çatışmalardaki cesaret ve becerisi yöre halkı arasında yıllarca anlatıla geldi. Koçgirî isyanına zekası ve bilinciyle, cesareti ve baş eğmezliğiyle katkı sağlayan Zarîfe, Kürt toplumunda güçlü şekilde var olan erkek-kadın ayrımına hiç boyun eğmedi. Aşiretçi geleneklerin çok güçlü olduğu Dêrsim’de, erkeklerle aynı toplantılara katılıp tartıştı, aynı cephede savaştı.
SİBEL ÖZALP/ JINNEWS/AMED